18 Ara 2014 10:29 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 16:59

Gülay Göktürk'ten çok ağır 14 Aralık tepkisi! "Haddini bilmez, küstah, saygısız"

Akşam gazetesi yazarı Gülay Göktürk, 14 Aralık operasyonu eleştiren AB'ye "Haddini bilmez, küstah, saygısız" sözleriyle yüklendi.

Bugün gazetesinden ayrıldıktan sonra Akşam gazetesine transfer olanGülay Göktürk, 14 Aralık operasyonu nedeniyle AB'den gelen tepkilere sert çıktı: AB sözcülerinin 14 Aralık operasyonu üzerine yaptıkları açıklamalar tam olarak küstahlıktır; haddini bilmezliktir; 77 milyona yapılmış yenilip yutulamayacak bir saygısızlıktır.

"Her insanın bir sabrı vardır; her ülkenin, her toplumun da…" diyen Gülay Göktürk "Ben kendi payıma, sabrımın sonuna ulaştığım noktadayım ve bu konuda toplumun büyük çoğunluğuyla da duygudaş olduğumu sanıyorum" diye yazdı.

Akşam gazetesi yazarı Gülay Göktürk'ün 'Bozulan kimin imajı?' başlıklı yazısı şöyle:

HAD SAFHADA TERBİYESİZ OLMAK GEREKİR

Her insanın bir sabrı vardır; her ülkenin, her toplumun da…
Ben kendi payıma, sabrımın sonuna ulaştığım noktadayım ve bu konuda toplumun büyük çoğunluğuyla da duygudaş olduğumu sanıyorum.

AB sözcülerinin 14 Aralık operasyonu üzerine yaptıkları açıklamalar tam olarak küstahlıktır; haddini bilmezliktir; 77 milyona yapılmış yenilip yutulamayacak bir saygısızlıktır.

Başlatılan soruşturma konusunda zerrece bir fikir sahibi değilken, “Gözaltına alınan gazeteciler serbest bırakılsın” diye ültimatom vermeye kalkmak, gözaltına alınanlar içinde birkaç gazeteci var diye “Türkiye’de basın özgürlüğü ayaklar altında” diye esip savurmak, arkasından da “Galiba Türkiye AB’ye girmekten vazgeçti” diye sözde tehdit savurabilmek için had safhada terbiyesiz olmak gerekir.
Siz, bizim bir yetkilimizin, Almanya’da, Fransa’da ya da İtalya’da birtakım insanların gözaltına alındığını duyduğu anda, hiçbir şey bilmeden ortaya atılıp “Gözaltına alınanlar serbest bırakılsın” dediğini düşünebiliyor musunuz?
DOLDURUŞA GELİP...

Ama onlar bunu yapmayı kendilerinde hak görebiliyor!

Hukukun üstünlüğü üzerine herkese ders veren bu ağır oturaklı kurumun başındaki adamlar, kulaklarına fısıldanan birkaç dedikoduyla dolduruşa gelip bir ülkenin yargısına müdahale etme, demokrasisini karalama, ültimatom verme küstahlığında bulunabiliyor.

TÜRKİYE'DE NE YAŞANDIĞIYLA ZERRE KADAR İLGİLENMİYORLAR

Bunu yapanlara kızıyorum, ama artık şaşırmıyorum.

Asıl şaşırdığım, içimizde bu küstahlıktan hâlâ rahatsız olmayanların; hâlâ, “eyvah imajımız bozuldu” diye karalar bağlayanların olması…Onlara sormak isiyorum: bozulan neden bizim imajımız oluyor? Neden cahılce ve saygısızca esip savurunın imajına toz kondurmuyorsunuz. Hani neredeyse, imajımızın yüzü suyu hürmetine, bir grup insana kumpas kurulmasına göz yummamızı isteyecekler. İşte bu ezikliği hazmedemiyorum. Kendisine ve ülkesine karşı biraz saygısı olan bir insan, bu saygısızlığa tepki göstermez mi? İmajı bir yana bırakıp “Kim haklı, kim haksız” diye düşünmez mi?
Görmüyor musunuz; bizim gerçekte ne olduğumuzla, Türkiye’de neler yaşandığıyla zerre kadar ilgilenmiyorlar; en ufak bir anlama gayreti göstermiyorlar. Karşınızdaki görüntüyü görmek için gözlerinizin açık olması gerekir. Önyargılar, takıntılar, çağdaş hurafeler, neo taassub, kibir ve cehalet gözlerı kapatmışsa o göz karşısındaki gerçeği değil, görmek istediğini, işine geleni görür ancak. Ve bu körlük karşısında yapabileceğiniz hiçbir şey kalmaz.

ASIL İMAJ SORUNU OLAN AB VE ABD

İşte Batı ile ilişkimizde böyle bir noktadayız. O yüzden, imajımız bozuldu diye dertlenenlere söyleyeyim: Şu anda imaj sorunu olan Türkiye değil, asıl AB ve ABD…

Kendi değerlerine ihanet eden, hiçbir tutarlılığı kalmamış olan; yakın tarihlerinin her sayfasında bir çifte standart hikâyesiyle yüz yüze gelen ama yüzü kızarmayan onlar…

Baksanıza, Guantonamo hâlâ yüzsüzce orada duruyor. Irak’ta, Afganistan’da, arkalarında bıraktıkları ceset tepeleri; Suriye zindanlarından sızan işkence resimleri, birbiri üstüne yığılan Adeviye şehitleri onların “uygarlıklarının” eseri. Suretleri Sisi’nin ardından sırıtıp duruyor. Gazze’den yükselen paramparça çocuk feryatları bile sükût etmiş vicdanlarını harekete geçiremezken, kalkmış bize hak-hukuk, basın özgürlüğü dersi veriyorlar.

Yani diyorum ki, imajımız ne olacak diye endişelenip durmayın artık. Bırakın, onlar kendi imajları için dertlensinler. Hepten körleşmemiş olanlar da zaten dertleniyor.