10 Oca 2016 09:00
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 18:17
Gülay Göktürk safını aldı, Yiğit Bulut'a fena çaktı: Son zamanlarda bazı şarlatanlar...
Etyen Mahçupyan ile Yiğit Bulut'un arasındaki polemiğe dahil olan Gülay Göktürk, son yazısında Erdoğan'ın danışmanı Bulut'u hedef aldı.
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun başdanışmanı Etyen Mahçupyan'ın,
Erdoğan'ın başdanışmanı Yiğit Bulut'un başkanlık ve faiz
konusundaki tezlerinin 'cehalet' olduğunu yazması kavganın fitilini
ateşledi.
Yiğit Bulut, Mahçupyan'a 'Sızdırılmış yüzsüz' diyerek polemiği TRT ekranında sürdürdü.
İki danışman arasındaki kavgaya dahil olan Akşam gazetesi yazarı Gülay Göktürk ise kavgada Etyen Mahçupyan'ın yanında yer aldı ve Yiğit Bulut'un cevabı için 'pespayelik' diye yazdı.
İşte Gülay Göktürk'ün o yazısı:
Başkanlık bu pespayeliği de ‘düzeltir’ mi?
En iyi malı bile şarlatan bir pazarlamacının eline verdiğiniz zaman vitrinde kalmaya mahkûm etmiş olursunuz.
Son zamanda bazı şarlatanlar başkanlık sistemini her derde deva bir kocakarı ilacı gibi prezante etmeye koyuldular.
Kürt meselemiz mi var? Ancak başkanlık sistemi çözer...
Orta gelir tuzağına mı düştük, büyüme rakamları patinaj mı yapıyor? Başkanlık sistemi gelince çözülür.
Paralel yapıyı tasfiye etmemiz mi gerekiyor? Onu da başkanlık sistemi çözer.
Dış politikada sıkışıklık mı yaşıyoruz? Hele bir başkanlık sistemi gelsin, bakın nasıl çözer...
İşin acayip tarafı, bu söylemi tutturanların başkanlık sistemiyle sözünü ettikleri sorunların ne alakası olduğu; başkanlık sisteminin bu sorunları hangi özelliği sayesinde çözeceği ya da bu sorunların parlamenter sistemin hangi özelliğinden kaynaklandığı hakkında tek laf etme gereği duymamaları... Tabii o zaman yaptıkları kof propaganda da kendilerinden başka kimse üzerinde etkili olmuyor. Ama zaten onların dertleri de toplumu etkilemek değil, sadece bazı kişileri etkilemek...
Kariyerlerini sağlama almayı başkanlık savunusunda bütün rakiplerini geride bırakarak en öne geçmeye bağladıkları için, o bazılarına en “inanmış”, en sadık ve en yılmaz savunucu olduklarını gösterebilirlerse amaç da hasıl olmuş olacak.
Etyen Mahçupyan “Başkanlık ekonomiyi de düzeltir mi?” başlıklı son yazısında gittikçe azıtan bu trendi eleştirme “küstahlığını” gösterdi ya, işte onlardan biri hemen havaya zıpladı. Türkiye’nin en saygın yazarlarından birine “yüzsüz” “sızdırılmış” “küresel sermayenin beslemesi” gibi ifadelerle saldırdı. Sadece Mahçupyan’a saldırmakla kalmadı, ısrarla daha başka “sızdırılmışlar” olduğunun da altını çizerek birilerine de aba altından sopa gösterdi.
Böyle kişiler hep vardı, hep de var olacaklar... AK Parti içinde de varlar, başka partilerin içinde de...
Eğer önemli bir titr taşımasaydı, sütunuma hiçbir şekilde sızamazdı ama ne yazık ki adının başında gülle gibi bir titr taşıyor ve bu durum hem AK Parti’nin itibarı, hem de başkanlık sistemi tartışmalarının selameti açısından ciddi tehdit oluşturuyor.
Düşünün ki, bu saldırı AK Parti’nin başkanlık sistemi tartışmasını en geniş kitlelere yaygınlaştırmak için bir atak başlattığı günlerde yapılıyor.
Bir yandan Sayın Cumhurbaşkanı, bir yandan Sayın Başbakan yüz binleri kapsayan arama konferansları yapmaya hazırlandıklarını söyler ve herkesi açık tartışmaya çağırırken öte yanda taşıdığı titr nedeniyle bağlayıcı konumda olan biri, yaptığı şey sadece bu çağrıya katılmak olan birine en ağır suçlamalarla saldırıyor.
İyi de, hani tartışacaktık?
İnsanlara “tartışın” diyorsak, onlardan daha ilk cümlede “küresel sermayenin beslemesi” suçlamasıyla karşılaşmaya göğüs germelerini bekleyebilir miyiz?
Mahçupyan için sorun yok; o böyle şeylere pabuç bırakmaz. Ama bu McCarthy’ci üslubun söyleyecek sözü olan başkaları üzerinde yaratacağı etkinin de düşünülmesi gerekir. Tartışma platformu daha henüz açılmışken zehirlenmesine, eleştirinin kriminalize edilmesine izin vermemek gerekir. Defalarca yazdım, ama bir kere daha altını çizeyim: Başkanlık sistemi pekâlâ parlamenter sistemden daha iyi bir sistem olabilir. Ama bu, nasıl bir model olduğuna bağlıdır... Ben kendi payıma, bu sistemin - eğer çıkabilecekse - iyi bir modelle çıkması için elimden geleni yapacak, aklıma takılan her soruyu soracak, her eleştirimi ortaya koyacağım. Herkese de bu tip göz korkutmalara gülüp geçmelerini salık veririm.
Yiğit Bulut, Mahçupyan'a 'Sızdırılmış yüzsüz' diyerek polemiği TRT ekranında sürdürdü.
İki danışman arasındaki kavgaya dahil olan Akşam gazetesi yazarı Gülay Göktürk ise kavgada Etyen Mahçupyan'ın yanında yer aldı ve Yiğit Bulut'un cevabı için 'pespayelik' diye yazdı.
İşte Gülay Göktürk'ün o yazısı:
Başkanlık bu pespayeliği de ‘düzeltir’ mi?
En iyi malı bile şarlatan bir pazarlamacının eline verdiğiniz zaman vitrinde kalmaya mahkûm etmiş olursunuz.
Son zamanda bazı şarlatanlar başkanlık sistemini her derde deva bir kocakarı ilacı gibi prezante etmeye koyuldular.
Kürt meselemiz mi var? Ancak başkanlık sistemi çözer...
Orta gelir tuzağına mı düştük, büyüme rakamları patinaj mı yapıyor? Başkanlık sistemi gelince çözülür.
Paralel yapıyı tasfiye etmemiz mi gerekiyor? Onu da başkanlık sistemi çözer.
Dış politikada sıkışıklık mı yaşıyoruz? Hele bir başkanlık sistemi gelsin, bakın nasıl çözer...
İşin acayip tarafı, bu söylemi tutturanların başkanlık sistemiyle sözünü ettikleri sorunların ne alakası olduğu; başkanlık sisteminin bu sorunları hangi özelliği sayesinde çözeceği ya da bu sorunların parlamenter sistemin hangi özelliğinden kaynaklandığı hakkında tek laf etme gereği duymamaları... Tabii o zaman yaptıkları kof propaganda da kendilerinden başka kimse üzerinde etkili olmuyor. Ama zaten onların dertleri de toplumu etkilemek değil, sadece bazı kişileri etkilemek...
Kariyerlerini sağlama almayı başkanlık savunusunda bütün rakiplerini geride bırakarak en öne geçmeye bağladıkları için, o bazılarına en “inanmış”, en sadık ve en yılmaz savunucu olduklarını gösterebilirlerse amaç da hasıl olmuş olacak.
Etyen Mahçupyan “Başkanlık ekonomiyi de düzeltir mi?” başlıklı son yazısında gittikçe azıtan bu trendi eleştirme “küstahlığını” gösterdi ya, işte onlardan biri hemen havaya zıpladı. Türkiye’nin en saygın yazarlarından birine “yüzsüz” “sızdırılmış” “küresel sermayenin beslemesi” gibi ifadelerle saldırdı. Sadece Mahçupyan’a saldırmakla kalmadı, ısrarla daha başka “sızdırılmışlar” olduğunun da altını çizerek birilerine de aba altından sopa gösterdi.
Böyle kişiler hep vardı, hep de var olacaklar... AK Parti içinde de varlar, başka partilerin içinde de...
Eğer önemli bir titr taşımasaydı, sütunuma hiçbir şekilde sızamazdı ama ne yazık ki adının başında gülle gibi bir titr taşıyor ve bu durum hem AK Parti’nin itibarı, hem de başkanlık sistemi tartışmalarının selameti açısından ciddi tehdit oluşturuyor.
Düşünün ki, bu saldırı AK Parti’nin başkanlık sistemi tartışmasını en geniş kitlelere yaygınlaştırmak için bir atak başlattığı günlerde yapılıyor.
Bir yandan Sayın Cumhurbaşkanı, bir yandan Sayın Başbakan yüz binleri kapsayan arama konferansları yapmaya hazırlandıklarını söyler ve herkesi açık tartışmaya çağırırken öte yanda taşıdığı titr nedeniyle bağlayıcı konumda olan biri, yaptığı şey sadece bu çağrıya katılmak olan birine en ağır suçlamalarla saldırıyor.
İyi de, hani tartışacaktık?
İnsanlara “tartışın” diyorsak, onlardan daha ilk cümlede “küresel sermayenin beslemesi” suçlamasıyla karşılaşmaya göğüs germelerini bekleyebilir miyiz?
Mahçupyan için sorun yok; o böyle şeylere pabuç bırakmaz. Ama bu McCarthy’ci üslubun söyleyecek sözü olan başkaları üzerinde yaratacağı etkinin de düşünülmesi gerekir. Tartışma platformu daha henüz açılmışken zehirlenmesine, eleştirinin kriminalize edilmesine izin vermemek gerekir. Defalarca yazdım, ama bir kere daha altını çizeyim: Başkanlık sistemi pekâlâ parlamenter sistemden daha iyi bir sistem olabilir. Ama bu, nasıl bir model olduğuna bağlıdır... Ben kendi payıma, bu sistemin - eğer çıkabilecekse - iyi bir modelle çıkması için elimden geleni yapacak, aklıma takılan her soruyu soracak, her eleştirimi ortaya koyacağım. Herkese de bu tip göz korkutmalara gülüp geçmelerini salık veririm.