21 Oca 2009 14:16 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:29

"GÖRÜŞTÜK,ANLAŞTIK.PEKİ NEDEN DAHA YOLA ÇIKMADAN YOLUMUZU AYIRDIK?" FATİH ALTAYLI'DAN ÇÖLAŞAN AÇIKLAMASI!..

Vatan, Ciner grubunun Nükleer santral ihalesi için Emin Çölaşan'ı gözden çıkardığını yazmıştı! Fatih Altaylı hem Vatan'a cevap verdi hem de Çölaşan ile yolların ayrılma nedenini açıkladı.

Doğan Grubu neden yazar kovduğunu açıkladı

Doğan Grubu, daha Habertürk Gazetesi çıkmadan korkuya kapılmış olmalı ki, her fırsatta bize saldırmaya çalışıyor.


Alışkınız.


Dün de grubun tekikçi gazetesi Vatan Ciner Grubu'nun nükleer santral ihalesini fırsat bilip saldırırken, yanına bir de Emin Çölaşan eklemiş ve demiş ki, "İhaleyi almak için mi Emin Çölaşan'ın işine son verdiniz"


Buna iftira değil, itiraf demek lazım.



Çünkü yıllarca yazdığı Doğan Grubu Emin Çölaşan'ı kovmuştu.



Neden kovduklarını anlamış olduk.



Demek ki, hükümet istemiş.



Kendi tecrübelerini aktarmışlar.



Bizim durumumuz bu değil.



Şimdi Türkiye'nin en süfli medya grubuna bir yanıt vermem lazım.



Sakın ha benim Park Teknik'in nükleer santral ihalesi ile ile ilgili bir yanıt vereceğimi düşünmesinler.



Biz Doğan Grubu'na benzemeyiz.



Burada grubun diğer işleri ile yayıncılığı arasında kalın ve kesin bir çizgi vardır.



Gazeteciler grubun diğer alanlardaki doğrularını veya yanlışlarını savunmak zorunda değildir.



Tabii Doğan'ın tetikçileri bunu anlamazlar.



Gelelim konunun beni ilgilendiren Emin Çölaşan tarafına.



Doğrudur, Habertürk gazetesinde yazması için Emin Çölaşan'la anlaşmıştım.



Bunu Habertürk'teki arkadaşlarım da biliyor, çünkü pek çok kararı gazeteciler ortak alıyoruz.



Çok tartıştık.



Emin Bey, bizim hazırlamakta olduğumuz gazeteye yüzde yüz uygun bir yazar değildi.



Ama yine de bizimle olmasını istedik.



Tek bir nedeni vardı.



Kimsenin yazı yazdırmaya cesaret edemediği bir yazara bile biz gazetemizde yer verebilirdik.



Fikirlerinin tümüne katılmasak bile.



Emin Çölaşan'la bu ülkeyi sevmek gibi tek bir ortak çizgimiz olması bile yeterliydi.



Görüştük anlaştık.



Eğer dedikleri gibi hükümetten bir korkumuz, bir çekincemiz olsaydı, baştan Çölaşan'a mesafeli dururduk.



Hiç böyle bir kaygımız olmadı.



Peki neden daha yola çıkmadan yolumuzu ayırdık?



Bu soruyu sadece bana değil, Emin Çölaşan'a da sormak lazım.



Belki hatırlayacaksınız, Emin Çölaşan bir internet sitesine röportaj verdi.



Bu röportajda kendisi ile bir dost, yeni çıkılacak bir yolun arkadaşı olarak yapılan özel sohbetleri aktardı.



Bu sohbette bana "Yazar olarak kimleri düşünüyorsun" diye sorduğu bir soruya verdiğim yanıtı anlatarak hem beni, hem de diğer yazar dostlarımızı zor duruma soktu.



Allah aşkına böyle bir durumu göz önüne getirin.



Ürktüm.



Kendisine ailevi sorunlarımı anlatmış olabilirdim ve bunları bile bir internet sitesinde okumak zorunda kalabilirdim.



Gerçekten ürktüm.



Söylediklerimde bir ayıp, bir yanlış yoktu.



Ama özeldi.



Projelerimizdi.



Fikirlerimizdi.



Düşünün bir, evinize bir dost olarak geliyorum ve o evde gördüklerimi, yaşadıklarımı belki eşinizle yaptığınız tartışmayı ertesi gün herkese anlatıyorum.



Ne yaparsınız?



Emin Çölaşan bunu yaptı bana.



Ben de bir kaç gün sonra yayınlanan bir röportajımda "Emin Bey'in yanlış yaptığını kendisi ile çalışma fikrimi gözden geçireceğimi söyledim"



Benim bu söylediklerimden ne Ciner Grubu'nun haberi vardı, ne bir başkasının.



Sadece beni zor durumda bırakan bir şey olsaydı önemli değildi.
Alışkınım.



Ama gazetemizi, o gazetenin geleceğini, başka meslektaşlarımızı, herkesi sıkıntıya sokan bir durumdu.



Ben "Gözden geçireceğiz" diyince Emin Çölaşan bozuldu ve bizde yazmaktan vazgeçtiğini açıkladı.



Durum tamamen bundan ibarettir.



Biz ne rafineri izni almak için yazar kovarız, ne de vergi kaçakçılığını koruyan yazılar yazarız.



Kendi kriterleri ile bizi değerlendirmesinler.



Neden yazar kovduklarını ilan etmiş oluyorlar.



Fatih Altaylı/Habertürk