Görünen köy kılavuz istemedi!.. Muhalefetin kaybetmesinin 15 nedeni…
Medyaradar siyaset analisti Atilla Akar, 2. Tur sonuçlarını ve muhalefetin kaybetme nedenlerini sıcağı sıcağına masaya yatırdı…
Beklenen oldu… “Beklenen” derken herkesi sarıp sarmalayan sübjektif beklentilerden, “olmasını istedikleriyle olanı karıştırmalarından” söz etmiyorum. Mümkün olduğunca “gerçekçi” , “soğukkanlı” bakışları kastediyorum. Öyle anlaşılıyor ki “Kullanılmayan oylara bel bağlama” beklentisi de iflas etti. Ardından sonuca bakıp “Ülkeyi terk edeceğim” türü marazi tepkilerle davranmamak lâzım. Bu gibi hislere sahip olanlara asabiyetlerini yatıştırıcı “Müsekkin Şurup”lar önerebilirim belki!..
Hele de son günlerde seçimi bir “referandum” a çekmeye, bir tür “Güven oylaması”na çevirmeye çalışanlara hepten gülüyorum. (Sanki kazanacakları garanti imiş gibi!) Oysa olayı buralara çektiğinizde aynı güven oylaması sizin içinde geçerlidir. O zaman seçmen muhalefet olarak size şu an “güvenmediğini” göstermiş demektir. Bu nasıl akıldır bilmem?..
Neyse ki ben “Şaşıranlar” dan değilim. Bunun nedeni kendimi sınırlayan “taraftar” bakış açısından muaf kılabilmemdi. Önce “1. Tur”un “2. Tur”a kalacağını, 2. Turda ise 52 - 52.5 Erdoğan’ın, 47- 47.5 oy ise Kılıçdaroğlu’nun, alacağını dolayısıyla seçimin galibinin Erdoğan olacağını söyledim. (O partiler milyarları bir işe yaramayan anket şirketlerine vereceklerine bana sorsalardı ben onlara söylerdim!) Söyledim de ne oldu? Başım göğe mi erdi? Onun yerine lotoyu tutturmayı yeğlerdim!..
Çarşambanın gelişi Perşembeden bellidir!..
Tabii ki olayı bu noktaya çeken belli nedenler var. Çıkan sonuca göre bazı saptamalar yapabiliriz. Hiç şüphesiz bunlar “ilk an” itibariyle yapılmış öznel saptamalardır. Bu yüzden yanlış olmasalar bile eksik kalabilirler. Ancak bu nedenleri doğru anlamadan muhalefetin kendinde tutarlı bir “revizyon” yapması mümkün görünmüyor. Bunların 15 maddelik nedenlerini az sonra sıralamaya çalışacağım…
Aslında muhalefet başlangıçta sosyal-psikolojik açıdan çok avantajlıydı. Hatta karşı çıktıkları birçok noktada haklı görünüyorlardı. Bu şartlarda seçimi kazanmaları ihtimalleri vardı. Mevcut koşullar altında bunu yapamamaları için olağanüstü “beceriksiz” ya da “ufuksuz” olmaları gerekirdi ki nihayetinde o da oldu!..
Çuvaldızı Kendine İğneyi Başkasına Batır!..
Gerçektende normalde eğer bir ülkede iktidar partisi liderinin herkesi azarlayan diline, kutuplaşmayı körükleyen nefret söylemine, partizanlığa, eş, dost, akraba kayırmacılığına, yolsuzluk iddialarına, parti ile devletin iç içe geçmesine, devlet kaynaklarının “yandaş” lara aktarılmasına, muhtelif baskılara, artık işgale varan Suriyeli-Afgan, vb mülteci transferine, peşkeş çekilircesine yapılan özelleştirmelere, ekonomide giderek kötüleşen ve frenlenemeyen duruma, market fiyatlarının anormalliğine, ev kiralarının çıldırmasına, ev alabilmenin hayal olmasına, tarım ve hayvancılıktaki çöküşe, toplumdaki ahlaki ve vicdani çözülüşe, vb rağmen halen kaybediyorsanız durup bir değerlendirme yapmanız gerekiyor demektir.
Oysa siz –haklı yanlar olmakla birlikte- halen “karşı taraf”ı, halkı, suçluyor, onların “cahilliğine” bağlıyorsanız burada bir sorun var demektir. Üstelik karşınızda yılların yıprattığı bir iktidar varken insanları lehinize mobilize edememek apayrı bir “yetenek” doğrusu!
Muhalefetin Kaybetmesinin 15 Nedeni…
Eğer olayda bahaneler, haklı veya haksız gerekçeler üretmeden ve suçu başkalarına atmadan bir “değerlendirme” yapılmaya çalışılırsa şunları saptıyorum. Şüphesiz sıralama değişebilir, ekleme, çıkarma veya bütünüyle itiraz yapılabilir. Yahut daha tam ortaya çıkmamış başka emareler ya da iddialar olabilir…
- Çoklu ortaklık sıkıntı yarattı. (Muhalefetin “çok başlı” görüntü vermesi, ilk andaki tartışma ve gelgitler, dolayısıyla geleceğe dair siyaseten güven verememesi.
- İstikrar arayışı (1. Turda AK Parti’nin meclis çoğunluğunu kazanması ve yönetimde çelişki, iki başlılık istememe)
- Ekonomik güven verememe (Hükümetin ekonomide bugün gelinen noktanın asıl sorumlusu olmasına rağmen yerine gelecek olanların bunu düzelteceklerine dair umut ve güven verememesi. Değişim durumunda ekonominin daha da bozulacağı hissi, “Düzeltirse gene bunlar düzeltir”, “depremin yaralarını bunlar sarar”kanaati, Hatay’da deprem konutları mevzusunda olduğu gibi)
- HDP’nin “7. ve gizli ortak” görüntüsü vermesi. “Yerel yönetimler özerklik yasası”nın bölünmeye davetiye çıkartacağı kanaati.
- PKK liderlerinin Kılıçdaroğlu’na destek çağrıları (Kılıçdaroğlu “bizi engellediler” dese de bu seçmen nezdinde kabul görmedi)
- Kılıçdaroğlu’nun çok gereksiz ve şahsi şekilde “Alevilik”konusuna girmesi, Sünni kesimlerin sessiz tepkisi, ki buna laik Sünnilerde dahil olsa gerekir.
- Kasti olmasa da dini hassasiyet ve simgeleri dikkate almamak (Seccade olayı gibi)
- The Economist Dergisi’nin Erdoğan’a yüklenmesi ve tavrın geri tepmesi ile buna paralel Kılıçdaroğlu’nun “Batıcı” tutumu, küresel sermayeye güvence vermesi.
- LGBT’ye Tavır. (Söz konusu kuşakların geleceği olunca burada bir “dur” denme ihtiyacı hissedildi)
- İstanbul Sözleşmesine bakış. (Söz konusu kadınlar ve aile olunca sadece “muhafazakârlar” değil, konuya hassas herkes tepki gösterdi.)
- Anket şirketlerinin yönlendirmesine dayalı erken ve kolay iktidar beklentisi.
- Reklam şirketlerinin yanlış kampanya sloganları (Partilerin reklam şirketlerine manasız güvenilmesi. Deterjan satma ile siyaset satmanın ayrı şeyler olduğunu kavranamaması) “Sana söz baharlar gelecek” gibi naif, ilkokul müsamere müziği tadında, iddiasız bir söylemle yola çıkılması, ancak ergenlere hitap edebilecek lüzumsuz, saçma sapan sevgi pıtırcığı kalp işaretleri yapılması gibi.
- “Marazi Erdoğan nefreti” yakıtının yola yetmemesi hatta geri tepmesi.
- Kılıçdaroğlu’nun fazla “Mülayim” kalması. Kitle psikolojisinden anlamamak. (Hele de sonradan masaya vurması çok komik ve sakil kaçtı)
- Temel yönelime hakim, “Beyaz Türk kibri”, Anadolu insanını cahil bulma, hor görme, din ile kavgalı görünme, hedonizme varan modernizm, vb gibi psikolojik ve davranışsal saikler.
Atı Alan Üsküdar’ı Geçti!
İlk Tur sonuçları aslında önemli ölçüde 2. Tur sonuçlarının da aşağı yukarı ne olabileceğini veriyordu. Ancak oy kullanmayan veya yanlış oy kullanan çok geniş bir kitlenin olması muhalefet için bir “Umut kapısı” oldu. Fakat bu beklenti kısa sürede fos çıktı ve o kapı yüzlerine kapandı. Doğrusu çok da ümitli olduklarını zannetmiyorum ama olaya can havliyle asılmadıklarını söylemek de haksızlık olur…
Dolayısıyla bu 15 madde çerçevesinde daha fazlasını ummak saflık olurdu. Hatta alınabilen oyun oldukça “iyi” olduğu bile söylenebilir. O zaman burada başka faktörler aramak gerekecektir. Umarım başta muhatabı partiler olmak üzere bunun eleştirisini yapabilirler. Yapmaları da gerekiyor da zaten…
29.05. 2023
NOT: Bunun “CHP’ye ve Kılıçdaroğlu’nun liderliğine yansıması nasıl olur?” sorusunun cevabı artık başka bir yazıya umarım…