26 Mayıs 2017 11:22
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 22:42
"Görmez, FETÖ'ye mektup göndermedi; peki ortalığı kim, nasıl karıştırdı?"
Karar yazarı Elif Çakır, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'in, Fethullah Gülen'e Nisan 2013'te bir mektup yazdığı iddiasının gerçeği yansıtmadığını öne sürdü.
"Altı yıl boyunca aralıksız yapılan çalışılmalar neticesinde, 2013
yılının son ayında 7 ciltten oluşan hadislerle İslam Külliyatı
neşredildiğini" söyleyen Çakır, "Mehmet Görmez Diyanet İşleri
Başkanı olarak bir de önsöz yazar. Kendi başkanlığında hazırlanan 7
ciltlik ‘Hadislerle İslam Külliyatı’ eserini kendisinde ‘emeği
olan’ beş kişiye imzalayıp gönderir" ifadesini kullandı.
Eserin 5 isme gönderildiğini söyleyen Çakır, o isimlerden birinin de Merve Kavakçı’nın babası olan Prof. Dr. Yusuf Ziya Kavakçı olduğunu belirtti. "İmzalanmış olan külliyat ve imzalanmamış bir külliyat olarak iki takım halinde o günlerde Amerika’ya giden ‘bir isme’ teslim edilir" diyen Çakır, iddiasını şöyle sürdürdü:
"O ‘isim’ Amerika’ya gittiğinde Pensilvanya’dan bir davet alır ve ziyarete gider. Yusuf Ziya Kavakçı’ya imzalanmış eserde isim de yazmadığı için, ‘Elim boş gitmeyim’ diyerek imzalı eseri alır ve götürür, Fetullah Gülen’e verir. Yalnız ne Külliyat’ın gönderilme biçiminden ne de bir işgüzârlıkla FETÖ’ye takdimin edildiğinden Mehmet Görmez’in bilgisi olmaz. Ellerinde ‘kendilerine ait olmadığını’ bildikleri ‘imzalı eseri’ mektup olarak sızdıran isim FETÖ’cü Raşit Haylamaz. Yani “peygambersiz din olur” diyen adam."
TGRT Haber’de canlı yayın programına katılan Prof. Ahmet Şimşirgil, Görmez’in yazdığını öne sürdüğü mektubu canlı yayında ekranlara getirdi.
Çakır'ın Karar'da "Görmez, FETÖ'ye mektup göndermedi; peki ortalığı kim, nasıl karıştırdı?" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
FETÖ... İki yüz elli canımıza kast etmiş olan eli kanlı terör örgütü.
Oysa şunun şurasında birkaç yıl öncesine kadar nazarımızda ‘dini ve ahlaki’ değerlerle kaim olmuş bir hizmet hareketiydi.
Devletin tüm kılcal damarlarına kadar sızdılar. Devletin neredeyse bütün kritik kurumlarını, önce ‘hedef alarak’, sonra ‘sahte delillerle, olağanüstü kara propagandalarla yıpratarak’ ahlaksızca bir bir ele geçirdiler.
Devlet, 2013 Aralık ayından bu yana bir yandan ayakta kalma mücadelesi veriyor, bir yandan kılcal damarlarına kadar sızmış bu habis yapıdan temizlenmeye çalışıyor ve bir yandan da bu habis yapının hasarını onarmaya çalışıyor.
Toplum da öyle...
Bu yapının dine ve buna bağlı olarak Diyanet camiasına verdiği zararlar da hepimizin malumudur. Bitmek tükenmek bilmeyen ve sınır tanımayan bir ilkesizlikle dine büyük zarar verdiler.
Diyanet işleri Başkanlığı ne yazık ki bugünlerde hedefte. Üstelik aslı olmayan ve tamamen iftira kabilinden iddialarla.
Önce ‘Kutlu Doğum Haftası’ bir FETÖ projesidir diye akıllara ziyan alçaklıkla Diyanet İşleri Başkanlığı’nı hedef aldılar.
Devamında ise Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in şahsını hedef aldılar. Kampanya mantık sınırlarını aşarak, Görmez’i FETÖ ile yakın göstermeye kadar vardı.
İftiracılara göre Mehmet Görmez Pensilvanya’ya bir mektup yazmış! Güya bunlar da ‘skandal mektubu’ ortaya çıkartmışlar!
***
Peki, gerçek böyle mi?
İşin aslını anlatayım...
Öncelikli olarak ortada mektup falan yok.
Diyanet ‘sevgili peygamberimizin örnek tutum ve davranışları, onun söz ve hadislerindeki mesajları, çağlar üstü örnekliğini sade ve anlaşılır bir dille günümüz insanına ulaştıran bir çalışmaya ihtiyaç var’ diyerek bir eser hazırlanmasına karar verir. Eserin adı Hadislerle İslam’dır. Mehmet Görmez’in başkanlığında, dönemin Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Emin Özafşar, Prof. Dr. İsmail Hakkı Ünal, Prof. Dr. Yavuz Ünal, Prof. Dr. Bünyamin Erul’dan oluşan bir komisyon kurulur.
Altı yıl boyunca aralıksız yapılan çalışılmalar neticesinde, 2013 yılının son ayında 7 ciltten oluşan hadislerle İslam Külliyatı neşredilir.
Mehmet Görmez Diyanet İşleri Başkanı olarak bir de önsöz yazar.
Kendi başkanlığında hazırlanan 7 ciltlik ‘Hadislerle İslam Külliyatı’ eserini kendisinde ‘emeği olan’ beş kişiye imzalayıp gönderir.
Peki, Mehmet Görmez’in ‘Hadislerle İslam Külliyatı’nı imzaladığı 5 isim kim?
1) Hocaların hocası olan Prof. Dr. Mehmed Said Hatiboğlu’na. Zira “Hilafetin Kureyşliliği” makalesinin yazarı Hatiboğlu Hoca, Görmez’de bizzat emeği olan bir isimdir.
2) Ankara İlahiyat’ın meşhur tefsir hocası Prof. Dr. İsmail Cerrahoğlu’na. Prof. Dr. Cerrahoğlu Görmez Hoca’da emeği olan, önünde diz çöktüğü bir isimdir.
3) İlahiyat camiasında bir ilim çınarı olarak kabul edilen merhum Mehmet Emin Er Hoca’ya. Zira, Görmez’in 11 yaşından itibaren önünde diz çöktüğü hocasıdır.
4) İlahiyat tarihinin en kıdemli hocalarından birisi olan Prof. Dr. Hüseyin Atay’a. Atay’ın ilahiyat camiasında emeğinin geçmediği bir isim neredeyse yoktur. Dini alanlarda yeni görüş ve yorumların önünü açan Atay, Görmez’in de hocasıdır.
5) Ve Prof. Dr. Yusuf Ziya Kavakçı’ya... Merve Kavakçı’nın babası olan Prof. Dr. Kavakçı da Görmez’in usul hocasıdır.
Mehmet Görmez kendisinde emeği olan bu beş kıymetli hocaya ‘Hadislerle İslam Külliyatı’nı bir teşekkür mahiyetinde imzalayıp ulaştırdı. Görmez, başka hiç kimseye ve dolayısıyla Fetullah Gülen’e ne kitap ne mektup ne de takdim mahiyetinde bir yazı gönderdi.
Peki, bu ‘teşekkür imzası’ eli kanlı terör örgütü lideri Fethullah Gülen’in eline nasıl geçti? Meselenin asıl kritik noktası da burasıdır.
Prof. Dr. Yusuf Ziya Kavakçı’ya imzalanmış olan külliyat ve imzalanmamış bir külliyat olarak iki takım halinde o günlerde Amerika’ya giden ‘bir isme’ teslim edilir.
Ortada henüz 17/25 Aralık kalkışmasının esamesinin olmadığı dönemdir.
O ‘isim’ Amerika’ya gittiğinde Pensilvanya’dan bir davet alır ve ziyarete gider. Yusuf Ziya Kavakçı’ya imzalanmış eserde isim de yazmadığı için, ‘Elim boş gitmeyim’ diyerek imzalı eseri alır ve götürür, Fetullah Gülen’e verir. Yalnız ne Külliyat’ın gönderilme biçiminden ne de bir işgüzârlıkla FETÖ’ye takdimin edildiğinden Mehmet Görmez’in bilgisi olmaz.
Olay bundan ibaret.
***
Diyanet İşleri Başkanlığı’na geldiği günden bu yana FETÖ’nün hedefinde olan Mehmet Görmez’le FETÖ’nün hesabı kapanmış değil.
Ellerinde ‘kendilerine ait olmadığını’ bildikleri ‘imzalı eseri’ mektup olarak sızdıran isim FETÖ’cü Raşit Haylamaz. Yani “peygambersiz din olur” diyen adam.
Asıl soru şu:
Hadi bakalım söyleyin, FETÖ Mehmet Görmez’e operasyonu kimler eliyle çekiyor? FETÖ’ye kimler aracılık ediyor?
Son bir söz:
Diyanetten sorumlu Başbakan Yardımcısı nerede? Ve hemen yanı başında olan bu linç kampanyası karşısında neden susuyor?
Eserin 5 isme gönderildiğini söyleyen Çakır, o isimlerden birinin de Merve Kavakçı’nın babası olan Prof. Dr. Yusuf Ziya Kavakçı olduğunu belirtti. "İmzalanmış olan külliyat ve imzalanmamış bir külliyat olarak iki takım halinde o günlerde Amerika’ya giden ‘bir isme’ teslim edilir" diyen Çakır, iddiasını şöyle sürdürdü:
"O ‘isim’ Amerika’ya gittiğinde Pensilvanya’dan bir davet alır ve ziyarete gider. Yusuf Ziya Kavakçı’ya imzalanmış eserde isim de yazmadığı için, ‘Elim boş gitmeyim’ diyerek imzalı eseri alır ve götürür, Fetullah Gülen’e verir. Yalnız ne Külliyat’ın gönderilme biçiminden ne de bir işgüzârlıkla FETÖ’ye takdimin edildiğinden Mehmet Görmez’in bilgisi olmaz. Ellerinde ‘kendilerine ait olmadığını’ bildikleri ‘imzalı eseri’ mektup olarak sızdıran isim FETÖ’cü Raşit Haylamaz. Yani “peygambersiz din olur” diyen adam."
TGRT Haber’de canlı yayın programına katılan Prof. Ahmet Şimşirgil, Görmez’in yazdığını öne sürdüğü mektubu canlı yayında ekranlara getirdi.
Çakır'ın Karar'da "Görmez, FETÖ'ye mektup göndermedi; peki ortalığı kim, nasıl karıştırdı?" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
FETÖ... İki yüz elli canımıza kast etmiş olan eli kanlı terör örgütü.
Oysa şunun şurasında birkaç yıl öncesine kadar nazarımızda ‘dini ve ahlaki’ değerlerle kaim olmuş bir hizmet hareketiydi.
Devletin tüm kılcal damarlarına kadar sızdılar. Devletin neredeyse bütün kritik kurumlarını, önce ‘hedef alarak’, sonra ‘sahte delillerle, olağanüstü kara propagandalarla yıpratarak’ ahlaksızca bir bir ele geçirdiler.
Devlet, 2013 Aralık ayından bu yana bir yandan ayakta kalma mücadelesi veriyor, bir yandan kılcal damarlarına kadar sızmış bu habis yapıdan temizlenmeye çalışıyor ve bir yandan da bu habis yapının hasarını onarmaya çalışıyor.
Toplum da öyle...
Bu yapının dine ve buna bağlı olarak Diyanet camiasına verdiği zararlar da hepimizin malumudur. Bitmek tükenmek bilmeyen ve sınır tanımayan bir ilkesizlikle dine büyük zarar verdiler.
Diyanet işleri Başkanlığı ne yazık ki bugünlerde hedefte. Üstelik aslı olmayan ve tamamen iftira kabilinden iddialarla.
Önce ‘Kutlu Doğum Haftası’ bir FETÖ projesidir diye akıllara ziyan alçaklıkla Diyanet İşleri Başkanlığı’nı hedef aldılar.
Devamında ise Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in şahsını hedef aldılar. Kampanya mantık sınırlarını aşarak, Görmez’i FETÖ ile yakın göstermeye kadar vardı.
İftiracılara göre Mehmet Görmez Pensilvanya’ya bir mektup yazmış! Güya bunlar da ‘skandal mektubu’ ortaya çıkartmışlar!
***
Peki, gerçek böyle mi?
İşin aslını anlatayım...
Öncelikli olarak ortada mektup falan yok.
Diyanet ‘sevgili peygamberimizin örnek tutum ve davranışları, onun söz ve hadislerindeki mesajları, çağlar üstü örnekliğini sade ve anlaşılır bir dille günümüz insanına ulaştıran bir çalışmaya ihtiyaç var’ diyerek bir eser hazırlanmasına karar verir. Eserin adı Hadislerle İslam’dır. Mehmet Görmez’in başkanlığında, dönemin Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Emin Özafşar, Prof. Dr. İsmail Hakkı Ünal, Prof. Dr. Yavuz Ünal, Prof. Dr. Bünyamin Erul’dan oluşan bir komisyon kurulur.
Altı yıl boyunca aralıksız yapılan çalışılmalar neticesinde, 2013 yılının son ayında 7 ciltten oluşan hadislerle İslam Külliyatı neşredilir.
Mehmet Görmez Diyanet İşleri Başkanı olarak bir de önsöz yazar.
Kendi başkanlığında hazırlanan 7 ciltlik ‘Hadislerle İslam Külliyatı’ eserini kendisinde ‘emeği olan’ beş kişiye imzalayıp gönderir.
Peki, Mehmet Görmez’in ‘Hadislerle İslam Külliyatı’nı imzaladığı 5 isim kim?
1) Hocaların hocası olan Prof. Dr. Mehmed Said Hatiboğlu’na. Zira “Hilafetin Kureyşliliği” makalesinin yazarı Hatiboğlu Hoca, Görmez’de bizzat emeği olan bir isimdir.
2) Ankara İlahiyat’ın meşhur tefsir hocası Prof. Dr. İsmail Cerrahoğlu’na. Prof. Dr. Cerrahoğlu Görmez Hoca’da emeği olan, önünde diz çöktüğü bir isimdir.
3) İlahiyat camiasında bir ilim çınarı olarak kabul edilen merhum Mehmet Emin Er Hoca’ya. Zira, Görmez’in 11 yaşından itibaren önünde diz çöktüğü hocasıdır.
4) İlahiyat tarihinin en kıdemli hocalarından birisi olan Prof. Dr. Hüseyin Atay’a. Atay’ın ilahiyat camiasında emeğinin geçmediği bir isim neredeyse yoktur. Dini alanlarda yeni görüş ve yorumların önünü açan Atay, Görmez’in de hocasıdır.
5) Ve Prof. Dr. Yusuf Ziya Kavakçı’ya... Merve Kavakçı’nın babası olan Prof. Dr. Kavakçı da Görmez’in usul hocasıdır.
Mehmet Görmez kendisinde emeği olan bu beş kıymetli hocaya ‘Hadislerle İslam Külliyatı’nı bir teşekkür mahiyetinde imzalayıp ulaştırdı. Görmez, başka hiç kimseye ve dolayısıyla Fetullah Gülen’e ne kitap ne mektup ne de takdim mahiyetinde bir yazı gönderdi.
Peki, bu ‘teşekkür imzası’ eli kanlı terör örgütü lideri Fethullah Gülen’in eline nasıl geçti? Meselenin asıl kritik noktası da burasıdır.
Prof. Dr. Yusuf Ziya Kavakçı’ya imzalanmış olan külliyat ve imzalanmamış bir külliyat olarak iki takım halinde o günlerde Amerika’ya giden ‘bir isme’ teslim edilir.
Ortada henüz 17/25 Aralık kalkışmasının esamesinin olmadığı dönemdir.
O ‘isim’ Amerika’ya gittiğinde Pensilvanya’dan bir davet alır ve ziyarete gider. Yusuf Ziya Kavakçı’ya imzalanmış eserde isim de yazmadığı için, ‘Elim boş gitmeyim’ diyerek imzalı eseri alır ve götürür, Fetullah Gülen’e verir. Yalnız ne Külliyat’ın gönderilme biçiminden ne de bir işgüzârlıkla FETÖ’ye takdimin edildiğinden Mehmet Görmez’in bilgisi olmaz.
Olay bundan ibaret.
***
Diyanet İşleri Başkanlığı’na geldiği günden bu yana FETÖ’nün hedefinde olan Mehmet Görmez’le FETÖ’nün hesabı kapanmış değil.
Ellerinde ‘kendilerine ait olmadığını’ bildikleri ‘imzalı eseri’ mektup olarak sızdıran isim FETÖ’cü Raşit Haylamaz. Yani “peygambersiz din olur” diyen adam.
Asıl soru şu:
Hadi bakalım söyleyin, FETÖ Mehmet Görmez’e operasyonu kimler eliyle çekiyor? FETÖ’ye kimler aracılık ediyor?
Son bir söz:
Diyanetten sorumlu Başbakan Yardımcısı nerede? Ve hemen yanı başında olan bu linç kampanyası karşısında neden susuyor?