"Goriot Baba'lara ne oluyor? Murat Ülker, Aydın Doğan, şimdi de Ferit Şahenk"
Doğuş Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ferit Şahenk’in borç yapılandırması talep ettiği ortaya çıkmıştı.
Gazete Duvar yazarı Bahadır Özgür, Doğuş Holding Yönetim Kurulu
Başkanı Ferit Şahenk'in borç yapılandırma talebiyle ilgili olarak
"İşte önce Murat Ülker, sonra Aydın Doğan derken, şoku henüz
atlatamadan Ferit Şahenk gündeme geldi bile" dedi.
Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülker de bankalardan
borç yapılandırma talep etmişti. Doğan Holding Onursal Başkanı
Aydın Doğan, bünyesinde Hürriyet ve Posta gazeteleri ile CNN Türk,
Kanal D gibi televizyon kanallarının bulunduğu Doğan Medya Grubu'nu
1.1 milyar dolara satmıştı. Son olarak Doğuş Holding Yönetim Kurulu
Başkanı Ferit Şahenk'in de borç yapılandırması talep ettiği ortaya
çıkmıştı.
Bahadır Özgür'ün "Goriot Baba'lara ne oluyor? Ülker, Doğan,
şimdi de Şahenk" başlığıyla yazısı şöyle:
Ne kadar da Balzacvari bir son oldu. Zahirecilikten medya
patronluğuna, Kelkit tüccarlığından İstanbul aristokrasisine uzanan
Aydın Doğan’ın parlak iş hayatı, ‘yeni Türkiye’ fırtınasına ancak
bu kadar dayanabildi. Servetini kızlarına bıraktı ve Bodrum’daki
yazlığına çekildi. Tıpkı tahıl tüccarlığından Paris burjuvalığına
sıçrayan, Napolyon’un restorasyonu karşısında siyasi konumunun
yarattığı riskten dolayı kızlarına yüklü bir servet bırakıp
köşesine çekilen Goriot Baba gibi…
‘Köylüler’ romanında Balzac, ‘eskiden aristokrasi vardı ve evet
kötü bir şeydi’ der ama Napolyon döneminin daha da beter bir şeyin,
‘mediokrasinin’, yani ‘vasatın’ yolunu açtığını söyler.
Doğan ile başlayan değişimi biraz da böyle okumak lazım herhalde.
Süreç burada kalacak gibi de görünmüyor çünkü. ‘Cumhuriyetin
restorasyonu’ hırsı ile kol kola ilerleyen dizginsiz bir ekonomik
popülizmin yarattığı sarsıntılar, İstanbul burjuvazisini de önüne
katıp götüren devasa bir tasfiye dalgasına dönüşmüş durumda.
İşte önce Murat Ülker, sonra Aydın Doğan derken, şoku henüz
atlatamadan Ferit Şahenk gündeme geldi bile.
Ferit Şahenk de Ülker'in izinde
Malum yılın başında Murat Ülker, 6 milyar doları bulan borcu için
kamu bankalarının da olduğu 10 banka ile masaya oturdu. 1 milyar
dolar için anlaşma sağladı. Ancak Ülker’in Türkiye’deki şirketi
Yıldız Holding’in borçlarını yapılandırırken, Godiva’nın da sahibi
olan Londra merkezli bir diğer şirketi Pladis’e tüm hisselerini
satması tartışma yarattı. Ve ortada hâlâ yanıtını arayan o meşum
soru sırıtıp duruyor: Ülker servet transferi mi yaptı?
Doğan’ın durumu sıcağı sıcağına bilindiği için günün olayı Ferit
Şahenk’e gelelim…
Dinçer Gökçe ve Şebnem Turhan’ın bugünkü Hürriyet’te yer alan kulis
haberine bakılırsa Şahenk, bankalara haber gönderip, “Ülker’e
yaptığınız gibi benim borcumu da yapılandırın” dedi. Peki ne oldu
da Türkiye’nin en büyük sermaye gruplarından Doğuş da bu yollara
düştü?
Madde madde vakanın otopsisini yapmaya çalışalım:
* Ayhan Şahenk’in 1951’de kurduğu Doğuş Grubu’nun başına 2001’de 35
yaşındaki veliaht Ferit Şahenk geçti. Grubun ana şirketi olan Doğuş
Holding, 206 adet bağlı ortaklık, 82 adet müşterek ortaklık ve 39
adet iştirak ile dünya ölçeğinde bir devdi. Kolları enerjiden
medyaya, inşaattan marina ve otel işletmeciliğine, turizmden
otomotive, eğlence sektöründen yeme-içmeye kadar uzanıyordu.
* Şahenk son yıllarda dikkat çekici bir strateji izledi. Önce Star
TV’yi Doğan’dan 250 milyon dolara aldı. Ardından yeme-içme
sektöründe inanılmaz bir hızda yatırımlara girişti. En ünlü
ortaklığı Nusret’ti. Dubai’den Miami ve New York’a bir dizi
restoran açtılar. Ama Şahenk’in Londra’dan Madrid’e Virgin
Adaları’ndan Bangkok’a, Dubrovnik’ten Latin Amerika’ya uzanan
onlarca restoran şirketi de vardı. Günaydın, Zuma, Kadıköy Tepe,
Borsa ise İstanbul’un ünlülerindendi.
* Hırvatistan’dan Tayland’a, Yunanistan’dan İngiltere’ye, Virgin
Adaları’ndan ABD’ye, İtalya’dan Dubai’ye uzanan otel, SPA ve turizm
merkezleri de saymakla bitmiyor. Bunlara Türkiye hariç Rusya,
Kazakistan, KKTC, Bulgaristan, Ukrayna, Fas, Katar, Ürdün’e yayılan
inşaat şirketlerini ve Hollanda, İngiltere, İspanya, ABD’deki
yatırım şirketlerini de eklemek gerekiyor. Volkswagen, Audi, Skoda,
Porche’un Türkiye temsilciliği, taşıt muayene şirketi TÜV-TÜRK ile
pek çok eğlence merkezi, marina, enerji santrali de yine listeye
sığmayacak kadar fazla. Kısaca portföyde yok yok!
Bu kadar zarar nereden geldi?
Bu kadar yatırım nasıl yapıldı? İşin gelip düğümlendiği yer de
burası zaten. 2017 yılı bilançosu görmek isteyenlere çok şeyler
anlatıyor aslında.
* Holdingin bankalara toplam 23.5 milyar lira, dolar olarak 5.8
milyar dolarlık borcu bulunuyor. Ve yine bilançoya göre Doğuş
Holding geçen yıl 2.8 milyar lira zarar etti. 2016 yılı zararı ise
2 milyar liraydı. Grup sadece otomotivden kâr elde edebildi. Kalan
tüm alanlardaki işlerinden büyük zararlar yazdı. Mesela sadece Star
TV’nin zararı 400 milyon lira. 2012 sonunda yüzde 44 seviyesinde
olan finansal borç/özsermaye oranı 2017 sonunda yüzde 400 gibi
rekor düzeye fırladı.
* Yatırım uzmanı Yunus Kaya’nın yaptığı bir hesap, bu borcun nasıl
oluştuğu ve koskoca grubun nasıl yönetildiğine dair oldukça çarpıcı
ipuçları sunuyor. Doğuş Holding’in tüm satın almaları
incelendiğinde genelde gerçek değerlerinin neredeyse 2 katına
ulaşan fiyatlar verilmesi dikkati çekiyor. Örneğin; Nusr-Et’in
marka değeri 17.2 milyon TL olarak belirlenirken, 25 milyon TL’ye
yakın ödendi.
* Geçen yılki zarardan beri Şahenk önce medya varlıklarından
kurtulmak istedi. Digitürk’ü alan Katarlı BEiN ile masaya oturdu
ama sonuç alamadı. O da ‘kurtulmaya’ en zararsızından, NTV Spor’dan
başladı. Şu günlerde harıl harıl NTV ve Star için de alıcı aradığı
biliniyor. Ayrıca İstinye Park’taki yüzde 42 hissesini ve Coya,
Zuma, Roka, Nusret vb. restoranları da tek paket yapıp satacağı
ifade ediliyor. Analistlere göre medya ve enerji kesinlikle elden
çıkarılacak. Ne var ki, siyasi iklim alıcı bulmayı zorlaştırıyor.
İstinye Park hissesine 400 milyon dolar, marka olmuş eğlence
merkezi ve restoranlara ise 200 milyon dolar ancak değer biçiliyor.
5.8 milyar dolar borç nere, 600 milyon dolar nere!
Paralar yurt dışına mı transfer edildi?
Şimdi anlıyoruz ki, Nusret gürbüz butları tokatlarken, tuz
resitaliyle Hollywood yıldızlarını büyülerken harcanan paraların
kaynağı, Ülker’de olduğu gibi yine kamu bankalarının da dahil
olduğu havuzdan çekilen kredilermiş. O da ‘benim Ülker’den neyim
eksik’ diyerek borcunu bu koşullarda ödemek istemiyor.
Ama Şahenk’in çok kârlı bir satışı yakın zamanda tamamladığını da
pekala biliyoruz. Grubun bugünlere gelmesinin nedeni olan Garanti
Bankası’ndaki hisselerini son yıllarda parça parça elden
çıkarıyordu. Son hisseleri de geçen yıl İspanyol ortağı BBVA’ya 3.3
milyar liraya sattı. Bankadan bugüne kadar kazandığı toplam para 7
milyar doları buldu.
O halde şu günlerde patronların pek çoğunun duymak bile istemediği
o lanetli soruyu yine tekrarlayalım: Bu para nerede?
Finans çevrelerinde hızla yayılan dedikoduya bakılırsa Ülker ne
yaptıysa, Şahenk de aynısını yaptı. Parasının büyük kısmıyla
Garanti’yi sattığı İspanyol BBVA’dan hisse senedi aldı. Kalanını da
restoranlar, oteller üzerinden dünyaya yaydı. İddia doğruysa eğer,
Ülker gibi Şahenk de parasını çoktan transfer etti.
****
Balzac, “Toplum, hareketinin nedenini de beraberinde taşımak
zorundadır” der. Kastettiği şey büyük veya küçük her insanın aynı
tarih gemisine bindiği, olan bitenin herkesi etkilediği ve her
gelişmeye bu gerçeklikten bakmak gerektiğidir. Ve evet, Doğuş’un
durumu hepimizi etkileyecek. Ülker’de, Doğan’da olduğu gibi…
Lakin bu durumun bizim patronların çok sevdiği ‘aynı gemideyiz’
sözüyle aynı şey olmadığını da iyi biliyoruz. Zira, Doğuş devasa
borcunu memlekete miras bırakmaya çalışırken; Ferit Şahenk 2.4
milyar, kardeşi Filiz Şahenk 2.3 milyar ve annesi Deniz Şahenk 1.3
milyar dolarla Forbes’in dünyanın en zenginleri listesinde boy
gösteriyorlar.