Oyuncular, son zamanlarda şehir dışı işlere daha soğuk bakıyorlar. Şehir dışında çalışmanın zorlayan tarafı nedir?
Şehir dışında çalışmak kolay diyemem. Tabii ki, İstanbul’dan daha zor. Ailenden uzaksın, arkadaşlarından uzaksın.
Oradaki hayatı seviyor musun?
Evet, seviyorum. Eskişehir çok güzel.
Aslında öğrencilik gibi değil mi?
Benim için çok iyi. Ben tam olarak bir Üniversite hayatı yaşamamıştım. Eskişehir’de geçen sene otelde yaşıyorduk. Benim için orası bir kampüs hayatı gibiydi. İşime gidiyorum geliyorum. Arkadaşlarım var. Aşağıda yine hep birlikteyiz. Benim için keyifliydi. Ama zor yanı da var. Geçen gün ben İstanbul’a geldiğim zaman arkadaşımı arayıp “Ben Nişantaşı’na buradan nasıl geliyordum?” diye sordum.
Bu projenin teklifi nasıl geldi sana?
İlk audition geldi. Ben okuduğum zaman benim sahnem gözümün önünde canlandı. Senaryoyu okuduğum zaman da çok beğendim. Yazım tekniği olarak böyle bir şey yapılmamıştı. Yapıldıysa da benim bilmediğim bir yerdir. Her bölümü başka bir karakter açıyor. İlk geldiği zaman üç amcaoğlunun her karakterinin açılış sahnesi vardı. Karakterlerin üzerine düşülmesi, hepsinin ayrı ayrı işleniyor olması ilk bölümden belliydi. Hikayesi çok farklıydı.
Sence “Gönül Dağı” dizisi seni nereye götürdü?
Yine bir okul oldu. Bütün işlere öyle bakıyorum ben. Hepsinden bir şey öğreniyorum.
Sıkıntılı ve kasvetli duygulardan çabuk çıkabilir misin?
Çıkarım. Kendimi oraya gömmeyi sevmiyorum. Arkadaşlarımla görüşürüm, hemen dışarıya atarım kendimi. En kötü şeyde bile 3 gün ağlarım. Tabii ki sağlık dışında bahsettiğim şeyler.