"GÖNLÜM MÜSTERİH DEĞİL!..." DİYEN FEHMİ KORU HÜRRİYET GAZETESİ İLE İLGİLİ HANGİ HABERİ NASIL DÜZELTTİ?...
Önce bir yanlışımı düzelteyim. Cumhurbaşkanları ile görüşmek üzere Kıbrıs'a giden gazeteciler arasında hiç mensubu bulunmadığından hareketle, "Hürriyet buraya da çağrılmadı" diye yazdım ya; aslında...
Gönlüm müsterih değil,Hürriyet
Önce bir yanlışımı düzelteyim. Cumhurbaşkanları ile görüşmek üzere Kıbrıs'a giden gazeteciler arasında hiç mensubu bulunmadığından hareketle, "Hürriyet buraya da çağrılmadı" diye yazdım ya; aslında Hürriyet'in üç yazarı birden çağrılıymış o olaya... İkisi daha baştan gelemeyeceğini bildirmiş, biri "Geleceğim" dediği halde gelmemiş...
Görüyorsunuz, Hürriyet'te durum daha da vahim...
'Vahim' sıfatını kullanmam sadece bu olay yüzünden değil. İnsanların önemli işleri olabilir, son anda mazeretleri çıkabilir, olayın 'tarihî olma' özelliğini fark edemeyebilir. Olur oğlu, olur... Tek bir olay değil Hürriyet'teki 'vahamete' değinmemin sebebi...
Hani geçen gün "Hürriyet'in makası bu defa Hadi Uluengin'in yazısını sansürledi" biçiminde özetlenebilecek bir Kulis okumuştunuz; meğer o makas gazetenin dış haberler sorumlusuymuş... Önceki gün gazetedeki masama oturduğumda önüme başka hiçbir bilgi verilmeden "Taha Kıvanç, Hürriyet'in yazarı Uluengin'i sansürlediğini iddia etti. Oysa gerçek çok farklı..." diye başlayan bir metin kondu.
Aradım, aynı cevabı "Taha Kıvanç'ın yanlışı" başlığıyla Hürriyet internet sitesine de koymuşlar...
Hürriyet'te işlerin nasıl 'vahim' bir durumda olduğunu en iyi gösteren bu metin bana göre. O sebeple de, noktasına-virgülüne dokunmadan sizlerin bilginize sunuyorum:
"Taha Kıvanç, Hürriyet'in yazarı Uluengin'i sansürlediğini iddia etti. Oysa gerçek çok farklı...
Yeni Şafak yazarı Taha Kıvanç, bugünkü köşesinde Hürriyet Gazetesi'nin, yazarı Hadi Uluengin'in yazısını sansürlediğini iddia etti. Kıvanç'ın hiçbir sorgulama yapmadan kendi kafasında kurguladığı şekliyle yazdığı 'Hürriyet'in makası Atatürk'ü sansürlemiş' başlıklı yazısına Hürriyet Dış Haberler Müdürü Ayşe Özek Karasu'dan yanıt geldi.
Karasu, tamamen gazetecilik tekniğinden kaynaklanan olayın ayrıntıları şöyle anlattı:
Dış Haberler sayfasında yayınlanacak Hadi Uluengin'in yazısı öğleden sonra elimize ulaştı. Yazısının konusu, New York Times gazetesinde yayınlanan Fethullah Gülen'e yakın eğitim kurumlarından Paktürk'ü anlatan haberdi. Hadi, gazetenin manşetinde Atatürk resmi ve Türk bayrağının da bulunduğu folklor gösterisini yazısının odak noktası yapmıştı. Ancak fotoğrafın Pakistan'daki okulda çekildiğini zannediyordu. Oysa fotoğraf İstanbul'da çekilmişti ve bu gözünden kaçmış. Yazının 'Atatürk resmi' ile ilgili bölümlerinin bire bir fotoğraf üzerine kurgulandığını görünce Hadi'yi Brüksel'den aradım. Ancak ulaşamadım. Bu arada saat 18.00 oldu ve basım zamanımız geldi.
Her ne kadar o sayfanın editörü de olsam yazıda kurguyu değiştirecek dramatik bir değişiklik yapma hakkım yok. Hadi adına hatalı bir yazıyı da sayfaya koyamazdım. Bu yüzden köşesine hemen iki haber koyup sayfayı yolladım. Şehir baskısına kadar Hadi'ye ulaşır ve yazısını düzeltmesini sağlardım. Ancak hiç ulaşamama ihtimalim de vardı ve Hadi'nin, 6 Mayıs günü yayınlanan aynı konudaki 'Okul Zili' başlıklı yazısında kullan