"AYNI SUÇU İŞLEMEYE DEVAM ETTİ"
Dahası, tüketici sağlığını ilgilendiren en önemli sorununun taklit ve tağşiş olup olmadığı gibi tartışılması gereken çok kritik bir soru da var. Ancak öncelikle yapılan işin bir işe yarayıp yaramadığını değerlendirmek gerekiyor. Geçmişte 10 yıl boyunca süren uygulamaya baktığımızda bakanlığın uygunsuz çalışan firmaları açık etmesinin önemli bir yaptırım sağlamadığı görülüyor. 2012-2022 yılları arasında belirli aralıklarla açıklanan listeler gözden geçirildiğinde çok sayıda firmanın aynı suçu işlemeye devam ettiği, yani bakanlığın uygunsuzluk tespitine rağmen üretimlerine devam ettikleri tespit edilebilir.
Demek ki yaptırımlar ya da cezalar bir işe yaramıyor diye düşünebiliriz. Aksi iddia ediliyorsa listelerde yer alan firmalara ne gibi cezai yaptırımlar uygulandığını ve bu yaptırımlara rağmen bu firmaların usulsüz üretim yapmaya neden hala devam edebildiklerini açıklamalıdır. Açıklama sorumluluğu öncelikle bakanlık yetkililerinde elbette.
BAKANLIKTAN ÇIT ÇIKMIYOR
Taklit ve tağşiş içeren ürünler gündem oldu ama gıda güvenliğini tehlikeye atan asıl unsurlar bunlar mı?
Taklit ve tağşiş önemli elbette. Bakanlığın halkı kandıran firmaları teşhir etmesi de önemli ama artık yüzyıl öncesinde değiliz. Taklit ve tağşişin çok ötesine varan ve ciddi sağlık sorunlarına yol açan meseleler var. Gıda güvenliği açısından ülkemizdeki en kritik mesele gıdalara bulaşan toksik kimyasallar meselesidir, ancak bu mesele ile ilgili bakanlığın çıtı çıkmıyor.
ASIL SORUN TAKLİT DEĞİL
Örneğin ayçiçek yağına ya da zeytinyağına katılan tohum yağı kolza ise mesele sadece taklit ve tağşişle sınırlı kalmaz. Kolza, içinde erüsik asit isimli bir toksik kimyasal madde içerir. Erüsik asit çeşitli sağlık sorunlarına yol açar. Kullanılan tohum yağının kolza değil de kanola olması ise başka bir soruna işaret eder: Dünyada üretilen kanola yağlarının büyük bir kısmı GDO’ludur. Bu durumda da ülkemize GDO’lu kanola yağı ithal edilip edilmediği sorusu ortaya çıkar. Bu ayrıntılar bakanlığın yapmış olduğu firma teşhiri listesinde yer almıyor.
PEKİ YA LİSTEDE YER ALMAYANLAR?...
Peki ya tespit edilmeyen, bu listede yer alan ya da almayan ürünler?.. Kanserojenler, pestisitler... Bakanlık nasıl bir denetim mekanizması kurmalı?
Öncelikle şunu söyleyeyim, ülkemizde iyi yapılandırılmış bir kontrol-denetim sistemi var, mesele bu sistemin işlememesidir. Biraz önce değindiğim arı ürünleri örneği üzerinden durumun vahametini anlatmaya çalışayım. Tarım ve Orman Bakanlığı 2021’de arı ürünleri tebliğine dair bir taslak metin yayınladı, geçtiğimiz Nisan ayında da yasalaştı. Ama taslak metin ile yayınlanan son metin arasında ciddi farklar var. Örneğin taslak metinde dört yaş altı çocuklara polen ve polenden mamul ürünler satılamaz ifadesi yer alıyordu. Bu doğru bir ifadedir. Ancak sonra görüyoruz ki bu ifade yayınlanan metinde yer almıyor. Yani tebliğden o ifade çıkarılmış. Basit bir ayrıntı gibi görünüyor bu ama öyle değil.