"DOMUZ ETİ ÇIKMASI BİR SORUN AMA..."
Öncelikle gündemdeki Köfteci Yusuf ile başlayalım… Ürünlerinde domuz eti tespit edildi. Markanın ‘helal’ sertifikasına rağmen domuz eti kullanılması tepkilere neden olurken Bakanlığın sorumluluğu da tartışmaya açıldı. Bu tartışmayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Sadece Köfteci Yusuf değil, listede yayınlanan başta ‘sakıncalı’ ürünler de var. Bunlar tüketirsek ne olur? Sakatat, tek tırnaklı hayvan eti, gıda boyası, balda ve yağda tağşiş vs…
Köfteci Yusuf isimli firmanın ürünlerinde domuz eti çıkması bir sorun elbette ama mesele sadece taklit ve tağşişten, vatandaşların kandırılmasından çok öteye uzanıyor. Ülkedeki yasal mevzuat sadece gıda güvenliği ya da halk sağlığı açısından değil tüketicilerin maddi zarara uğramaması için de birtakım kurallar, yaptırımlar getirmeli. Bu kural ve yaptırımlar bütününe aykırı davranmak bir suç olarak görülür. Yani üretilen bir gıda ürünü, örneğin et ürününde mevzuatın izin vermediği hayvanlara ait etler kullanılamaz ya da zeytinyağına başka yağlar karıştırılamaz, balda sahtecilik yapılamaz. Ancak gıda güvenliği açısından meselenin taklit ve tağşişten çok daha önemli başka sorunlar içerdiğini söylemeliyim.
"HALK SAĞLIĞI AÇISINDAN ÇOK DAHA ÖNEMLİ" DİYEREK UYARDI
Köfteci Yusuf firmasının ürünlerinde domuz eti çıkmasını sordunuz ama sadece o firmanın değil genel olarak et ürünlerinin kontrolünde ciddi eksikler, sorunlar var. Örneğin vatandaşa sunulan et ürünlerinde hormon esaslı maddelerin, antibiyotiklerin, bazı pestisitlerin, arsenik gibi ağır metallerin kalıntısı olup olmadığına bakmak; nitrit ve nitrat gibi katkı maddelerinin miktarını tespit etmek veya kanserojen nitrozaminlerin bulunup bulunmadığını araştırmak halk sağlığı açısından çok daha önemli.
4 Mayıs 2012 tarih ve 28282 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan “Türk Gıda Kodeksi Hayvansal Gıdalarda Bulunabilecek Farmakolojik Aktif Maddelerin Sınıflandırılması ve Maksimum Kalıntı Limitleri Yönetmeliği” hayvansal gıdalarda kalıntısı bulunabilecek antibiyotikler gibi farmakolojik esaslı kimyasal maddelerin ve insektisit esaslı çeşitli toksik maddelerin neler olduğunu belirtir. 38 sayfalık bu yönetmelikte yer alan ve insan sağlığını tehdit eden kimyasal maddelerin gıdalardaki kalıntısına bakılması yapılması gereken en önemli işlerden biridir. Peki, bu yönetmelikte belirtilen kimyasal maddelerin kontrolüne ilişkin bir çalışma, bu konuda bir açıklama var mı? Yok.
ASIL TEHLİKE: PRİLİZİDİN ALKALOİTLERİ
Bir başka kritik örnek baldır. Bal ya da polen gibi arı ürünlerinde tek sorun sanki sahtecilik yapmak gibi algılanıyor. Bu çok yanlış. Bal ve polen gibi arı ürünlerinde karaciğer kanserine yol açan pirolizidin alkaloitlerinin bulunup bulunmadığını araştırmak çok daha önemli.
Özellikle çocuk sağlığı ve karaciğer hastaları açısından çok önemli. Covid 19 pandemisinde ve sonrasında polen satışları patladı ama polen problemli bir üründür, yurtdışında hemen her ülkede ciddi bir tartışma konusu olan polen ve pirolizidin alkaloitleri meselesi bizde gündemde bile değil. Bu konularda bakanlıktan tek bir açıklama dahi yok.
Dolayısıyla firma teşhiri meselesi tüketicilerin dikkatli olması, önlem alması meselesi odağında görülmemeli; temel meselemiz, kamu idaresinin halk sağlığını koruma sorumluluğunu yerine getirmemesidir. Türkiye’de gıda güvenliği alanında kamusal kontrol sistemi işlemiyor.
"BU LİSTELER NE İŞE YARAYACAK SORUSU ÖNEMLİ"
Liste yayınlandı ve taklitlerin yanı sıra birçok markanın birçok ürününde 'sakıncalı', 'sağlığa uygun olmayan' maddeler de tespit edildi. Bu noktadan sonra sorumluluk bakanlığın mı, tüketicinin mi?
Sorumluluk bütünüyle bakanlığa ait elbette. Bakanlığın uygunsuz markaları ve firmaları teşhir etmesi yeni değil, hatırlarsınız, taklit ve tağşiş listelerinin yayınlanması 2012 yılında başlamış ve son liste de Mart 2022’de yayınlanmıştı. Son iki buçuk yıldır listeler yayınlanmıyordu. Dolayısıyla bakanlığın yaptığı açıklama ile ne değişecek, bu listelerin açıklanması tüketicilerin bilgilenmesi dışında ne işe yarayacak sorusu önemli.