''GEZİ SÜRECİNDE NTV'DE ÇALIŞSAYDIM, VİCDANIM MÜSAADE ETMEZ, İSTİFA EDERDİM''
Ekranların güzel haber spikeri Gülay Özdem, Medyaradar'dan Alev Gürsoy Cimin'e konuştu. İşte hem Özdem'in yeni işi hem de mesleğe dair güzel bir söyleşi.
Asıl mesleği Makine Mühendisliği olsa da "İyi ki yapmamış" diyen
bence binlerce insan vardır. Çünkü ekranlar onu çok
sevdi. Güzelliği ve farklı tarzıyla izleyiciyi kendine hayran
bırakan, ünlü spiker Gülay Özdem’le Nişantaşı’nda buluştuk.
Röportaja giderken açıkçası çekincelerim vardı, "Asık suratlı,
çatık kaşlı bir kızla buluşmaya" gidiyorum zannediyordum. Ama merak
da ediyordum onu açıkçası. Umarım bunlar için bana kızmaz. Çünkü
fikrim doksan derece yön değiştirdi bile...Merak
ediyordum Gülay’ı, çünkü neredeyse bir dönem bütün o büyük
kanallar onu transfer edebilmek için birbiriyle adeta yarıştı.
Gittiği TV kanallarında iyi işlere imza attı. Cine5, Atv, tv8,
Kanal 24, NTV, Habertürk, TRT Haber, A Haber ve FOX. Dile
kolay. Birçok ismin rüyasındaki kanallarda vazgeçilmez olmak. Ama
her nedense bu kanal serüvenleri kısa sürüyordu. Hepsini,
nedenlerini merak ediyordum. Güzel bir mekanda buluştuk. Gülay’la
biraz vakit geçirdikten sonra "O da ne" dedim kendi kendime.
Nasıl bir sevecenlik, cana yakınlık. Ekranlarda gördüğünüz sert
mizaçlı kadından eser yok. Ama güzellik konusunda biraz haksızlık
etmişim ona doğrusu çünkü harikulade. Estetik yok, makyaj yok,
saçlarda fön bile yok. Suratındaki ben ise onu hayli farklı
kılıyor. Ekran arkasında son derece doğal. Biraz da anaç.
Açıkçası onunla 3 gün bile yan yana kalmak benim açımdan büyük
tehlike olur. Kilo konusunda büyük sıkıntı yaşayabilirim.
Annemden daha zalim "Şunu da ye bunu da ye" röportaj boyu,dünya
tatlısı bir kadın... Gülay’la yeni projelerini de konuştuk, neden
bu kadar sık TV ekranı değiştirdiğini de. Sitemli. "Sürekli
kanal değiştiriyormuş gibi yansıtmalarından rahatsız oluyorum. Ben
profesyonelim" diyor. NTV’yi de sordum Gülay’a. Çünkü Gezi
sürecinde bu haber kanalımız adeta günah keçisi ilan edildi. "O
süreçte o ekranda olsaydın ne hissederdin" dedim. Çarpıcı sözler
sarfetti. Siyasete bile girdik. Ben büyük keyif aldım dilerim
sizler de o keyfe ortak olursunuz...
RÖPORTAJ: ALEV GÜRSOY CİMİN
Twittwer: gazetecilalev
gmail: [email protected]
Gülay, gözlerimiz epeydir seni arıyor. Ekranların en çok
aranan yüzlerinden birisin. Nerelerdesin, neden mahrumuz bir
süredir senden?
Öncelikle bu güzel sözler için çok
teşekkür ederim. Dinlenmek biraz kafamı toplamak zorundaydım. İnan
çok yorulmuştum. Hem ruhen hem de bedenen. Bu süreçte hem kendimi
dinledim, hem de düşünmek için bolca zaman buldum. Güzel bir
süreçti benim için. Bir takım esnetemeyeceğim sert köşelerim
vardı, biraz bunları törpülemeyi öğrendim. Biraz daha
olgunlaştım herhalde.
Peki bu dinlenme sürecinde en çok neyi özledin. Ekranı mı
yoksa izleyiciyi mi?
Her ikisini de çok özledim. Ama bu
süreçte tamamen de boş da kalmadım. Bir takım projelerde yer aldım.
Ama yakınımda uzağımda bir kamera gördüğümde bu işi ne kadar çok
sevdiğimi hissettim her defasında.
"YAPI OLARAK ASİ
RUHLUYUM"
Dedin ya "Bir takım sert köşelerim vardı,
biraz daha tolerans göstermeyi öğrendim" Neydi o köşeler, geçmişte
nasıldın ki?
Fazla prensipliyim ve işte çok fazla
disiplinliyim. Herkesin işini çok iyi yapmasını istiyorum. Yapı
olarak da biraz asi ruhlu olduğumu kabul ediyorum. Sebepsiz ayak
diremelerden ibaret değil asiliğim...Sorgularım her şeyi. Fazla
detaycıyım. Biraz daha yeryüzüne yakınım artık. Çünkü o kadar
derinliği kaldırmıyor hayat.
Nasıl yani?
Yanisi şu: Boğuşmaktansa akışına
bırakmayı öğrendim biraz. Sert köşelerden kasıt "Asla olmazlar"
vardı benim için. Asla, asla dememek lazım; bilirdim de
uygulayamazdım...Şimdi olurlarım da var. Benim için hayattaki en
önemli erdemlerden biri saygı. Saygısızlığa tahammülüm yok. Hele
seviyesizliğe hiç tahammülüm yok. Bu ikisi için yine taviz
vermem.
En güzelini yapıyorsun. Neyse ki hasret sona eriyor. Doğan
Grubu’nun web tv’leri arasında bulunan
www.netD.com kanalında "Gülay
Özdem’le bir gecelik" isimli programı sunacaksın. Nasıl oldu bu
yeni proje?
(Gülüyor)Bir gün evde oturuyordum telefonum
çaldı. Kanal D’den aradılar. Görüştük, sohbet ettik. Tekliflerini
sundular. Çok samimiydiler. Farklı da geldi. Açıkçası gelen
tekliflerin içerisinde en akla yatkın, en makulüydü. İçime
sindi. Ekibi de ilk günden çok sevdim ve onlarla çalışmak
istedim.
İzleyici kitlesi nasıl peki bu web tv’nin?
Daha
çok gençlerin ve internet medyası takipçilerinin oluşturduğu bir
kitle diyebiliriz sanırım. Ben de yeniyim henüz çok net istatistiki
bilgiler veremiyorum o yüzden. Hele bi başlayalım, izleyici
profilini o zaman daha net göreceğiz, web dünyasının...İçerisinde
oldukça daha iyi anlaşılır gibi. Gelen tepkilere bakmalı. Ya da
yorumlara.
Onca büyük kanal serüvenin ardından ilginç olacak web tv
değil mi?
Aynen öyle. Benim için çok farklı olacak.
Çünkü daha önce yapmadığım, denemediğim, bilmediğim bir platform.
Orada başka bir şey var. Açıkçası denemek istedim. Cazip geldi.
Zaten artık her şey internet ortamına kayıyor gitgide. Ben de
farklı heyecanları seviyorum.
Nasıl bir program, izleyici ne bulacak bu
programda?
Biraz alışılagelmişin dışında bir program
olacak. Mesela manşetler veya gündem ya da gündemdeki konuları
değil. Gündemin gölgesinde kalan ama konuşulmaya değer her konu
olacak. Yani ’alt metni’ okuyacağız. Diyelim ki seni konuk
alacağım, senin haberciğilini, gazeteciliğini değil de dışarıdaki
hayatını, seni konuşacağız. Bir gecelik bir şey işte...Renkli
olacak. (Gülüyor)
Programın ismi de yakıyor. "Gülay Özdem’le bir gecelik" bu
isim fikri kime ait ve neden böyle bir isim? Türkçe’yi nereye
çekesen oraya gider :) bu isim de biraz öyle
gibi?
Bence güzel bir isim. Farklı. Bir gecelik bir
şey. Konukların da bir gecelik rahat rahat konuşacağı, kendini
anlatacağı bir program olması çıkış noktamız...
Çok ilginç valla. Peki bu programın isim babası
kim?
Zeki bir kadına ait bu isim. Jülide Çağıl.
www.netD.com Program Müdürü... "Senin için bu ismin bir
sakıncası var mı" dedi. Etkileyici buldum açıkcası ve herhangi bir
sakınca görmedim.
Açıkçası senin de ekranda böyle izleyiciyi çeken seksi bir
havan var...
Böyle bir durum varmış evet ben de duydum.
(gülümsüyor) Ekranda biraz sert göründüğümü düşünenler de
var. Yani farklı bakış açıları ve farklı algılar.
Tanıtım filmini izledim çok farklı. Biraz da dediğim gibi
seksi geldi açıkçası?
Biraz öyle oldu. Ama sadece seksi
değil , şirin de.
"KİTLEM SADECE ERKEKLER
DEĞİL"
Hedef kitlen daha çok erkekler
mi?
Sanmıyorum. Bana daha önce bir yapımcı "Gülay
ekranda inanılmaz bir albenin var ama sadece erkekler değil,
kadın izleyicileri de ekrana bağlıyorsun, onların da ilgisini
çekiyorsun" demişti. Ben ekranda cinsiyet ayrımına çok da
inanmıyorum. İzleyici aradığını sende bulunca vazgeçmiyor.
Kanal 24, NTV, FOX TV, Habertürk’te sadece 2 gün
süren bir macera ve A Haber’deki o güzel programın ardından zor
olmayacak mı bu yeni platform senin için. Bir de insanlar daha çok
haberde görmeye alışkındı seni?
Yoo hiç zor olmayacak.
Yıllarca yaptığım işler bunlar. Hem haber, hem program...Platform
değişse de yapılan iş her daim benim için aynı önemi taşır.
Yıllardır tek derdim yaptığım işlerin hakkını teslim edebilmek
oldu. Başka da bir savaşım yoktur şu hayatta. (Gülümsüyor)
"SEKTÖRDE BEN DAHİL KİMSE VAZGEÇİLMEZ
DEĞİL"
Gecelerin vazgeçilmeziydin yokluğunda sence
yerin doldurulabildi mi?
Valla bunu tabii ki ben
bilemem. İzleyicinin takdiridir. Ben zaten sabah akşam oturup da
kim ne yapıyor? Geceyi kim sunuyor. Gündüzde kim var diye
bakmıyorum...İzleyicinin illa ki gece saatlerinde beğendiği,
izlediği birileri vardır. Zaten kimsenin de yeri doldurulamaz diye
bir durum yok. Hele de bu sektörde. Kimse vazgeçilmez değildir.
Ekranda olmadığında seni merak edenlerin sayısı her gün biraz daha
azalır...Ekranda varsan varsın. Yoksan arada bir hatırlanırsın önce
, sonrası malum, yoksun... Zaten var olduğunda da dikkat etmek
lazım zira, dikkat! ...Kaygan zemin.
"EKRANDA VARSAN
VARSIN..."
Hiç ayağını kaydırmak isteyenler oldu mu
peki senin de bu kaygan zeminde?
Uğradığım haksızlıklar
fazlasıyla olmuştur. Üzülmüşümdür. Ama kimsenin de ayağım
altında sabun koymasına müsade etmedim.
"Güzellik bazen kişinin başarısının önüne geçiyor" derler
ekranda, bu doğru mu? Senin görsel yanın ve seksapaliten biraz
fazla. Bu hiç dezavantaj olarak geçti mi önüne?
Benim
için avantajları olmuştur görselliğin ama dezavantajları da
olmadı değil. Güzelliğim başarımın önüne geçiyormuş, böyle diyenler
çok oldu. İyi de ne yapayım yüzümü mü parçalayayım? İşimi
yapıyorum. Nasıl görünüyorum, ne giyiniyorum bunlar da elbette
önemli ama ben işimle anılmayı çok isterim. Ee tabii ki bir kadın
güzel ve seksi bulunmayı önemser. Hoşuna da gider bu tarz şeyler.
Ama bunların hepsi dozunda güzel. Görüntüm, makyajım, saçım haberin
önüne geçmemeli. Haber biraz da ciddiyet demek. Hayatın kendisi
demek. Doğal olmalı.
Sen gerek haber gerekse programlarda gördüğüm kadarıyla
gayet başarılısın. Peki bu başarının sırrı ne, bambaşka
dallarda olsa bile tempon hiç düşmüyor ve beğeniliyorsun.
Bunun sırrını versene bize. Nereden geliyor bu
dinamizm?
Vallahi hiç bilmiyorum. Stüdyoya girince
değişiyor her şey. Başkalaşıyorum, enerjim beni bile şaşırtıyor
bazen. Ama şunu atlamadan söyleyeyim; dersime hep iyi çalışırım.
Asla hazırlıksız çıkmam yayınıma. Hem haber hem de program
sunuculuğu yaptım ve aldığım geri dönüşler çoğunlukla olumluydu.
Haberin ritmini sen çok iyi bilirsin. O ritim, heyecan çok güzel.
Programın da başka güzellikleri var beni heyecanlandıran...
"EKRANDA HERKES BİRBİRİNE BENZEMEYE
BAŞLADI"
Ekranda izleyici bir sunucuda sence en çok
neyi seviyor ya da istiyor?
Ben bir izleyici olarak
açıkçası ekranda orjinal bir şey isterim. Özgünlük çok
önemli. İnsanlar farklı olayım, dikkat çekeyim derken
birbirine benzer hale geldiler. Hepsi birbirinin aynı
gibi...Ben özgün ve kendi tarzı olanı seviyorum.
İzleyicilerde bence üç aşağı beş yukarı böyle düşünüyor.
"EKRANDA BENİ GÖREN BİR HAYRANIMDAN
EVLENME TEKLİFİ ALDIM"
Bazen filmleri aratmayan olaylar
gelebiliyor ekrandaki sunucuların başına. Seni ekranda görüp de
hoşlanan birinden hiç evlenme teklifi aldın mı? ya da başına daha
ilginç bir olay geldi mi?
Evet ilginç sayılabilecek bir şey hatırladım. Bir gün TV’de benim
yayınım sırasında Digitürk’ü donmuş beyefendinin ve ekranda ben.
Bütün akşam bakışmışız. Olaydan birkaç gün sonra işten sonra
takıldığımız bir mekanda karşılaştık. Önce evlilik teklifi, sonra
uzun ( 6 sayfa falandı ) bir mektup... Mektupla son buldu bu
hikaye... (Kahkahaya boğuluyor)
"BU MESLEKTE KİMSEYE BORCUM
YOKTUR"
Medyada çok sahici dostluklar kurulamıyor her
nedense?
Yıllardır bu sektörün içerisindeyim, hiç öyle
çok samimi arkadaşlıklarım, dostluklarım olmadı. Mesaim işten
ibarettir benim. Ben bir iş yaptım, o iş başka bir işi getirdi,
sonra başka bir iş...Kimseyle kurduğum ilişkiyle vs. değil. Şimdiye
kadar hiç kimseyi iş için aramadım. İnsanlar beni aradı, gittim
görüştüm. kimseye borcum yoktur...
"BULUNDUĞUM NOKTAYA SADECE ÇALIŞARAK
GELDİM"
Bizim mesleğin olmazsa olmazlarından biri
haline geldi oysa torpil :)
Sana çok samimi söylüyorum,
eğer bir yerse benim geldiğim bu yer. Ben buraya çalışarak geldim.
Sadece çalışarak...
"BU SEKTÖRDE KADIN OLMAK DEĞİL, İNSAN
KALABİLMEK ZOR"
"Kurtlar sofrası" diyorum ben bu medya
sektörüne. Belki sen de öyle düşünüyorsun. Bu sofranın içinde bir
kadın olarak varolmak zor mu?
Aslına bakarsan her
sektörün başka başka dertleri, ayrı ayrı sorunları ve zorlukları
var. Medyada işler biraz daha acımasız, biraz daha ’insansız’...
Yorar insanın ruhunu...Kadın olmaya gelince, nerde zor değil Allah
aşkına? Bence sektörde kadın olmak, erkek olmak değil de "İNSAN"
kalabilmek çok zor...
"SADECE KENDİMLE
SAVAŞTIM"
Peki varolabilmek için savaştığın oldu mu
hiç?
İnan kimseyle savaşım olmadı benim. "Zirvede
rüzgar sert eser" derler. Evet ben işimi iyi yapabilmek için hep
kendi kendimle savaştım. Hiç kimseyle bir kavgam olmadı. Kaldı ki
çalıştığım hiçbir yerde kimse de çıkıp ya "Gülay da şunun
dedikodusunu yaptı, bunu yaptı, huzursuzdu, geçimsizdi vs..."
diyemez.
Şimdiye dek yaşadığın en büyük zorluk
neydi?
Beni genel olarak en çok üzen zorlayan şey
haksızlıktır. Çalıştığımız yerlerde de bunlar başımıza hep
geldi.
"İNSANLARIN HAKLARINI SAVUNMAK GİBİ BİR
SALAKLIĞIM VAR"
Mesela uğradığın bir haksızlığı bana anlatır
mısın?
Anlatınca insan tekrar hatırlar ve üzülür. İyisi
mi anlatmayayım. Emin ol senin başına da bir haksızlık gelse ona da
karşı çıkar, o haksızlığı yapan kimse gider onunla kavgamı ederim.
İnsanların haklarını savunmak gibi de bir salaklığım var
(Gülüyor)
Rakibin var mı?
Benim belirgin bir kulvarım yok
ki. Haber de sunuyorum. Program da yapıyorum. Şiir de okuyorum.
Radyoculuk da yapıyorum. O nedenle şudur benim rakibim
diyebileceğim kimse yok. Zaten olmasın da herkes kendine özgü
olmalı.
En başarılı bulduğun kadın sunucu kim?
NTV’de
birlikte çalıştığım birkaç arkadaşımı çok başarılı buluyorum.
Özlem Sarıkaya, Burcu Kaya. CNN Türk’ten Başak Şengül. Başka
kanallarda da bir kaç isim daha var tabii.
Baylara göre bir afetsin, kadınlar da seni çok
beğeniyor. Peki sen kendini güzel buluyor
musun?
(Gülüyor) Açıkçası anlatıldığı kadar güzel
bulmuyorum. Ama zaman zaman aynaya bakıp "Hiç de fena değilim"
dediğim de oluyor. Gününe göre değişiyor.
"GÜZEL HABERLER SUNMADIĞIMIZ İÇİN
SURATSIZ OLABİLİRİM"
Asık suratlı, çatık kaşlı, sert
mizaçlı bir kadın görüyorum sana bakınca ekranda. Peki normal
hayatta nasıldır Gülay Özdem?
Normalim işte herkes
gibi. Bazen mutlu bazen üzgün, bazen öfkeli, bazen başka. Ayrıca
haber sunduğum için ve çok da güzel haberler sunmadığımız için ne
yazık ki biraz suratsız görünüyor olabilirim. (Gülüyor) ama hep
haber sunuyormuş gibi yaşamıyorum tabii ki. Bilakis gülerim
de...
"HABERTÜRK BANA GÖRE DEĞİLDİ, KALSAM ÇOK
ÜZÜLÜRDÜM"
Bazıları kendini çok hırpalar bu meslekte.
Gece gündüz çalışır. Bana kızma ama sen sanırım kendini çok yormayı
sevmiyorsun. Neden böyle dedin diye sorarsan Habertürk’te sadece 2
gün süren maceran hala aklımda. Neydi o Allah
aşkına?
Ya aslında ilk gün bırakacaktım ama programın
adı Bir Gün’dü. İyice dile düşmeyelim diye ikinci günü de
aradan çıkardım. (Kahkaha atıyor) şaka tabii. Benim için başka bir
tecrübe oldu Habertürk. Acele karar vermiştim, orada mutlu
olamazdım. Verilen sözlerin tutulması benim için önemlidir ama
orada öyle olmadı. Daha detayları bile konuşmadan başladık ve
anladım ki orası benim için doğru yer değildi. O yönetim, o bakış
açısıyla çalışamazdım.
"ELBET BENİM DE HATALARIM
OLDU"
Gülay, mesleki kariyerine baktığımız zaman
sürekli iş değiştirdiğin görülüyor. MMC TV, Cine5, Atv, tv8, Kanal
24, NTV, Habertürk, TRT Haber, A Haber ve FOX. Neredeyse tüm
kanalları gezmişsin. Sende de bir sorun olabilir mi, hiç
kendini eleştirdin mi bu noktada?
Muhakkak benim de
yanlışlarım ve bir takım hatalarım olmuştur. Ancak durduk yerde de
kimse öyle büyük, güzel, şartları iyi olan kanalları bırakmaz değil
mi? Bir de bu açıdan bakmalı. Biraz bakış açısı farklılığı, biraz
yanlış anlamalar. Bir de kaygan zemin, herkesin olmak istediği
yerlerdesin. Ben silik olamıyorum ve hemen dikkat çekiyorum.
Çalışmaktan kaçan, tembel birine benziyor muyum dışarıdan bakınca
bilmiyorum ama işimi iyi yapmaya çalıştım hep...Sadece
mükemmeliyetçiyim belki en büyük sorun bu. Hepimiz hatalar
yapabiliriz, insan hatalarından ders alıyor mu önemli olan bu.
"ÇALIŞTIĞIM HİÇ BİR KANALLA SORUN
YAŞAYARAK AYRILMADIM, SADECE HEP PROFESYONEL
BAKTIM"
Sürekli iş değiştirmek kariyerine olumsuz etki
etmez mi, mesela güven açısından. Bir medya organı sana iş teklif
ederken tereddütle yaklaşmaz mı, acaba bizi de yarı yolda bırakır
mı diye?
Asla kimseyi yolda bırakmadım. Çalıştığım
yerlere bakarsanız hepsinde işimi gayet başarıyla yaptım.
Reytinglerim hep zirve yaptı. Hiç bir zaman durduk yere çantamı
toplayıp, bir kanalla yollarımı ayırmadım. Uzun soluklu çalıştığım
kanalları da bu listeye koyup sürekli iş değiştiriyormuşum
izlenimini verenlere kızıyorum. 15 yıl önce çalıştığım radyoyu bile
yazıp "Bu kız sürekli iş değiştiriyor" demek çok da etik değil.
Habertürk sadece 2 gün sürdü, onu da anlattım "Yapamazdım" o
yönetimle, o bakış açısıyla diye. Diğer bütün kanallarda
yöneticilerimle de iyi anlaştım, mesai arkadaşlarımla da. Yani öyle
geçimsiz ve kaprisli bir isim değilim.
"Sürekli iş değiştiriyor" şeklindeki eleştirilere kızıyor
musun?
Elbette beni sürekli kanal değiştiriyormuş gibi
yansıtmalarından rahatsız oluyorum. Profesyonel düşünmek lazım.
Teklif geliyor ve ben de o teklifi değerlendiriyorum. Kendimi daha
iyi yansıtabileceğim ve işimi iyi yapabileceğimi düşündüğüm
yerlerde çalışıyorum.
"BİR KİMSENİN ETEĞİNE TUTUNARAK BİR
YERLERE GELİNMEZ"
Senin için bu meslekte en özel kişi
kim, sana en çok destek veren?
Destek arayışında olan
bir yapıya sahip değilim. İşimi iyi yapıyorsam, mesleki becerim
varsa zaten desteğe de ihtiyaç duymamı gerektiren bir durum olmaz.
Kişi olarak çok özel bir isim yok ama çok sevdiğim değer verdiğim
yöneticilerim ve çalışma arkadaşlarım elbette oldu. Kimsenin
eteğine tutunarak bir yere varılmaz bence. O etek koptuğu an
kalıverirsin. Bir şeyleri tek başına başarmak en büyük ödüldür. Ama
şu var: Ailem her zaman, her koşulda hep yanımdaydı. Onların
desteği çok önemli. Onlar olmasa herhalde ben buralarda
olamazdım.
Radyodan TV’ye geçiş... Nasıl çok fark var mı her ikisi
arasında? Birde nasıl olmuştu kısaca anlatsana?
Bir
grubun radyolarında haber spikeri olarak başladım. Yönetim
kurulundan birinin şiirini getirdiler. Uzunca da bir şiirdi.
Televizyonda İstanbul görüntüleriyle ve benim sesimle klip olarak
yayınlandı. O kadar telefon gelmiş ki. Çok beğenmişler. Yönetim
Kurulu Başkanı gelip ( zaten şiir ona aitti) "Sen program
yapmalısın, ekranda olmalısın " dedi. Hiç aklımda yoktu. "Olmaz"
dedim, defalarca reddettim. Hatta deneme çekimi yapacakları zaman
kaçtım, saklandım. Sonra çıktım kameranın karşısına ve çekimi
yaptık. Ben her ne kadar kendimi o gün çok beğenmesem de
onlar çok beğendiler.
"SEVGİLİNİN GÖZLERİNE BAKAR GİBİ BAKMAYI
ÖĞRENDİM KAMERALARA"
Sonra sevdin değil mi ama renkli
ışıkları... O stüdyo... Kamera...Büyü var sanki orada?
Çok sevdim. İkinci gün zaten sanki yıllarca ekrandaymışım gibiydi.
Performansım da öyleydi. Çok olumlu tepkiler aldım. Çok rahattım
ekranda bir kez. Cesaretim gelmişti. Kamerayı aslında ilk gün
sevdim. Sevgilinin gözlerine bakar gibi bakmayı öğrendim
kameraya.
Kamera mı şanslı Levent mi yoksa daha şanslı?
Bak ya soruya bak (Gülüyor) Valla onu kameraya ya da Levent’e
soracaksınız.
Sahi nasıl gidiyor aşk hayatı?
Sen böyle
magazinel sorular sormazdın. Bana özel herhalde (Gülüyor) Güzel
gidiyor. Ben hayatta hiç bir şeyi yüzeysel yaşayamam. Benim için
hiçbir şey sıradan yaşanmaz. İçinde tutku olmayan ne iş ne özel
hayat benim için bir anlam ifade etmez. Tutku benim için çok
önemli. Asla hırslı bir insan olmadım olamıyorum. Ama tutkuluyum
fazlasıyla.
Meslekleriniz de birbirine çok uzak değil Levent Can
oyunca, sen ekran yüzü. Birbirinizi daha iyi anlarsınız
herhalde?
Birbirimize her konuda saygılıyız öncelikle.
Profesyonel hayatlarımıza dair de konuşur fikir alışverişinde
bulunuruz...
Nasıl tanışmıştınız?
Levent’in de rol aldığı
"SON" dizisi için bir fragmana ihtiyaç vardı. İş bana geldi. A
Haber’de program yapıyordum o dönemler, dizi de ATV’de
yayınlanacaktı. Ben de kırmadım kanalın isteğini ve çektik
fragmanı. Sonra dizinin basın gösterimi yapıldı ve orada tanıştık.
Sonra bir daha karşılaştık. (Gülüyor) Ve en sonrası mı, hiç
ayrılmadık. Bu arada Levent benim NTV’den bu yana hayranımmış.
İlgiyle izliyormuş.
Evlilik için eminim sen "Daha bu soru için çok erken
dersin" peki çocuk hayalin var mı?
Açıkçası şu yaşıma
kadar hiç olmadı. Ama bundan sonrası için isteyebilir gibiyim.
Kaç yaşındaydın sen?
35
Hiç göstermiyorsun.
Minyon olmamdan
kaynaklanabilir...Sevindim bu arada.
Çocuk da yaparım kariyer de sözü vardı değil
mi?
Çocuk olayı biraz farklı. Çocuk oldu mu mesain daha
da artıyor. Meşakatli bir iş çocuk olayı. Düşünsene gülmeyi,
emeklemeyi, yürümeyi, konuşmayı, her şeyi seninle öğreniyor ufacık
mini bir beden. Bir insan yetiştirmek çok önemli bir sorumluluk.
Canım istedi yaptım diyemezsin. Onu hayata doğru ve iyi hazırlaman
gerekiyor. Benim için böyle.
Bu web TV’nin dışında yeni projelerin neler biraz
anlatsana?
Görüştüğüm kanallar var. Web TV’nin dışında
ekranda da bir şeyler olabilir. Şimdilik bir kanal ismi
vermeyeceğim sürpriz olsun. Kesinleşince söylerim... Bir de çok
başka bir şeyle karşınızda olacağım. Turgay Başyayla’nın Yedi
isimli albümünde bir şiirle düet yaptık. Önümüzdeki günlerde yayına
girecek. Albümde çok değerli isimler var. Kenan Işık, İbrahim
Sadri, Hasan Basri gibi. Tek kadın şiir düetini yapan benim. Çıkış
klibi olarak da benim düet yaptığım türküyü seçtiler. Edremit’in
gelini. O kadar güzel yorumlamış ki Turgay. İnanılmaz güzel. Çok da
ses getireceğini düşünüyorum.
Bu ne kadar farklı dallar. Haber, program, radyo, klip,
şiir. Belli mi olur belki de oyuncu olarak da görürüz seni dizi,
sinema ne dersin?
Oyunculuk dersleri aldım zaten.
Bununla da ilgili bir takım görüşmeler yapıldı. Hatta kısa bir
filmde, küçük bir sahnem de var. Benim için güzel bir deneyim oldu.
Bununla ilgili de birtakım projeler var ama doğru zamanda. Bu benim
çocukluk hayallerimden biriydi. Hep bir sinema filminde oynamak
istemiştim. İleride güzel bir sürpriz yapabilirim. Yıllar evvel çok
ciddi teklifler almıştım. Ama tecrübem olmadığı için kabul
etmedim.
Şiiri çok güzel okuyorsun, peki güzel şarkı, türkü
söyleyebilir misin, albüm çıkaran bir spiker fikri hiç de fena
değil gibi?
Albüm fikri bu aralar konuşuldu. Şiir
albümü... Bilmem belki anı olsun diye yapabilim böyle bir
şey...
"GAZETECİLERİN İŞSİZ KALMASI BENİ
HÜSRANA SÜRÜKLÜYOR"
Birazda siyasete girmek istiyorum. Uzun yıllar habercilik
yaptın. İyi de bir spikersin. Türkiye haftalardır Gezi olaylarını
konuşuyor. Kuşkusuz ki gündem epeyce bir Gezi’de kaldı. Ağaçlar
yerinde kaldı ama birçok meslektaşımız işinden oldu. Süreçte
ekranlarda değildin ama illa ki takip ettin. Neler
hissettin?
Benim de birçok arkadaşım işini kaybetti.
Çok üzüldüm. Hala da üzülüyorum. Üzülmemek de mümkün değil. Tuhaf
bir süreçten geçiyoruz ülke olarak. Belki de bu olup bitenler bizim
başka bir aydınlığa çıkmamızı sağlayacak belli mi olur. Dersler
almamıza neden olacak. Gazetecilerin işsiz kalması hep içimde
hüsrana neden olmuştur. Görüşü, düşüncesi her ne olursa olsun fikir
işçisiyiz her halukarda. Herkes düşüncesini keşke özgürce dile
getirebilse. Herkes birbirine saygıyı-sevgiyi yitirmese. Eminim her
şey çok daha güzel olur.
"GEZİ BÜYÜK KAZANÇLAR
SAĞLADI"
Gezi’de ne gördün?
Birbirinden çok
farklı, birbirine çok yabancı insanların biraraya gelebileceğini.
Birbirine son derece saygılı, nazik davranabildiğini gördüm.
Gezi’de her bakış açısından insan vardı. Güzel şeyler yaşadık.
Bence çok büyük kazançlar var.
Gezi’ye gittin mi peki hiç, orada olanlara da bizzat
yakınen tanık oldun mu?
Gittim tabii ki. Her şeyden
önce insan tarih sayfalarında yer alacak böyle bir olaya tanıklık
etmek istiyor. Bir haberci olarak da merak ediyorsun zaten.
Türkiye’de yaşayan bir birey olarak da. Düşünsene dünyanın gözü
kulağı orada. Sen burnunun dibindeki yere gitmiyorsan sende bir
sorun vardır.
"GEZİ’YE GİTTİM ÇÜNKÜ TARİH KİTAPLARINDA
YER BULACAK"
Birçok gazeteci oraya gittiği, tweetler
attığı için işinden oldu. Neticede sen iyi ve aranan bir ekran
yüzüsün. Oraya giderken korkmadın mı hiç, kariyerimi etkiler, önümü
kapatır. Gelecek tekliflerin önüne geçebilir, Gezi
diye?
Olay benden çok daha büyük bir kere. Yani benim
kariyerimden daha önemli bir durum var ortada. Gezi’de olmak
önemliydi benim için. İnsan olarak da, haberci olarak da...
Sence medyanın en büyük sorunu ne?
Hangi birini
sayayım ki? Medyanın içinde de dışında da en büyük sorun şu:
Birbirimizi sevmiyoruz biz. Birbirimize tahammül edemiyoruz. Biz
birbirimize karşı çok fazla öfkeliyiz. Kimsenin diğerinin hayatına
saygısı yok. Bu geldiğimiz noktada işte bu saygısızlıkların sonucu.
Saygımızı kaybettik. Gezi olayları birçok şeyi değiştirdi. Yanlış
anlaşılmaların, bazı insanların hedef gösterilmesinin çok yanlış
olduğunu düşünüyorum. Keşke böyle olmasaydı. İşler buralara kadar
gelmeseydi.
"SANSÜRÜN HER ŞEKLİNE KARŞIYIM, BENCE
SANSÜR MESLEĞİN İNTİHAR ŞEKLİ"
Medyanın Gezi’deki
tutumu nasıldı sence? Çok büyük eleştiriler aldı özellikle haber
kanallarımız. Penguen metaforumuz bile oldu...
Sansürün
her şekline karşıyım. Yıllardır bu işin içindeyim. Sansür bu
mesleğin intiharı bana göre. Haber neyse onu vermeli haberciler, ne
bir eksik ne bir fazla. Olanı aktarmak senin vatandaşa borcun.
Meslek onurun namusun...
"GEZİ SÜRECİNDE NTV’DE ÇALIŞSAYDIM,
VİCDANIM ORADA KALMAMA MÜSAADE ETMEZDİ, İSTİFA
EDERDİM"
NTV kanalında gecelerin vazgeçilmeziydin.
Uzunca bir süre çalıştın emek verdin. Şu sıralar NTV oldukça
eleştiriliyor. Özellikle Gezi Parkı olaylarında o tepki doruğa
ulaştı. O süreçte NTV’de çalışsaydın neler hissederdin. Tamam mı,
devam mı derdin?
O süreçte eğer ekranda olsaydım çok
büyük rahatsızlık duyardım. Vicdanım orada olmaya sanırım izin
vermezdi. Muhtemelen giderdim. Kalan arkadaşlarımı asla
eleştirmiyorum. NTV Bilmiyorum ki hala o eski saygınılığını koruyor
mu? Ama öyle bir süreçte ben orada olmazdım. Bu bir görüşe ait
olduğum veya bir görüşü desteklediğim için değil, sadece
haberciliğe saygı için olmazdım.
"HABERCİLİĞE SAYGI İÇİN NTV’DE
OLMAZDIM"
"Kalan arkadaşlarımı eleştirmiyorum"
dedin...
Arkadaşlarım ekmek paralarını kazanıyor. Hepsi
de işini yapıyor. Gidip haberini yapıyor. Eğer yaptığı haber
ekranda yer almıyorsa bu onun ya da onların suçu mu? Genel Yayın
Yönetmeni bu haber kullanılmayacak dedikten sonra olay bitmiştir.
meydanlarda o basın emekçilerine saldırdılar, yuhaladılar. O
çocuklar ne yapsın? Ben ekranda izlerken gözlerim doldu. Haberi
verip vermeyeceğine ya da haberin kesileceğine onlar mı karar
veriyor. O çocukların, o muhabirlerin suçu yoktu. Yöneticiler
nerede haberi kesmek istedilerse orada kestiler. Muhabir haberin
temelidir. Nokta.
"GEZİ’DE HABERCİLİK
YAPILMADI"
Gezi’de hata var mıydı?
Muhakkak
var. Bütün dünyanın kameralarını gönderip yayın yaptığı bir yer,
her ne olursa olsun hangi bakış açısından olursan ol, haberi
tarafsız halka aktarmak ise eğer habercilik bunun yapılmadığı bir
süreçten geçtik. Yine söylüyorum. Gezi’de büyük kazanımlar var.
Ne gibi?
Herkes bir silkelendi. Her şeyin
değiştiği bir süreçteyiz...
"DÜŞÜNDÜKLERİMİ SÖYLEYEBİLECEK KADAR
ÖZGÜRÜM"
Ne kadar özgürsün?
Düşündüklerimi
söyleyebilecek kadar özgürüm. Ama meslekten daha sen düşünmeden
sansürün geliyor. Düşünmeye başlamadan o kontrol mekanizması
işliyor. Sen iste ya da isteme...
"SEN DAHA DÜŞÜNMEDEN, KONUŞMADAN
SANSÜRÜN GELİYOR"
Türkiye’de sence gerçek manada
habercilik yapılıyor mu?
Sen bundan sonrasında bana
gelecek teklifleri engellemek niyetinde misin? (Gülüyor) Elbette
yapılıyor... Yapılıyor da hepsi yayınlanıyor mu artık kimse emin
olamıyor maalesef.
"GÖZLERİM OTOSANSÜR YAPMAMI
ENGELLER"
Hiç oto sansürle baş başa bulduğun oldu mu
kendini. İster istemez herkes bunu yapıyor?
Yok yahu
hiç uygulamadım. Ben yapmaya çalışsam da gözlerim ele verir
zaten.
Birçok meslektaşının aksine sosyal medyada çok aktif
değilsin, özellikle twitterda, neden?
Bundan sonra çok daha aktif olacağım bir işe
başlıyorum.(Gülüyor)
Seninle olmak çok güzeldi. Tüm açık yürekliliğin ve
samimiyetin için teşekkür ediyorum. Dilerim röportajım uğurlu
gelir.
Ben teşekkür ederim...Sıcak bir sohbetti benim
için..Röportaj gibi değildi.. Sevgi...saygı herkese...