07 Tem 2014 13:00 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 16:24

''Gezi ile 17 Aralık'' bir asır önce de vardı

Türkiye'de Siyasal Muhalefet kitabının yazarı gazeteci Ekrem Okutan, Gezi ile başlayıp 17 Aralık ve sonrasında yaşanan siyasal olayları analiz etti...

Selis Yayınevinden piyasaya yeni çıkan ve ilk kez Türk Siyasal Muhalefet tarihinin ele alındığı Türkiye'de Siyasal Muhalefet kitabının yazarı gazeteci Ekrem Okutan, Gezi ile başlayan,17 Aralık ve sonrasında yaşananların geçmişte cereyan eden siyasi olaylarla ruh ikizi olduğunu, muhalefet ve destekçilerinin iktidarı alaşağı etmek için illegal yollara başvurduğunu ve zihniyet dönüşümünde bir arpa boyu yol alınamadığını bu günde antidemokratik mücadeleye tevessül edildiğini söyledi.

AYNI SENARYO UYGULANMAYA ÇALIŞILIYOR
1860-1970 yıllarını kapsayan siyasal muhalefet tarihini irdeleyen Ekrem Okutan, Osmanlı dönemi padişahlarından Sultan Abdülhamit'e ve Cumhuriyetle birlikte Adnan Menderes'e; 1970 dönemi muhafazakar koalisyonuna, 1980 lerde Merhum Turgut Özal'a, 1990'lı yıllar ki 1000 yıl sürecek denilen 28 Şubat süreci öncesi koalisyonuna, hülasa genellikle muhafazakar partilere ya da doğrudan muhafazakar liderlere yapılan orantısız ve illegal muhalefet günümüzde ise AK Parti iktidarına karşı yürütüldüğünü sistematik olarak aynı senaryonun uygulanmaya çalışıldığını ifade etti.

HER YOL MUBAH ANLAYIŞI
Okutan sözlerini şöyle sürdürdü:

'Türkiye'de siyasal muhalefet tarzı Batı'dakinin aksine demokratik mücadele şeklinde değil, iktidar olma şansının azaldığı, ümitlerin ortadan kalktığı hissi ile beraber illegaliteye sarılma, illegal örgütlere birlikte hareket etme şeklinde cereyan ediyor. İktidarı yıpratmak ve azlini gerçekleştirmek için neredeyse her yol mubah anlayışı hakim oluyor.

Bunun birçok nedeni var. Kendilerini devletin sahipleri gibi görmeleri ki bir anlamıyla bu seçkinci yönetimdir; halkın ne dediği, kimi istediği önemli değil, bizim dediklerimiz, istediklerimiz önemli anlayışıdır. Bu kabul edilebilir değil, son derece antidemokratik ve zorba bir anlayıştır. Türkiye açısından baktığımızda,geçmişte ülke yönetenlerin, iktidara hakim olmak isteyenlerin çoğunluğu bu elit, seçkinci anlayışı benimseyenlerden oluştuğu görülecektir. Ya bizatihi aktif görev alarak ya da dışarıdan destek vererek; sürece müdahil olmuşlardır.Kurtuluş Savaşı yıllarına dönelim. Ne görüyoruz. Tek Partili dönemi. Sonrasında? Demokrat Parti iktidarını. Ne oluyor? Darbe. Dönemin siyasal iktidarının sesi olan CHP, tek partili dönemi özler hale gelmiş, halkın seçtiği iktidara karşı her türlü muhalefeti yapmıştır, sırtını ya askere dayamış ya da illegal örgütlerin itici gücü olmuştur. Bu neyi beraberinde getirdi; askeri darbeleri. Özellikle en köklü parti olan CHP, halka rağmen iktidar olunamayacağını yaklaşık yarım yüzyıldır kavrayabilmiş değil zaten 1950 den sonra CHP tam anlamıyla bir daha iktidar olamamıştır.'
Sultan Abdülhamit'le başlayan ilk siyasal örgütlenme ve siyasal partilerin hayata geçmesi Cumhuriyet'in ilanı ile tek partili döneme geçişle sonuçlandığını vurgulayan Ekrem Okutan, 'Abdülhamit döneminde 11 parti kurulmuş ve bu da gösteriyor ki Abdülhamit son derece hoşgörülü ve ileri görüşlü bir padişahtı. Cumhuriyetin kurulması ile birlikte iki parti boy gösterdi. Biri, Şeyh Sait İsyanı, İzmir Suikastı söylentisi sonrası oluşan siyasi atmosfer sonucu kapatıldı. Diğeri de Atatürk'ün isteği doğrultusunda.'

''Gezi ile 17 Aralık'' bir asır önce de vardı - Resim : 1İLLEGAL ÖRGÜTLER MUHALEFETİN YAŞAM ÜNİTESİ
Bazı siyasal muhalefet partilerinin zamanla illegal örgütlerin yaşam ünitesi haline geldiğine dikkat çeken Okutan sözlerine şöyle sürdürdü. 'Muhalif olmak, illa da ben iktidarda olacağım demek, Türkiye'de canının istemediğini reddetmek ve iktidarı devirmek için her türlü hileye başvurmak mıdır? Örgütlerin nasıl kullanıldığını, örgütlerin de zaman zaman siyasal aktörleri yönlendiren konumuna nasıl geldiğini üzülerek müşahade ettik. Yine tarihte ve günümüzde argüman ve malzeme sıkıntısı çekilmediği, darbe zemini oluşturmak ya da iktidarı uzaklaştırmak için pek çok neden oluşturulduğunu gördük, tanık olduk ya da öğrendik. Sultan Abdülhamit döneminde başlayan batılılaşma ve Osmanlının geri kalmışlığı üzerinden güdülen muhalif siyaset, Cumhuriyetin ilanı ile birlikte laiklik ve cumhuriyeti koruma ile devam etti.Laiklik ve irtica bahane edilerek birçok iktidarın görevine ya darbe ile son verildi ya da dolaylı olarak psikolojik baskı yaratılarak yönetimin istifa etmesi sağlandı, birçok muhalif ses de ya ortadan kaldırıldı ya da pasifleştirildi, siyaset sahnesinden çekilmeleri sağlandı.

Muhalefetin de angaje olduğu birçok tarihi ayaklanma sonrasında siyasal iktidarlara, siyasal partilere son verildi. Sultan Abdülhamit de 31 Mart vakası sonrası tahttan indirilmişti. Cumhuriyetin ilanı ile kurulan Terakkiperver Cumhuriyet Halk Fırkası Şeyh Sait İsyanı ve Atatürk'e İzmir Suikastı söylentisi sonrası kapatıldı. Çok Partili siyasi hayatın ilk partisinin iktidarı döneminde gelişen öğrenci olayları, CHP'nin irtica ve laiklik eksenli politikası ile gerilen ülkede 1960 darbesini getirmişti. 1968 öğrenci eylemleri ve ayaklanmaları da 1970 darbesini. Dikkat buyurun lütfen, Sultan Abdülhamit öncesi başlayan öğrencilerin örgütlenmesi ve öğrencilerin sahaya sürülerek kullanma günümüze kadar süregelen ve vazgeçilmeyen iktidar karşıtlığının en önemli sac ayağını oluşturdu. Bu arada tüm bu etkenlerin içte olduğu gibi içerdekileri de harekete geçiren dış güçlerin varlığını unutmayalım.'

ERDOĞAN DİK DURARAK SET ÇEKTİ
2000 lere gelindiğinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki AK PARTİ iktidarına karşı yeni girişimlerin yapıldığının yineleyen Okutan 'Tayyip Bey, seçkinci anlayışa mensup kişilerin geçmişte sığındıkları ve güç topladıkları asker, medya, geleneksel bürokrasi (ki 1980 lere kadar etkisi devam eden bürokrasi asker kökenli kişilerden oluşmaktaydı çoğunlukla) üniversiteler, barolar, sendikalar, STK'lara karşı dik durarak önüne set çekmiştir, adeta duvar örmüştür. Böylelikle, illegal muhalefetin can damarlarını kesme gayesiyle hareket etmiş, bir daha geri dönülmemek üzere kapatmaya gayret etmiştir ve bu mücadelesini de sürdürmektedir. Başbakan Erdoğan'ın Kurtuluş Savaşı çıkışı da bununla izah edilebilir. Bu, neticede seçilmiş iktidara yapılan bir girişimdir ki bu da halka karşı yapılmış demektir. Muhalif tutumun legal olmayan örgütlere ve güçlere yaslanarak yol tutması, rota çizmesi ve medet umması artık tarihe gömülmelidir.'şeklinde konuştu.