GERÇEK PATRONUMUZ KİM? MİLLİYET VE VATAN'DA NELER OLUYOR?
Milliyet yazarı gazetenin satış sürecini anlattı.
Gazetem Milliyet para saiki düşünülmeden satıldı. Devir teslim töreninde Aydın Doğan’ın “Milliyet’i gözüm arkada kalmayacak kişilere teslim ettim” demesi hepimizin içinin ferahlamasına yetti. Ortakların başlangıçta birbirlerine gösterdikleri yakınlık, saygı ve işbirliği eğilimi umut verici oldu. Milliyet’in ne yönetiminin ne kadrosunun ne de yazarlarının değiştirilmesi düşünülmedi bile. Eskiye sünger çekilip yeni bir sayfa açıldı.
Sorun nasıl başladı?
Yeni ortaklıkta sahiplik de, sağlanması gereken maddi kaynak da, yetki de yarı yarıya idi. Ortaklardan Demirören grubu sermaye koymuş, Doğan grubuna peşinatı ödemiş; Karacan da sahip olduğu şirket v.s. gibi varlıklarını karşılık olarak göstermişti.
Milliyet ve Vatan’ın kısa bir süre içinde yeni binasına taşınması, ücretler ve diğer yükümlülüklerin aksaklık olmadan karşılanması gerekiyordu. Bu yeniden yapılanma aşamasında ciddi harcamalar yapılması kaçınılmazdı. Demirören bu harcamalar için gereken kaynağı nakit olarak koymaya hazırdı. İşte tam bu sırada, Karacanlar’ın sermaye karşılığı olarak gösterdiği mal varlığının büyük bölümünün hacizli olduğu ve çoğu varlıklar üzerinde Ali Karacan’a ait dişe dokunur bir hisse bulunmadığı anlaşıldı.
Demirören iyi niyetinin suiistimal edildiği hissine kapıldı. Karacan, sermaye koymadan Milliyet ve Vatan’ın yüzde 50’sine ortak olmak istiyordu. Sonunda, nakit sermaye koyamayan Karacan ailesi topluca yönetimden istifa etti ve bir dava açtı. Şirket kilitlendi.
Açılan davanın sonuç ve istem talebi, aşağıdaki gibi:
“Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
a) Öncelikle, ihtiyati tedbir niteliğinde olmak üzere, TTK md. 435/II hükmünde yer alan ‘Davanın açılmasını müteakip mahkeme, taraflardan birinin talebi üzerine lüzumlu tedbirleri alabilir’ cümlesinden hareketle, davalı şirketin halihazırda düşmüş bulunan (hukuken mevcut olmayan) yönetim kurulu yerine şirketin idare ve temsilini sağlamak üzere kayyım atanmasını,
b) TTK md. 435/I hükmü gereğince davalı şirketin organsızlık nedeniyle FESHİNE karar verilmesini.”
Şimdi sormak lazım
Şimdi, çoğunun sormaya gerek bile görmediği soruları sormak istiyorum:
- Gazetelerde gelir gider dengesi mevsimsel dalgalanmalar gösterir. Yaz dönemindeki negatif nakit akışı süreci, Demirören grubunun gereken finansmanı sağlaması sayesinde gazetenin faaliyetlerine hiçbir olumsuz etkisi olmadan geride bırakıldı.
- Sonbahar ve kış dönemi gelir-gider dengesi açısından daha pozitif seyreder. Ancak, dünya piyasalarında ciddi bir kriz var. Türkiye ekonomisi ne kadar güçlü olsa da bu kriz yerli piyasaları etkiliyor. Döviz kurunun yükselmesi ve reklam yatırımlarındaki olağan çekingenlik sonbahar-kış döneminin beklendiği şekilde geçmemesine yol açabilir.
- Karacan tarafının talebiyle gazete yönetimine kayyum atandı. Olası bir nakit akışı probleminde, gazetelerin yayın faaliyeti eksiksiz olarak nasıl devam ettirilecek? Demirören tarafı “Madem kayyum atanmasını istediler, o zaman günlük işleyişi de kayyum götürsün” derse, ücretler, kâğıt ve genel giderlerde çıkabilecek darboğaz nasıl aşılacak?
- Gazetelerin yeni bir binaya taşınması, Doğan grubuyla yapılan anlaşmanın bir şartı. Yeni binanın tefrişatı, teknik altyapısı da ciddi bir yatırım gerektiriyor. “Şirkete sermaye koymayan bir ortakla” bu yatırım nasıl karşılanacak? Kayyumlar cebinden mi sermaye koyacak?
- 61 yılını geride bırakan Milliyet’i kuran kişinin torunu, bu gazetenin sahibi olan şirketin feshini, daha doğrusu Milliyet’in yok edilmesini içi sızlamadan nasıl talep eder?
Dileğimiz, ortaklar arası sorunların en kısa süre içinde çözülmesi.
Yaman Törüner/Milliyet