09 Oca 2009 10:18
Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:28
GENELKURMAY TESLİM BAYRAĞINI ÇEKTİ Mİ?.. İŞTE EMİN ÇÖLAŞAN'IN ERGENEKON YORUMU!..
Gazeteci yazar Emin Çölaşan, Sözcü'de yayınlanan bugünkü yazısında "Genelkurmay Teslim Bayrağı mı çekti?" diye sordu.
Çölaşan'dan Ergenekon yorumu
Gazeteci Emin Çölaşan bugünkü köşesinde 'Genelkurmay Teslim Bayrağı mı çekti?' diye sordu
"Askerin neden bu kadar suskun olduğunu anlamak mümkün değil" diyen Emin Çölaşan, "En ufak tepki yok. Genelkurmay teslim bayrağı mı çekti? Orada bir savcı Genelkurmay'ın onuruyla oynuyor, herkes askerden ses bekliyor" dedi.
İşte Emin Çölaşan'ın bugünkü Sözcü Gazetesi'nde yayınlanan yazısı:
Ergenekon'daki gözaltıların zamanlaması ilginç. 29 Mart yerel seçimlerine yaklaşılırken yeni bir korku dalgası topluma salınmak isteniyor.
Gözaltına alınan isimlere bakıldığında şu an itibariyle iki emekli orgeneral, bir tüm general -ki hukukçu bir tümgeneral- Erdal Şenel Paşa, Kemal Gürüz, Bedrettin Dalan. Eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun evinde de arama yapıldı.
Bu isimlere tek tek bakalım.
Kemal Gürüz eski YÖK Başkanı ve AKP milletvekili Mehmet Sağlam'dan sonra YÖK başkanlığı yaptı. Sağlam, şeriatçı üniversitelerde okuyanların diplomasına Türkiye'de denklik sağlamıştı. Onlarda üniversite mezunu sayılıyordu.
Bu kişiler, hem üniversitelerde hocalık yapabiliyorlardı hem de ilkokullarda, liselerde öğretmen olma hakkını kazanmışlardı. Kemal Gürüz ise göreve gelir gelmez hemen bu uygulamayı kaldırdı. Bu kararı da Danıştay tarafından onaylandı. Bu çok önemlidir. Yani dinci kadroları Türk eğitim sisteminin dışına taşıdı.
Prof. Dr. Yalçın Küçük'e bakalım Tayyip'i en rahatsız eden araştırmacılardan ve yazarlardan biridir. Son kitabı "Caligula'da Tayyip'in sara hastası olduğunu söylüyor ve onunla ilgili bir takım gerçekleri açıklıyor.
Ergun Poyraz tutuklu. Abdullah Gül, Bülent Arınç ve Tayyip hakkında çok önemli kitaplar yazdı. Hemen ardında da gözaltına alınarak tutuklandı.
Hurşit Tolon Paşa, AKP iktidarına karşı, tamamen demokratik yollarla bir sivil toplum örgütlenmesi yapıyordu. Şener Eruygur Paşa da aynı şekilde, Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı olarak görev yapıyordu.
Bütün bu insanları tek tek saymaya gerek yok.
Şimdi bakıldığında bütün bu kişilere hepsi AKP'ye karşı olan insanlar. Bu kişiler, tek tek belli aralıklarla evlerinden toplanıyor ve korku iklimi yaratılıyor. O klasik değimle korku imparatorluğu kuruldu ve bu sürdürülüyor. Bütün bunlar ne anlama geliyor.
Her insanda artık telefonunun dinlendiği kuşkusu taşıyor. Hiçbirimiz telefonda rahat rahat konuşamıyoruz. Özel bir konu olsa bile rahat rahat konuşamıyoruz. Bu çok acı bir olaydır ülke için ve AKP iktidarına karşı olan herkes 'Acaba beni de götürürler mi?' sorusunu kafasında taşıyor. Bütün hikaye bu korku iklimini sürdürüp sonra da Tayyip ve iktidarı için dikensiz gül bahçesi yaratmak.
Ergenekon'a bakan mahkemenin de bu davanın altından nasıl kalkacağını ben çok merak ediyorum. Çünkü ortada çok somut bir şey yok. Ne bir darbe örgütü çıktı, ne bir terör örgütü çıktı. Hiçbir şey yok. Bugüne kadar bütün duruşmaları basından izledik. Hiçbir şey çıkmadı ortaya. Telefonda yapılan geyik muhabbetlerinden başka bir şey yok. Olsaydı bugüne kadar bin kere çıkması gerekirdi.
Terör örgütüyse bu kişiler, kimi öldürmüşler ya da hangi terör eylemini yapmışlar? Bir yeri
bombalamışlar mı? Davanın çıkış noktası darbe ve terör örgütüydü. Hani nerede darbe?..
Bir şeye daha dikkat edilmeli tabii... Askerlerin niye bu kadar pasif ve suskun olduğunu anlamak mümkün değil. Kaç tane emekli orgeneral gözaltına alındı. Bu kişilerin hepsi ordu komutanlığı yapmış, kuvvet komutanlığı yapmış isimler ya da daha alt düzeydeki görevliler. Erdal Şenel Paşa gibi mesela. Genelkurmay nasıl sessiz kalıyor bu olaya. Askeri lojmanlar basılıyor şakır şakır, devletin emekli generalleri gözaltına alınıyor ve tutuklanıyor.
Genelkurmaydan bu konuda hiçbir tepki yok. En ufak bir tepki yok. Bu nasıl bir iştir? Genelkurmay teslim bayrağını çekti mi? Neden ses vermiyor, tepki vermiyor? Bunu anlamak hiçbir şekilde mümkün değil.
Ben Genelkurmay'dan da biraz ses bekliyorum doğrusu. Herkes bunu bekliyor. Ama iş nereye gidiyor. Ayıptır. Bir kurumun haysiyeti ile oynamaktır bu. Orada bir savcı Genelkurmay'ın onuruyla ve haysiyetiyle oynuyor. Halkın askere olan güveni sarsılıyor. "Bak asker de korktu. Asker de kendi kabuğuna çekildi' dedirtiliyor. Türkiye'de asker önemli bir kavramdır. Burası Belçika, Norveç, Lüksemburg değil. Oralarda Genelkurmay başkanının adını hiç kimse bilmez, umursamaz. Ama sen Türkiye'de yaşıyorsun. Bu nedenle askerlerin biraz daha tutarlı ve ciddi davranması lazım. Bu da ne demektir, biraz ses vermesi lazım.
En azından bu tutuklamaların haklı olduğunu düşünüyorlarsa, "Tamam biz hiç karışmayız oradaki bir iki savcı görevini yapıyor, hiç umurumuzda bile değil' ya da demeli ki "Biz bu olayı kınıyoruz, bizim mensuplarımızdır, böyle olaylara bulaştırılmalarını esefle karşılıyoruz.'
Gazeteci Emin Çölaşan bugünkü köşesinde 'Genelkurmay Teslim Bayrağı mı çekti?' diye sordu
"Askerin neden bu kadar suskun olduğunu anlamak mümkün değil" diyen Emin Çölaşan, "En ufak tepki yok. Genelkurmay teslim bayrağı mı çekti? Orada bir savcı Genelkurmay'ın onuruyla oynuyor, herkes askerden ses bekliyor" dedi.
İşte Emin Çölaşan'ın bugünkü Sözcü Gazetesi'nde yayınlanan yazısı:
Ergenekon'daki gözaltıların zamanlaması ilginç. 29 Mart yerel seçimlerine yaklaşılırken yeni bir korku dalgası topluma salınmak isteniyor.
Gözaltına alınan isimlere bakıldığında şu an itibariyle iki emekli orgeneral, bir tüm general -ki hukukçu bir tümgeneral- Erdal Şenel Paşa, Kemal Gürüz, Bedrettin Dalan. Eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun evinde de arama yapıldı.
Bu isimlere tek tek bakalım.
Kemal Gürüz eski YÖK Başkanı ve AKP milletvekili Mehmet Sağlam'dan sonra YÖK başkanlığı yaptı. Sağlam, şeriatçı üniversitelerde okuyanların diplomasına Türkiye'de denklik sağlamıştı. Onlarda üniversite mezunu sayılıyordu.
Bu kişiler, hem üniversitelerde hocalık yapabiliyorlardı hem de ilkokullarda, liselerde öğretmen olma hakkını kazanmışlardı. Kemal Gürüz ise göreve gelir gelmez hemen bu uygulamayı kaldırdı. Bu kararı da Danıştay tarafından onaylandı. Bu çok önemlidir. Yani dinci kadroları Türk eğitim sisteminin dışına taşıdı.
Prof. Dr. Yalçın Küçük'e bakalım Tayyip'i en rahatsız eden araştırmacılardan ve yazarlardan biridir. Son kitabı "Caligula'da Tayyip'in sara hastası olduğunu söylüyor ve onunla ilgili bir takım gerçekleri açıklıyor.
Ergun Poyraz tutuklu. Abdullah Gül, Bülent Arınç ve Tayyip hakkında çok önemli kitaplar yazdı. Hemen ardında da gözaltına alınarak tutuklandı.
Hurşit Tolon Paşa, AKP iktidarına karşı, tamamen demokratik yollarla bir sivil toplum örgütlenmesi yapıyordu. Şener Eruygur Paşa da aynı şekilde, Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı olarak görev yapıyordu.
Bütün bu insanları tek tek saymaya gerek yok.
Şimdi bakıldığında bütün bu kişilere hepsi AKP'ye karşı olan insanlar. Bu kişiler, tek tek belli aralıklarla evlerinden toplanıyor ve korku iklimi yaratılıyor. O klasik değimle korku imparatorluğu kuruldu ve bu sürdürülüyor. Bütün bunlar ne anlama geliyor.
Her insanda artık telefonunun dinlendiği kuşkusu taşıyor. Hiçbirimiz telefonda rahat rahat konuşamıyoruz. Özel bir konu olsa bile rahat rahat konuşamıyoruz. Bu çok acı bir olaydır ülke için ve AKP iktidarına karşı olan herkes 'Acaba beni de götürürler mi?' sorusunu kafasında taşıyor. Bütün hikaye bu korku iklimini sürdürüp sonra da Tayyip ve iktidarı için dikensiz gül bahçesi yaratmak.
Ergenekon'a bakan mahkemenin de bu davanın altından nasıl kalkacağını ben çok merak ediyorum. Çünkü ortada çok somut bir şey yok. Ne bir darbe örgütü çıktı, ne bir terör örgütü çıktı. Hiçbir şey yok. Bugüne kadar bütün duruşmaları basından izledik. Hiçbir şey çıkmadı ortaya. Telefonda yapılan geyik muhabbetlerinden başka bir şey yok. Olsaydı bugüne kadar bin kere çıkması gerekirdi.
Terör örgütüyse bu kişiler, kimi öldürmüşler ya da hangi terör eylemini yapmışlar? Bir yeri
bombalamışlar mı? Davanın çıkış noktası darbe ve terör örgütüydü. Hani nerede darbe?..
Bir şeye daha dikkat edilmeli tabii... Askerlerin niye bu kadar pasif ve suskun olduğunu anlamak mümkün değil. Kaç tane emekli orgeneral gözaltına alındı. Bu kişilerin hepsi ordu komutanlığı yapmış, kuvvet komutanlığı yapmış isimler ya da daha alt düzeydeki görevliler. Erdal Şenel Paşa gibi mesela. Genelkurmay nasıl sessiz kalıyor bu olaya. Askeri lojmanlar basılıyor şakır şakır, devletin emekli generalleri gözaltına alınıyor ve tutuklanıyor.
Genelkurmaydan bu konuda hiçbir tepki yok. En ufak bir tepki yok. Bu nasıl bir iştir? Genelkurmay teslim bayrağını çekti mi? Neden ses vermiyor, tepki vermiyor? Bunu anlamak hiçbir şekilde mümkün değil.
Ben Genelkurmay'dan da biraz ses bekliyorum doğrusu. Herkes bunu bekliyor. Ama iş nereye gidiyor. Ayıptır. Bir kurumun haysiyeti ile oynamaktır bu. Orada bir savcı Genelkurmay'ın onuruyla ve haysiyetiyle oynuyor. Halkın askere olan güveni sarsılıyor. "Bak asker de korktu. Asker de kendi kabuğuna çekildi' dedirtiliyor. Türkiye'de asker önemli bir kavramdır. Burası Belçika, Norveç, Lüksemburg değil. Oralarda Genelkurmay başkanının adını hiç kimse bilmez, umursamaz. Ama sen Türkiye'de yaşıyorsun. Bu nedenle askerlerin biraz daha tutarlı ve ciddi davranması lazım. Bu da ne demektir, biraz ses vermesi lazım.
En azından bu tutuklamaların haklı olduğunu düşünüyorlarsa, "Tamam biz hiç karışmayız oradaki bir iki savcı görevini yapıyor, hiç umurumuzda bile değil' ya da demeli ki "Biz bu olayı kınıyoruz, bizim mensuplarımızdır, böyle olaylara bulaştırılmalarını esefle karşılıyoruz.'