11 Ağu 2012 04:41
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 14:01
GENELKURMAY HÜKÜMETİ “KANDIRMAMIŞ” AMA BİRİLERİ HALKI FENA KANDIRIYOR!
Ahmet Altan, Taraf'ın "F-4 Suriye hava sahasında vuruldu" manşetini Genelkurmay'ın yalanlamasını eleştirdi.
Basit sorular
Genelkurmay hükümeti kandırmamış.
Duyduk, pek sevindik.
Lakin bir soru takıldı aklımıza.
Öyleyse bizim hükümeti kim kandırdı?
Kimse kandırmadı da onlar kendi kendilerine mi ortaya atılıp, “Suriye uçağımızı uluslararası sularda vurdu” diye bağırdılar.
“Askerî vesayetin” bittiği şu dönemde bu açıklamayı sivillerden bekliyoruz doğrusu, “hayır, bizi Genelkurmay kandırmadı, biz Suriye’nin uçağımızı uluslararası sularda vurduğunu kendi kendimize uydurduk” derlerse demokrasiye pek büyük bir hizmette bulunurlar.
Ya da “kandırmaca, uydurmaca yok, Suriye uçağımızı uluslararası sularda vurdu, biz bunu daha ilk gün öğrendik ve sözlerimizin arkasındayız” diyecekler.
Nedense pek sesleri çıkmıyor.
Ne birini, ne ötekini söylüyorlar.
Hükümetin yerine Genelkurmay konuşuyor.
Ne oldu, sivil siyasetçilerimiz niye sustu?
Uçağın vurulmadığı, uçakta füze ya da mermi izi bulunmadığı açıklanıyor, Genelkurmay düşen uçak için “Suriye tarafından vurulduğu iddia edilen” diyor.
“Kandırılmayan” Başbakanımız ve Dışişleri Bakanımız, uçağın Suriye tarafından vurulduğu konusunda ne diyorlar?
Vuruldu mu, vurulmadı mı?
Son karar nedir?
Gelelim uçağın “uluslararası sularda vurulduğu” kısmına.
Başbakan ve Dışişleri Bakanı hâlâ “uçak uluslararası sularda vuruldu” iddiasını sahipleniyor mu?
Genelkurmay, bu iddiayı “kanıtlamak” için çeşitli belgeler, krokiler, çizimler açıklamıştı, sonra birdenbire onların hepsi ortadan yok oldu.
Uçağın enkazı Suriye karasularında çıktı.
Batılı kaynaklar da “uçağın Suriye karasularında düştüğünü” duyurdular.
NATO’da, Amerika’da, Kıbrıs’taki İngiliz üssünde, Ruslarda uçağın düştüğü yerle ilgili belgeler olduğu anlaşılıyor, Ruslar kendiliklerinden “isterseniz verelim” diyorlar, diğerleri ise zaten müttefikimiz, ellerindeki belgeleri talep edersek niye saklasınlar?
Niye hükümet ya da Genelkurmay o belgeleri alıp açıklamıyor?
Neden, “işte uçağın vurulduğu ve düştüğü yer” diye o kayıtları burnumuza dayamıyor?
Uçağın vurulduğu ya da ateş altında ters bir manevrayla düştüğü ânın ve yerin kayıtları bir yerlerde duruyor.
O kayıtları ortaya koymanıza engel ne?
Neden ilk açıklamaları yapan, daha sonra “ama bize niye inanmıyorsunuz” diye sitem eden Başbakan’la Dışişleri Bakanı susuyor?
Sezaryen konusunda bile konuşmayı kimseye bırakmayan Başbakan neden böylesine önemli ve ciddi bir konuda sözü Genelkurmay’a bırakıp kenara çekiliyor?
İlk açıklamayı o yaptığına göre şimdi de açıklamayı onun yapması lazım değil mi?
Susuyorlar çünkü konuşabilecek durumda değiller.
Ne diyecekler?
Onlar, uçağın nerede düşürüldüğünü, o düşüş ânının kayıtlarının bulunduğunu bizden çok daha iyi biliyorlar.
Bu iktidar orduyu kontrol altına aldığını zannetti ama bunun nasıl belalı bir yanılgı olduğunu her gün biraz daha görüyor.
Uludere için ağzını açabiliyor mu?
Bir açıklama yapabiliyor mu?
34 insanın neden ve nasıl öldüğünü, bombalama emrini kimin verdiğini söyleyebiliyor mu?
İçişleri Bakanı aracılığıyla ölenlere “dolap beygiri” diye sövüyor yalnızca.
Düşen ya da düşürülen keşif uçağıyla ilgili konuşabiliyor mu peki?
İlk günlerde bu konuda açıklamalar yapmak için özel olarak televizyonlara çıkan Dışişleri Bakanı neden bir kere daha televizyona çıkıp durumu anlatmaya yanaşmıyor?
İktidarın vaziyeti acıklı ama Genelkurmay’ın vaziyeti daha da acıklı.
Genelkurmay açıklamasında, “biz hükümeti zamanında ve doğru bilgilendirdik” diyor.
Kendisi aynı konuda birbiriyle çelişen açıklamalar yapmış bir kurumun böylesine iddialı sözler söylerken biraz daha dikkatli olması gerekir bence.
Genelkurmay, yaptığı “Suriye vurdu” ile “Suriye’nin vurduğu iddia edilen” açıklamalarından hangisinin doğru olduğunu kendisi biliyor mu?
Ha şunu söyleyebilirler, “kardeşim biz de ne olduğunu bilmiyoruz, ne duyuyorsak hükümete onu söylüyoruz, kötü bir amacımız yok”.
Kötü bir amaçları yoktur, sadece durumdan haberdar değillerdir.
Peki, bizim hükümet ve “onu asla kandırmayan” Genelkurmay, çok kritik bir zamanda bir savaş uçağını kimin Suriye karasularına gönderdiğini biliyor mu?
Bu bir hükümet kararı mı yoksa hükümetten habersiz askerî bir karar mı?
Biz, o düşen ya da düşürülen uçak nedeniyle savaşa girseydik bu kimin kararıyla olacaktı?
Bu konuda hükümet ya da Genelkurmay bir açıklama yapacak mı?
Ankara gittikçe daha karışık ve kaotik bir hâle geliyor.
Hükümet halkına gerçekleri söyleyemez duruma düşüyor.
Uludere’de emri kim veriyor, Suriye’ye uçağı kim gönderiyor, Şemdinli’de yirmi gündür ne oluyor, ikide birde “bitirilen” PKK nasıl oluyor da yüzbinlerce kişilik orduya ardı ardına saldırılar düzenleyebiliyor, o bölgeye nasıl oluyor da kimsenin ruhu duymadan ağır silahlarla yerleşebiliyor, bunları halka anlatabilecek kimse var mı, yok.
Genelkurmay hükümeti “kandırmamış” ama birileri halkı fena kandırıyor.
Ahmet Altan/Taraf
Genelkurmay hükümeti kandırmamış.
Duyduk, pek sevindik.
Lakin bir soru takıldı aklımıza.
Öyleyse bizim hükümeti kim kandırdı?
Kimse kandırmadı da onlar kendi kendilerine mi ortaya atılıp, “Suriye uçağımızı uluslararası sularda vurdu” diye bağırdılar.
“Askerî vesayetin” bittiği şu dönemde bu açıklamayı sivillerden bekliyoruz doğrusu, “hayır, bizi Genelkurmay kandırmadı, biz Suriye’nin uçağımızı uluslararası sularda vurduğunu kendi kendimize uydurduk” derlerse demokrasiye pek büyük bir hizmette bulunurlar.
Ya da “kandırmaca, uydurmaca yok, Suriye uçağımızı uluslararası sularda vurdu, biz bunu daha ilk gün öğrendik ve sözlerimizin arkasındayız” diyecekler.
Nedense pek sesleri çıkmıyor.
Ne birini, ne ötekini söylüyorlar.
Hükümetin yerine Genelkurmay konuşuyor.
Ne oldu, sivil siyasetçilerimiz niye sustu?
Uçağın vurulmadığı, uçakta füze ya da mermi izi bulunmadığı açıklanıyor, Genelkurmay düşen uçak için “Suriye tarafından vurulduğu iddia edilen” diyor.
“Kandırılmayan” Başbakanımız ve Dışişleri Bakanımız, uçağın Suriye tarafından vurulduğu konusunda ne diyorlar?
Vuruldu mu, vurulmadı mı?
Son karar nedir?
Gelelim uçağın “uluslararası sularda vurulduğu” kısmına.
Başbakan ve Dışişleri Bakanı hâlâ “uçak uluslararası sularda vuruldu” iddiasını sahipleniyor mu?
Genelkurmay, bu iddiayı “kanıtlamak” için çeşitli belgeler, krokiler, çizimler açıklamıştı, sonra birdenbire onların hepsi ortadan yok oldu.
Uçağın enkazı Suriye karasularında çıktı.
Batılı kaynaklar da “uçağın Suriye karasularında düştüğünü” duyurdular.
NATO’da, Amerika’da, Kıbrıs’taki İngiliz üssünde, Ruslarda uçağın düştüğü yerle ilgili belgeler olduğu anlaşılıyor, Ruslar kendiliklerinden “isterseniz verelim” diyorlar, diğerleri ise zaten müttefikimiz, ellerindeki belgeleri talep edersek niye saklasınlar?
Niye hükümet ya da Genelkurmay o belgeleri alıp açıklamıyor?
Neden, “işte uçağın vurulduğu ve düştüğü yer” diye o kayıtları burnumuza dayamıyor?
Uçağın vurulduğu ya da ateş altında ters bir manevrayla düştüğü ânın ve yerin kayıtları bir yerlerde duruyor.
O kayıtları ortaya koymanıza engel ne?
Neden ilk açıklamaları yapan, daha sonra “ama bize niye inanmıyorsunuz” diye sitem eden Başbakan’la Dışişleri Bakanı susuyor?
Sezaryen konusunda bile konuşmayı kimseye bırakmayan Başbakan neden böylesine önemli ve ciddi bir konuda sözü Genelkurmay’a bırakıp kenara çekiliyor?
İlk açıklamayı o yaptığına göre şimdi de açıklamayı onun yapması lazım değil mi?
Susuyorlar çünkü konuşabilecek durumda değiller.
Ne diyecekler?
Onlar, uçağın nerede düşürüldüğünü, o düşüş ânının kayıtlarının bulunduğunu bizden çok daha iyi biliyorlar.
Bu iktidar orduyu kontrol altına aldığını zannetti ama bunun nasıl belalı bir yanılgı olduğunu her gün biraz daha görüyor.
Uludere için ağzını açabiliyor mu?
Bir açıklama yapabiliyor mu?
34 insanın neden ve nasıl öldüğünü, bombalama emrini kimin verdiğini söyleyebiliyor mu?
İçişleri Bakanı aracılığıyla ölenlere “dolap beygiri” diye sövüyor yalnızca.
Düşen ya da düşürülen keşif uçağıyla ilgili konuşabiliyor mu peki?
İlk günlerde bu konuda açıklamalar yapmak için özel olarak televizyonlara çıkan Dışişleri Bakanı neden bir kere daha televizyona çıkıp durumu anlatmaya yanaşmıyor?
İktidarın vaziyeti acıklı ama Genelkurmay’ın vaziyeti daha da acıklı.
Genelkurmay açıklamasında, “biz hükümeti zamanında ve doğru bilgilendirdik” diyor.
Kendisi aynı konuda birbiriyle çelişen açıklamalar yapmış bir kurumun böylesine iddialı sözler söylerken biraz daha dikkatli olması gerekir bence.
Genelkurmay, yaptığı “Suriye vurdu” ile “Suriye’nin vurduğu iddia edilen” açıklamalarından hangisinin doğru olduğunu kendisi biliyor mu?
Ha şunu söyleyebilirler, “kardeşim biz de ne olduğunu bilmiyoruz, ne duyuyorsak hükümete onu söylüyoruz, kötü bir amacımız yok”.
Kötü bir amaçları yoktur, sadece durumdan haberdar değillerdir.
Peki, bizim hükümet ve “onu asla kandırmayan” Genelkurmay, çok kritik bir zamanda bir savaş uçağını kimin Suriye karasularına gönderdiğini biliyor mu?
Bu bir hükümet kararı mı yoksa hükümetten habersiz askerî bir karar mı?
Biz, o düşen ya da düşürülen uçak nedeniyle savaşa girseydik bu kimin kararıyla olacaktı?
Bu konuda hükümet ya da Genelkurmay bir açıklama yapacak mı?
Ankara gittikçe daha karışık ve kaotik bir hâle geliyor.
Hükümet halkına gerçekleri söyleyemez duruma düşüyor.
Uludere’de emri kim veriyor, Suriye’ye uçağı kim gönderiyor, Şemdinli’de yirmi gündür ne oluyor, ikide birde “bitirilen” PKK nasıl oluyor da yüzbinlerce kişilik orduya ardı ardına saldırılar düzenleyebiliyor, o bölgeye nasıl oluyor da kimsenin ruhu duymadan ağır silahlarla yerleşebiliyor, bunları halka anlatabilecek kimse var mı, yok.
Genelkurmay hükümeti “kandırmamış” ama birileri halkı fena kandırıyor.
Ahmet Altan/Taraf