GELECEĞİN GAZETECİLERİNDEN TUTUKLA GAZETECİLERE MEKTUP!
Geleceğin habercileri dışaridakigazeteciler.com üzerinden içerideki gazeteciler için bir mektup kaleme aldı.
Marmara İletişim Fakültesi öğrencileri mektuplarında 'tek bir gün dahi sizleri ve halkımızı görmezden gelerek kalemlerimizi kullanır isek bizlere de yazıklar olsun' diyor.
İşte geleceğin habercilerinin umut dolu mektubu:
"Basın hürriyeti, öteki hürriyetlerin emniyet sübabıdır;
diktatör hükümetlerden başka hiçbir güç onu kısamaz, diyor George
Mason. Günümüzden iki asırı geçkin zaman önce yapılan bu saptama,
anlaşılıyor ki bugün ülkemizde somut biçimde etüt ediliyor.
Bizler iletişim fakültesi öğrencileri olarak farklı bir Türkiye
hayali ile bu yolu tercih ettiğimizde, varılan noktanın bu
olacağını tahmin etmiyorduk. Geçmişte birçok meslek büyüğümüzün
öldürüldüğünü, işkencelerden geçirildiğini elbette ki duyduk ve de
okuduk; fakat gazetecilerin bu kadar somut biçimde suçsuzluğu
ortada iken, mesleklerini icra etmeleri nedeniyle tutuklanmaları ve
bunun da meşrulaştırılmaya çalışılması, Türkiye Cumhuriyeti'nin
imparatorluktan devraldığı ve bugünlere kadar sabırla taşıdığı
basına yönelik sansürün ulaştığı doruk noktadır.
KCK ve Ergenekon sürecinde görüldü ki muhalif her odak susturulmaya
çalışılıyor ve çalışılacak. Mevcut AKP hükümetinin basına yönelik
sergilediği baskıcı politikalar bize bir makbul gazeteci kimliği de
yaratıyor aslında: Şamil Tayyar ve minvalindekiler. Bizim sizlere
bir teşekkür borcumuz var.
Toplumsal muhalefetin düzenli olarak pes ettiği şu dönemde siz pes
etmediniz ve işinizi, sadece işinizi yapmaya devam ettiniz.
Türkiye'nin % 50'lik bir dilimden ibaret olmadığını yazdığınız,
Türkiye'de devletin de işlediği suçları gösterdiğiniz için,
Pozantı'da yapılanları bütün çıplaklığı ile kör gözlere soktuğunuz
için, Türkiye'nin doğusunda neler olduğunu bütün açıklığı ile
bizlere yansıttığınız için her birinize çok büyük bir teşekkür
borcumuz var.
Gazetecilik mesleğinin akademide ayaklar altına alındığı günümüzde,
biz gazeteciliği sizlerden öğrendik ve gazeteci kimliğini sizlerin
üzerinden somutlaştırdık. Dokunanın yandığı bu süreçte, susanlardan
değil, dokunanlardan olacağımızı bilmenizi istiyoruz. Sizlerin
bugün içeride olmanız bizim için bir moral bozukluğu değil, aksine
mesleki bir kamçıdır. Kalemini birilerine kiralayanlardan olmak
yerine, gördüğünü sansürlemeden aktaran ve hükümetin çıkar
politikalarını gözetmeyen gazetecilerin bugün tutuklu olması
karşısında sessiz kalan 'meslek' büyüklerimiz de bize iyi birer
ders veriyor aslında: Basının tek vücut olmadığını, camianın ne
denli 'gazetecilik' ilkelerinden uzak kaldığını.
Biz iletişim fakültesi öğrencileri olarak sizlere sonsuz destek
veriyoruz. Biliyoruz ki suçunuz gazeteci olmak ve bunun yanında da
muhalif bir siyasi pozisyon takınmak. Bu suçu yarın bizlerin de
işleyeceğine emin olmanızı istiyoruz. Sizin içeriye girdiğinizde
masanızın üzerinde bıraktığınız kalemleriniz, bizlerin ellerinde.
Halka yönelik katliamlar, halka yönelik zulümler sizlerden
aldığımız kalemler ile haberleştirilmeye devam edecek. Her birinize
tek tek selam olsun. Cezaevlerinde dünyadaki bütün rejimlerden daha
fazla gazeteciyi tutan Türkiye Cumhuriyeti'ne de yazıklar olsun.
Bizler dışarıdaki gazeteciler, stajyerler, öğrenciler olarak tek
bir gün dahi sizleri ve halkımızı görmezden gelerek kalemlerimizi
kullanır isek bizlere de yazıklar olsun.
İçeride tek bir gazeteci kalmayana dek sürekli meydanlarda olmaya
ve sesiniz olmaya devam edeceğiz. İdeolojik hiçbir ayrım gözetmeden
bütün gazetecilerin derhal serbest bırakılmasını ve mesleklerine
devam etmelerini istiyoruz. Akademide yaşanan yoğun baskının bir
Türkiye portresi olduğunun da bilincindeyiz. Akademideki
engellemeler, öğrenciler üzerindeki baskılar, öğrencilere yönelik
tehditler ve hakaretler Türkiye'de yaşanmakta olan genel şablonun
akademideki yansıması. Bu ortamda bizlerin susması, bizlerin
sindirilmesi ve biz iletişim fakültesi öğrencilerinin sizleri
unutması zaten mümkün değil. Bu dayanışma içeride de, dışarıda da
devam edecek. Bu dayanışma akademide de, meydanlarda da
sürecek.
Öğrencilerin yediği dayakları gören, emekçinin meydanlarda çektiği
zulmü işiten, gazetecilerin mesleki gerekçelerle tutuklu olduğunun
bilincinde olan ve fakat bütün bunlara karşı bu bilinçle sessiz
kalan akademisyenine, gazetecisine, öğrencisine ve yurttaşına da
yazıklar olsun. Egemenler karşısında böylesine sinen ve böylesine
sessizleşen kitleleredir bizim kırgınlığımız, kızgınlığımız.
Bu mektubu Rosa Luxemburg'un şu sözleri ile bitirmek en ideali
olacaktır diye düşünüyoruz: Ceza talep ediyorum. Bugün tok olup,
sefa sürenlere. Milyonların ekmeğini hangi acılarla kazandığını
bilmeyenlere, hissetmeyenlere.
Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi
Öğrencileri