01 Ara 2014 12:32 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 16:57

Gazeteden sen ayrıl ben el koyacağım!

Güneş Gazetesi eski Genel Yayın Yönetmeni Murat Büyükçelebi, Ethem Sancak tarafından görevden alınan Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Ocaktan ile aralarında geçen telefon konuşmasını yazdı.

Ethem Sancak'ın kararıyla Star Medya Grubu Başkanı Mustafa Karaalioğlu, Akşam Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Ocaktan ve Star Genel Yayın Yönetmeni Yusuf Ziya Cömert görevlerinden alınmalarının yankıları sürüyor.

Güneş Gazetesi eski genel yayın yönetmeni Murat Büyükçelebi, Akşam Gazetesi'nde yaşanan depremin iç yüzünü yazdı.

Büyükçelebi, yaşananların sürpriz olmadığını belirterek Akşam Gazetesi Genel Yönetmeni Mehmet Ocaktan ile aralarında geçen bir telefon görüşmesi ve ardından yaşananları aktardı.

İşte Büyükçelebi'nin www.medyasokagi.com'da yayınlanan o yazısı:

Gazetecilik adına utanç verici bir olay!

Medya, geçen hafta hiç beklenmedik bir depremle sarsıldı. İktidara yakın 3 genel yayın yönetmeninin aynı gün işine son verildi. Bir gazetecinin işten çıkarılması sevinilecek bir durum değildir ama AKP iktidarı döneminde hem gazetecilik yapmak imkansız hale gelmiş, hem de yüzlerce gazeteci işsiz kalmıştır. Bu dönemde, ‘’Benden olmayan ölsün’’ anlayışı medyayı esir almıştır. Gazetelerin ve televizyonların büyük bölümünün iktidar kontrolüne geçmesi bunun bir yansımasıdır.

Bir gazetenin iktidarı desteklemesi, hele ki Türkiye gibi bir ülkede, hiç alışılmadık bir şey değildir. Adalet Partisi döneminde Tercüman Gazetesi iktidarı desteklerdi. Ancak gazetede her görüşten insan çalışırdı. Yıllar önce gazetesinde çalıştığım için iyi bilirim, patron rahmetli Kemal Ilıcak, kendi görüşünde olmayan gazeteci ve yazarlara eşit mesafede yaklaşırdı.

Hatta zaman zaman sol görüşlü olanlara bunlar ‘’komünist’’ diyerek şakalaşırdı. İktidarı desteklemenin inceliklerini bilen, deneyimli ve kaliteli yayın yönetmenlerini getirirdi gazetenin başına. O yöneticiler şimdiki gibi sadece belli kalıptaki gazeteleri değil, her büyük gazeteyi yönetecek çaptaydılar... Çünkü orası aynı zamanda bir ticari kuruluştu. Tercüman’ın 300 bin, 400 bin sattığı yıllardı.

AKP iktidarının pekişmesiyle birlikte ortaya yeni tip gazeteciler çıktı. Bunlar ve bunları piyasaya sürenler bilmiyorlardı ki genel yayın yönetmeni olmak demek sadece iktidar yalakalığı yapmak demek değildir. Gazete yönetmek belki de dünyanın en zor işlerinden biridir. Hem patronu memnun edeceksin, hem okuru, hem de yanında çalışanları… Başarısız olanın asla oturamayacağı koltuktur. KİT kuruluşuna genel müdür atar gibi yayın yönetmeni atanmaz, bilgisi, deneyimi ve yeteneği olan o makama getirilir.

GAZETELERİ DİBE VURDU

İktidarı destekleyen ama gazetecilik de yapan yayın olmaz mı? Elbette olur. Tercüman bunun çarpıcı bir örneğidir. Daha sonra Türkiye Gazetesi… Karşılarındaki Milliyet ve Cumhuriyet ile rekabet içindeydiler. Hem habercilik olarak, hem de tiraj olarak..

Aslında bugün sorgulanması gereken ekonomisi ve nüfusu büyüyen Türkiye’de gazeteler neden istedikleri tiraja ulaşamıyor. İktidarı destekleyen gazetelerin şişirilmemiş satış rakamları 5 bin ile 25 bin arasında. Eskiden bir gazete 50 bin tirajın altına düştü mü kapatılırdı. Hiçbir patron bu kadar başarısız bir gazeteye ve yöneticiye tahammül etmezdi. AKP medyasında durum çok farklı. İktidarı şuursuzca destekliyorsan işini yaptın anlayışı hakim. Gazete satmış satmamış hiç önemli değil…

SANCAK HERKESİ ŞAŞIRTTI

Ancak, geçtiğimiz hafta ‘’Yandaş Medya’’da yaşananlar herkesi şaşırttı. Türk Medya'da ve Star'da Patron Ethem Sancak tarafından 3 yayın yönetmeninin işine son verildi. Herkes farklı bir pencereden bu olayı değerlendiriyor. Lakin, işin içyüzünü bilenler açısından bu gelişme pek de sürpriz sayılmamalıdır. Olayın daha iyi anlaşılması için benim birebir yaşadığım bir olayı aktarmak istiyorum. Hem İktidarı desteklemek uğruna bu mesleğin nerelere geldiğini daha iyi anlatmak için… Hem de yaşanan medya operasyonuna ışık tutmak için..

TMSF tarafından Türk Medya’ya borçlarından ötürü el kondu. O sıralarda grubun elinde Akşam Gazetesi ile benim başında bulunduğum Güneş Gazetesi var. Bir müddet sonra Akşam Gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni İsmail Küçükkaya görevinden alınarak yerine eski milletvekili Mehmet Ocaktan getirildi.

Tüm yayınların tepesindeki isim de Cengiz Özdemir... Yani Medya Grup Başkanı… TMSF döneminde benimle ilgili bir tasarrufa gidilmedi. Sanırım gazetenin ticari ve tiraj başarısı göz önünde bulunduruldu.

‘’GAZETEDEN SEN AYRIL BEN EL KOYACAĞIM’’

Daha sonra Türk Medya’nın, işadamı Ethem Sancak’a satışı gerçekleşti. Ethem Bey de mevcut yöneticilerle yola devam kararı aldı. İki gazete de uzunca süre birbirinden bağımsız olarak yayınını sürdürdü. Ne olduysa bir sabah, Akşam Gazetesi’nin ‘’atanmış’’ Genel Yayın Yönetmeni Ocaktan beni cep telefonumdan aradı. Kendisini ilk kez St. Petersburg’da bir gezide görmüş ve orada tanımıştım. Hatta kendisiyle hatıra fotoğraflarımız da vardır!… Her neyse, arkadaşın derdi meğerse büyükmüş.

Bizim manşeti beğenmemiş! Oysa o haber bir hafta sonra Hürriyet’te de manşet oldu ve sonrasında bilindiği gibi gerçekleşti. Ergenekon tutuklularının serbest kalacağı haberiydi… Şimdi diyeceksiniz ki diğer bir gazetenin yayın yönetmeni senin manşetini beğenmese ne olur? Tabii ki bir şey olmaz ama durum farklı. Bu arkadaş, telefonda benim gazeteden ayrılmamı istedi. Evet belki de basın tarihinde bir ilkti bu yaşanan.

Düşünsenize bir gazetenin yayın yönetmeni, diğer gazetenin yayın yönetmenine ‘’Manşetini beğenmedim, gazeteden ayrıl, oraya ben el koyacağım’’diyor. ‘’Bu gazetenin medya grup başkanı var, patronu var sen kimsin?’’ dedim, eveledi geveledi. Telefonu yüzüne kapattım.

Gazetecilik adına yaşanan bu yüz karası olay, icra kurulu başkanına ve patrona yansıdı, ortalık karıştı. Ethem Bey ve Özdemir tarafından aynı gün ‘’vuku bulan hadisenin asla kabul edilemeyeceği’’ yazılı olarak tarafıma bildirildi. Bu arkadaş da çok ağır bir ihtarname ile uyarıldı. Hatta bu sert uyarıdan sonra istifa etmesi bile beklendi. Ancak hiçbir şey olmamış gibi işine devam etti.

Ben o zaman “Böyle bir şeye nasıl cesaret edilir” diyerek çok düşünmüştüm. 32 yıl gazetecilik yaptım. Benzerini dahi duymadım. Anlaşılan şu ki, gazetede patronunun bile üzerinde bir güç oluşmuş. Ya da oluşturulmak istenmiş. ‘’Bize kimse bir şey yapamaz. Buraları biz yönetiriz’’ anlayışına kapılmışlar.

Bana kalırsa bıçak kemiğe dayanmış. Ethem Sancak da bu gidişe ‘’Bölük dur! Kandıralı sen de dur!’’ demiş...

Ancak, görevden alınan diğer iki yönetici hakkında bir bilgim yoktur ama bunların aynı tornadan çıktıklarından da kuşkum yoktur.

Umarım, Ethem Sancak, yayınlarının başına işi bilen, deneyimli ve kaliteli yöneticileri getirir. Akşam Gazetesi de, Star Gazetesi de Güneş Gazetesi de ayakta kalsın… Bedava dağıtılan değil, satın alınan gazeteler olsun ki oralarda üç kuruş maaşa çalışan, meslekleri sadece gazetecilik olan basın emekçileri işsiz kalmasın…