Gazeteden sen ayrıl ben el koyacağım!
Güneş Gazetesi eski Genel Yayın Yönetmeni Murat Büyükçelebi, Ethem Sancak tarafından görevden alınan Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Ocaktan ile aralarında geçen telefon konuşmasını yazdı.
Ethem Sancak'ın kararıyla Star Medya Grubu Başkanı Mustafa
Karaalioğlu, Akşam Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Ocaktan ve Star
Genel Yayın Yönetmeni Yusuf Ziya Cömert görevlerinden alınmalarının
yankıları sürüyor.
Güneş Gazetesi eski genel yayın yönetmeni Murat Büyükçelebi, Akşam
Gazetesi'nde yaşanan depremin iç yüzünü yazdı.
Büyükçelebi, yaşananların sürpriz olmadığını belirterek Akşam
Gazetesi Genel Yönetmeni Mehmet Ocaktan ile aralarında geçen bir
telefon görüşmesi ve ardından yaşananları aktardı.
İşte Büyükçelebi'nin www.medyasokagi.com'da yayınlanan o
yazısı:
Gazetecilik adına utanç verici bir olay!
Medya, geçen hafta hiç beklenmedik bir depremle sarsıldı. İktidara
yakın 3 genel yayın yönetmeninin aynı gün işine son verildi. Bir
gazetecinin işten çıkarılması sevinilecek bir durum değildir ama
AKP iktidarı döneminde hem gazetecilik yapmak imkansız hale gelmiş,
hem de yüzlerce gazeteci işsiz kalmıştır. Bu dönemde, ‘’Benden
olmayan ölsün’’ anlayışı medyayı esir almıştır. Gazetelerin ve
televizyonların büyük bölümünün iktidar kontrolüne geçmesi bunun
bir yansımasıdır.
Bir gazetenin iktidarı desteklemesi, hele ki Türkiye gibi bir
ülkede, hiç alışılmadık bir şey değildir. Adalet Partisi döneminde
Tercüman Gazetesi iktidarı desteklerdi. Ancak gazetede her görüşten
insan çalışırdı. Yıllar önce gazetesinde çalıştığım için iyi
bilirim, patron rahmetli Kemal Ilıcak, kendi görüşünde olmayan
gazeteci ve yazarlara eşit mesafede yaklaşırdı.
Hatta zaman zaman sol görüşlü olanlara bunlar ‘’komünist’’ diyerek
şakalaşırdı. İktidarı desteklemenin inceliklerini bilen, deneyimli
ve kaliteli yayın yönetmenlerini getirirdi gazetenin başına. O
yöneticiler şimdiki gibi sadece belli kalıptaki gazeteleri değil,
her büyük gazeteyi yönetecek çaptaydılar... Çünkü orası aynı
zamanda bir ticari kuruluştu. Tercüman’ın 300 bin, 400 bin sattığı
yıllardı.
AKP iktidarının pekişmesiyle birlikte ortaya yeni tip gazeteciler
çıktı. Bunlar ve bunları piyasaya sürenler bilmiyorlardı ki genel
yayın yönetmeni olmak demek sadece iktidar yalakalığı yapmak demek
değildir. Gazete yönetmek belki de dünyanın en zor işlerinden
biridir. Hem patronu memnun edeceksin, hem okuru, hem de yanında
çalışanları… Başarısız olanın asla oturamayacağı koltuktur. KİT
kuruluşuna genel müdür atar gibi yayın yönetmeni atanmaz, bilgisi,
deneyimi ve yeteneği olan o makama getirilir.
GAZETELERİ DİBE VURDU
İktidarı destekleyen ama gazetecilik de yapan yayın olmaz mı?
Elbette olur. Tercüman bunun çarpıcı bir örneğidir. Daha sonra
Türkiye Gazetesi… Karşılarındaki Milliyet ve Cumhuriyet ile rekabet
içindeydiler. Hem habercilik olarak, hem de tiraj olarak..
Aslında bugün sorgulanması gereken ekonomisi ve nüfusu büyüyen
Türkiye’de gazeteler neden istedikleri tiraja ulaşamıyor. İktidarı
destekleyen gazetelerin şişirilmemiş satış rakamları 5 bin ile 25
bin arasında. Eskiden bir gazete 50 bin tirajın altına düştü mü
kapatılırdı. Hiçbir patron bu kadar başarısız bir gazeteye ve
yöneticiye tahammül etmezdi. AKP medyasında durum çok farklı.
İktidarı şuursuzca destekliyorsan işini yaptın anlayışı
hakim. Gazete satmış satmamış hiç önemli değil…
SANCAK HERKESİ ŞAŞIRTTI
Ancak, geçtiğimiz hafta ‘’Yandaş Medya’’da yaşananlar herkesi
şaşırttı. Türk Medya'da ve Star'da Patron Ethem Sancak tarafından 3
yayın yönetmeninin işine son verildi. Herkes farklı bir pencereden
bu olayı değerlendiriyor. Lakin, işin içyüzünü bilenler açısından
bu gelişme pek de sürpriz sayılmamalıdır. Olayın daha iyi
anlaşılması için benim birebir yaşadığım bir olayı aktarmak
istiyorum. Hem İktidarı desteklemek uğruna bu mesleğin nerelere
geldiğini daha iyi anlatmak için… Hem de yaşanan medya operasyonuna
ışık tutmak için..
TMSF tarafından Türk Medya’ya borçlarından ötürü el kondu. O
sıralarda grubun elinde Akşam Gazetesi ile benim başında bulunduğum
Güneş Gazetesi var. Bir müddet sonra Akşam Gazetesinin Genel Yayın
Yönetmeni İsmail Küçükkaya görevinden alınarak yerine eski
milletvekili Mehmet Ocaktan getirildi.
Tüm yayınların tepesindeki isim de Cengiz Özdemir... Yani Medya
Grup Başkanı… TMSF döneminde benimle ilgili bir tasarrufa
gidilmedi. Sanırım gazetenin ticari ve tiraj başarısı göz önünde
bulunduruldu.
‘’GAZETEDEN SEN AYRIL BEN EL KOYACAĞIM’’
Daha sonra Türk Medya’nın, işadamı Ethem
Sancak’a satışı gerçekleşti. Ethem Bey de mevcut yöneticilerle yola
devam kararı aldı. İki gazete de uzunca süre birbirinden bağımsız
olarak yayınını sürdürdü. Ne olduysa bir sabah, Akşam
Gazetesi’nin ‘’atanmış’’ Genel Yayın Yönetmeni Ocaktan beni cep
telefonumdan aradı. Kendisini ilk kez St. Petersburg’da bir gezide
görmüş ve orada tanımıştım. Hatta kendisiyle hatıra fotoğraflarımız
da vardır!… Her neyse, arkadaşın derdi meğerse büyükmüş.
Bizim manşeti beğenmemiş! Oysa o haber bir hafta
sonra Hürriyet’te de manşet oldu ve sonrasında bilindiği gibi
gerçekleşti. Ergenekon tutuklularının serbest kalacağı haberiydi…
Şimdi diyeceksiniz ki diğer bir gazetenin yayın yönetmeni senin
manşetini beğenmese ne olur? Tabii ki bir şey olmaz ama durum
farklı. Bu arkadaş, telefonda benim gazeteden ayrılmamı istedi.
Evet belki de basın tarihinde bir ilkti bu yaşanan.
Düşünsenize bir gazetenin yayın yönetmeni, diğer
gazetenin yayın yönetmenine ‘’Manşetini beğenmedim, gazeteden
ayrıl, oraya ben el koyacağım’’diyor. ‘’Bu gazetenin medya grup
başkanı var, patronu var sen kimsin?’’ dedim, eveledi geveledi.
Telefonu yüzüne kapattım.
Gazetecilik adına yaşanan bu yüz karası olay,
icra kurulu başkanına ve patrona yansıdı, ortalık karıştı.
Ethem Bey ve Özdemir tarafından aynı gün ‘’vuku bulan hadisenin
asla kabul edilemeyeceği’’ yazılı olarak tarafıma bildirildi. Bu
arkadaş da çok ağır bir ihtarname ile uyarıldı. Hatta bu sert
uyarıdan sonra istifa etmesi bile beklendi. Ancak hiçbir şey
olmamış gibi işine devam etti.
Ben o zaman “Böyle bir şeye nasıl cesaret edilir” diyerek çok
düşünmüştüm. 32 yıl gazetecilik yaptım. Benzerini dahi duymadım.
Anlaşılan şu ki, gazetede patronunun bile üzerinde bir güç oluşmuş.
Ya da oluşturulmak istenmiş. ‘’Bize kimse bir şey yapamaz.
Buraları biz yönetiriz’’ anlayışına kapılmışlar.
Bana kalırsa bıçak kemiğe dayanmış. Ethem Sancak da bu
gidişe ‘’Bölük dur! Kandıralı sen de dur!’’ demiş...
Ancak, görevden alınan diğer iki yönetici hakkında bir bilgim
yoktur ama bunların aynı tornadan çıktıklarından da kuşkum
yoktur.
Umarım, Ethem Sancak, yayınlarının başına işi bilen, deneyimli ve
kaliteli yöneticileri getirir. Akşam Gazetesi de, Star Gazetesi de
Güneş Gazetesi de ayakta kalsın… Bedava dağıtılan değil, satın
alınan gazeteler olsun ki oralarda üç kuruş maaşa çalışan,
meslekleri sadece gazetecilik olan basın emekçileri işsiz kalmasın…