Gazetecinin ve patronların kader ayı…
Medyaradar'ın gizemli yazarı Keskin Kalem yine medya dünyasında ses getirecek bir yazıya imza attı.
Gazeteci saplandığı geçim derdi batağında biraz da olsa nefes alabilecek mi?
Mesleğini severek yapanlar, işlerine devam edebilecek mi?
Bu mesleğe ömrünü verenler, onuruyla yaşayabilecek mi?
Ya patronlar? Bindikleri dalı kesecek mi?
Elindeki kalifiye emekçilerin kaçışına göz yumup, ucuz olsun, benim olsun mu diyecek?
Yoksa emekçiye ve kendi şirketlerine sahip çıkacak mı?
Eveeet yoldaşlar.
İşte tüm bu soruların yanıtını, bu ay alacağız.
Eminim sizler de çok yakından takip ediyorsunuz.
Asgari ücret maratonu başladı.
Haliyle tüm şirketlerde, yeni yıl zammı ne olacak heyecanı da…
Amma eminim heyecanın, daha çok öfkeye dönüştüğü yegane sektörlerden biri medyadır.
Daha kaç sefer yazdım, kaç sefer yazacağım bilmiyorum.
Ama medya emekçisinin pek çoğunun evinde artık tencere kaynamıyor.
Bu siyaset üstü meselede emekçinin yanında duran kimse de yok.
Ne İletişim Başkanlığı…
Ne muhalif liderler…
Ne meslek kuruluşları…
Hiçbiri, her gün mesai yaptıkları basın emekçilerinin derdini umursamıyor.
Medyadaki maaş uçurumuna derman olmuyor.
Çünkü herkes kendi ‘gazetecisini’ kolluyor.
Öyle şeyler çalınıyor ki kulağıma.
Mesela bir haber kanalında bir ekran yüzü Boğaz’a nazır evde oturuyor.
Onunla her gün mesai yapan, bültenini yöneten, ekranın gerisindeki beyin olan editör, 10 bin lira maaş alıyor.
Ya da dil bilen, eğitimli gencecik insanlar…
Kimseyi hor gördüğümden değil ama, vasıfsız elemanlarla aynı maaşı alıyor.
Defalarca söyledim.
Bu düzen böyle devam etmez.
Medyada istifa dalgası yolda diye…
Keskin kulaklarıma her gün, bir istifa haberi, ya da iş değiştirmek için araya birilerini koyanların haberi geliyor.
Bu gidişle ne olacağını söyleyeyim, istifa dalgası değil, İSTİFA TSUNAMİSİ YOLDA.
Eğer her bir emekçi gidip yöneticisinin kapısını çalmazsa, derdini patronlarına anlatmazsa,
hakkını aramazsa, 2023 medyanın bittiği sene olarak tarihe geçer.
Benden demesi…
BAHÇELİ EKRAN YÜZLERİNİ NEDEN BOMBALADI?
Gün gelecek de…
MHP Lideri Devlet Bahçeli’yle medya konusunda aynı fikirde olcaksın…
Biri bana bunu dese…
Yemin ederim gülerdim.
Hem de nasıl…
Amma gelin görün ki, medyamızın düştüğü bu sefil hal…
Mesleğimizin geldiği bu acınası durum…
Sonunda Bahçeli’yle, Keskin Kalem’i aynı noktada birleştirdi.
Bunu da gösterdi hayat bana…
Öncelikle bilmeyenler için hatırlatalım,
Bahçeli son grup toplantısında, ekranlarda Türkiye’nin Suriye’ye olası kara harekatını yorumlayanları şu sözlerle hedef aldı:
“Kaç gündür dikkatimizi çekmiştir, önüne gelen, askerliğin temel kurallarından bihaber, askerlik yapıp yapamadıkları dahi belli olmayan ne kadar geveze yorumcu varsa televizyonlardan Türkiye’nin kara harekatı şu günde olacak diye konuşmaktadır. Deprem olur bunlar ekrana çıkar, domates, patates, soğan mevzu bahis olur bunlar ahkam keserler. Hep aynı isimler, aynı simalar, aynı maskaralıklar. Aslında potansiyel maksatları terörle mücadeleyi sabote etmektir. Bunlardan bıktık, usandık, bu edepsiz, bilgisiz ekran yüzlerinden gerçekten midemiz bulanmaktadır. Türkiye’nin ne zaman ve hangi şartlarda muhtemel kara harekatını yapacağının yetki ve görevi olmayan kişiler tarafından dillendirilmesi güvenlik zaafıdır. Buna da sınır konmalıdır. Kahraman Türk askerinin planlanmış bir zamanda karadan intikal ederek bölücü terörü kaynağından vurması önümüzdeki temel gündemlerden birisidir.’’
Şimdi öncelikle altını çizeyim, Bahçeli ve benim itiraz noktalarımız farklı.
Daha doğrusu benimkinin kapsamı geniş.
Ekranlardaki boş konuşan, her şeyin uzmanı isimlere, çok geç gelen bir tepki.
Ve sadece Suriye’ye operasyon konusunda değil, tenceremizi, akıl sağlığımızı, ülkenin yüksek siyasetini kapsayan her konuda, bu şahısların yüzeysel uzmanlığının, üslubunun topluma verdiği zarar, büyük boyutta.
Keskin’iniz Kalem’iniz daha önce çok yazdı.
Dedi ki medya patronları artık maliyetten kısmak için, habere yatırım yapmak yerine, ekrana koyuyorlar bu her şeyin uzmanı yorumcuları, saatleri dolduruyorlar.
Bakın muhalif ya da iktidar yanlısı fark etmez…
Tüm medyanın yeni hastalığı!
Durumun en kısa teşhisini büyük harflerle yazıyorum:
HABER KANALLARI ARTIK YORUM KANALI.
Daha geçen hafta yazdım.
Düzce’deki deprem sırasında sıcak bilgi almak isteyen muhalif izleyici, Halk TV, KRT ekranını açınca büyük hüsrana uğradı.
Neden?
Çünkü hepsi artık birer yorum kanalı.
Siz hiç doğru düzgün bir muhabirlik faaliyeti gördünüz mü bu kanallarda?
Aynı durum iktidar medyasında da var…
Sayın Bahçeli eminim ki, bu izlenimlerini ya ana akım ya da iktidara yakın bir kanaldan edinmiştir.
Halk TV, Tele 1 ya da KRT izlediğini hiç sanmıyorum.
Medya sahipleri, yöneticileri düzgün gazeteciliğe, iyi iş gücüne yatırım yapacaklarına, stüdyoya her davet edildiğinde koşarak giden bu yorumcu kitlesini, her akşam halkın evine sokuyor.
Sözüm ona uzmanların biri de ‘ya bu konu benim uzmanlık alanım değil, yayın davetinizi geri çevireceğim’ demiyor!
Neyse yine de iyi oldu…
En azından elinde tuzlukla o ekran bu ekran koşanlardan, demek ki artık siyasetin üst yönetimi de rahatsız.
Aynı tepkileri, muhalefetin siyasi liderlerinden de bekliyorum.
Belki artan tepkiler karşında medya yöneticileri yola gelir.
Zira sosyal medyadan her gün isyan eden izleyiciyi pek taktıkları yok.