Gazetecilikte Yolun Sonu Mu Göründü? Bu Kararı Yargıtay Onarsa Yandık!

Kırşehir’de yayın yapan bir gazetenin çalışanı olan Havva Karakaya, Kırşehir Belediyesi’nde görevli çalışanlarla ilgili bir haber yazmış… Belediye Başkanlığı da kendisi hakkında Kırşehir 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde dava açmış…
Sonuçta mahkeme Karakaya’yı, hakaret suçunu işlemekten dolayı 10 ay karşılığı 300 gün adli para cezasına çarptırmış…
Bu cezayı yeterli bulmamış; bir de 375 gün gazetecilikten men cezası vermiş…
Çünkü Hakim’e göre, gazetecilik mesleği “kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu”ymuş!
Mahkeme kararına saygımız sonsuz…
Ama Hakim’in bu yorumu, gazetecilik mesleği açısından yolun sonuna geldiğimizin kanıtıdır.
Çünkü bu karar Yargıtay tarafından onanırsa, bundan böyle bu ülkede hiç kimse gerçek anlamda gazetecilik yapamaz…
Kaldı ki; gazetecilik “kamusal” bir görevdir ama asla bir “kamu kurumu” değildir…
Hele hele bir mesleğin mensuplarnı toptan bir “kurum”un mensubu gibi göstermeyi, bugüne kadar hiç kimse akıl edememiştir!
Yasalarımıza göre; sadece, belirli bir kamu hizmetinin yerine getirilmesi amacıyla kurulmuş kamu tüzel kişisine kamu kurumu denir… Anayamızın 123’üncü maddesine göre, "İdare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir... Kamu tüzelkişiliği, ancak kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak kurulur."
Bu durumda gazetecilik mesleğinin “kamu kurumu” sayılabilmesi için, çalıştığımız kurumların tek tek “kanunla kurulmuş olması” ve mülkiyetinin de devlete ait olması gerekir.
Türkiye’de bu tanıma kuyan yayın organları sadece Anadolu Ajansı (kısmen) ve TRT’dir.
Diğer gazetelerin, televizyonların, radyoların, ajansların ve internet sitelerinin tamamı özel mülkiyete aittir, kurulmaları için özel bir kanuna ihtiyaç yoktur. Örneğin gazete kurmak için valiliğe verilen bir dilekçe yeterlidir.
Gazeteci yanlış bir haber yazabilir ya da yazdığı haberde yasaları çiğneyerek hakaret sınırını aşmış olabilir.
Bunun cezasını da hapisle (ne yazık ki) ve tazminat ödeyerek çeker…
Şu anda da gazeteciler aleyhine açılan binlerce ceza ve on binlerce tazminat davası devam etmektedir.
Kırşehir 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin kararının Yargıtay’ca onanmasından sonra, bu davaların sanığı olan binlerce gazeteci, çeşitli sürelerle meslekten men edilebilir.
Bu da halkın haber alma hakkına ve basın özgürlüğüne indirilen son darbe olur. Çünkü gazetecilik mesleği, hiç kimsenin yapmak istemeyeceği bir meslek haline dönüşür.
Umarız bu “yanlış yorum” üst mahkemeden geri döner…
Ama o karar gelinceye kadar, tüm gazetecilere düşen bir görev de; Kırşehir mahkemesinin verdiği karara karşı mücadele süreci başlatmaktır.
Ne yalan söyleyeyim; ben bu konuda meslek örgütlerine çok da güvenmiyorum. Çünkü bu yanlış kararı bir “açıklama metni” yayınlayıp, kınamaktan öte başka bir şey yapacaklarına ihtimal vermiyorum…
Görevin sadece cemiyetlere ve sendikaya değil, tüm gazetecilere düştüğüne inanıyorum.
Her birimizi tek tek “devlet memuru”na dönüştüren bu karara hak ettiği yanıtı vermezsek, gelecek kuşaklara kuru bir “özür”den çok daha fazla şeyler borçlanırız.

VAROL ERSOY