"GAZETECİLİK 'SIR SAKLAMA' MESLEĞİ DEĞİLDİR.'GİZLENEN GERÇEKLERİ' AÇIĞA ÇIKARMA MİSYONU VARDIR"!.."KAYIP ASKERLERİN FOTOĞRAFLARI" MEDYADA TARTIŞMA YARATTI!.."GİZLEYEN MEDYAYA" HANGİ YAZAR KARŞI ÇIKTI?..
Hakkari'nin Dağlıca beldesinde terör örgütü PKK tarafından yapılan hain saldırı sonucu kaçırılan 8 güvenlik görevlisinin fotoğrafları medya dünyasını böldü.
Medyaya göre, o askerler aslında 'kaçırılmadı'
Türkiye, pazar sabahına Hakkari'den gelen o acı haberle uyandı. SKY Türk'ün izleyicilerine duyurduğu haber, "10 askerimizin şehit olduğu" yönündeydi.
Bir süredir Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile danışmanlarının hedefinde olan SKY Türk Haber Merkezi, "gazetecilik refleksiyle" yayın akışını değiştirdi. SKY Türk, olayın büyüklüğünü ve çapını haber kaynaklarından öğrendikçe, izleyicilere de "kontrollü" bir şekilde aktardı. Böylece, pazar sabahı TV'lerini açanlar, SKY Türk'te "10 şehidimizin olduğu"nu gördü. Diğer kanallarda ise, Formula 1, müzik programları ve magazin dedikoduları yer aldı.
Yine aynı TV kanalında, yani SKY Türk'te, canlı yayına katılan Gazeteci Metehan Demir, "10 şehidin dışında, kaybolduğu söylenen askerler de var. Bunların sayısının 6 olduğu tahmin ediliyor" dedi.
Demir'in bu sözleri, haber merkezlerine bir bomba gibi düştü. Askeri kaynaklardan "bilgi alabilme özelliğiyle" de tanınan Demir, çarpıcı bir gerçeği, gizlemeden, toplumu bilgilendirdi.
BAŞBAKAN ÇOK KIZDI
SKY Türk'te canlı yayında yer alan bu bilgiler, "şehitlere gözlerini yuman" diğer TV'leri de harekete geçirmek zorunda kaldı. Saatler 12.00'yi gösterdiğinde, birçok TV kanalı yayın akışına "şehit haberleri"ni de koymaya başladı.
Aynı gün yapılan referandum ise "doğal olarak" geri plana itildi. TV'lerin "şehit haberlerini vermemesi"ndeki temel etkenin, Başbakan'ın danışmanlarının medya yöneticilerine yaptığı "telkin"den kaynaklandığı öne sürüldü. Dün, Akşam Yazarı Oray Eğin'in de dile getirdiği üzere, Başbakan'ın danışmanları, TV yöneticilerini arayarak, "şehit haberlerini referandumdan sonra vermeniz daha iyi olur" dedi.
TV yöneticileri bu telkine uysa da SKY Türk'ün ve ardından ona katılan Habertürk ile Kanaltürk'ün yayınları, diğer kanalları da "etkiledi." Ve birçok TV kanalı, yayın akışını "değiştirmek zorunda kaldı."
SANSÜR İSTEĞİ
Oy kullanmak için sandık başına giden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise bu durumdan hiç hoşnut olmadı. Bunu oy kullandıktan sonra yaptığı açıklamada da dile getirdi. Erdoğan, "TV'ler toplumu ajite ediyor" dedi. Başbakan, böylece canlı yayında "sansür istediği"ni de açıkça dile getirdi.
Ancak; olayın büyüklüğü ve çapı, artık "saklanamaz" boyuttaydı. Çünkü; öğle saatlerinde, şehit sayısının 12 olduğu netleşmişti. Türkiye, 12 askerini kaybetmişti. Hükümet ise, toplumla bu bilgiyi paylaşmak yerine, yine, saklama, örtme, küllendirme, konuşturmama yolunu seçiyordu. Toplum "sağlıklı bilgi" beklerken, AKP sansürün yolunu arıyordu.
GERÇEĞE KARŞI BİRŞEY YAPAMAZSINIZ
Bu mesele, kuşkusuz ciddi bir tartışma konusu. Medyanın, bu tür olaylarda nasıl bir tavır takınması gerektiği, yıllardan bu yana tartışılır. Bu tartışmanın bir ayağı olan "iktidar" haberlerin "verilmemesi" gerektiğini söyler. Gerekçe olarak da "toplumun psikolojisi" "milli güvenlik" gibi bahanelerin arkasına sığınır.
Gazeteciler ise; bunun tam tersini söyler. Çünkü; gazetecilik "sır saklama" mesleği değildir. Aksine, "gizlenen gerçekleri" deşifre etme, ortaya çıkarma, duyurma misyonunu üstlenmiştir.
Peki Türkiye'de böyle mi oluyor?
Ne yazık ki "hayır."
Bilindiği üzere, terör örgütü PKK, Hakkari'de sekiz askerimizi kaçırdı. Toplum bu bilgiyi, "iktidar"dan değil, yine medyadan öğrendi. İktidara kalsa, tıpkı şehit haberlerinde olduğu gibi, "bu bilgi de to