Gazetecilere keskin soru: Temiz eller mi, pamuk eller mi?
Medyaradar'ın gizemli yazarı Keskin Kalem yine medya dünyasında ses getirecek bir yazıya imza attı.
Baştan söyleyeyim…
Bu bir çuvaldızı kendine batırma yazısıdır…
Kendine derken, tabii ki şahsımdan da bahsediyorum.
Meslekte 40 yılı devirmiş bir insan olarak bu rezillikte, isteyerek- istemeyerek benim de bir payım olmalı.
Sadece ben mi?
Herkesin var…
Ben bugün, yazımda adres göstermeyeceğim…
Çünkü son haftalarda medyada patlayan lağım, hepimizin üzerine sıçradı.
Ey gazeteci ahalisi:
Bindiğimiz dalı kesiyoruz!
Kendimizi itibarsızlaştırıyoruz!
Mesleğimizi öldürüyoruz!
Diyeceksiniz ki, herkes mi bu kirli çarkın içinde.
Elbette değil, ama sustuğumuz, göz yumduğumuz, kafamızı çevirdiğimiz, uyum sağladığımız için, hepimiz biraz suçluyuz…
Bugün artık tüm Türkiye’nin gözü önüne saçılan pislikten haberimiz yok muydu?
Medya koridorlarında, bu rezilliklerin çoğu konuşuluyordu.
Ama kol kırılıyordu, yen içinde kalıyordu.
Öncelikle sözüm, kendisinin muhalif olduğunu iddia eden medyaya.
Hep diyorum, en çok onlara kızıyorum, çünkü etik olarak kendilerini hep üstün bir yere koyuyorlar ya…
Maskeleri ne zaman düşecek diye bekliyordum, çok sürmedi.
Muhalif medyadaki pek çok skandalı kaleme aldım, özellikle de Olay TV…
Şunu anlatmaya çalıştım:
Nasıl o çok kızdığınız ‘yandaş’ gazeteciler yandaşlıktan ekmek kazanıyorsa, bu arkadaşlar da muhalifmiş gibi yapıp, oradan ekmek kazanıyor.
Çoğu da zaten iktidar medyasından kovulduğu için muhalif oldu!
Neyse bu Sezgin Baran Korkmaz skandalı, tüm maskeleri düşürdü.
Ne isimler kulaktan kulağa fısıldanıyor…
Hatta ne isimler, kayıtlı, belgeli, akçeli işlere bulaşmış ki…
Vay ki ne vay…
Ama şaşırmadım, çünkü defalarca burada yazdım
Medyada tüm ilişkiler, tüm imajlar tek şeye dayanır:
Kişisel çıkar!
Ben okura-seyirciye üzülüyorum.
Her akşam milyonların karşısına çıkan bu isimleri bir şey zannediyorlar.
Oysa ki yaptıkları haberler, yazdıkları köşeler, hatta eleştirileri bile bir çıkar ekseninde…
OK YAYDAN ÇIKTI, BU SKANDAL ÖRTÜLEMEZ
SBK skandalıyla şimdiye kadar saçılanlar buzdağının görünen kısmı.
Daha ne kepazelikler var…
Pek çok ‘gazeteci’ uykusuz.
Tabii kulaklarım da keskin, duyuyorum.
Herkes birbiri hakkındaki skandal bilgileri elinde tutuyormuş, ne olur ne olmaz diye.
Ankara’da tanıdıklarının telefonlarını aşındıranlar mı, çeteleşerek birbirini korumaya çalışanlar mı dersiniz…
Şantaj deseniz gırla.
Çalıştığı medya grubunu bile tehdit edenler var.
Ama keskin kehanetimi yazıyorum:
Ok yaydan çıktı, artık bu skandalın üzeri örtülemez.
Ya foseptik patlaması gibi birden olacak…
Ya da zamana yayılacak…
GENÇ GAZETECİLERE MİRASIMIZ: MEDYANIN CENAZESİ
Bu genel mesleki analizde, artık yılları devirmiş bir dinozor olarak, özellikle benim gibilerle yüzleşmek istiyorum.
Yahu sahiden, pırıl pırıl genç gazetecilere, gazeteci adaylarına ne bıraktık?
Bizden kat be kat daha eğitimli, yetenekli, o çocuklara?
Ne bıraktık söyleyeyim:
MEDYANIN CENAZESİNİ.
Artık onlar kaldırsın diye bekliyoruz bir de.
Ne maaşları maaş…
Ne bir kariyer hedefleyebiliyorlar, çünkü en ballı koltuklarda oturanların hali, çapı belli.
Pis işlere bulaşmadan medyada bir yere gelinemeyeceği aşikar.
Herkes gazeteci kisvesi altında PR’cılık, şantajcılık yapıyor…
Peki bu skandallar silsilesi medyada bir şeyleri değiştirir mi?
Vallahi billahi her gece dua ediyorum.
Bazen umutlanıyorum, bazen de bu düzen böyle gelmiş böyle gider diyorum.
Tek bir umudum var, o da gençler.
Umarım bizim gibi dinozorların çağını sona erdirirler.
İSMAİL SAYMAZ KARİYERİNİ NASIL BİTİRİYOR?
Son yazımın talihli ismi Sözcü yazarı İsmail Saymaz’dı.
Şu soruyu sormuştum:
Saymaz Habertürk’e mi Sözcü’ye mi çalışıyor?
Yazım, Veyis Ateş’le o meşhur yayın öncesi kaleme alınmıştı.
Pek çok dostum, ‘ya ne alakası var Keskin, delirdin mi sen’ demişti.
O yayından sonra hepsi teker teker telefon açtı, ‘ne biçim haklı çıktın sen öyle’ dedi.
Evet çıktım.
Önceden de herkesi uyardım.
Çünkü İsmail Saymaz’ın parçası olduğu şey hiç hayrına değil.
Zaten pek beceremiyor da, Sezgin Baran Korkmaz, Habertürk yazarı Sevilay Yılman’dan bahseder bahsetmez panikle müdahale etmesi, çok acemiceydi.
Ama sağ olsun, beni haklı çıkardı.
Teşekkürler.
Saymaz, Hürriyet’in ağa babaları gibi olmak istiyor.
Geleceğin Ertuğrul Özkök’ü, Ahmet Hakan’ı…
Sol ve liberal tandanslı, kimi Hürriyet eskisi bir grup, İsmail’in arkasından konuşuyor,
Bir yandan da Twitter’dan onu övüyor.
Tipik medya çeteleşmesi…
Ama bu destekler de onu kurtarmaya yetmez.
Kimi ‘İsmail o yayında sorabileceği her şeyi sordu’ diye savunuyor.
Ama en kritik soruları pas geçtiğini herkes biliyor.
İçişleri Bakanı Soylu’yla yayın birdi.
Ateş yayını iki…
Sevgili İsmail, çekirge kaç kere sıçrar malum.
Bu vesileyle, günler önce sorduğum soruyu da tekrarlayayım:
Sahi İsmail, nereye çalışıyorsun?
DEMİRÖREN ÇALIŞANLARIN ZAM FARKININ ÜSTÜNE YATIYOR
İki kere yazdım.
Yılmadan bir kez daha yazacağım, emekçi arkadaşlarımız hatrına.
Demirören medya, bu yıl yüzde 10 yasal zam yaptı.
Ama hangi ayda?
Mayıs ayında.
Önceki dört ayın maaşları zamsız yattı.
Yöneticiler çalışanlara ‘merak etmeyin zam farkı topluca yatacak’ dedi.
Dedi ama neredeyse Temmuz oldu, tık yok!
Yahu böyle şey olur mu?
PR parası yemeyen, kendini kara para aklayan işadamının kölesi etmeyen emekçi n'apsın?
Taş mı yesin?
KESKİN KALEM