Gazetecilerden akademisyenlere mektup: Paylarına sadece utanç düşecek!
"Gazetecinin doğruyu söylemesinin olağanüstü zorlaştığı zamanlardan geçerken..."
Ankara’da G-9 Platformu’nda bir araya gelen gazetecilik
örgütlerinden Avrupa Gazeteciler Birliği (AEJ) Türkiye
Temsilciliği, Basın Yayın İletişim ve Posta Emekçileri Sendikası
(Habersen), Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD), Parlamento
Muhabirleri Derneği (PMD), Türkiye Basın Yayın Matbaa Çalışanları
Sendikası (Disk Basın-İş) ve Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS),
son KHK ile ihraç edilen akademisyenlere bir mektup
gönderdiler.
"Gazetecinin barışı savunmasının, soru sormasının, doğruyu
söylemesinin olağanüstü zorlaştığı zamanlardan geçerken, bizler,
sizin özerk, özgür, demokratik ve bilimsel eğitimi savunduğunuz
için de mutlaka geri dönüşü olacak bir sürgüne gönderildiğinizi not
düşmek istiyoruz" denen mektupta, "Tarih sizi onurla anarken,
sürgününüzde dahli olan herkesin payına sadece utanç düşecek"
ifadesine yer verildi.
Doğan Tılıç'ın BirGün'de "Gazetecilerden hocalarına mektup"
başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Son KHK ile üniversitelerden atılan 330 öğretim elemanının militan
AKP’liler ve AKP milletvekilleri ile yöneticileri tarafından bile
bir yere yamanamaması, bir terör örgütü kulpu takılamaması
tepkileri doruğa çıkardı. Bu tepkiler iktidara geri adım attıracak
gibi. Listeyi “kripto FETÖ’cüler” hazırlamış deyip sorumluluktan
kurtulmak da kolay nasılsa.
Son listedeki akademisyenlerden bazılarına takabilecekleri tek kulp
“barış bildirisi” imzalamış olmaları. 330 içindeki 170 imzacı
akademisyenden bazıları, 28 Şubat’ta AKP’nin akademisyen
milletvekillerinin başına çorak örülürken de öne çıkıp onları
savunmuştu.
Biraz vicdan, birazcık bilim insanı sorumluluğu varsa, üniversiteyi
ve ülkenin geleceğini yok eden bu ihraçlara isyan edecektir.
Son ihraçlarla bir üniversite, Ankara Üniversitesi, bazı
fakülteleriyle bitti. Bildiğimden değil ama duvarlarından birinde
“Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş
demektir” yazdığını düşündüğüm, ülkenin bilim tarihinde önemli bir
yeri olan DTCF’nin Tiyatro Bölümü’nde yalnızca 4 hoca kaldı.
Türkiye gazetecilik ve iletişim eğitimi tarihi 1950’de İstanbul
Üniversitesi İktisat Fakültesi Gazetecilik Enstitüsü’nün, 1965’te
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın Yayın Yüksek
Okulu’nun açılmasıyla başlatılır. Gazeteciler Cemiyeti’nin de
katkıları ve Metin Toker ile Hıfzı Topuz’un çalışmalarıyla
Ankara’da kurulan Basın Yayın Yüksek Okulu, yıllar içinde İletişim
Fakültesi’ne dönüşmüş ve binlerce gazetecinin, radyocunun,
televizyoncunun, akademisyenin yetiştiği köklü bir kurum
olmuştur.
Son KHK ile en fazla akademisyenin atıldığı Ankara Üniversitesi’nde
SBF ile birlikte İletişim Fakültesi de ders yapılamaz noktaya
geldi.
Ve bunlara en güçlü şekilde karşı çıkılmazsa, üniversite kalmayacak
ülkede!
Ankara’da G-9 Platformu’nda bir araya gelen gazetecilik
örgütlerinden Avrupa Gazeteciler Birliği (AEJ) Türkiye
Temsilciliği, Basın Yayın İletişim ve Posta Emekçileri Sendikası
(Habersen), Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD), Parlamento
Muhabirleri Derneği (PMD), Türkiye Basın Yayın Matbaa Çalışanları
Sendikası (Disk Basın-İş) ve Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS)
dün kendilerini ve kendileri gibi pek çok gazeteciyi yetiştiren
hocalarına bir mektup yazarak hem çağa tanıklık etme görevlerini
yerine getirmek, hem de hocalarına teşekkür etmek istediler.
Bugün izninizle köşeyi o mektuba bırakıyorum:
“Değerli Hocam,
Bizler; bir kısmı cezaevlerinde, bir kısmı sizler gibi işsizliğe
mahkûm edilmiş, bir kısmı da hâlâ doğruyu söyleyerek çağına
tanıklık etmeye çalışan gazetecileriz.
Bazılarımız sizden öğrendik gazeteciliği; gazeteciliğin barıştan
yana olmak olduğunu, hakkı hukuku, özgürlüğü savunmak olduğunu.
Sizden öğrendik; gazeteciliğin soru sormak olduğunu.
Öğretmenlerimiz oldunuz!
Şimdi, darbeyle mücadele adına ilan edilen bir OHAL altında, darbe
ile mücadele diye birbiri ardına çıkan KHK’lerle sınıflarınızdan,
öğrencilerinizden koparılıyorsunuz.
Çağımıza tanıklık yapmak adına söylüyoruz ki, üzerinize
yapıştırılmaya çalışılan etiketlerin hiçbiri tutmayacaktır ve her
zaman onurlu bilim insanları olarak anılacaksınız.
Bu ilk değil, biliyorsunuz; tarih 1948’de, 1980’de tasfiye edilen
hocalarımızı da yazdı. Bugün, sizlerle beraber ülkenin ilk
gazetecilik okulu da yok ediliyor.
Gazetecinin barışı savunmasının, soru sormasının, doğruyu
söylemesinin olağanüstü zorlaştığı zamanlardan geçerken, bizler,
sizin özerk, özgür, demokratik ve bilimsel eğitimi savunduğunuz
için de mutlaka geri dönüşü olacak bir sürgüne gönderildiğinizi not
düşmek istiyoruz.
Tarih sizi onurla anarken, sürgününüzde dahli olan herkesin payına
sadece utanç düşecek!
Uzun söze gerek yok Hocam; size teşekkür etmek istiyoruz, hem
sınıflarda öğrettikleriniz hem de şimdi barbarca
okulunuzdan/okulumuzdan koparılırken ki duruşunuz için!”