25 Haz 2009 11:52 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:47

"GAZETECİLER ZAR ATAR MI? " AKİF BEKİ "BİTİRME PLANI'NI" KUANTUM FİZİĞİYLE AÇIKLADI!..

Akif Beki, Mustafa Karaalioğlu'nun açıkça ifade ettiği "medyanın 'AKP ve Gülen'i bitirme planı'nı çoktan uygulamakta olduğu" iddiasını kuantum fiziğiyle açıklamaya çalışıyor.

Gazeteciler zar atar mı?


AK Parti´nin içini karıştırma planları ile kimi gazete haberleri birbirini tutuyorsa...
İki ihtimalden söz edebiliriz;
Ya tamamen rastlantısaldır, ya da birbiriyle irtibatlı.
İhtimaller teorisi, bize kesin bir şey söyleyemiyor.
Ben de, iki dahi fizikçinin reylerine müracaat ettim.
Biri, `Tanrı zar atmaz´ diyerek, kestirip attı.
Diğeri, `Tanrı zar atmakla kalmaz, bazen bizim göremeyeceğimiz yerlere de atar´ deyip, ilkine şiddetle karşı çıktı.
Hangisine itibar etmeli?
***
Çıplak göze görünmeyenlerin esrarengiz dünyasından bahsediyoruz.
Bu dünyanın ücra bir köşesinde bir plan suçüstü yakalandıysa;
Öbür köşesinde mutlaka başka bir plan, başarıya ulaşmıştır.
Özdeş iki madeni para gibi düşünün.
Biri yazı geldiyse, öbürü muhakkak turadır.
Çünkü, aralarında görünmez bir telepatik mekanizma kurulu.
Alakasız görünseler, hatta ışık yılı kadar uzakta da olsalar, hareketleri birbirini tamamlar.
Ne kablolu, ne kablosuz iletişime ihtiyaç duyarlar.
Birbirlerinden anında haberleri olur.
6. hisleri çok gelişmiş süper varlıklara benzetebilirsiniz.
`AK Parti grubunda yarılma´ya dair haberler ile bunu amaçlayan manipülasyonların ilişkisi, böyle midir?
Yani gazeteci zar atar mı, atmaz mı?
O haberler tesadüf mü, yoksa telepatik güçlerin mi eseri?
***
Yaşadığımız makro evrende, tesadüfe yer yoktur.
Tek istisnası, kuantumun mikroskobik dünyası.
Bu dünyanın gizlerini ilk keşfedenlerden biri, Einstein´dı.
Fark ettik ki, bize inat, atom ve türevlerinin içinde kaotik bir evren yaşıyor.
Biz, zaman ve mekânla mukayyet mahluklar iken...
Onlar, zamansız ve mekânsız varlıklardı.
Biz, sebep-sonuç zinciriyle bağlıyken...
Onlar, nedensizlik ilkesine tabiydiler.
Biz kesinlik ararken, mutlak hakikatler peşinde koşarken...
Onlar, belirsizlik kuralının rehavetine teslim olmuştu.
Mikroskobik dünya; ne zaman, nerede, ne yapacağı belli olmayan bu yaratıkların büyüleyici serüvenlerinden ibaret.
Hem, her biri kendi başına buyruk...
Hem de, akılalmaz bir sadakatle birbirlerine bağlı ve uyumlular.
Bu çelişkili gerçek, Einstein´ı o kadar rahatsız etmişkti ki, `´Tanrı zar atmaz´´ diye isyan etti.
Stephen Hawking ise, `´Ne diyorsunuz, hem de öyle bir zar atar ki...´´ buyurup, onu tashih etti.
***
Atomaltı parçacıklar, birbirlerine sonsuz bir aşkla bağlıdır.
Buna, `dolanıklık´ hali diyorlar.
Öyle ki `dolanık parçacıklar´, müstakil varoluşlarından vazgeçip, birbirlerinde kaybolurlar.
Dolanıklık esnasında trans haline geçerek, `telepatik varlıklar´a dönüşürler.
Dedim ya, dünyanın iki zıt kutbunda yer alan özdeş madeni paralar tahayyül edin...
Bu kuantum paraları, birbirlerinin hareketlerinden anında haberdar olup, bütünleyici terslerini yapabiliyorlar.
Atomaltı parçacıkların bu romantik dansı, fizikçileri hâlâ büyülüyor.
Leyla ile Mecnun gibi birbirinde fani olmuş aşıklardan bile beter...
İki benliğin tekleştiği, `aşkın´ bir mevcudiyet durumuna geçiyorlar.
Aralarında iletişim hattı kurmaya ihyaçları yok.
Biri yazı geldiğinde, diğeri mutlaka turadır.
Organize olmak için ayrıca plana, programa bakmazlar.
Aralarındaki duygudaşlık, öyle güçlü ve derindir ki, doğaçlama etkileşime girerler.
***
Demem o ki;
Bazı haberler ile bazı planlar arasında şarta şurta bağlanmış, adı konmuş organik ilişki arama çabaları manasız.
Bu işten, herhangi bir suç karinesi de çıkmaz.
İç içe dünyalarda yaşıyoruz; makro kainatla mikroskobik evren misali.
Plan ve haberlerin sahipleri,
aynı dünyanın yasalarına mı
tabiler?
Aralarında özdeşlik var mı, birbirlerinin fotokopisi gibiler mi?...
Ona bakın, gerisini anlarsınız.
Yani, gazetecinin her attığı, bir bakıma zardır.
Başka bir yerden baktığınızda da, gazeteci asla zar atmaz.
Bu oyun, hem tesadüfler üzerine kuruludur...
Hem de bu oyunda, tesadüfe hiç yer yoktur.
Hangi kuralın geçerli olduğunu görmek için, bir de mikroskopla bakmalısınız.

Akif Beki/Radikal