GAZETECİLER İKTİDAR SÖZCÜSÜ CEMAAT GÖZCÜSÜ MÜ? UMUR TALU FENA SAYDIRDI!
Habertürk yazarı Umur Talu, muhafazakar basında MİT krizi yorumlarını topa tutarken sorularıyla günün en radikal yazısına imza attı...
Umur Talu "Nasıl oluyor da böyle oluyor?" başlıklı yazısında şöyle dedi:
Birdenbire bazı iletişim daire başkanlıklarından yapılan "Cemaat ile iktidar arasında çatışma yok.
Uyduruyorlar" açıklamasına inanırım.
Çünkü memlekette, dostluk, kankalık, arkadaşlık gibi; her mutabakatın, bir nevi koalisyonların da nasıl uyumlu, sadakat ve vefa ile anlayış ve de hoşgörü dolu olduğunu bilebilecek yaştayım! ?
O yüzden...
Şu gazetede filancanın, berikinde falancanın; bu mevzularda cahil sayılan fanilere dahi, bu kadar sarih vakada böyle izahatta bulunma zahmetine girmesi gereksizdi.
Biz bile anlardık...
MİT operasyonu başlarken, KCK operasyonu polislerinin hemen sürülmesinden.
Biz bile anlardık...
MİT operasyonunda ısrar edilirken, Savcı'nın hemen kazınmasından.
Biz bile anlardık...
Özel dokunulmazlık kanunu hazırlanırken, bir yandan da KCK-MİT operasyonundaki çok sayıda polisin hemen alınmasından.
Biz bile anlardık...
"Katiyen çatışma yok" diye yazdığı yazısı manşete konan yazarın; iki gün önce "Çatışma var.
Başbakan hiç böyle öfkeli olmamıştı" diye bildiren (iyi haber veren) Ankara Temsilcisi'ni yalanlamasından.
Biz bile anlardık...
"Çatışmasız" dünyanın "çatışan, çelişen" manşetlerini, haberlerini okuyarak...
Hiçbir atışma, çatışma olmadığını! ?
Zati bir mutabakat da oluştu sanki.
İktidar kadrosunda olan diyor ki: "İsrail işidir bu!" Cemaatten olan diyor ki: "Belki de MOSSAD verdi bunları savcılara".
Olabilir tabii.
Çatışma yoksa, biçare MOSSAD da oradan oraya koşturup helak olmuştur, nifak ve fitne için! ?
Kafamız kifayetsiz ya, esas anlayamadığım şu: Tamam, istihbarat örgütleri, polis, savcılar, iktidar, cemaat, cemiyet, ordu... Herkes uzlaşabilir, çatışabilir, birbirine girebilir, bir ötekini kandırabilir; olabilir, olmayabilir.
Ama "gazeteciler"e ne oluyor?
Gazeteciler istihbaratçı mı?
Gazeteciler polis mi?
Gazeteciler savcı mı?
Gazeteciler iktidar sözcüsü mü?
Gazeteciler cemaat gözcüsü mü?
Gazeteciler asker mi, kazasker mi, kaymakam mı, sadrazam mı?
"Gazeteciler", nasıl oluyor da böyle oluyor?
Nasıl oluyor da, her saniye (eskiler gibi) birer andıç printer'ine, propaganda yazıcısına, halkla ilişkiler şirketine, birer fotokopi makinesine dönüşüveriyor?
Nasıl oluyor da, aidiyet, biat, itaat; gazeteciliğin hakikat, vicdan, heyecan, itiraz ve cesaret dünyasının yerine bu kadar kolay geçebiliyor?
Bu arkadaşlar (tabii bir kısmı); "yamanmış" eski, yamalı "gazetecilik modeli"ne çatmışken; onların neo-klonu çıkıverdi.
O devir geçtiyse, bu devir de geçecek...
Ama korkarım, yeni nesiller de, havasından mı suyundan mı ne; iktidar ve güç(lü), buyruk-kuyruk olma konforunu bir şeye değişmeyecek!
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ