Gazeteciler Cemiyeti’nde başkanlık yarışı bitti, kavga bitmedi
Gazeteciler Cemiyeti Yönetimi, iki hafta önce yapılan seçimde Başkan Nazmi Bilgin’e karşı yarışan ve seçimi kaybeden Nursun Erel ve “Beyaz Sayfa” hareketinin, usulsüzlük iddialarını sürdürmesine sert tepki gösterdi.
“Yalanlara karşı gerçekler” başlığıyla yapılan açıklamada, “yalan söylemekle” suçlanan Nursun Erel’in, Nazmi Bilgin’i 30 küsür yıldır başkanlık yapmakla eleştirdiği buna karşılık 26. Yılında kurduğu yönetim kurulunda yer aldığı anımsatıldı.
Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu’nun açıklaması şöyle:
“Gazeteciler Cemiyeti, kamu yararına dernek statüsünde olması nedeniyle Dernekler Kanunu ve ilgili yönetmelik ve diğer mevzuatın tüm gereklerini harfiyen yerine getirmekte, Avrupa Komisyonu, İçişleri Bakanlığı, dış bağımsız denetmen gibi kurum ve uzmanların denetimlerinden her zaman başarıyla geçmiş ve geçmektedir. Cemiyetimiz, şeffaflık ve hesap verilebilirlik ilkeleri uyarınca Denetim Kurulu’nun kolektif yetkisini her zaman kullandığı ve hesaplarını en ince ayrıntısına kadar incelediği bir dernektir. Tüm karar süreçlerimiz ve uygulamalarımız yasa ve yönetmelikler çerçevesinde, uzman hukukçuların ve Cemiyet avukatlarımızın destekleriyle sürdürülmektedir.
“Saldırılara karşı koyduk”
Gazeteciler Cemiyeti, son üç yıllık görev süresi içinde, basın ve ifade özgürlüğü mücadelesinde en etkin, mesleki araştırma ve hukuki süreçlerde aktif ve öncü, gazetecilere sağlanan desteklerde ve genç gazeteci eğitimlerinde lider basın meslek örgütü olmuştur. Meslektaşlarımızın hak ve hukukları için diğer meslek örgütleriyle dayanışmada en güçlü dönemimizi yaşadığımız son üç yılda Cemiyetimiz türlü kesimlerin saldırılarına maruz kalmış, dayanışmamızla bunları aşmayı bilmiştir.
“Yalan ve iftira”
Gazeteciler Cemiyeti Genel Kurulunun üzerinden 12 gün geçmiş olmasına rağmen seçimi kaybeden Nursun Erel’in gerçeği yansıtmayan, yalan ve iftiralarla dolu yazısı üzerine Yönetim Kurulu ilk ve son kez aşağıdaki açıklamayı yapmayı oy birliği ile uygun görmüştür.
Okura ihanet
1-Cemiyetimizin olağan kongresi 6 Ekim 2024’te yapılmış ve yeni yönetim görevine başlamıştır. Seçimden yenilgiyle ayrılan aday Nursun Erel’in önce sosyal medyada, ardından köşe yazarı olduğu internet sitesinde yayınladığı iddialar tamamen yalandır ve bu maalesef başta genel kamuoyuna, okura ihanettir. Hırsları nedeniyle yalan ve manipülasyona dayalı görüşlerini okura gazetecilik ürünü gibi sunması da mesleğimize ihanettir, gazetecilik etiğine aykırılığı ortadadır.
Mülkler vakfa devredilmiyor
2- Nursun Erel’in iddia ettiği gibi Cemiyet vakfına Cemiyet mülklerinin tamamının devredilmesi kesinlikle söz konusu değildir. Vakfa gelir getirebilecek iki menkul ve bir otel inşa edilmesi için ön sözleşmesi yapılan parsel ile bunlara komşu iki parselin vakfa devredilmesi gündemdedir. Bu, Kaş ve Kalkan’daki arazilerimizin 8’de birine bile tekabül etmemektedir. Sayılan dışındaki tüm malvarlıkları Cemiyet üzerinde kalmaktadır. Kaldı ki vakıf, Cemiyetin tüzel kişiliğine ait bir vakıf olacağı için tüm varlıklarımız sonsuza dek Cemiyetimiz uhdesinde olacaktır.
“Yönetim kurulu da yer alacak”
3-Kurulması planlanan vakfın Mütevelli Heyet üye sayısı 16 değildir, Cemiyetin yönetim ve denetim kurullarıyla birlikte Genel Kurul’da seçilecek toplam 30 üye her zaman Mütevelli Heyet üyesi olacak, yani Genel Kurul’u temsil edecek ve seçilen üyeler her zaman Kurucular Kurulu üyelerinin (14 kişi) sayıca iki katını aşacaktır.
4- Vakfın Kurucular Kurulu 14 kişiden oluşmaktadır. Cemiyetimiz üyesi olmayan tek kurucular kurulu üyesi Cemiyetimizin avukatıdır. Kurulun tamamı genel kurulumuzda seçilmiş üyelerimizden oluşmuştur. Ayrıca Cemiyet İcra Kurulu üyelerinin, yasal işlemler nedeniyle Kurucular Kurulu üyesi olması kanuni bir zorunluluktur.
“Geleceğe ipotek koymak”
5- Cemiyetin vakıf kurmasına karşı çıkmak, üyelerin geleceklerine ipotek koymaktır, bu konudaki ısrarla hangi amaca hizmet edildiği anlaşılamamaktadır. Dernekler Kanunu gereği destek veremediğimiz yaşlı, muhtaç üyelerimize, üyelerimizin başarılı çocuklarına, tedavilerine maddi imkân bulamayan üyelerimize destek vermek, maddi imkanlara sahip bir Cemiyet olarak kaçınılmaz sorumluluğumuzdur. Kaldı ki iki ayrı genel kurul tarafından alınmış vakıf kurulması kararına karşı çıkmak, bu veya bundan sonra seçilecek yönetim kurullarının yetkisinde değildir, genel kurul kararlarına uymak yasal zorunluluktur. Son Genel Kurulumuzda da vakıf kurulması kararına karşı hiçbir önerge getirilmemiştir. Tüm bu durum, bazı kişilerin vakıf kurulmasına karşı çıkma konusundaki niyetlerini anlaşılmaz kılmaktadır.
“26. yılda yönetim girdi”
6- Nursun Erel 4 dönem Cemiyet yönetim kurulunda bulunmuş, Ceyhan Baytur’un liste başı olduğu bir genel kurulda yönetime aday olmuş ve ancak toplam 76 oy alabilmişlerdir. Son olarak Başkan Nazmi Bilgin tarafından Nursun Erel’e görev teklif edildiğinde “Ben size karşı listede yer aldım başkanım” demiş, Bilgin’in “O kongre bitti, istersen beraber çalışabiliriz” yanıtına karşılık bundan onur duyacağını dile getirmiştir. Uzun başkanlık dönemi nedeniyle eleştirdiği Başkan Bilgin, o tarihte başkanlıkta 26’ncı yılındaydı.
“FETÖ kumpasının üzerinden beş kongre geçti”
7- Cemiyetimize yönelik bir FETÖ kumpasıyla “üye sayısını fazla göstermek” gerekçesi ve eşinin ödenmiş 20 avroluk faturasına rağmen Başkan Bilgin’e verilen cezanın üzerinden ise en az beş kongre geçmiştir. Cezayı veren hakim FETÖ suçlamasıyla meslekten uzaklaştırılmış ve mahkum edilmiştir. Dönemin savcısı Kürşat’ın kim olduğu ise tüm meslektaşlarımızca malumdur. Bu olayla bağlantılı olarak dile getirilen genel kurul ise 11 günde yapılmamıştır, zaten kanunen bu imkansızdır. 3 Ağustos’ta kararı alınmış, 11 Ekim’de gerçekleştirilmiştir. Dolayısıyla Nursun Erel’in bu iddiası da yalandır.
“Hiçbir karara karşı çıkmadı”
8- Nursun Erel’in iki dönem sürdürdüğü yönetim kurulu üyeliği süresince “her türlü usulsüzlüğe karşı çıktığı” iddiasının hiçbir temeli yoktur. Kaldı ki adaylığını açıklayacağı belli olduğu tarihe kadar geçen 5 yıl 10 ay içerisinde, katılamadığı toplantılar haricinde, hiçbir karara karşı çıkmadığı, karşı oy yazdırmadığı, oy birliğiyle alınan tüm kararlara katıldığı karar defterleriyle sabittir. Bu, ucuz kahramanlık hevesinden başka bir şey değildir.
9- Cemiyetimize kazandırılan acil durum aracının alımı sırasında 700-800 bin TL zarar edildiği iddiası tamamen yalan ve iftiradır. Neredeyse aracın değeri kadar zarar edilmesi mümkün olabilir mi? Aracın alımı sonrasında, geçmişte taşıt kayıt sistemine yanlış kaydedildiği, buna karşın araca uygun ruhsat verildiği tespit edilmiştir. İlgili noter, Noterler Birliği’ne şikayet edilmiştir. Ayrıca araçta yapmayı planladığımız tadilatın, yasa ve yönetmeliklere uygun yapılması için TSE’den uzmanların da desteği alınmıştır. Bizden önceki sürece ait tüm eksik kayıtlar tamamlanmış, noksanlar düzeltilmiştir. O dönem Cemiyet personeli olan ve Nursun Erel’in listesinde seçime giren Ozan Acar, bu işlemin yapılmasında gösterdiği çaba nedeniyle Yönetim Kurulu kararıyla 20 bin TL ikramiye ile ödüllendirilmiştir.
10- Cemiyetimize, usulsüz ihale gerekçesiyle 20 bin avro tutarında haciz geldiği iddiası tamamen yalan ve iftiradır. Kovid pandemisi öncesinde başlattığımız bir projede, yurt dışı konaklamaları için otellere ön ödeme yapılmış, ancak pandemi nedeniyle sınırlar kapandığı için seyahatler yapılamamış, ödemeler yanmıştır. Bu süreçte ortaya çıkan prosedürel sorun nedeniyle, Merkezi Finans ve İhale Birimi ile başlatılan süreç hali hazırda yürütülmektedir, icra, haciz ya da ceza söz konusu değildir. Cemiyetimiz, Avrupa Birliği ve Dışişleri Bakanlığı ilgili birimleri tarafından süreç takip edilmektedir.
“İmzayı kendisi attırdı”
11- Gelelim sahte imza meselesine… Nursun Erel’in yürüttüğü bir proje sürerken, Erel sürekli yurt dışında ya da Ankara dışında olduğundan 3 adet bilgisayar alımı için imzasına ihtiyaç olduğu ve imzanın Ozan Acar tarafından Erel’in yerine atıldığı, Erel’in bu konuda kendisiyle görüştüğü hatta imzasını beğenmediği şeklinde şakalaştığı, kayıtlarda görülmüştür. Bu konuyu daha sonra inkar etmesi nedeniyle o dönem personelimiz olanlar tarafından tutanak tutulmuş ve imzanın Nursun Erel’in izniyle atıldığı tespit edilmiştir. Kendisi, izniyle imza atıldığını reddediyorsa başvurması gereken merci Cumhuriyet Savcılığıdır. Bu durumda savcılık, imzanın yalnızca kendisine ait olmadığını değil, kime ait olduğunu da tespit edecek ve ilgili kişiler için gereğini yapacaktır.
“Şerh koymak istediği düpedüz yalan”
12- Usulsüzlük iddiaları nedeniyle Yönetim Kurulu toplantılarında alınan kararlara şerh koymak istediğini söylemesi ise düpedüz yalandır ve yönetimdeki 13 kişi buna şahittir. Karar defterine şerh konması engellenemez. Böyle olsa bile muhalefet şerhi noter kanalıyla gönderilip deftere işletilebilir. İstifasını noter kanalıyla göndermeyi bilen Nursun Erel, neden sözde itiraz ettiği kararlara itirazını bu yolla göndermemiştir? Dolayısıyla bu da bir yalandır.
“Gerçeği bilmesine rağmen…”
13- Nursun Erel’in “bir avukata 5 bin avro ödendiği” iddiası tamamen yalandır. Hiçbir avukata böyle bir ödeme yapılmamıştır. Söz konusu ödeme, Anayasa Mahkemesi’ne kadar taşımayı başardığımız bir basın özgürlüğü davasına, ülkenin önde gelen bir anayasa profesöründen hukuki mütalaa alınabilmesi için yapılması zorunlu en düşük miktardaki ödemedir. Şimdi biz soralım, bu gerçeği bilmesine rağmen, hem okurlarına hem kamuoyuna düpedüz yalan söylemek gazeteciliğe sığar mı?
“Kocam silah kaçakçısı değildir…”
14- Üye listesi konusu… Gazeteciler Cemiyetine gelerek üye listelerini talep etmeden önce “benim kocam silah kaçakçısı değildir, benim kocam silah kaçakçısı değildir” diye bağırmış, bunu nereden çıkardığı, cemiyette böyle bir şey konuşulmadığı söylendiğinde ise cevap verememiştir. Kendisine kesinlikle “hain” şeklinde bir hitapta bulunulmamıştır, bu yafta kendisi tarafından benimsenmiş olmalıdır. Zira o gün Cemiyette bulunan herkes yukarıda yazılanlara şahittir. Başkan Bilgin kendisine, uyguladığı yöntemin zarar verici olduğu, konuların sosyal medya üzerinden karalama ve suçlamalarla gündeme getirilmesinin Cemiyet’e zarar verdiğini belirtmiş, başkanlığına talip olduğu bir kuruma zarar vermemesi gerektiği, Cemiyeti sevmesi, aşık olması gerektiği söylenince de “ben bu betonun nesine aşık olayım” yanıtını vermiştir. Bu da orada bulunan tüm üyeler tarafından çok yadırganmıştır.
“Kendisi de proje yönetti”
15- Avrupa Birliği kaynaklarının keyfi kullanıldığı iddiası tamamen uydurmadır. Bu destekler tamamen Cemiyetimizin kararlaştırıp başvurduğu proje çalışmalarına finansal destek alınmasıdır. Her projeyle ilgili olarak uygulama yönetmeliği yazılır ve tamamen tarafsız, şeffaf, hesap verebilir şekilde finans sağlayanlar ve kamu tarafından denetlenecek şekilde yürütülür. Nitekim, Nursun Erel’e de bu finansal desteklerden biri olan araştırmacı gazetecilik projesi yönetme görevi verilmiştir. Bu projede Nursun Erel’e Ankara’da toplantı yapılacak tesisimiz olmasına karşın çalışma kampını ısrarla İzmir Seferihisar’da yapmak istemiş ve kendisine bu izin verilmiştir. Projelerden kendisine toplam 202 bin 500 TL ödeme yapılmıştır. Kendisi, bu miktarın içinden sadece iki kez 5’er bin TL iletişim öğrencileri için burs olarak verilmek üzere Cemiyetimiz burs fonuna aktarmış, 9 bin 200 lirasını da projelerden ayrıldıktan sonra yapılan ödeme olduğu için iade etmiştir. Nursun Erel, Cemiyet başkanlığına aday olduktan sonra, geçmişte aldığı bu paraların tamamını Cemiyete iade ettiğini çeşitli ortamlarda dile getirmişse de Cemiyet muhasebe kayıtlarında böyle bir iadeye hiçbir şekilde rastlanmamıştır.
“Çalışmaları kifayetsiz bulundu”
16- Nursun Erel’in Yönetim Kurulu ile asıl çatışması, araştırmacı gazetecilik projesindeki çalışmalarının kifayetsiz görülmesiyle başlamıştır. Daha sonra kendisi büyük bir proje olan 9.Köy projesinin yöneticiliğini istemiş ancak yukarıdaki nedenlerle uygun görülmemiştir. Tüm problem bundan kaynaklanmaktadır.
“Yalnızca 82 üye”
17- İki ay boyunca Beyaz Sayfa adı altında açılan ve beyazlıkla hiç ilgisi olmayan bir Facebook grubunda, 700 civarındaki grup üyesinden yalnızca 82’si üyemizdir. Bu sayfada Cemiyetimize, Cemiyet yöneticilerine, gazeteciliğe, gazetecilere, hakaret edilmiş, küçük düşürülmeye çalışılmış ve hiçbir müdahale yapılmamıştır. İddialar o kadar ileri gitmiştir ki 31 yıl önce ölen ve Cemiyet’e saygınlık ve ekonomik özgürlük sağlayan Beyhan Cenkçi’nin 1980 darbesinden sonra Nazmi Bilgin’le beraber yurt dışına kaçmak için mülk aldığı iddia edilmiş ve bu yalanlar tüm açıklamalara rağmen sürdürülmüştür. Yalnızca bu bile söz konusu sayfanın ne kadar art niyetli ve kongre gündeminden ne kadar uzak olduğunu göstermektedir. Avusturya’da geçmişte satın alınan ve sonra satılan iki mülk, villa değil apartman dairesidir. Bunu defalarca kez açıklamamıza karşın, göl kenarı sahte villa fotoğraflarıyla yalanlarını sürdürmüşlerdir. Hatta gidip gezdiğini söyleyenler bile çıkmıştır. Villada oturmaya alışanların apart daire kavramını unuttukları görülmüştür. Ayrıca en büyük başarıları yapay zekaya bile yalan söyletmeyi becerebilmeleridir. Soru sormasını bilmedikleri için, yönlendirici soruyla yapay zekaya bile yalan söyletmişlerdir. Yapay zeka ile okudukları belgede, bilenler bilir geçmişte hep böyleydi, matbu tarih kısmı bulunmaktadır. Yıl geçtikten sonra o tarihin kalan kısmı elle doldurulurdu. Sonuç olarak iki mülkün alınıp satıldığı tarih tüm kayıtlarımızda mevcuttur, bu konu tartışmadan uzaktır.
“Hafızadan silinmiş”
18- Nursun Erel 6 Ekim 2024’te yapılan Genel Kurulumuzda başkanlığa aday olmuş, ancak 108 oy farkla seçimi kaybetmiştir. Biz kaybedenlerin oy sayısına şimdiye kadar asla bakmadık. Daha önce de başka kişiler tarafından Nursun Hanım gibi çok adaylar çıkarıldı, onlar da aynı sonuçla karşılaştı. Ama hiçbirisi bu kirli yolu denemedi. Görülüyor ki bu kez demokrasinin ve kaybetmenin de bir erdem olduğu hafızalarından silinmiş. Kendilerine oy vermeyenleri istibdatçılıkla suçlayanların ve ona destek olanların demokrasiden nasiplerini hiç almadığı anlaşılıyor. Erdemli kişiler için kaybetmek de bir erdemdir. Biz bize oy vermeyen üyelerimizi sizin iftiralarınıza inananlar olarak değil, bize oy veren diğer üyelerimiz gibi Cemiyetin asli üyeleri olarak görmeye ve kucaklamaya devam edeceğiz. Karşı listeye oy vermiş tüm üyelerimizin eleştirilerini dinleyecek ve gereğini yapacağız. Nursun Erel’e tavsiyemiz, kazanmanın yolunun iftiralar ve yalanlardan değil yapacağı hizmetleri anlatmak olduğunu bu genel kuruldan alınan ders olarak hafızasına yazmasıdır. Tabi bu hizmetler, “Tuvaletteki sifonların çalışır hale getirilmesi, iç merdivenlerin farelerden temizlenmesi” (hiç fare görülmemiştir) gibi ciddi öneriler olmamalıdır. 70 yaş olgunluğundaki bir babaannenin dünyaya ve üyelere bakışı bu olmamalı, yalandan, riyadan, iftiradan uzak, daha sevgi dolu, daha kucaklayıcı olmalı. Size iyi tatiller diliyoruz. Bu tatil sürecinde umarız ki yolunuz hiç gitmediğiniz halde ahkam kestiğiniz Kaş’a ve 10 yıl birlikte çalıştığınız halde, cenaze namazına ve Cemiyet’teki cenaze törenine bile katılmadığınız sevgili Savaş Kıratlı büyüğümüzün mezarına da düşer.
“Amacı Ilıcak’la poz vermekti”
19- Nazlı Ilıcak konusuna gelince… Röportajı okuduğunuzda, bir demecin Eczacıbaşı mı Yılmaz Özdil tarafından mı yazıldığı tartışmasından öteye gitmediğini görürsünüz. Satır başında küçük bir Nazlı Ilıcak bölümü var. Amaç balkon fotoğrafı vermek. Nursun Erel, eşinin de olduğu bir karede Nazlı Ilıcak’la çektirdiği fotoğraftan sonra meslektaşlarından ve eşinin emekli silah arkadaşlarından ne kadar çok eleştiri aldığını, hatta bir kısmının hakarete vardığını, yönetim kurulu toplantısında üzülerek anlattığını unutmuş mudur? Nazlı Ilıcak, Ergenekon ve Balyoz davalarında FETÖ taşları döşeyen bir kişi olarak biliniyor. Hapishanede ölenlerin, yıllarca haksız yere demir parmaklıklar arkasında kalanların, onur intiharlarıyla aramızdan ayrılanların… ahını taşıyor. Kongre salonunda bile, Nazlı Ilıcak’tan tazminatlarını alamayan onlarca meslektaşımız vardı. Başkan Bilgin, yalnızca kimleri desteklediğinizi, kimlerin yanında olduğunuzu, kimlere inandığınızı belgelemek için o fotoğrafı gösterdiğini söyledi.
“Yenilgileriyle baş başa bıraktık”
20- Gazeteciler Cemiyeti yönetimi, 40 yıl önceki hesaplarla, kişisel hırs, rant ve parayla ilgili değildir. Bu yönde talepleri olanları Genel Kurul’da yenilgileriyle baş başa bıraktık. Artık tüm üyelerle kucaklaşma, onların sorunlarına daha fazla eğilme, tüm yapıcı eleştiri ve önerilerin gereğini yerine getirme zamanıdır. Demokrasi ve basın özgürlüğü mücadelesinde tüm üyelerimizle kol kola ve Cumhuriyetin bekçiliğinde omuz omuza görev yapma zamanıdır. Ve Cemiyetimiz, üç yıl sonra yapılacak genel kurulunda, bu göreve onurla ve aşkla talip olacak ve üyelerimizin güveniyle seçilecek yeni yönetime emanet edilecektir. O günden sonra da hepimizin görevi bu yuvaya sahip çıkmak, aşkla sevmeye devam etmek, elini taşın altına koyan meslektaşlarımıza bu onurlu görevlerinde destek olmaktır.
Her zaman artan güvenimizle…"