22 Tem 2014 17:56 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 16:29

Gazeteciler Cemiyeti: Sansür Türk basınının temel derdi!

Sansürün kaldırılışının 106’ncı yıl dönümünde Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin bir mesaj yayınladı.

Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin, "Basın bayramı olarak kutlanması gereken bugünün sansürle uğraşılması gereken bir güne dönüşmesi, Türkiye'nin içinden geçmekte olduğu zor dönemin net ifadesidir" dedi. Sansürün kaldırılışının 106'ncı yıl dönümü nedeniyle yazılı bir açıklama yapan Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin, 24 Temmuz 1908'de Meşrutiyetin ilanıyla Türk basınından sansürün kaldırılmasının 106'ncı yıl dönümünde hala sansür ve daha da kötüsü oto sansür ile uğraşmanın üzüntü kaynağı olduğunu kaydetti. 106 yıl sonra da sansürün Türk basınında hala temel sorun olmasının kaygı verici olduğunu belirten Bilgin, "Basın bayramı olarak kutlanması gereken bu günün sansürle uğraşılması gereken bir güne dönüşmesi, Türkiye'nin içinden geçmekte olduğu zor dönemin net ifadesidir. Siyasetteki gergin ortam, gazete sahipleri üzerindeki çeşitli yollardan uygulanan baskılar, özellikle yerel basın için yaşam kaynağı olan ilan gelirlerinden yoksun bırakılarak cezalandırılmaları, bırakın basın bayramını kutlamayı, yaklaşan mübarek Ramazan bayramını bile buruklaştırmaktadır" dedi.

-"ÖZGÜRLÜĞÜNÜN ÖNÜNDEKİ EN BÜYÜK ENGEL TEKELLEŞME VE SİYASİ İKTİDARIN BASKISI"-

Son altı ayda işine son verilen gazeteci sayısının 980'lerle ifade edilmesinin durumun aldığı vahim boyutu gösterdiğini kaydeden Bilgin, "Maalesef ülkemizdeki basın ve ifade özgürlüğünün önündeki en büyük engellerden biri tekelleşme, diğeri ise siyasi iktidarın gazetecilere ve medya gruplarına baskı ve müdahaleleridir. İş güvenliğinden yoksun, sendikasızlaştırılmış ve adeta ya işverene ya da siyasete boyun eğme zorunda bırakılmış meslektaşlarımızın durumu içler acısıdır. İktidarın hoşuna gitmeyen yazı ve haberleri yüzünden gazeteci ve yazarların işlerine son verdirilmesi; medya gruplarının dünyada benzeri görülmemiş büyüklükte vergi cezalarıyla sindirilmesi de sansür uygulamalarının bir başka türüdür. Yıldırılmış gazetecilerin "oto-sansür'e yönelmesine yol açan bu uygulamalara, 1908 öncesinde ve darbe dönemlerinde bile rastlanmamıştır" ifadelerini kullandı. Mesleğin "yandaş" veya "karşıt" diye yaftalanmasının kabul edilemez olduğunun altını çizen Bilgin şu ifadeleri kullandı: "Karşıt veya yandaş değil diye yaftalanan gazetecilerin akreditasyon adı altında siyasilerin, resmi kurum, kuruluş etkinliklerinin ve hatta yakın günlerde bir Karadeniz ilimizde üzüntüyle yaşanılan spor etkinliklerine katılmalarının engellenmesi şüphesiz anlayışla karşılanamaz. Geçen yıla oranla Anayasa Mahkemesi kişisel başvuru kararları sayesinde hapisteki gazeteci, yazar, düşünce adamı sayısı azalmış ise de ülkemizde görüşü ne olursa olsun halen parmaklıklar arasında gazeteci bulunması üzüntü vericidir. Umudumuz; önümüzdeki dönemde sansür veya oto sansür gibi kaygılardan uzak, iş güvenliğinin sağlandığı ve tekrar sendikal hareketin yeşerdiği bir Türk basın dünyasına kavuşabilmek, sansürün kaldırılışını gönül rahatlığıyla ve gerçekten bayram havasında kutlayabilmektir."