Gazeteciler Cemiyeti raporu: 733 gazeteciye işsizlik, 716'sına adli işlem
Gazeteciler Cemiyeti’nin 'Özgürlük için Basın / Medya Özgürlüğünü Güçlendirme' projesi ifade ve basın hürriyetleri ihlalleri raporuyla başladı.
Gazeteciler Cemiyeti’nin “Özgürlük için Basın / Medya Özgürlüğünü
Güçlendirme” projesi 2016’nın ilk dört ayını kapsayan ifade ve
basın hürriyetleri ihlalleri raporunun açıklanmasıyla başladı.
Açış Konuşmasını yapan Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin,
basın özgürlüğü ile özgür toplum arasında doğrudan ilişki olduğunu
belirterek “Basın özgür oldukça, toplum da özgür kalacaktır,”
dedi.
Bilgin, İngiltere Büyükelçiliği İkili İşbirliği Programının
finansal desteğiyle yürütülecek çalışmanın 2014 yılında başlayan
Özgürlük için Basın (ÖiB) isimli ve Avrupa Birliği Sivil Düşün
programı desteğiyle iki yıl yürütülen projenin devamı olduğunu
kaydetti.
Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Bilgin proje kapsamında medya
çalışanları ve sivil toplum temsilcilerinden oluşan bağımsız bir
platform aracılığıyla özgür basın için politika yapıcılara
ulaşmayı; ifade ve basın özgürlüğü konusunda yasal durumu,
basın ve ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması
çabalarına katkıda bulunmayı, devam eden ihlalleri göstererek bu
konuda farkındalık yaratmayı amaçladığını söyledi. Bilgin
"Farkındalık hepimizin son zamanda çokça ihtiyaç duyduğu bir
şeydir” dedi.
Bilgin konuşmasına şöyle devam etti, “Proje boyunca medya
çalışanlarını ve sivil toplum temsilcilerinin kapasitesini
geliştirmek amacıyla atölyeler ve konferanslar düzenleyerek
gazetecilik pratikleri yapılacaktır. Her ay ifade ve basın
özgürlüğü ihlalleri raporu yayınlanacak ve bu raporlar Türkiye’nin
yedi bölgesindeki sivil toplum temsilcileri ve medya çalışanları
ile toplantılar düzenlenerek gazeteciliğin bölgesel sorunları ve bu
sorunların üstesinden nasıl gelineceği tartışılacaktır.”
Raporlar ve tartışmalar sonucunda hazırlanan çözüm önerilerinin
Meclis ziyaretleri gerçekleştirilerek milletvekillerine
iletileceğini anlatan Bilgin, 2016 İfade ve Basın Özgürlüğü Raporu
ve proje boyunca yapılan çalışmaların paydaşların katılımı ile
Ulusal Konferansta tartışılacağını kaydetti.
Gazeteciler Cemiyeti başkanı şöyle devam etti: “Proje boyunca
Ankara’da Medya Etiği ve Medya Özgürlüğü, Yasal Konular, Barış
Gazeteciliği ve Nefret Söylemi konularında sivil toplum
temsilcilerinin katılımına açık olarak üç ayrı atölye
gerçekleştirilecektir. Türkiye 2016 başından itibaren basın ve
ifade özgürlüğü konusunda hiç olmadığı kadar kötü bir konuma
gelmiştir. 2016'nın ilk günlerinden itibaren 599 sitenin ve haberin
erişime engellemesi dahil olmak üzere toplamda 645 tane sansür
cezası verilmiştir. 54 gazeteci gözaltına alınmıştır. 894 gazeteci
işten çıkarılırken, 7 gazeteci yaşanan sansür olaylarından sonra
istifa etmiştir. Gazetecilerle ilgili son dört ayda 74 adli işlem
yapılırken bunların 10'u hapis cezası ve 12'si devlet büyüklerine
hakaretten dolayı olmuştur. Vatandaş, polis ve diğer unsurlar
tarafından çoğunluğu fiziksel şiddet olmak üzere 23 gazeteci
şiddete uğramıştır. Bu duruma dur denilmezse tabiri caizse bir
tepeden aşağı yuvarlanan kaya gibi bu tehlikeli arazide kesin bir
şeye çarpacaktır.”
Bilgin, “Özgürlük için basın, basın için özgürlük şarttır. Basın ve
ifade özgürlüğü ise demokratik yaşamın olmazsa olmazıdır” dedi.
Gazeteciler Cemiyeti başkanı “Çağdaş demokratik toplumlarda halkın
gerek yönetime katılımı, gerekse anayasayla korunan haber alma
hakkının işlerliği, basın ve ifade özgürlüğüyle mümkündür”
vurgusunu yaparak, “Gazeteciler Cemiyeti’nin faaliyet alanlarının
bir parçasını oluşturan bu hedefe ulaşılmasıyla, ülkemizdeki
demokratik yaşama katkıda bulunmaktan her zaman gurur ve mutluluk
duyacağız” dedi.
İngiltere Büyükelçiliği Basın ve Projelerden Sorumlu Müsteşar Najma
Bouakaze Khan açılış konuşmasında “Bu önemli projede Gazeteciler
Cemiyeti ve siz değerli sivil toplum kuruluşu temsilcileri ile
birlikte çalışmaktan Britanya Hükümeti olarak büyük mutluluk
duymaktayız.” dedi. Khan, Gazeteciler Cemiyeti’nin söz konusu
alanda gereken reformların yapılması konusundaki kararlılığını
takdirle karşıladığını, bu süreçte sivil toplum ile birlikte
çalışmanın İngiltere Büyükelçiliği’nin Türkiye’deki faaliyetlerinin
önemli bir parçası haline geldiğini belirtti.
Proje editörü Seva Ülman Erten ise Gazeteciler Cemiyeti’nin son iki
yılda yaptığı çalışmalar hakkında bilgi vererek “Basının ve tüm
medya çalışanlarının özellikle bugünkü hali ortadayken iki yıldan
beri bu durumu veriler ve aylık raporlarımız aracılığıyla ortaya
koyuyor ve hep tekrarladığımız gibi tarihe not bırakmak gibi bir
görev ifa ediyoruz.” dedi.
Toplantı kısa bir aranın ardından ÖiB/Medya Özgürlüğünü Güçlendirme
Projesi Koordinatörü Yusuf Kanlı, Sivil Düşün Avrupa Birliği (AB)
Programı’nın mali desteği ile 2014 yılında başlayan projeye Nisan
ayı itibarıyla İngiltere Büyükelçiliği İkili İşbirliği Programı
çerçevesinde finansal destek sağlandığını söyledi. Kanlı, gelişmiş,
gelişmekte olan ve çağdaş demokratik toplumlarda, kamuoyunun haber
alma hakkı basın ve ifade özgürlüğü, yaşama hakkı gibi temel
haklardan sayıldığını vurgulayarak “Günümüzde sosyal medyayı da
kapsayacak bir bicimde genişleyen bu hak, hem yerel hem de
uluslararası düzenlemeler, sözleşmeler ile yasal güvence altına
alınmakta. Bu bağlamda yayınladığımız ifade ve basın özgürlüğü
ihlalleri raporları hem tarihe bu günlerde yaşananlar hakkında not
düşüyor hem de ülkemizde ifade ve basın özgürlüğünün gelişimi ve
modern demokratik hayata katkıda bulunması açısından büyük önem arz
ediyor,” dedi.
Kanlı, iade ve basın özgürlüğünün baskı altına alındığı, sansür,
oto-sansür mekanizmalarıyla sınırlandığı, yoksunlaştırıldığı ve
hatta algı operasyonları yapılarak muhalif seslerin susturulduğu
durumlarda demokrasiden bahsedilmesi mümkün olamayacağını
kaydetti.
Kanlı, “Basın özgür olmadıkça, doğal olarak toplum da özgür
olamayacaktır” dedi.
Türkçe ve İngilizce olarak hazırlanan raporlarda önemli
durum tespitleri yapılıyor:
Türkiye basın ve ifade özgürlüğü açısından dünya sıralamalarında
son sıralarda yer aldı.
Yılın ilk dört ayı, iki gazetenin ve bir haber ajansının daha
kayyum yönetimi altına alınarak sessizleştirildiği, çok sayıda
gazetecinin işsiz kaldığı, bir televizyon kanalının “ilgili
işlemler tamamlanmadığı” iddiasıyla uydu frekans sözleşmesi
yenilenmeyerek karartıldığı, kayyum yönetimine alındıktan sonra
İngilizce yayın yapan bir medya kuruluşunun İnternet sitesinin de
kapatıldığı, haber yazıp yayınladıkları için gazetecilerin casus
suçlamasıyla güçlendirilmiş ömür boyu hapis istemiyle mahkeme önüne
çıkartıldığı bir dönem oldu.
Bu ve benzer gelişmeler Türkiye’nin, basın ve ifade özgürlüğü
açısından dünya sıralamalarında hak etmediği son sıralarda yer
almasına neden olurken, ne yazık ki demokrasi açısından utançlık
bir dönemi de yaşamak zorunda kaldığımız da bir gerçek. Bu kabul
edilemez durum; hem uluslararası sözleşmeler, hem de Türkiye
Cumhuriyeti Anayasası ile güvence altına alınan, yurttaşların
habere, bilgiye ve olayları anlaşılır kılan yorumlara ulaşma hakkı,
temel evrensel insan haklarındandır. İfade özgürlüğü, bilgilenme
hakkı, bilinçli tercih imkanı demokrasinin ön şartlarıdır.
Nisan ayında 160 gazeteci işten çıkartıldı
Özgürlük için Basın ekibinin açık kaynaklardan derlemesine göre
Nisan ayında en az 160 gazeteci işten çıkartıldı. Bu rakamla
birlikte yılın ilk dört ayında işini kaybeden gazeteci sayısı 894’e
ulaştı. Mart ayında işini kaybeden 53 gazeteciyle kıyaslanırsa
Nisan ayında işini kaybeden gazeteci sayısındaki artış %200’ü aştı.
İnternet erişim yasakları konusunda da Nisan ayında tırmanma devam
ederek, birikimli erişim yasaklı site sayısı 104 bin 904’e ulaştı.
Bir haber sitesinin Nisan ayında, Haziran seçimlerinden sonraki
dönemde, 34’üncü kez kapatılması hem düşündürücü hem de endişe
verici oldu.
2016 Ocak-Nisan döneminde 645 sansür olayı
yaşandı
2016 Ocak-Nisan döneminde akreditasyon, yayın engeli veya erişim
engellenmesi seklinde toplam 645 sansür olayı yaşandı. Ocak ayında
40, Şubat’ta 133 ve Mart’ta 250 olan sansür olayı sayısı, Nisan
ayında 222 oldu. 2014’ün tümünde 93, 2015’de 940 olarak görülen
sansür uygulaması toplamının ilk dört ayda 645’e ulaşması herhangi
bir demokrasi iddiasındaki ülke için ayıp sayılacak bu uygulamanın
son aylardaki endişe verici trendini göstermektedir.
Üç aylık dönemde 733 gazeteci işini kaybetti
Şubat ayında Ethem Sancak’ın sahibi olduğu ve hükümete yakın yayın
politikası yürüten Star gazetesi, Kanal 24, Akşam, Güneş ve 360
kanallarının da içinde bulunduğu grupta da “yeniden yapılanma”
uygulanmasıyla toplam 160 basın emekçisinin işine son
verildi. Habertürk TV “yeni yapılanma” gerekçe gösterilerek
üç sunucusuyla yollarını ayırdı. Star gazetesinin ise eski
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, üç dönem AKP İzmir Milletvekilliği
yapan eniştesi Prof. Dr. Mehmet Tekelioğlu’nun yazılarına son
vermesi “yüksek tepelerdeki çekişme sonucu” olarak
değerlendirildi. Bu üç aylık dönemde, üç gazeteci işinden
ayrılma durumunda kalırken, toplam 733 gazetecinin de işini
kaybettiği açık kaynaklardan ÖiB raporlarına geçirildi.
Gazetecilerle ilgili 716 adli işlem yapıldı
2014 Mart – 2016 Nisan ayları arasındaki dönemde, 74 adedi son dört
aylık dönemde, 25’i Nisan ayında olmak üzere, gazetecilerle ilgili
716 adli işlem yapıldı. Altı basın kurulusuna ve 14 gazeteciye
yönelik şiddet uygu-landı. 2014 basından bu yana 21’i basın
kuruluşlarına yönelik olmak üzere gazetecilere en az 200 saldırı
oldu. Bu saldırılardan ikisi medya kuruluşlarına ve üçü kadın
gazetecilere yönelik olmak üzere yedisi Mart ayında yaşanırken,
Nisan ayında üç erkek gazeteciye şiddet uygulandı, Suriyeli bir
gazeteci Gaziantep’te infaz edilerek öldürüldü.
Gazetecilere ve gazete yöneticilerine “terörist” veya
“casus” muamelesi yapıldı
Gazeteciler haber peşinde koşar. Haber takip etmekte olan veya
haber yazan, yayınlayan gazeteciler ve gazete yöneticilerine
“terörist” veya “casus” muamelesi yapılması o ülkenin özgürlük
ortamındaki durumu sergiler niteliktedir. Basın mensupları
Güneydoğu’da güvenlik operasyonlarının devam ettiği, çatışmaların
yaşandığı ve sokağa çıkma yasağının uygulandığı bölgelerde çok zor
koşullar altında ve can güvenliğinden yoksun görev yapmaktadırlar.
Çeşitli gazetelerde görev yapan basın mensuplarının meslektaşları
ile dayanışma amacıyla Haber Nöbeti Koordinasyon Grubu kurmaları
takdirle karşılanması gereken bir gelişme olmuştur. Kendisi
çeşitli baskılara ve ekonomik sıkıntılara göğüs germeye çalışan bir
yayın kuruluşumuzun ise halen milletvekili olan eski genel yayın
yönetmeninin yazılarına son vermesi ise düşündürücü ve üzücü bir
durum olmuştur.
Beşi kadın gazeteci olmak üzere toplam 33 muhabir kısa veya
uzun süreli olarak alındı
ÖiB kayıtlarına göre Ocak-Nisan 2016 döneminde beşi kadın gazeteci
olmak üzere toplam 33 muhabir kısa veya uzun süreli olarak
gözaltına alınmış, gazetecilerle ilgili 13 soruşturma açılmış, 12
gazeteci mahkeme önüne götürülmüş, sekiz gazeteci hakkında çeşitli
hapis cezaları hükmü verilmiş, beş gazeteci tutuklanmış toplam 49
adli işlem yapılmıştır. Daha önceki dönemde olduğu gibi 2016’nın
ilk dört ayında da gazetecilerin Cumhurbaşkanı’na veya Başbakana
hakaret gerekçesiyle mahkumiyetleri, yargılanmalarının devam ettiği
bir dönemi geçirdik. Bu dönemde gazetecilerle ilgili toplam 12
hakaret davası görüldü. Kamuoyu önünde olanların eleştiriye açık
olmaları yönündeki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına
rağmen gazetecilere yönelik hak ihlallerinin “Parayı verir
uygulamalarımıza devam ederiz” mantalitesinde ısrar
Türkiye’nin önümüzdeki dönemlerde sıklıkla AİHM kapısına gideceğini
göstermektedir.
Freedom House tarafından hazırlanan “Dünyada Özgürlük 2016”
başlıklı raporda, Türkiye’nin özgürlük puanı “53” olarak
açıklanırken, özgürlük statüsü “kısmen özgür”, basın özgürlüğü
statüsü ise “özgür değil” olarak tanımlandı. Türkiye’nin “siyasi
haklar” puanı 7 üzerinden 3, “sivil özgürlükler” puanı ise 7
üzerinden 4 olarak tespit edildi.
Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün 2016 raporunda Türkiye basın
özgürlüğünde 180 ülke arasında, geçen seneye göre iki sıra
gerileyerek 151’inci sırada yer alması ile Türkiye’deki iktidarın
giderek “tek adam” sis-temine ve “otoriterleşmeye” başladığından
şikayet edilmesi rastlantı değildir. RSF raporunda yer alan
Türkiye’de “sürekli olarak yayın yasakları konduğu, gazetelerin
yazı işlerine baskınların yapıldığı, gazetelere kayyum atandığı,
yabancı gazetecilerin gözaltına alındığı ve eleştirel gazetecilerin
haklarında açılan davalarla engellenmeye çalışıldığı” iddiaları ve
benzer raporlardaki karamsar rakamlar içinden geçmekte olduğumuz
dönemin sadece acı yansımalarıdır.
Sonuç olarak bu 4 aylık dönemde basın ve medya sektöründe
yaşanılanlar göstermiştir ki; basın ve ifade özgürlüğü açısından
ülkemizde ilerleme kaydedemediği gibi gerileme yaşamış, gazeteciler
haber alma özgürlüğü ve kamuoyunu tarafsız bir şekilde aydınlatma
vasfı ellerinden alınmaya devam edilmiştir.