14 Mayıs 2016 17:02 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 18:31

Gazeteciler Cemiyeti raporu: 733 gazeteciye işsizlik, 716'sına adli işlem

Gazeteciler Cemiyeti’nin 'Özgürlük için Basın / Medya Özgürlüğünü Güçlendirme' projesi ifade ve basın hürriyetleri ihlalleri raporuyla başladı.

Gazeteciler Cemiyeti’nin “Özgürlük için Basın / Medya Özgürlüğünü Güçlendirme” projesi 2016’nın ilk dört ayını kapsayan ifade ve basın hürriyetleri ihlalleri raporunun açıklanmasıyla başladı.

Açış Konuşmasını yapan Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin, basın özgürlüğü ile özgür toplum arasında doğrudan ilişki olduğunu belirterek “Basın özgür oldukça, toplum da özgür kalacaktır,” dedi.

Bilgin, İngiltere Büyükelçiliği İkili İşbirliği Programının finansal desteğiyle yürütülecek çalışmanın 2014 yılında başlayan Özgürlük için Basın (ÖiB) isimli ve Avrupa Birliği Sivil Düşün programı desteğiyle iki yıl yürütülen projenin devamı olduğunu kaydetti.

Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Bilgin proje kapsamında medya çalışanları ve sivil toplum temsilcilerinden oluşan bağımsız bir platform aracılığıyla özgür basın için politika yapıcılara ulaşmayı; ifade ve basın özgürlüğü konusunda yasal durumu, basın ve ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması çabalarına katkıda bulunmayı, devam eden ihlalleri göstererek bu konuda farkındalık yaratmayı amaçladığını söyledi. Bilgin "Farkındalık hepimizin son zamanda çokça ihtiyaç duyduğu bir şeydir” dedi.

Bilgin konuşmasına şöyle devam etti, “Proje boyunca medya çalışanlarını ve sivil toplum temsilcilerinin kapasitesini geliştirmek amacıyla atölyeler ve konferanslar düzenleyerek gazetecilik pratikleri yapılacaktır. Her ay ifade ve basın özgürlüğü ihlalleri raporu yayınlanacak ve bu raporlar Türkiye’nin yedi bölgesindeki sivil toplum temsilcileri ve medya çalışanları ile toplantılar düzenlenerek gazeteciliğin bölgesel sorunları ve bu sorunların üstesinden nasıl gelineceği tartışılacaktır.”

Raporlar ve tartışmalar sonucunda hazırlanan çözüm önerilerinin Meclis ziyaretleri gerçekleştirilerek milletvekillerine iletileceğini anlatan Bilgin, 2016 İfade ve Basın Özgürlüğü Raporu ve proje boyunca yapılan çalışmaların paydaşların katılımı ile Ulusal Konferansta tartışılacağını kaydetti.

Gazeteciler Cemiyeti başkanı şöyle devam etti: “Proje boyunca Ankara’da Medya Etiği ve Medya Özgürlüğü, Yasal Konular, Barış Gazeteciliği ve Nefret Söylemi konularında sivil toplum temsilcilerinin katılımına açık olarak üç ayrı atölye gerçekleştirilecektir. Türkiye 2016 başından itibaren basın ve ifade özgürlüğü konusunda hiç olmadığı kadar kötü bir konuma gelmiştir. 2016'nın ilk günlerinden itibaren 599 sitenin ve haberin erişime engellemesi dahil olmak üzere toplamda 645 tane sansür cezası verilmiştir. 54 gazeteci gözaltına alınmıştır. 894 gazeteci işten çıkarılırken, 7 gazeteci yaşanan sansür olaylarından sonra istifa etmiştir. Gazetecilerle ilgili son dört ayda 74 adli işlem yapılırken bunların 10'u hapis cezası ve 12'si devlet büyüklerine hakaretten dolayı olmuştur. Vatandaş, polis ve diğer unsurlar tarafından çoğunluğu fiziksel şiddet olmak üzere 23 gazeteci şiddete uğramıştır. Bu duruma dur denilmezse tabiri caizse bir tepeden aşağı yuvarlanan kaya gibi bu tehlikeli arazide kesin bir şeye çarpacaktır.”

Bilgin, “Özgürlük için basın, basın için özgürlük şarttır. Basın ve ifade özgürlüğü ise demokratik yaşamın olmazsa olmazıdır” dedi. Gazeteciler Cemiyeti başkanı “Çağdaş demokratik toplumlarda halkın gerek yönetime katılımı, gerekse anayasayla korunan haber alma hakkının işlerliği, basın ve ifade özgürlüğüyle mümkündür” vurgusunu yaparak, “Gazeteciler Cemiyeti’nin faaliyet alanlarının bir parçasını oluşturan bu hedefe ulaşılmasıyla, ülkemizdeki demokratik yaşama katkıda bulunmaktan her zaman gurur ve mutluluk duyacağız” dedi.

İngiltere Büyükelçiliği Basın ve Projelerden Sorumlu Müsteşar Najma Bouakaze Khan açılış konuşmasında “Bu önemli projede Gazeteciler Cemiyeti ve siz değerli sivil toplum kuruluşu temsilcileri ile birlikte çalışmaktan Britanya Hükümeti olarak büyük mutluluk duymaktayız.” dedi. Khan, Gazeteciler Cemiyeti’nin söz konusu alanda gereken reformların yapılması konusundaki kararlılığını takdirle karşıladığını, bu süreçte sivil toplum ile birlikte çalışmanın İngiltere Büyükelçiliği’nin Türkiye’deki faaliyetlerinin önemli bir parçası haline geldiğini belirtti.

Proje editörü Seva Ülman Erten ise Gazeteciler Cemiyeti’nin son iki yılda yaptığı çalışmalar hakkında bilgi vererek “Basının ve tüm medya çalışanlarının özellikle bugünkü hali ortadayken iki yıldan beri bu durumu veriler ve aylık raporlarımız aracılığıyla ortaya koyuyor ve hep tekrarladığımız gibi tarihe not bırakmak gibi bir görev ifa ediyoruz.” dedi.

Toplantı kısa bir aranın ardından ÖiB/Medya Özgürlüğünü Güçlendirme Projesi Koordinatörü Yusuf Kanlı, Sivil Düşün Avrupa Birliği (AB) Programı’nın mali desteği ile 2014 yılında başlayan projeye Nisan ayı itibarıyla İngiltere Büyükelçiliği İkili İşbirliği Programı çerçevesinde finansal destek sağlandığını söyledi. Kanlı, gelişmiş, gelişmekte olan ve çağdaş demokratik toplumlarda, kamuoyunun haber alma hakkı basın ve ifade özgürlüğü, yaşama hakkı gibi temel haklardan sayıldığını vurgulayarak “Günümüzde sosyal medyayı da kapsayacak bir bicimde genişleyen bu hak, hem yerel hem de uluslararası düzenlemeler, sözleşmeler ile yasal güvence altına alınmakta. Bu bağlamda yayınladığımız ifade ve basın özgürlüğü ihlalleri raporları hem tarihe bu günlerde yaşananlar hakkında not düşüyor hem de ülkemizde ifade ve basın özgürlüğünün gelişimi ve modern demokratik hayata katkıda bulunması açısından büyük önem arz ediyor,” dedi.

Kanlı, iade ve basın özgürlüğünün baskı altına alındığı, sansür, oto-sansür mekanizmalarıyla sınırlandığı, yoksunlaştırıldığı ve hatta algı operasyonları yapılarak muhalif seslerin susturulduğu durumlarda demokrasiden bahsedilmesi mümkün olamayacağını kaydetti.

Kanlı, “Basın özgür olmadıkça, doğal olarak toplum da özgür olamayacaktır” dedi.

Türkçe ve İngilizce olarak hazırlanan raporlarda önemli durum tespitleri yapılıyor:

Türkiye basın ve ifade özgürlüğü açısından dünya sıralamalarında son sıralarda yer aldı.

Yılın ilk dört ayı, iki gazetenin ve bir haber ajansının daha kayyum yönetimi altına alınarak sessizleştirildiği, çok sayıda gazetecinin işsiz kaldığı, bir televizyon kanalının “ilgili işlemler tamamlanmadığı” iddiasıyla uydu frekans sözleşmesi yenilenmeyerek karartıldığı, kayyum yönetimine alındıktan sonra İngilizce yayın yapan bir medya kuruluşunun İnternet sitesinin de kapatıldığı, haber yazıp yayınladıkları için gazetecilerin casus suçlamasıyla güçlendirilmiş ömür boyu hapis istemiyle mahkeme önüne çıkartıldığı bir dönem oldu.

Bu ve benzer gelişmeler Türkiye’nin, basın ve ifade özgürlüğü açısından dünya sıralamalarında hak etmediği son sıralarda yer almasına neden olurken, ne yazık ki demokrasi açısından utançlık bir dönemi de yaşamak zorunda kaldığımız da bir gerçek. Bu kabul edilemez durum; hem uluslararası sözleşmeler, hem de Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile güvence altına alınan, yurttaşların habere, bilgiye ve olayları anlaşılır kılan yorumlara ulaşma hakkı, temel evrensel insan haklarındandır. İfade özgürlüğü, bilgilenme hakkı, bilinçli tercih imkanı demokrasinin ön şartlarıdır.

Nisan ayında 160 gazeteci işten çıkartıldı

Özgürlük için Basın ekibinin açık kaynaklardan derlemesine göre Nisan ayında en az 160 gazeteci işten çıkartıldı. Bu rakamla birlikte yılın ilk dört ayında işini kaybeden gazeteci sayısı 894’e ulaştı. Mart ayında işini kaybeden 53 gazeteciyle kıyaslanırsa Nisan ayında işini kaybeden gazeteci sayısındaki artış %200’ü aştı. İnternet erişim yasakları konusunda da Nisan ayında tırmanma devam ederek, birikimli erişim yasaklı site sayısı 104 bin 904’e ulaştı. Bir haber sitesinin Nisan ayında, Haziran seçimlerinden sonraki dönemde, 34’üncü kez kapatılması hem düşündürücü hem de endişe verici oldu.

2016 Ocak-Nisan döneminde 645 sansür olayı yaşandı

2016 Ocak-Nisan döneminde akreditasyon, yayın engeli veya erişim engellenmesi seklinde toplam 645 sansür olayı yaşandı. Ocak ayında 40, Şubat’ta 133 ve Mart’ta 250 olan sansür olayı sayısı, Nisan ayında 222 oldu. 2014’ün tümünde 93, 2015’de 940 olarak görülen sansür uygulaması toplamının ilk dört ayda 645’e ulaşması herhangi bir demokrasi iddiasındaki ülke için ayıp sayılacak bu uygulamanın son aylardaki endişe verici trendini göstermektedir.

Üç aylık dönemde 733 gazeteci işini kaybetti

Şubat ayında Ethem Sancak’ın sahibi olduğu ve hükümete yakın yayın politikası yürüten Star gazetesi, Kanal 24, Akşam, Güneş ve 360 kanallarının da içinde bulunduğu grupta da “yeniden yapılanma” uygulanmasıyla toplam 160 basın emekçisinin işine son verildi. Habertürk TV “yeni yapılanma” gerekçe gösterilerek üç sunucusuyla yollarını ayırdı. Star gazetesinin ise eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, üç dönem AKP İzmir Milletvekilliği yapan eniştesi Prof. Dr. Mehmet Tekelioğlu’nun yazılarına son vermesi “yüksek tepelerdeki çekişme sonucu” olarak değerlendirildi. Bu üç aylık dönemde, üç gazeteci işinden ayrılma durumunda kalırken, toplam 733 gazetecinin de işini kaybettiği açık kaynaklardan ÖiB raporlarına geçirildi.

Gazetecilerle ilgili 716 adli işlem yapıldı

2014 Mart – 2016 Nisan ayları arasındaki dönemde, 74 adedi son dört aylık dönemde, 25’i Nisan ayında olmak üzere, gazetecilerle ilgili 716 adli işlem yapıldı. Altı basın kurulusuna ve 14 gazeteciye yönelik şiddet uygu-landı. 2014 basından bu yana 21’i basın kuruluşlarına yönelik olmak üzere gazetecilere en az 200 saldırı oldu. Bu saldırılardan ikisi medya kuruluşlarına ve üçü kadın gazetecilere yönelik olmak üzere yedisi Mart ayında yaşanırken, Nisan ayında üç erkek gazeteciye şiddet uygulandı, Suriyeli bir gazeteci Gaziantep’te infaz edilerek öldürüldü.

Gazetecilere ve gazete yöneticilerine “terörist” veya “casus” muamelesi yapıldı

Gazeteciler haber peşinde koşar. Haber takip etmekte olan veya haber yazan, yayınlayan gazeteciler ve gazete yöneticilerine “terörist” veya “casus” muamelesi yapılması o ülkenin özgürlük ortamındaki durumu sergiler niteliktedir. Basın mensupları Güneydoğu’da güvenlik operasyonlarının devam ettiği, çatışmaların yaşandığı ve sokağa çıkma yasağının uygulandığı bölgelerde çok zor koşullar altında ve can güvenliğinden yoksun görev yapmaktadırlar. Çeşitli gazetelerde görev yapan basın mensuplarının meslektaşları ile dayanışma amacıyla Haber Nöbeti Koordinasyon Grubu kurmaları takdirle karşılanması gereken bir gelişme olmuştur. Kendisi çeşitli baskılara ve ekonomik sıkıntılara göğüs germeye çalışan bir yayın kuruluşumuzun ise halen milletvekili olan eski genel yayın yönetmeninin yazılarına son vermesi ise düşündürücü ve üzücü bir durum olmuştur.

Beşi kadın gazeteci olmak üzere toplam 33 muhabir kısa veya uzun süreli olarak alındı

ÖiB kayıtlarına göre Ocak-Nisan 2016 döneminde beşi kadın gazeteci olmak üzere toplam 33 muhabir kısa veya uzun süreli olarak gözaltına alınmış, gazetecilerle ilgili 13 soruşturma açılmış, 12 gazeteci mahkeme önüne götürülmüş, sekiz gazeteci hakkında çeşitli hapis cezaları hükmü verilmiş, beş gazeteci tutuklanmış toplam 49 adli işlem yapılmıştır. Daha önceki dönemde olduğu gibi 2016’nın ilk dört ayında da gazetecilerin Cumhurbaşkanı’na veya Başbakana hakaret gerekçesiyle mahkumiyetleri, yargılanmalarının devam ettiği bir dönemi geçirdik. Bu dönemde gazetecilerle ilgili toplam 12 hakaret davası görüldü. Kamuoyu önünde olanların eleştiriye açık olmaları yönündeki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına rağmen gazetecilere yönelik hak ihlallerinin “Parayı verir uygulamalarımıza devam ederiz” mantalitesinde ısrar Türkiye’nin önümüzdeki dönemlerde sıklıkla AİHM kapısına gideceğini göstermektedir.

Freedom House tarafından hazırlanan “Dünyada Özgürlük 2016” başlıklı raporda, Türkiye’nin özgürlük puanı “53” olarak açıklanırken, özgürlük statüsü “kısmen özgür”, basın özgürlüğü statüsü ise “özgür değil” olarak tanımlandı. Türkiye’nin “siyasi haklar” puanı 7 üzerinden 3, “sivil özgürlükler” puanı ise 7 üzerinden 4 olarak tespit edildi.

Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün 2016 raporunda Türkiye basın özgürlüğünde 180 ülke arasında, geçen seneye göre iki sıra gerileyerek 151’inci sırada yer alması ile Türkiye’deki iktidarın giderek “tek adam” sis-temine ve “otoriterleşmeye” başladığından şikayet edilmesi rastlantı değildir. RSF raporunda yer alan Türkiye’de “sürekli olarak yayın yasakları konduğu, gazetelerin yazı işlerine baskınların yapıldığı, gazetelere kayyum atandığı, yabancı gazetecilerin gözaltına alındığı ve eleştirel gazetecilerin haklarında açılan davalarla engellenmeye çalışıldığı” iddiaları ve benzer raporlardaki karamsar rakamlar içinden geçmekte olduğumuz dönemin sadece acı yansımalarıdır.

Sonuç olarak bu 4 aylık dönemde basın ve medya sektöründe yaşanılanlar göstermiştir ki; basın ve ifade özgürlüğü açısından ülkemizde ilerleme kaydedemediği gibi gerileme yaşamış, gazeteciler haber alma özgürlüğü ve kamuoyunu tarafsız bir şekilde aydınlatma vasfı ellerinden alınmaya devam edilmiştir.