Gazeteciler 'basın özgürlüğü' için yürüdü!
Meslek örgütleri, 'Dünya Basın Özgürlüğü Günü'nde yürüyüş düzenledi.
Gazetecilere Özgürlük Platformu, G9 Gazetecilik Platformu, Türkiye
Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Gazeteciler Sendikası, Çağdaş
Gazeteciler Derneği ve DİSK Basın-İş Sendikası, 3 Mayıs Basın
Özgürlüğü Günü’nde bir toplantı düzenledi.
TGC Gazeteciler Restoranı’nda yapılan toplantıya; Türkiye
Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto, Genel Sekreter Sibel
Güneş, Genel Sayman Gülseren Ergezer Güver, TGC Ankara Temsilcisi
Taylan Erten, G9 Platformu Sözcüsü ve Avrupa Gazeteciler Birliği
Onursal Genel Başkan Yardımcısı Doğan Tılıç, Türkiye Gazeteciler
Sendikası Başkanı Uğur Güç, Çağdaş Gazeteciler Derneği Başkanı
Ahmet Abakay ve DİSK Basın-İş Sendikası Başkanı Faruk Eren’in de
aralarında bulunduğu çok sayıda gazeteci katıldı.
BAŞKAN OLCAYTO: HALKIN BİLGİ EDİNME KANALLARI
TIKALI
Toplantı Gazetecilere Özgürlük Platformu Dönem Sözcüsü ve Türkiye
Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto’nun konuşmasıyla
başladı.
Başkan Olcayto, şunları söyledi:
Türkiye’de her yıl 3 Mayıs Basın Özgürlüğü Günü’nü gelecekte,
gazetecilerin daha mutlu bir şekilde, görevlerini daha iyi
yapabildikleri ortamda karşılarız diye düşünüyoruz. Ne yazık ki;
ülkemizde basın özgürlüğü iyiye gideceğine her yıl daha kötüye
gidiyor. Son günlerde yayınlanan Sınır Tanımayan Gazeteciler
Örgütü’nün, Freedom House’nun yaptığı açıklamalar; Türkiye’de basın
özgürlüğünün ne denli geriye gittiğini gösteriyor. Basın özgürlüğü
kavramı üzerinde devlet erkanıyla, bazı gazetecilerle
anlaşamıyoruz. Gazetelerin, televizyonların fazla olması basın
özgürlüğü demek değildir. Basın özgürlüğü kamuoyunun doğruları,
gerçekleri öğrenebilme şansını yakalamasıdır. Bu kanalların tıkalı
olmamasıdır. Türkiye’de halkın bilgi edinebildiğini söylemek çok
zor. Hem mahkeme yasaklarıyla, hem akreditasyonla, hem sansürle,
oto sansürle halkın bu hakkı kısıtlanıyor.
1 MAYIS’TA TOPLUMUN ÜZERİNE KORKU İKLİMİ
YÜKLENDİ
1 Mayıs’ı artık ‘ölümsüz atlattık’ diye seviniyoruz. 1 Mayıs’ta
İstanbul yaşanası kent olmaktan çıktı. 1 Mayıs’ta yoğun bir
sıkıyönetim uygulandı. 1 Mayıs’a İşçi bayramı diyoruz; ama
gazeteciler olsun işçiler olsun, halk olsun kimse keyif alamadı.
Coşkusunu yansıtamadı. Tam tersine toplumun üzerine bir korku
iklimi yüklendi. Böyle bir ortamda nasıl demokrasiden söz ediliyor,
şaşmak gerekir. Zaman zaman politikacılarımız, ‘İleri demokraside
yaşıyoruz, önümüz açık’ diyorlar ama biz gazeteciler olarak
görebilmiş değiliz.
ÖNÜMÜZDE ÇOK AĞIR BİR YASA VAR
Türkiye artık bunları aşmalı. Türkiye’de tek tip insan, tek tip
gazeteci, tek tip bürokrat yetiştirme huyundan iktidar partisi
vazgeçmeli. Muhalefet de gerçekten muhalefetliğini yapmalı. Bunu
söylerken şunu vurgulamak istiyorum. Bir güvenlik paketi geçti. Bu
paket geçerken muhalefet itiraz etti ama bu kadarla kaldı. Bugün
çok ağır bir yasa var önümüzde. Bu yasa ile Türkiye’de artık pek
çok insan ‘makul şüphe’ nedeniyle yoldan çevrilebilir. İçeri
atılabilir. Pek çok gazete kapatılabilir. Bütün bunların önüne
geçmenin yolu, muhalefetin daha şiddetli bir gösteri yapması
olabilirdi. Meclisten çekilmek olabilirdi. Kamuoyunu etkileyecek
daha önemli bir etkinlik yapabilirlerdi.”
DOĞAN TILIÇ: BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNÜ HİÇBİR ZAMAN
KUTLAYAMADIK
G9 Platformu Sözcüsü ve Avrupa Gazeteciler Birliği Onursal Genel
Başkan Yardımcısı Doğan Tılıç, şunları dile getirdi:
“Ben 29 yıldır muhabirlik yapıyorum. Bu ülkede gazeteciler, hiçbir
zaman basın özgürlüğü gününü kutlayamadılar. Bizim için kutlanacak
bir şey yok ne yazık ki… Geriye dönüp baktığımda, gazetecilere
yönelik bir dönem doğrudan devletten kaynaklanan baskılar öne
çıkıyordu. 80’den sonrası yeni medya sahiplik yapısıyla birlikte
medya patronlarından kaynaklanan baskılar devletten kaynaklanan
baskılarla bütünleşti ve öne çıktı. Bugün başka bir durumla karşı
karşıyayız. Artık Türkiye’nin bir parti devleti haline geldiğini
söylemek mümkün. Bir taraftan medya patronlarının gazeteciler
üzerinde baskıları sürerken bir taraftan kitlesel işsizlik kendini
gösterdi. Her türlü baskıyla karşılaştığımız bir dönemden
geçiyoruz. Ancak hala gazetecilerin yeteri kadar örgütlü olduğunu
söylemek mümkün değil. Sorunlar belli, üreten merkezler belli.
Bunun çözümü için mutlaka gazetecilerin güçlü ve etkin bir
örgütlenmeye sahip olması gerekiyor. Bu baskılara yola çıkmanın
yolu örgütlenmek. Uluslararası da örgütlenmek gerekiyor. Eğer
hep birlikte güçlü bir şekilde ayağa kalkmazsak benzer şikayetleri
dile getirmek zorunda kalacağız.”
UĞUR GÜÇ: GAZETECİLERİ SENDİKALI OLMAYA DAVET
EDİYORUM
Türkiye Gazeteciler Sendikası Başkanı Uğur Güç, şöyle
konuştu:
“3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’ne 21 gazetecinin cezaevinde
olduğu, gazetecilerin haklarında yüzlerce dava açıldığı bir ortamda
giriyoruz. Ülkemizde basın özgür değil. Basın savcıları,
tekzip üzerinde bu kanunu usulsüzce kullanıyor. Her haberin
tekzibini istiyorlar. Gazeteciler sürekli baskı altında. Her gün
gazetelerde tekzip yazısını bulabilirsiniz. Türkiye
Gazeteciler Sendikası olarak 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde
“Tutuklu Gazete”yi çıkarıyoruz. Tutuklu Gazete’de, gazetecilerin,
hükümlü ve tutuklu gazetecilerin de yazıları bulunuyor. Gazetecilik
öyle bir meslek ki, iktidardan yana olsanız bile hakkınızda
dava açılabiliyor. Gazetecilik mesleğinde maalesef örgütlü değiliz.
Basın özgürlüğü gününde, meslektaşlarımızı sendikalara örgütlenmeye
davet ediyorum.”
AHMET ABAKAY: DİRENEN GAZETECİLER OLMAYA DEVAM
EDECEĞİZ
Çağdaş Gazeteciler Derneği Başkanı Ahmet Abakay, konuşmasında şu
noktalara dikkat çekti: “Dünyadaki basın özgürlüğü sıralamalarında
Türkiye, Afrika ülkelerinden bile geri sayılıyor. Daha da vahimi en
önemlisi yanaşma gazeteciliğin de prim yapmış olmasıdır. Sırtını
iktidara dayayanların küçük ve büyük çıkarları için mesleğini,
meslektaşlarını savunmayan gazeteci sayısı arttı. Bu uygulamalar
oto sansür iklimini de getiriyor. Gazete ve televizyonların büyük
bir bölümü devletleştirildi. Yöneticileri iktidar tayin ediyor.
Böyle bir sürecin içindeyiz. Ama her dönemde teslim olan ve direnen
gazeteciler var. Biz direnmeye devam edeceğiz.”
FARUK EREN: SARI BASIN KARTI GAZETECİLİK RUHSATI
DEĞİLDİR
DİSK Basın-İş Sendikası Başkanı Faruk Eren, şunları dile getirdi:
“Artık her şeye iktidar karar veriyor. Kimin gazeteci olup
olmayacağına iktidar karar veriyor. 1 Mayıs’ta sokaklarda bile
kimin gazetecilik yapıp yapmayacağına iktidar karar veriyor. Ben
yine örgütlenmeye davet ediyorum. Sarı basın kartı, gazetecilik
ruhsatı değildir. İşini yapmasını kolaylaştırmasıdır. Gazeteci
basın kartını alana kadar gazetecilik yapmıyor mu? Gazetecileri
sendikalı olmaya davet ediyorum.”
GAZETECİLİK DEMOKRASİNİN GARANTİSİDİR
Toplantının ardından gazetecilik meslek örgütleri Beyoğlu'nda
Tünel’de buluşarak Galatasaray’a yürüdü. Burada yapılan basın
açıklamasında şunlara dikkat çekildi:
“Karikatür çizip twit atanın Cumhurbaşkanı’na hakaretle, haber
yazıp manşet atanın halkı iktidara karşı kışkırtmakla, belgesel
çekenin terör propagandasıyla suçlandığı, gazetelerin yargılanıp
gazetecilerin hapsedildiği ve basın özgürlüğü sıralamasında
dünyanın 154’üncüsü olan bir ülkenin habercileri olarak
karşılıyoruz bu yıl da 3 Mayıs’ı. BM tarafından “Dünya Basın
Özgürlüğü Günü” olarak kutlanmasına karar verilen 1993’ten bu yana,
Türkiyeli gazeteciler olarak bir tek yıl bile “kutlama”
yapamadık. Bugün cezaevlerinde bazıları yıllardır yatmakta
olan 21 meslektaşımız, yüzlerce gazeteci aleyhine açılmış binlerce
dava var. Buna karşın, dünyanın en özgür basınına sahip olduğumuzu
söyleyerek adeta dalga geçen bir iktidara sahibiz. Terörle Mücadele
Yasası (TMY) yıllardır yazan çizen herkesi terörize edip sindirmek
için kullanılıyor.
GAZETECİLİK SORU SORMA MESLEĞİDİR
Bir soru sorma mesleği olan gazeteciliği, soru sormadan ya da
yalnızca iktidarın hoşuna giden sorular sorarak yapmamız isteniyor.
İktidarı rahatsız eden sorular soranlar, sokakta ve sosyal medyada
linç ediliyor. Akreditasyon uygulamasıyla haberi alıp halka
ulaştırmamız gereken ve özünde halka ait olan mekanlar muhalif
gazetecilere kapatılıyor. Neredeyse cami avlusunun bile yandaş
olmayan gazetecilere, foto muhabirlerine, kameramanlara kapatıldığı
bir akreditasyon uygulaması var. Bu gidişle, halkın temsilcilerinin
yasama görevini yerine getirdiği Meclis’in bile gazetecilere
kapatılması endişesi yaşıyoruz. Tekzip hakkı kötüye kullanılarak,
iktidarı eleştiren her haberde, dosyalar doğru dürüst incelenmeden
tekzip kararları veriliyor.
MUHABİRSİZ GAZETECİLİK YAPILIYOR
İktidarın aynı zamanda medya patronu olduğu ve asıl işi
gazetecilikten başka her şey olan holdinglerin mülkiyetindeki bir
medya sahipliği yapısıyla; “muhabirsiz, foto muhabirsiz bir
gazetecilik” düzeni kurmaya çalışılıyor. Her gün 10, 100, 1000
gazetecinin işten atıldığı, işsizliğin kabus olduğu zamanlardan
geçiyoruz. Hala işten atılmamış olanlarımızın, sendikasız ve
kölelik koşullarında, yıllardır zam alamadan, açlık sınırının
altında maaşlarla çalışabildiği için şükretmesi bekleniyor.
Ekonomik, siyasi ve fiziki baskı, tehdit ve sindirmenin zirve
yaptığı, Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın yargı kararı olmaksızın
kurumlara müdahale edip yayın yasakları koydurabildiği, yayınları
beğenilmeyen medya kurumlarının vergi baskısıyla denetime alınmaya
çalışıldığı bir dönemde, kaçınılmaz olarak otosansür, halkın haber
alma hakkı önündeki bir başka büyük engele dönüşüyor.
İNTERNET BİLE YASAKLANIYOR
Dünyanın özgürlük alanı olarak gördüğü internet de burada yasaklar
alanına dönüştü, artık sitelere ulaşım yargı kararı olmadan
engellenebiliyor, sosyal medyayı zincirlemeye dönük yasal
düzenlemeler yapılıyor. Bütün bu koşullara karşın, “gazetecilik”
yapmak adına her kapıyı açan, ekranları ve köşeleri dolduran yüksek
ücretli “mabeynkatipleri” de var. Tarih onları da gazeteciliğin
utanç sayfasına not ediyor.
GAZETECİNİN AYDIN OLMASI GEREKİYOR
Meslek örgütleri olarak, gazetecinin aydın olması gerektiğine ve
aydınlığın en temel ölçütünün de otorite ve iktidara hizmeti
reddedip halk için yazıp çizmek olduğuna inanıyoruz. Bu nedenle,
“özgürlük, gazeteciliğin oksijeni, özgür gazetecilik de
demokrasinin garantisidir” diyoruz. Basın özgürlüğü mücadelemizin,
sadece bir meslek için yürütülmediğini, özgür ve demokrat bir
Türkiye özleyen her vatandaşın mücadelesi olduğunu vurguluyor ve
herkesi “Gazetecilik için ayağa kalk”maya çağırıyoruz.”