19 Mar 2018 10:59 Son Güncelleme: 24 Kas 2018 02:05

Gazeteci yazar Önay Yılmaz'dan yeni polisiye roman: Av

A7 Kitap tarafından basılarak piyasaya sürülen yeni roman raflardaki yerini aldı.

Gerilim ­ polisiye türü romanlarıyla da bilinen gazeteci Önay Yılmaz, yeni polisiyesi “Av” ile yeniden okuyucuyla buluşuyor. Yılmaz, A7 Kitap tarafından basılarak piyasaya sürülen yeni romanında, yazlık sitede işlenen bir cinayeti konu ediniyor.

Kitabın konusu özetle şöyle:
“Bir gökbilimci ve aynı zamanda göktaşı avcısı Can Peker, Kuşadası’ndaki yazlık sitede kalbinden bıçaklanmış olarak bulunur. Sitedeki komşuları tarafından sevilmeyen, geçimsiz ve kavgacı biri olarak tanınan astronomi doçentinin ölümü büyük bir üzüntü yaratmaz.

Cinayeti soruşturmakla görevlendirilen komiser Pertev Bora ve arkadaşları, olay mahallinde birtakım sürprizlerle karşılaşırlar. On villadan oluşan site son derece güvenliklidir ve katilin dışarıdan gelme ihtimali son derece zayıftır. Komiser soruşturmasını derinleştirdikçe, gökbilimcinin evinden iki büyük çok değerli göktaşı parçalarının da kayıp olduğu anlaşılır. Ayrıca sitede hemen herkesin gökbilimciyle bir sorunu vardır.

Komiser Bora, aynı zamanda ailevi sorunlarıyla da uğraşmaktadır. Ayrıldığı ama hala çok sevdiği eşiyle yeniden bir araya gelme umudunu hiçbir zaman kaybetmemiştir. Fakat kızından, karısının başka bir erkekle evlenme hazırlığı içinde olduğunu öğrenince çılgına döner. Komiserin işi zordur; iki cephede birden savaş verir. Bir yandan katili bulmaya, diğer yandan karısını ve kızını yeniden kazanmaya çalışmaktadır.”

Gazeteci yazar Önay Yılmaz'dan yeni polisiye roman: Av - Resim : 1

Yılmaz, okurlarının karşısına bu kez klasik bir “katil kim?” polisiyesiyle çıkıyor. Ve okurlarını, katil veya katillerle ilgili küçük ipuçları vererek, dedektiflerle birlikte olayı çözmeye davet ediyor.

Gazeteci yazar Önay Yılmaz'dan yeni polisiye roman: Av - Resim : 2

Önay Yılmaz kimdir?

İstanbul’da doğdum ve büyüdüm. Bu kent benim her şeyim; varoluşum, kimliğim…
Bebekliğimi, çocukluğumu, eğitimimi, ilk başarımı, başarısızlığımı, aşklarımı, sevgilerimi, hayal kırıklıklarımı, mutlulukları, sevinçleri, üzüntüleri, kırgınlıkları, ilk şiirimi, ilk romanımı kısaca beni ben yapan her şeyi hep bu şehirde yaşadım ve paylaştım. Dolayısıyla bu şehir bana ait ve ben de bu şehre aitim.
Bu şehirde okudum ve bu şehrin üniversitelerinden birinden (şimdiki adıyla Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi) mezun olduktan sonra gazetecilik mesleğine 1984 yılında muhabir olarak Hürriyet Gazetesi’nde başladım. Hürriyet gazetesinde on yıl çalıştım ve çok şey öğrendim. Hürriyet benim mesleği öğrendiğim gerçek bir okulum oldu.
Çetin Emeç gibi efsane bir genel yayın yönetmeniyle çalışma imkânı da buldum.
Daha sonra Hürriyet gazetesinden ayrıldım ve o zamanki adıyla Inter Star televizyonunda televizyon muhabiri olarak çalışmaya başladım. Ama televizyon maceram kısa sürdü ve bir süre sonra bir teklif üzerine kendimi Milliyet gazetesinde buldum.

İnsanın kendisini ailesinde gibi hissettiği Milliyet, mesleki anlamda kendimi geliştirdiğim ve giderek olgunlaştığım gazete oldu. Burada çok sayıda başarılı habere imza attım. Çok sayıda ödülün sahibi oldum. Üç kez (1996, 1997, 2005) Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başarı Ödülü’ne layık görüldüm. Son olarak da 2010 Bülent Dikmener Ödülü’nü kazandım. Ve bu gazetede yazar olmaya karar verdim. Bir yazı dizisi olarak gazete için hazırladığım Nazilerle Beş Yıl adlı seri yazıyı 2005 yılında kitap haline getirerek de yazarlık serüvenim başlamış oldu.

Gazetecilik yaşamımda, ilk çevre muhabirliğini başlatmakla ilk çevre haberlerini yapmakla ve geliştirmekle gurur duyuyorum. Çevre muhabirliğinin yanı sıra bilim muhabirliği de bana atfedilen sıfatlar arasında yerini aldı. Sadece muhabirlik değil yöneticilik (Milliyet İstanbul Haber Şefliği) de yaptım. Ancak gazetecilik mesleğinin bir muhabirlik mesleği olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Eğer bir gazetede bir muhabir olarak çalışmamışsanız gazetecilik yaptım dememelisiniz.
Gazeteciliğin doğası muhabirliktir. Ama ne yazık ki gazetelerde en çok ezilen ve en kolay harcananlarda muhabirlerdir. Türkiye medyası ya da Türkiye basını bu hatadan dönmedikçe, bu yanlışı düzeltmedikçe, kısaca muhabirliğe yatırım yapmadıkça gazeteciliğin gelişimi de pek mümkün olmayacaktır.
Hürriyet gazetesinde çalıştığım yıllarda meslektaşım ve aynı zamanda şimdi o da benim gibi yazarlığı seçmiş olan aynı zamanda da Elçiye Zeval Olmaz adlı başarılı bir kitaba imza atan Güzin Özen Yılmaz ile evlendim.
2012 yılında daha çok yazarlığa zaman ayırabilmek için aktif gazetecilik hayatımı noktaladım.
İstanbul’dan ayrılma planları yapıyorum ama dediğim gibi bütünleştiğim, bir parçam haline gelen bu şehirden nasıl ayrılacağımı bilemiyorum. Ama bildiğim bir şey var ki o da bu şehri İstanbul’dan öyle kolay kolay kopamayacağım.

Önay Yılmaz’ın Yayımlanmış kitapları:

Nazilerle Beş Yıl (Remzi Kitabevi), 2005 yılında
Bandırma Yolcuları (Alfa Yayınları), 2008 yılında
117 Soruda Türkler (Alfa Yayınları), 2009 yılında
Poseidon’un Laneti (Güncel Yayınları), 2009 yılında
Ölüm Deltası (Destek Yayınları), 2010 yılında
Heybeliada Cinayetleri (Destek Yayınları), 2011 yılında
Günbatımı Cinayetleri 2013 yılında