Gazeteci yazar Önay Yılmaz'dan yeni polisiye roman: Av
A7 Kitap tarafından basılarak piyasaya sürülen yeni roman raflardaki yerini aldı.
Gerilim polisiye türü romanlarıyla da bilinen gazeteci Önay
Yılmaz, yeni polisiyesi “Av” ile yeniden okuyucuyla buluşuyor.
Yılmaz, A7 Kitap tarafından basılarak piyasaya sürülen yeni
romanında, yazlık sitede işlenen bir cinayeti konu ediniyor.
Kitabın konusu özetle şöyle:
“Bir gökbilimci ve aynı zamanda göktaşı avcısı Can
Peker, Kuşadası’ndaki yazlık sitede kalbinden bıçaklanmış olarak
bulunur. Sitedeki komşuları tarafından sevilmeyen, geçimsiz ve
kavgacı biri olarak tanınan astronomi doçentinin ölümü büyük bir
üzüntü yaratmaz.
Cinayeti soruşturmakla görevlendirilen komiser Pertev
Bora ve arkadaşları, olay mahallinde birtakım sürprizlerle
karşılaşırlar. On villadan oluşan site son derece güvenliklidir ve
katilin dışarıdan gelme ihtimali son derece zayıftır. Komiser
soruşturmasını derinleştirdikçe, gökbilimcinin evinden iki büyük
çok değerli göktaşı parçalarının da kayıp olduğu anlaşılır. Ayrıca
sitede hemen herkesin gökbilimciyle bir sorunu vardır.
Komiser Bora, aynı zamanda ailevi sorunlarıyla da
uğraşmaktadır. Ayrıldığı ama hala çok sevdiği eşiyle yeniden bir
araya gelme umudunu hiçbir zaman kaybetmemiştir. Fakat kızından,
karısının başka bir erkekle evlenme hazırlığı içinde olduğunu
öğrenince çılgına döner. Komiserin işi zordur; iki cephede birden
savaş verir. Bir yandan katili bulmaya, diğer yandan karısını ve
kızını yeniden kazanmaya çalışmaktadır.”
Yılmaz, okurlarının karşısına bu kez klasik bir “katil
kim?” polisiyesiyle çıkıyor. Ve okurlarını, katil veya katillerle
ilgili küçük ipuçları vererek, dedektiflerle birlikte olayı çözmeye
davet ediyor.
Önay Yılmaz kimdir?
İstanbul’da doğdum ve büyüdüm. Bu kent benim her şeyim; varoluşum,
kimliğim…
Bebekliğimi, çocukluğumu, eğitimimi, ilk başarımı, başarısızlığımı,
aşklarımı, sevgilerimi, hayal kırıklıklarımı, mutlulukları,
sevinçleri, üzüntüleri, kırgınlıkları, ilk şiirimi, ilk romanımı
kısaca beni ben yapan her şeyi hep bu şehirde yaşadım ve paylaştım.
Dolayısıyla bu şehir bana ait ve ben de bu şehre aitim.
Bu şehirde okudum ve bu şehrin üniversitelerinden birinden (şimdiki
adıyla Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi) mezun olduktan
sonra gazetecilik mesleğine 1984 yılında muhabir olarak Hürriyet
Gazetesi’nde başladım. Hürriyet gazetesinde on yıl çalıştım ve çok
şey öğrendim. Hürriyet benim mesleği öğrendiğim gerçek bir okulum
oldu.
Çetin Emeç gibi efsane bir genel yayın yönetmeniyle çalışma imkânı
da buldum.
Daha sonra Hürriyet gazetesinden ayrıldım ve o zamanki adıyla Inter
Star televizyonunda televizyon muhabiri olarak çalışmaya başladım.
Ama televizyon maceram kısa sürdü ve bir süre sonra bir teklif
üzerine kendimi Milliyet gazetesinde buldum.
İnsanın kendisini ailesinde gibi hissettiği Milliyet, mesleki
anlamda kendimi geliştirdiğim ve giderek olgunlaştığım gazete oldu.
Burada çok sayıda başarılı habere imza attım. Çok sayıda ödülün
sahibi oldum. Üç kez (1996, 1997, 2005) Türkiye Gazeteciler
Cemiyeti Başarı Ödülü’ne layık görüldüm. Son olarak da 2010 Bülent
Dikmener Ödülü’nü kazandım. Ve bu gazetede yazar olmaya karar
verdim. Bir yazı dizisi olarak gazete için hazırladığım Nazilerle
Beş Yıl adlı seri yazıyı 2005 yılında kitap haline getirerek de
yazarlık serüvenim başlamış oldu.
Gazetecilik yaşamımda, ilk çevre muhabirliğini başlatmakla ilk
çevre haberlerini yapmakla ve geliştirmekle gurur duyuyorum. Çevre
muhabirliğinin yanı sıra bilim muhabirliği de bana atfedilen
sıfatlar arasında yerini aldı. Sadece muhabirlik değil yöneticilik
(Milliyet İstanbul Haber Şefliği) de yaptım. Ancak gazetecilik
mesleğinin bir muhabirlik mesleği olduğunu söylemeden
geçemeyeceğim. Eğer bir gazetede bir muhabir olarak çalışmamışsanız
gazetecilik yaptım dememelisiniz.
Gazeteciliğin doğası muhabirliktir. Ama ne yazık ki gazetelerde en
çok ezilen ve en kolay harcananlarda muhabirlerdir. Türkiye medyası
ya da Türkiye basını bu hatadan dönmedikçe, bu yanlışı
düzeltmedikçe, kısaca muhabirliğe yatırım yapmadıkça gazeteciliğin
gelişimi de pek mümkün olmayacaktır.
Hürriyet gazetesinde çalıştığım yıllarda meslektaşım ve aynı
zamanda şimdi o da benim gibi yazarlığı seçmiş olan aynı zamanda da
Elçiye Zeval Olmaz adlı başarılı bir kitaba imza atan Güzin Özen
Yılmaz ile evlendim.
2012 yılında daha çok yazarlığa zaman ayırabilmek için aktif
gazetecilik hayatımı noktaladım.
İstanbul’dan ayrılma planları yapıyorum ama dediğim gibi
bütünleştiğim, bir parçam haline gelen bu şehirden nasıl
ayrılacağımı bilemiyorum. Ama bildiğim bir şey var ki o da bu şehri
İstanbul’dan öyle kolay kolay kopamayacağım.
Önay Yılmaz’ın Yayımlanmış kitapları:
Nazilerle Beş Yıl (Remzi Kitabevi), 2005 yılında
Bandırma Yolcuları (Alfa Yayınları), 2008 yılında
117 Soruda Türkler (Alfa Yayınları), 2009 yılında
Poseidon’un Laneti (Güncel Yayınları), 2009 yılında
Ölüm Deltası (Destek Yayınları), 2010 yılında
Heybeliada Cinayetleri (Destek Yayınları), 2011 yılında
Günbatımı Cinayetleri 2013 yılında