GAZETECİ MEME BULDU MU BIRAKMAZ!
Siyaset ve iletişim danışmanı Nuran Yıldız, Operatör Doktor Ceyhun İrgil'in "kadın memesinin kuyruk yağından farkı yok" sözlerinin medyadaki yansımasını eleştirdi.
İşte Nuran Yıldız'ın www.nuranyildiz.com sitesinde kaleme aldığı o yazı...
Önce. Haber ve gazeteci arasında mesafe vardı. Mesafeyi kapatan
kapının önüne konurdu.
Zaman değişti. Gazeteci haber olmaya başladı.
Zaman değişti. Gazeteci haberi yaratmaya başladı.
Zaman değişti. Haberi vermekle görevli gazeteci, haberin aktörü
olmaya başladı. Haber “yapma”yı dönüştürdü.
Her şey ve herkes harcanabilirdi, linç edilebilirdi. “İyi haber”in
ölçütü doğruluğu değil, sansasyon düzeyi oldu.
Gazetecinin “Frankeştaynlaşması” süreci bu. Bu süreç, gazeteciyi
acımasız bir rekabetin içine sokmaktan başlar. Sürece dahil olmayan
ise “atıl” ve “demode” olarak dışlanır.
“Etik dışı haber” yaratıcılık, “itibar katli için can atmak”
çalışkanlıktır yeni tür gazetecilikte.
Ezber ettik, her şey medya için tüketilebilir nesne, yenip
yutulabilir besindir. Vahşiliği insanı canlı canlı yutmasından
gelir.
Her canlı bir gün medyanın ağzına düşecektir demek gerekiyor.
Herkes, her statü, her itibar medyanın dişleri arasında
çiğneniyor.
Medya kendi vahşetine dur diyecek mesleki ve iç denetim
mekanizmalarından yoksun. Tanıdığı tek bir denetim mekanizması var,
o da siyasi iktidar.
Siyasi iktidarın ilgi alanı dışındaki herkes saldırı altında
kalabilir.
Son örneğini yaşamını kadın sağlığına, meme kanseri konusunda
farkındalık yaratmaya ayırmış bir cerrah yaşadı.
Tamamıyla bilimsel verilerin tartışıldığı bir cerrahi toplantısında
Op. Dr. Ceyhun İrgil, kadın memesinin dokusunu kuyruk yağına
benzettiği, işlevini ise başparmağın işlevinden az bulduğu için
medyanın önüne atıldı.
Şimdi o haberi yapan muhabiri hangi etik sorgulamaya sevk etmemiz
gerekiyor?
Doktorun CHP Meclis üyesi olması nedeniyle bilinçli olarak yıpratma
amacıyla haber yaptığı için mi?
Yoksa bilimsel bir toplantıdan cımbızla bazı cümleleri çekip
çıkarıp medyanın ağzına atarak, meme kanserine farkındalık yaratmak
için çalışan bir doktoru zor duruma soktuğu için mi?
Haberi yapan muhabiri sorgulayacak hiçbir mesleki mekanizmanın
olmaması size de korkunç gelmiyor mu?
Ya da reklamda, haberde, yorumda, fotoğrafta gazeteciler meme
bulunca bırakmaz deyip geçecek miyiz?
ATİYE BU YÜZDEN EUROVISION’A GİDEMEDİ
Geçen hafta TRT Genel Müdürü, “Eurovision’da Hadise çok kaprisliydi
bu yüzden kadın solist istemedik” dedi.
Konu magazin medyasının gündemine bomba gibi düştü. Oysa benim
okurlarım bu habere hiç şaşmadı. Çünkü 19 Ekim 2011’de, yani bir
yıl önce yazmıştım: “Atiye, Eurovision’a Hadise yüzünden
gidemiyor.”
“TRT bu yıl Atiye’yi göndermek istiyor ancak Hadise ve o günkü
sevgilisi Sinan Akçıl, yönetimin burnundan getirdiği için aynı
şeyleri yaşamak istemiyorlar” demiştim.
Papaza kızıp oruç bozmak deyiminde olduğu gibi, Hadise’ye kızıp
faturayı Atiye’ye çıkartmıştı TRT yönetimi.
AVM’LER REKABET ETMİYORMUŞ DEMEK Kİ
Gazeteyi her köşesiyle okurum. Vefat ilanları dahil. Bazen o
ilanlar gazetenin geri kalanından daha öğretici olur.
Gencecik bir adam öldü geçen gün. Ailesine büyük sabır dilemek
düşer bize. Ölen gencin babası alışveriş merkezlerinin
danışmanlığını yapıyormuş.
Vefat ilanı vermeyen AVM yok gibiydi: Metro, Zorlu Holding, Panora,
Atakule, Tekin Acar, Kentpark, Boyner Holding ve daha birçok
alışveriş merkezi.
Bu ilanlar Türkiye’de mağazacılığın düştüğü durumu da gözler önüne
seriyor. Ritzer’in “zamanımızın katedralleri” olarak tanımladığı
AVM’ler, birbirleriyle rekabette olması gerekirken, aynı firmadan
danışmanlık almaları tuhaf değil mi?
Ya akıllı işletmeci akılsız iş yapıyor ya da bilmediğimiz başka bir
şey var.
AKLIMDA KALAN
Sezen Aksu’nun kötü deneyimlerle ilgili saptaması: Sezen Aksu’yu
matruşkaya benzetirim. İç içe pek çok kadın var. Müzikli kadın bir
yana, hayatın anlamını arayan filozof kadın bir yana, eğlenceli,
dalgacı kadın bir yana, dost canlısı, aşk canlısı kadın bir yana.
Hayata dair sözlerini biriktiririm, çünkü lezzetlidir onlar. “Aşk
kokusu sarımsak kokusuna benzer, tüm diğer kokuları bastırır” der,
“Kabuksuz deniz canlısına benziyorum, dış etkilere o kadar açığım”
der. Şimdi de “Kötü deneyimlerden iki türlü çıkıyor insan: Ya
acılaşıyorsun ya da tatlılaşıyorsun” demiş. Acaba bu kadın şarkı
yapmayı bırakıp kitap mı yazsa?