Gazeteci dostları Güngör Uras’ı yazdı: O karşılaşmamızda çok utandığımı görmüş ve...
Türk medyasının ünlü kalemlerinden Milliyet gazetesi ekonomi yazarı Güngör Uras hayatını kaybetmişti
Milliyet Gazetesi ekonomi yazarı Prof. Güngör Uras, 85 yaşında
hayatını kaybetti. Bugün gazeteler, duayen kalemin ardından
yazılanlarla doluydu.
İşte Güngör Uras’ın ardından kaleme alınanlardan bir
kesit…
VAHAP MUNYAR / HÜRRİYET:
2009 yılı ocak ayı sonlarında dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün
şubat ayı başlarında gerçekleşecek Suudi Arabistan seyahatine
katılma hazırlığı yaparken Güngör Uras aradı:
- Cumhurbaşkanı Gül’ün Suudi Arabistan seyahatine ekonomi yazarı
olarak ikimiz davet edildik sanıyorum. Birlikte seyahat edeceğimiz
için çok mutlu oldum.
Ardından sordu:
- Suudi Arabistan’a gitmişken umre yapma şansımız olur mu?
Ben de merak ediyordum:
- Abi henüz programı bilmiyorum. Keşke o şansı yakalayabilsek.
Anında görevi üstlendi:
- Dur ben Cumhurbaşkanlığı’ndaki danışmanlarına umre yapmak
istediğimizi söyleyeyim.
Seyahat başlamadan bir-iki gün önce tekrar aradı:
- Sayın Cumhurbaşkanı’nın Basın Danışmanı Ahmet Sever’le konuştum.
Umre yapma şansımız olacak.
2009’un şubat ayı başında Cumhurbaşkanı Gül’ün Riyad’dan başlayan
Suudi Arabistan seyahatini izleyen gazeteciler arasında yerimizi
aldık. Riyad’daki görüşmeler tamamlandıktan sonra THY’den
kiralanmış uçakla Cidde’ye geçtik.
Cidde’de Suudi Arabistan Kralı’nın misafirhanesinde ihrama girdik.
Seyahate birlikte katıldığımız meslektaşımız Ahmet Taşgetiren’in
rehberliğinde Mekke’ye doğru yola çıktık:
- Lebbeyk, Allahümme Lebbeyk, La Şerike Leke Lebbeyk...
Mekke’ye varınca doğrudan umreye başladık. Önce Kabe’yi tavafı,
ardından Safa-Merve’deki “Sa’y”ı tamamladık. Umre görevimizi
bitirdikten sonra Kral’ın misafirhanesine doğru giderken Güngör
Abi’ye döndüm:
- Abi, Allah kabul etsin. Kendini nasıl hissediyorsun.
O sırada 76 yaşında olan Güngör Abi’nin yanıtı çok çarpıcıydı:
- Safa-Merve’deki “Sa’y”ın 3’üncü turunda tıkandım, bir an ölüyorum
sandım. Çok sürmeden bir açıldım. Görevi çok rahat tamamladım. Öyle
ki, dönüp 3 saatlik umreye yeniden başlayacak kadar rahat
hissediyorum.
Ardından şu ayrıntıyı benimle paylaştı:
- 1979 yılında rahmetli Vehbi Koç ile birlikte umre yapmamız
gündeme gelmişti. O zaman olmadı, Cumhurbaşkanı Gül’ün seyahati
vesilesiyle umre yapmış oldum. Çok istiyordum...
Ekonomi gazeteciliğimin ilk günlerinden itibaren çok desteğini
gördüğüm, kendisinden her daim çok şey öğrendiğim Güngör Abi ile
umre yoldaşlığımız da oldu...
Önceki hafta Dünya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hakan Güldağ ile
hastaneye ziyarete gittiğimizde son kitabını imzalayıp verdi:
- İndir faizi, bindir faizi...
Güngör Abi, önceki gece hayata veda etti...
Allah rahmet eylesin... Mekanı cennet olsun...
ERDAL SAĞLAM / HÜRRİYET:
Geçen haftasonunda meslek büyüğümüz Prof. Dr. Güngör Uras’ı
kaybettik. Uras’ın kaybı sadece ailesinin ya da basın camiasının
kaybı değil bence tüm Türkiye’nin büyük bir kaybıdır.
Devlet Planlama Teşkilatı’nın (DPT) en parlak dönemlerinde görev
yapmış, Üniversite’de Hocalık, TÜSİAD’in ilk Genel Sekreterliği
gibi kamuda ve özel sektörde öncü roller üstlenmiş bir büyüğümüzü
kaybettik.
Tanıma imkanı bulduğum için kendimi şanslı hissettiğim insanlardan
biriydi. Her daim güler yüzlü, toleranslı, yumuşak görüntüsüyle
etrafına huzur veren, yaptığı işi layıkıyla yapmak için
çabalamaktan hiç vazgeçmeyen bir ustaydı. Sadece ekonomi
literatürüne kazandırdığı “Ayşe Teyze” bile, onun Türkiye
ekonomisinin, Türkiye basınının ne kadar büyük bir kaybı olduğunu
anlatmaya yeter. Kaldı ki; işalemine, gazetecilere kendine özgü
duruşuyla yaptığı katkı tüm bunların da çok ötesindedir.
Ailesinin, ekonomi camiasının, Türkiye’nin tekrar başı sağ
olsun.
MELİH AŞIK / MİLLİYET:
Değerli bir yazar, ağabeyimiz ve dostumuz Güngör Uras da aramızdan
ayrıldı. Aylardır hastanedeydi. Doktorların bütün çabasına rağmen
ağrıları dinmiyordu. Buna rağmen yazılarını tek bir gün aksatmadı.
Her ziyaretine gittiğimizde sandalyede oturmuş ağrılar içinde köşe
yazısını yazarken buluyorduk...
En büyük çabası ekonomi dünyasında olup bitenleri Ayşe Teyze’nin
anlayacağı şekilde halka aktarmaktı. Cari açık ne demek, enflasyon
hesabı nasıl yapılır, ekonomideki gelişmeler halkın mutfağına nasıl
yansır, Güngör Ağabeyimiz bıkıp usanmadan halka bunları anlatmaya
çabaladı. Her zaman olumlu ve umutlu olmaya çalıştı. Dünyayı ve
Türkiye’yi karış karış gezdi, gördü, yaşadı. Hayatı sevdi.
Bir filozof:
- Ölüm iyiliklerden değil kötülüklerden uzaklaştırır, diyor...
Güngör Uras güzellikleri yaşadı, kötülükleri bu dünyada bırakıp
aramızdan ayrıldı. Eşi, kızı ve tüm diğer sevenlerine başsağlığı
diliyoruz.
ŞÜKRÜ ANDAÇ / MİLLİYET:
Ayşe Teyze’nin kaybı büyük. Güngör Hoca’nın (85) kaybı tüm Türkiye
için çok büyük. İş dünyası, ekonomi basını, yeme-içme dünyası bir
duayeni kaybetti.
/* */
Hocamız içindeki meraklı çocuğu hiç kaybetmeyen, dünya çapındaki
birikimine karşı herkese alçakgönüllü yaklaşan ve sürekli öğrenmeyi
düstur edinmiş biriydi.
Hayat sevinci ve zevkiyle genç kuşaklara örnek oldu ve hep
yollarını açtı.
Aile hayatı, kadınların iş hayatında yer almasına verdiği önem,
görgüsü ve kibarlığı ile model alındı.
ŞİMDİ BİZE N’LCAK?
Cumhuriyet değerlerine bağlılığı, Türkiye’nin geleceğine olan
inancıyla tam bir örnek Cumhuriyet kuşağı temsilcisiydi.
Öğrenmeyi, yazmayı ve üretmeyi hiç bırakmadı. Engin hayat
deneyimini paylaşmayı çok severdi.
Anadolu’nun bakir çocuğu, hep Anadolu’nun daha iyi yerlere gelmesi
için çalıştı.
Hocamızın gülümsemesini, sorularını, analizlerini ve bize yol
göstermesini çok özleyeceğiz.
Güngör Hoca’nın vefat haberini aldıktan sonra gece rüyama Ayşe
Teyze girdi. Elini öpmeye gitmiştim...
Çok dertliydi. Ama bu kez derdi “geçim” değildi.
Gece uyuyamamış, Güngör Hocasını düşünüyordu. Çok üzgündü. Oturttu
karşısına beni, uzun uzun sordu; “Şimdi bize n’lcak?”
“Doları, altını, euro’yu... Ekmeği, peyniri, zeytini... Faizi,
enflasyonu, yatırımı... Patatesi, domatesi, soğanı... Yerli ve
milli olmayı... İhracatı, ithalatı, cari açığı... Yemeyi, içmeyi,
giyinmeyi...
Geçim derdini... İşçiyi, emekçiyi... Siyaseti, sanayiyi, ekonomiyi,
turizmi, iş alemini... Söylesene Şükrü bey kardeşim, şimdi bize kim
anlatacak bunları?”
Yanıtını veremedim. Kapıdan çıkarken son bir kez arkamı döndüm ve
Ayşe Teyzem’e “Elveda” dedim.
Sabah uyandığımda da bir yandan Ayşe Teyze’nin o hüzünlü suratı bir
de “gerçekten çok üzgünüm” deyişi gözümün önünden gitmedi. Çünkü
Güngör Hoca’nın yerini doldurmak mümkün olmayacak. Ve “Ayşe Teyze”
ile “Ali Rıza Amca” da “Güngör Hocam” gibi artık gönüllerde
yaşayacak.
ÜRETİM, ÜRETİM, ÜRETİM!
Güngör Uras’ın kitaplarında ve yazılarında öncelik verdiği konu
“üretim” idi. Bu konuda geride bıraktıklarını, “Sanayileşecektik
Büyüyecektik N’oldu Bize?” adlı kitabında yer alan şu sözlerle
aktarmak mümkün...
“Yeni bir yapı kurmak “kafa ister, yürek ister, bilek ister.” Yeni
bir yapı, “yepyeni bir kalkınma stratejisi, uzun vadeli planlama,
plana uygun program” demektir. Seksen yıllık köhne yapıyı altüst
etmek, toplumu sarsmak, kötüleri, işe yaramazları gözünün yaşına
bakmadan ayıklamak demektir.
Bu yapılamadan bu ekonomi, bu halk, bu ülke düze çıkamaz. Düze
çıkmak “üretim kısırlığından”, “rantiyelikten”, “tembellikten”,
“halk dalkavukluğundan”, “nemelazımcılıktan”, “gözlerimi kaparım
vazifemi yaparımcılıktan”, kurtulmak demektir. Üretimin yolunu
açmak, halkı “kadercilikten” “üreticiliğe” yöneltmek demektir.
Bu ülkede bunu yapacak liderlere ihtiyaç vardır...
Buraya kadar, Osmanlı’dan bu yana kalkınmamızı, büyümemizi
frenleyen yanlışları sıraladım.
Bu yanlışları bilelim.
Bilelim ki; “Sanayileşecektik, büyüyecektik... N’oldu bize?”
diyerek şaşkın, şaşkın yaşamayalım. Başkaları nasıl sanayileşiyor
ve büyüyorsa biz de büyürüz.”
ÇAĞDAŞ ERTUNA / MİLLİYET:
Bazıları için Güngör Hoca, bazıları için Güngör Bey, bazıları için
Ali Rıza Kardüz’dü.
Bazıları için ekonomiye Ayşe Hanım Teyze kavramını sokan ekonomi
yazarıydı, bazıları içinse Türkiye’de daha restoran eleştirmenliği
yokken Ali Rıza Kardüz imzasıyla restoranları değerlendiren,
gustosuna güvenilen yegâne isimdi Güngör Uras.
Haftada tam 8 yazı yazıyordu.
O yazıları yazmak için hepimizle konuşuyor, gündemi hem gezerek hem
de 7’den 70’e farklı yaş gruplarından dostlarıyla konuşarak takip
ediyor, kendini daima tazeliyordu.
Asla zamanın gerisinde kalmıyordu.
85 yaşındaydı ama hepimizden daha genç ve dinçti.
Birkaç yıl önce New York’ta bir sergi açılışından çıkışta “Yemeğe
taksiyle gidelim” dediğimde, “Siz taksiyle gidin, ben yürüyerek
gelirim” diyerek beni şaşırtmıştı.
Ben ve benim jenerasyonumdaki gazeteciler kendisinin yazılarını
merakla takip ederken, kendisi de bizim yazılarımızı takip ediyor,
bazen telefonla arayarak yorumlarda bulunuyor, bazen e-mail’le
şakalaşıyor, bazen de gazete yazılarıyla cevap veriyordu.
Tabii bir de sevgili kızı Elif Uras’ın sergilerini ve başarılarını
gururla paylaşıyordu bizimle.
Hem bütün gençleri motive ediyor hem de gerektiğinde tatlı tatlı
eleştiriyordu.
Her zaman güler yüzlü, kibar ve ufuk açıcıydı.
Güngör Abi’yle aynı gazetede yazabilmek, aynı sofraları, dost
sohbetlerini paylaşabilmek benim için hep gurur kaynağıydı.
Her sohbette hem birlikte çok güler, hem de kendisinden çok şey
öğrenirdik.
Güngör Abi’nin kaybı sadece sevdiğimiz bir meslek büyüğünü
kaybetmek değil, aslında bir devrin de sonu.
Bilginin, birikimin, kültürün, gustonun, iyiliğin, çalışkanlığın
değerinin bilindiği bir dönemin de sonu.
Çok üzgünüz, belki biraz da bu yüzden. Güngör Abi’ye birlikte
anılarımızı hatırlayarak, gülümseyerek veda ediyoruz, çünkü
biliyoruz kendisi öyle isterdi.
Başta sevgili Nuran Hanım ve Elif olmak üzere hepimizin başı sağ
olsun!
SİNA KOLOĞLU / MİLLİYET:
Güngör Uras, ekonomi basınının duayenidir... Kendisini kaybettik.
Tanışıklığımız eskiye dayanırdı. Rahmetli babamın iyi dostuydu.
Kendisi, “Ekonomi çarşıdır” derdi ve ekonomi gazeteciliğinin bundan
uzaklaştığını hep dile getirirdi. Uras’ın ‘Ayşe Teyze’si de aslında
bunun simgesiydi.
Benim için çok özel bir zaman dilimindeki karşılaşmamızda, çok
utandığımı görmüş ve şöyle demişti, “Yaptığın bu işten sakın
rahatsız olma. Ne güzel piyano çalıyorsun ve emeğinin karşılığını
alıyorsun.” O yıllar gazeteden aldığım para yetmiyordu ve çocuk
geçindirme derdindeydim ve davetlerde piyano çalarak gelirime katkı
sağlıyordum. Yanıma gelmiş, kim olduğumu öğrenmişti. Arada e-posta
gönderirdim kendisine, “Eşimle seni takip ediyoruz” derdi.
Nur içinde yat abi!
SERVET YILDIRIM / MİLLİYET:
Aydın olmanın ne demek olduğunu öğrettiğin için...
Namus, dürüstlük, zerafet, nezaket ve tevazu kelimelerinin içini
doldurduğun için...
/* */
Ayşe teyze ve Ali Rıza amcayı tanıştırdığın için...
Sıkıcı ekonomiyi zevkli hale getirip sevdirdiğin için...
Karmaşık olayları basitleştirip anlattığın için...
Ekonominin ve demokrasinin temel ilkelerinden uzaklaşıldığında
yaptığın uyarılar için...
Atatürk ve cumhuriyet sevgisini yaşattığın için...
SAF BAKİR ANADOLU ÇOCUĞU
“Saf ve bakir Anadolu çocuğu”nun neler yapabileceğini gösterdiğin
için...
Üretimin ve istihdamın herşeyin üzerinde olduğunu anlattığın
için...
Sanayiye ve emeğe saygı duyduğun için...
Çağdaş eğitimin vazgeçilmez olduğunu vurguladığın için...
Benim gibi ardından gelen gazetecilere örnek olduğun için...
Dostluğun ve çevrene saçtığın ışık için...
Sevgili eşin Nuran ile birlikte beni kardeşiniz görüp sofranızı
paylaştığınız için çok teşekkürler Güngör abi. Işıklar içinde
uyu....
YAVUZ DONAT / SABAH:
Bodrum-Gündoğan'da... Yaz sabahları "Yürüyüş arkadaşımızdı."
Bu yaz gelemedi... "Hastaydı."
Her konuşmamızda "Gündoğan seni bekliyor" diyorduk.
Kısmet değilmiş... Gelemedi.
Dün sabah... Yürürken... Belki 40 kişi "Üzüldük... Başınız sağ
olsun" dedi.
Sevgili Güngör Uras!..
Adam gibi adamdı... Mekânı cennet olsun.