GAZETECİ CÜNEYT ÜNAL: ''GAZZE'YE GİTMEK İSTİYORUM''
Suriye'de 90 gün tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakılan gazeteci Cüneyt Ünal, Gazze'ye gitmek istediğini söyledi.
Suriye’de 90 gün tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakılan gazeteci
Cüneyt Ünal, evinde geçirdiği ilk gün saat 04.00’e kadar kızını
seyredip öpüp kokladığını belirterek, "Karanlık hücredeyken
’Allah’ım sadece bir dakikalığına bana bir cep telefonu. Kızımın
sesini duyayım bana baba desin. Sadece baba desin. Sesini duyduktan
sonra ölmeye razıyım. Sonra Allah’ım al canımı’ diyordum. Çok şükür
buradayım. İnşallah Başar da ailesine kavuşur" dedi. Ünal Başar
Kaddumi’yi muhaliflerin vurduğunu söyledi.
Suriye’de 90 gün tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakılan
Kameraman Cüneyt Ünal, dün Gazeteciler Cemiyeti Lokali’nde
meslektaşlarının karşısına çıktı. Beraberindeki eşi Nuran Ünal ve
19 aylık kızı Sahra ile birlikte basın toplantısına gelen Ünal’a,
TGC Yönetim Kurulu Üyesi Recep Yaşar ile TGS Genel Başkanı Ercan
İpekçi eşlik etti. Cüneyt Ünal yaşadıklarıyla ilgili şunları
anlattı:
GÖNLÜM HALA SURİYE’DE
Ben aileme kavuştum, eşime ve çocuğuma kavuştum ama aklım ve gönlüm
hala Suriye’de, Başar’da. Şu anda tam bir hayata bağlanmış değilim.
Başar, eşine ve çocuklarına kavuştuğu zaman benim için hayat
başlayacak. Herhangi bir mutluluk bir sevinç yaşamıyorum şu anda.
90 gün boyunca eşim ne sıkıntılar çektiyse ben de şu an aynı
sıkıntıları çekiyorum.
GÖZLERİMLE GÖRDÜM BAŞAR’I MUHALİFLER VURDU
Başar benim sağ tarafımdaydı. Elinde Handycam kamerası vardı.
Başar’ı vuranlar muhaliflerdi. Kendi gözlerimle gördüm. Caddede
başka kimse yoktu. Üzerinde gri tişört siyah kot pantolon ve askeri
yelek vardı. Başar’ı uyardım. Başar, silah dedim. Ben
hareketlendim. Karşısındaki insanı gördüm. Yakın bir mesafeydi.
Silah dedim tak diye bir ses. ’Ah! Vuruldum’ dedi. Aldım içeriye
taşıdım. Göbeğinin sol tarafından vuruldu. Yarası ağırdı.
Boynundaki puşiyi çıkartıp yarasına tampon yaptım. Yardım çağırdım.
Genç bir çocuk geldi apartmanın önüne. Kim olduğumu sordu? Gazeteci
olduğumu arkadaşımın yaralı olduğunu söyledim kendi İngilizcemle.
Mümkün olduğunca el kol hareketleriyle anlattım. Elimde hem kendi
kameram hem de Başar’ın kamerası vardı. Silahlı bir kişi gelip
kameraları aldı. Kalabalığın ters tarafına kaçtı. Halep halkı
muhalif güçlerden olduğumu düşünerek saldırdı. Türk gazeteci
olduğumu söylememe rağmen tişörtümü arkadan kafama geçirip o
bölgeden uzaklaştırarak yumruk ve tekmelerle üstü açık bir pikaba
bindirip jandarma karakoluna kadar darp ettiler. Ondan sonra da
zaten Başar’ı bir daha göremedim. Kendisinden haber alamadım.
Kendindeydi, konuşuyordu ama yarası ağırdı. Japon gazeteciler arka
tarafa doğru kaçtılar biz çatışmanın tam ortasında kaldık. Herhangi
bir mahkemeye çıkarılmadım.
GAZZE’YE GİTMEK İSTİYORUM
Ben şu anda Gazze’ye gitmek istediğimi söyledim, eşim izin vermedi.
2.5 yıl İsrail’de yaşadım Gazze ve Libya savaşını gördüm. Libya
savaşında eşimin yanında değildim. Çocuğum doğduktan on gün sonra
görebildim. 90 gün boyunca çok kötü anlar yaşadım. Suriye devlet
televizyonuna itiraf ettikten sonra bekliyorum. Dendi ki kurtuldun
bir hafta içinde çıkarsın dediler. Hep tedirgin olarak bekledim. 2
hafta geçti ses seda yok. Üçüncü hafta patronlarla görüşmek
istediğimi söyledim kimse cevap vermedi. Artık ailemi ve çocuğumu
düşünüyordum. Günler geçtikçe diyorum ki 55 gün geçti. Bu gün
çocuğum bensiz 55 gün geçti. Eşim hem analık hem babalık yaptı. 60,
70, 80 oldu herhangi bir şey olmadı.