21 Kas 2012 09:48 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 14:24

GAZETECİ CÜNEYT ÜNAL: ''GAZZE'YE GİTMEK İSTİYORUM''

Suriye'de 90 gün tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakılan gazeteci Cüneyt Ünal, Gazze'ye gitmek istediğini söyledi.

Suriye’de 90 gün tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakılan gazeteci Cüneyt Ünal, evinde geçirdiği ilk gün saat 04.00’e kadar kızını seyredip öpüp kokladığını belirterek, "Karanlık hücredeyken ’Allah’ım sadece bir dakikalığına bana bir cep telefonu. Kızımın sesini duyayım bana baba desin. Sadece baba desin. Sesini duyduktan sonra ölmeye razıyım. Sonra Allah’ım al canımı’ diyordum. Çok şükür buradayım. İnşallah Başar da ailesine kavuşur" dedi. Ünal Başar Kaddumi’yi muhaliflerin vurduğunu söyledi.
Suriye’de 90 gün tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakılan Kameraman Cüneyt Ünal, dün Gazeteciler Cemiyeti Lokali’nde meslektaşlarının karşısına çıktı. Beraberindeki eşi Nuran Ünal ve 19 aylık kızı Sahra ile birlikte basın toplantısına gelen Ünal’a, TGC Yönetim Kurulu Üyesi Recep Yaşar ile TGS Genel Başkanı Ercan İpekçi eşlik etti. Cüneyt Ünal yaşadıklarıyla ilgili şunları anlattı:

GÖNLÜM HALA SURİYE’DE

Ben aileme kavuştum, eşime ve çocuğuma kavuştum ama aklım ve gönlüm hala Suriye’de, Başar’da. Şu anda tam bir hayata bağlanmış değilim. Başar, eşine ve çocuklarına kavuştuğu zaman benim için hayat başlayacak. Herhangi bir mutluluk bir sevinç yaşamıyorum şu anda. 90 gün boyunca eşim ne sıkıntılar çektiyse ben de şu an aynı sıkıntıları çekiyorum.

GÖZLERİMLE GÖRDÜM BAŞAR’I MUHALİFLER VURDU

Başar benim sağ tarafımdaydı. Elinde Handycam kamerası vardı. Başar’ı vuranlar muhaliflerdi. Kendi gözlerimle gördüm. Caddede başka kimse yoktu. Üzerinde gri tişört siyah kot pantolon ve askeri yelek vardı. Başar’ı uyardım. Başar, silah dedim. Ben hareketlendim. Karşısındaki insanı gördüm. Yakın bir mesafeydi. Silah dedim tak diye bir ses. ’Ah! Vuruldum’ dedi. Aldım içeriye taşıdım. Göbeğinin sol tarafından vuruldu. Yarası ağırdı. Boynundaki puşiyi çıkartıp yarasına tampon yaptım. Yardım çağırdım. Genç bir çocuk geldi apartmanın önüne. Kim olduğumu sordu? Gazeteci olduğumu arkadaşımın yaralı olduğunu söyledim kendi İngilizcemle. Mümkün olduğunca el kol hareketleriyle anlattım. Elimde hem kendi kameram hem de Başar’ın kamerası vardı. Silahlı bir kişi gelip kameraları aldı. Kalabalığın ters tarafına kaçtı. Halep halkı muhalif güçlerden olduğumu düşünerek saldırdı. Türk gazeteci olduğumu söylememe rağmen tişörtümü arkadan kafama geçirip o bölgeden uzaklaştırarak yumruk ve tekmelerle üstü açık bir pikaba bindirip jandarma karakoluna kadar darp ettiler. Ondan sonra da zaten Başar’ı bir daha göremedim. Kendisinden haber alamadım. Kendindeydi, konuşuyordu ama yarası ağırdı. Japon gazeteciler arka tarafa doğru kaçtılar biz çatışmanın tam ortasında kaldık. Herhangi bir mahkemeye çıkarılmadım.

GAZZE’YE GİTMEK İSTİYORUM

Ben şu anda Gazze’ye gitmek istediğimi söyledim, eşim izin vermedi. 2.5 yıl İsrail’de yaşadım Gazze ve Libya savaşını gördüm. Libya savaşında eşimin yanında değildim. Çocuğum doğduktan on gün sonra görebildim. 90 gün boyunca çok kötü anlar yaşadım. Suriye devlet televizyonuna itiraf ettikten sonra bekliyorum. Dendi ki kurtuldun bir hafta içinde çıkarsın dediler. Hep tedirgin olarak bekledim. 2 hafta geçti ses seda yok. Üçüncü hafta patronlarla görüşmek istediğimi söyledim kimse cevap vermedi. Artık ailemi ve çocuğumu düşünüyordum. Günler geçtikçe diyorum ki 55 gün geçti. Bu gün çocuğum bensiz 55 gün geçti. Eşim hem analık hem babalık yaptı. 60, 70, 80 oldu herhangi bir şey olmadı.