FUTBOLDAN ANLAMAK İÇİN KADINLIK ORGANI GEREKMİYOR!
“Kadınlar futboldan anlar mı” çıkışıyla ofsaytta yakalanan Ümit Özat'a, Simge Fıstıkoğlu'ndan jeneriklik gol geldi.
Geçtiğimiz hafta yayınlanan bir futbol programında teknik direktör
Ümit Özat’la “Kadınlar futboldan anlar mı” tartışması yaşayan Simge
Fıstıkoğlu, Özat’ın stüdyoyu terk etmesiyle en çok konuşulan
isimlerden oldu. Fıstıkoğlu’nu buldum ve “kadın ve futbol”a dair
her şeyi sordum...
Futboldan anlamak için beyin yeter!
O gece ne oldu?
Ben Habertürk’te 2006’dan
2011’e kadar her pazar futbol programı yaptım. Çok da seviyorum
futbol konuşmayı. İlk kez böyle bir şey başıma geliyor. Beni
rahatsız eden üsluptu sonuçta. Tartışmanın fitili ‘ben kadın
taraftarın görüşünü ciddiye almam’ cümlesiyle başladı. Neden
almazsınız? Bunu da söyleyen bir teknik direktör. Yarın öbür gün
bir takım çalıştırsa ve o takımın maçlarına ceza sebebiyle sadece
kadın taraftarlar gelse ne yapacak?
Öncesinde bir gerilim olmuş muydu? Yorumu mu beğenmedi hoca
sadece?
Kadın taraftarların ve benim yorumumu beğenmedi
Ümit Özat. İkinci cümlede ‘Seninle futbol konuşmam’ dedi. Yüzüme de
bakmadan konuştuğu için anlamadım. Benimle mi diye sordum ‘Evet
seninle’ dedi! Sonra da onunla futbol konuşacak kişinin onun kadar
futbol bilgisi olması gerektiğini söyledi. O zaman Ümit Özat’la
şimdiki futbolcular da futbol konuşamaz! Düz mantık... Genç
futbolcunun da onun kadar tecrübesi yok! Ayrıca böyle bir kıyaslama
da yok hayatta. ‘Beni eleştirmek için benim kadar futbol oynamanız
gerekir’... Niye? Öyle bir kaide mi var? Üstelik o stüdyoda bulunan
tek futbolcu Ümit Özat, o zaman hiçbiriyle konuşmaması lazım!
‘Kadınla konuşmam, futbol oynamayanla konuşmam’ cümlesi çıkıp da
ben de devam ettirince, neden diye iş başka bir noktaya döndü. Sen
bana futbol bilgini anlat, antrenman bilgini anlat...
Ben sorayım var mı antrenman
bilgin?
(gülüyoruz) Bence ne sen sormuş ol, ne ben
söylemiş...
İzleyince hocanın çok gerildiğini anlaşılıyor. Acaba başka bir
tavır mı bekliyordu?
Muhtemelen. ‘Haklısınız, benim sizin gibi bir kariyerim yok’ deyip
susmamı bekliyordu. Beklentisi neydi çözemem. Sonrasında maç sonu
röportajları izledik, Aykut Kocaman’ın yorumlarını izledik. O
esnada hiç konuşma olmadı aramızda. Zaten yayına döndükten sonra
‘Ben izleyicilerden özür diliyorum, söylediklerim yanlış anlaşıldı’
dedi ve gitti.
Biz o platformda eşit durumdaydık
Aslında eleştiriye karşı, futbol camiasında sık
karşılaştığımız bir reaksiyon bu; ‘Beni eleştirebilmen için önce o
sahaya bir inmen lazım’...
Bu konuyu elbette düşündüm
ama hiç bir noktasında hak vermedim. Ben TV’de iş yapıyorum.
Haftanın ortalama 4 günü ekrandayım. Bir izleyici hiçbir
televizyonculuk bilgisi olmadan beni izlediği anda eleştiriyor mu?
Evet. Ben ona dönüp bir şey diyor muyum? Demiyorum. Bazı
mesleklerde görüş bildirmek için uzmanlık gerekir. Mesela deprem ya
da sağlık konuları vs.dünyada artık bu kadar sınırlar kalkmışken
böyle bir ayrım yapılamaz.
Hocanın da hayatı kendisine yapılan eleştirilere cevap
vermekle geçti. Acaba o akşam için mi öyleydi?
Genel
fikrinin bu olduğunu düşündüm çünkü ‘Ben eşimle bile futbol
konuşmuyorum’ dedi. Kendi tercihidir. Ben kendisine bir röportaj
talebinde bulunsam, ‘Prensip olarak kadınlarla futbol konuşmam’
derse saygı duyarım. Fakat biz o platformda, yan yana eşit sıfatla
bulunuyoruz.
Krizi iyi yönetebilen biriyim, soğukkanlıyım
Sen de bir yerde orada ev sahibisin. Hiç geri adım
atmamışsın değil mi?
Ben geri adım atmam. Ben bugüne
kadar çok program yaptım. Aynı fikirde olmadığım onlarca konuğum
oldu. Hiçbirinde iş buraya gelmedi. Üslup diyorum ya... Anlaşmazlık
olabilir. Ama bunu devam ettirip sadece ev sahibi olmam
gerekçesiyle bana yönelik bir üsluba da sessiz kalamam. Karakterime
aykırı.
Ümit Hoca sonrasında yaptığı açıklamalarda ‘reyting’ için
yapıldı diyor. Öyle bir kaygınız var mı?
Ben ilk defa
seninle konuşuyorum, kendisi sayısız röportaj verdi. O zaman kim
neyin peşinde oturup bakalım...
Program esnasında ne hissettin?
Ben krizi iyi
yönetebilen biriyim. Stres yönetimim iyidir. Soğukkanlıyımdır.
Öncelik Ümit Özat’la yaptığım tartışma değildir, orada bulunmam
gerekliliğidir. Ben çekip gidemem çünkü yayıncıyım. Ayrıca niçin
çekip gideyim? Bir insanla oturup medeni bir biçimde
tartışabilirim.
Futbol camiası sessiz kaldı
Programdan sonra reaksiyonlar nasıldı? Bülent Hoca çok üzüldü.
Yayından sonra bana ‘Üzülme, bunları kafana takma, sen çok iyisin,
çok beğeniyorum yorumlarını, onun kusuruna bakma’ dedi defalarca.
Özellikle basından yüzde yüz destek aldım. Tanımadığım kişiler bile
aradı, mesaj attı. Rahşan Gülşan yazmış. Pek çok internet sitesi
kadınların isyanı şeklinde vermiş haberi, buna da çok sevindim.
Spor yazarları maille, mesajla destek verdi. Hiçbirini silmiyorum
çünkü çok kıymetli. ‘Kendini doğru ifade ettin, bravo’ dediler.
Peki futbol camiasından?
Çok az aldım ama
dolaylı olarak konuşulduğunu biliyorum. Üslubum sebebiyle takdir
edildiğimi biliyorum. Ama kimse sesini çıkarmadı. Yarın öbür gün
beraber çalışabilirler niye karşı karşıya gelsinler ki ‘bir kadın
yorumcu’ sebebiyle?
Yıllardır aynı cümleyle karşılaşıyoruz... Kadınlar
futboldan anlar mı ne dersin?
Ben kadınlar futbol
izlemeyi tercih etmez cümlesine de karşı çıkarım. Böyle bir
genelleme yapılamaz. Hele anlamaz lafına tüm benliğimle karşı
çıkarım. Çünkü bir şeyi anlamak için gerekli organ beyindir,
kadınlık organı değil. Dolayısıyla kadınlar ilgilenmiyor olabilir
ama yine de genelleme yapılamaz. Sen, ben ve o kadar kadın
taraftar, örneğiyiz. Dersiniz ki kadınlar ilgilenmiyor, sevmiyor,
izlemiyor, bunu anlarım ama ‘kadınlar anlamaz’ diyorlar, ben de
bunu anlamıyorum.
Bir TV yöneticisi ekranını bir kişiye sadece güzel olduğu
için teslim eder mi, mümkün mü?
Bir kere orada büyük
bir kurum var; geliriyle prestijiyle, izleyicisiyle. O kadar kolay
mı bu iş? O zaman bütün TV’lerde sadece güzellik kraliçeleri olması
lazım. Futbolu nasıl büyütmemek gerekiyorsa ‘Sadece erkekler anlar’
diye televizyonculuğu da bu kadar küçültmeyelim. Başlangıçta
güzellik avantaj olabilir ama Johan Cruyff’un bir lafı vardır: her
avantajın bir dezavantajı vardır, diye. Hiçbirşey olmasa güzel
olduğunuz için orada olmadığınızı kanıtlamanız gerekir. Messi’yi
getirip bir stüdyoya koyalım. “3-2-1 yayındasın” desinler bakalım..
Konuşabilirse alkışlayacağım.. Yayın götürmek, bir meslektir.
Berfu Haşıoğlu/Vatan