Füsun Demirel tezgâh açtı: Bu pazar benim tek kaçış yerim
Oyuncu ve çevirmen Füsun Demirel, Bomonti’de bulunan ikinci el pazarında tezgah açtı.
Oyuncu ve çevirmen Füsun Demirel, Bomonti’de bulunan ikinci el
pazarında tezgâh açtı. Hayatının belirli dönemlerinde
bitpazarlarında çalıştığını, söyleyen Demirel, “Ülkede her gün bir
kötü olay oluyor. Burası benim için bir kaçış yerim” dedi.
Çocukluk güncesine yazdığını açıkladığı "Devrimci olup silahı
alacağım, bu haksızlıkları yapanları kurşuna dizeceğim" ifadesi
nedeniyle Demirel'e çok sayıda kişi "tepki" göstermişti; usta
oyuncu o dönem rol aldığı "Aile İşi" adlı dizinin senaryosundan da
çıkarılmıştı. Oyuncular Sendikası'ndan konuya ilişkin olarak
yapılan "destek açıklaması"nda şu ifadelere de yer verilmişti:
“Demokratik bir ülkede her vatandaşın hakkı olduğu gibi, üyemiz de
duygu ve düşüncelerini paylaşmıştır. Bu bağlamda üyemiz Füsun
Demirel hakkında çıkan haberlerin çarpıtılmasından sonra kendisinin
yapmış olduğu son derece samimi açıklamaların tekrar gözden
geçirilmesini temenni ederiz.”
Cumhuriyet'ten Seyhan Avşar'a konuşan Füsun Demirel'in açıklamaları
şöyle:
-Pazarcılık yapmaya nasıl karar verdiniz?
Anneler, çocukları hayatı öğrensin diye çocuklarının eski
eşyalarını getirip onlarla beraber pazarda satıyordu... Bu fikir
hoşuma gitti. Benim jenerasyonum buradaydı. Birçoğu eğitimli
insanlar. Ama kendi işlerini bazı nedenlerden dolayı yapamıyorlar.
Aralarında İngilizce öğretmeni olan da var. İki dil bilip tur
rehberi olan da... Ben de burada yer alabilirim diye düşündüm.
Pazarcılık yapma fikrini çocuklarımla konuştum. Daha sonra evdeki
bütün fazlalıkları toplayarak, pazarın yolunu tuttum.
Bitpazarında çalıştım
-Tezgâhınızın başına geçince neler hissediyorsunuz?
Bu pazarda daha çok kadınlar yer alıyor. Kadınların muhabbetleri,
dayanışmaları, dostlukları bana keyif veriyor. Zaten bu dayanışma
ve dostluktu beni cezbeden. Böylelikle her hafta pazara gelmeye
başladım... Burada kafa olarak dinleniyorum. Sıkıntılarımdan,
sorunlarımdan günlük sosyal medyadan takip ettiğim ve üzerime
yıkılan şeylerden sıyrılıyorum. Burası bir kaçış yeri.
-İlk pazarcılık deneyiminiz mi?
Öğrencilik yıllarımda Avrupa’da bitpazarında çalıştım. İşportacılık
yaptım. Türkiye’de 80’lerin başında, yazları takı yapardım. Tatil
bölgelerinde eşimle satardık. Yoksul oyunculardık. Tatil paramızı
çıkarırdık. Burada geçirdiğim 12 saatte fiziksel olarak yorulsam da
ruhsal olarak dinleniyorum.
-Nerden temin ediyorsunuz ikinci el eşyaları?
Şu an için evden getiriyorum. Henüz evdekileri tüketemedim. Evdeki
eşyalar azalınca, sağdan soldan toplamaya başlayacağım.
Arkadaşlarımın kullanmadıklarını alacağım. Zaten sabahları
pazardaki arkadaşlar arasında takaslar oluyor. Arkadaşlar başka bir
tezgâhtan 1 TL’ye ürün alıp, kendi tezgâhlarında 3 TL civarında bir
fiyata satıyorlar.
Tezgâhta fotoğraf
-Hayranlarınız nasıl karşılıyor tezgâhın başında
olmanızı?
Aslında ben hep çarşıda pazardayım. İnsanlarla hep iç içeyim.
Görenler önce şaşırıyorlar. Ardından seviniyorlar. Fotoğraf
çektiriyorlar. 10 yıl boyunca TÜYAP Kitap Fuarı’nda stand açmıştık.
Bu ilgiliyi orada da yaşamıştım. Şu an o günlere benzer günler
yaşıyorum. Bundan keyif alıyorum.
Sezonda tiyatro
-Önümüzdeki sezon için yeni bir projeniz var mı? Tezgâhınız ne
olacak?
Beni yaşatan şey tiyatro. “Aşk Dersleri” oyunu devam edecek.
İstanbul içinde ve tüm Türkiye’de turneye çıkacağız. Biz bir yerde
durup seyircinin gelmesini beklemeyip seyircinin olduğu her yere
gitme yolunu seçiyoruz. Bir tane Dario Fo uyarlaması üzerinde
çalışıyorum. Onda bir sürpriz olacak. Bir iki sinema filmi var.
Birini bitirdim. Eylül ve ekim ayına kadar üç sinema filmi bitmiş
olacak. Asıl işimi yaparken pazara çıkamayacağım.
‘Sembolik bir kazanç’
-Çalışma saatleri, kazanç nasıl?
06.30’da tezgâhımı açıyorum. Akşam ise 19.30 gibi topluyorum.
Tezgâhımda en pahalı ürün 10 TL. Zaten daha pahalı olması mümkün
değil çünkü ikinci el eşyalar. Bugünkü kazancımı henüz saymadım. Ne
kazandıysam torbama atıverdim. Çocuklarım yardım ediyor. Bugün
kızım kitap sattı. Onların hayatı öğrenmesini istiyorum çünkü
çocuklara ne isterlerse veriyoruz. Hayatı öğrensinler, paranın
kolay kazanılmadığını bilsinler istiyorum. Zaten kazanılan para
sembolik. Hayatımızda dönüşümler yapacak bir para değil. Kazandığım
parayı da yine kendi çocuklarımın ufak tefek ihtiyaçlarına
harcıyorum.
Ey vicdan neredesin?
-Açlık grevindeki akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih
Özakça açlık grevinde 137’inci gündeler...
Elimizden gelen desteği vermeye çalışıyoruz. Üzerimize ne düşerse
yapmaya hazırız. Semih’in eşi Esra ile görüşme, annesi Sultan
Anneyi kucaklama fırsatım oldu. Gözlerindeki ışığı görünce insan
olarak sorguladım kendimi. ‘Bu insanlar karıncayı bile incitemez.
Ey vicdan neredesin? Sözün bittiği noktadayız sadece üzülüyoruz o
kadar. Bazen çaresiz hissediyorum kendimi. Nuriye ve Semih’in ölüme
gittiği süreç gözümüzün önünde... Böyle bir şey olursa bir daha
nasıl mutlu olacağız. Vicdanlarımız nasıl rahat olacak! Çok acı
çekiyorum. Sayın hükümet yetkilileri, sayın bakanlar... Bu halkı
yönetmek için sizlere bir irade verilmiş. Öyle ya da böyle diye
ayrım yapmadan halkın taleplerine bir bakmak, iyi niyetli çözümler
aramak varken zıtlaşmak çözüm oluyor mu?