FLAŞ...SERDAR TURGUT,GAFLARINA BİR YENİSİNİ DAHA EKLEDİ... ECEVİT'İ YAŞARKEN ÖLDÜREN SERDAR TURGUT,SUSAN SONTAG'I HAYATA DÖNDÜRDÜ!!!
Ecevit'i yaşarken öldüren Akşam Genel Yayın Yönetmeni Serdar Turgut, inanılmaz bir gafı daha gerçekleştirdi.Cumartesi günü kaleme aldığı yazıda 2 yıl önce hayatını kaybeden ABD'li deneme ve roman yazarı Susan Sontag için bakın ne yazdı:
Küçük insanlar diktatörlüğü (sevgiyle dolu bir Orhan Pamuk eleştirisi)
Susan Sontag, kitapları Türkçeye de çevrilmiş, son derece saygın ve derinliği olan bir yazar/düşünürdür. Bayan Sontag aynı zamanda Amerika'da bir numaralı halk düşmanı ilan edilmiş durumda. Bunun nedeni ne biliyor musunuz; sadece 'Amerika'nın dünyada bu kadar az sevilmesinin nedeni izlediği dış politikadır' demesi. İnanmakta belki zorlanacaksınız ama düşünmeyi biraz başarabilen sıradan bir insanın bile rahat formüle edebileceği son derece rutin bir fikri ortaya attı diye yılların yazarı, düşünürü, Amerika'da halk düşmanı ilan edilebiliyor.
Gerçi Amerikan küçük insanının (Bu yazıda küçük insan kavramı Wilhelm Reich'in kullandığı anlamda, kitlelerin sürü ideolojisini vurgulamak için kullanılmaktadır. Küçük insan kendisine kolay gelen ideolojinin arkasına saklanır, anında sömürücü ve ezici olur) düşünme yetenekleri neredeyse sıfırlanmıştır. Türk sıradan insanının durumu katiyen bu kadar kötü olmamıştır ama yine de küçük insanlar diktatörlüğü dünyanın her yanında aynı ilkelerle çalışıyor. Orhan Pamuk'un bu memlekette yaşadıkları küçük insanlar diktatoryasının kendisine nasıl kurban seçtiğinin lokal bir örneğidir. Hem Susan Sontag hem de Orhan Pamuk en yeni kurbanlardır. Orhan Pamuk Amerika'ya yerleştiğinde eminim ki Susan Sontag ile bir araya gelip yaşadıklarını paylaşacaklardır. Çünkü Susan Sontag da bir P.E.N üyesi (Yazarlar Birliği) New York'ludur. Umarım deneyleri konusunda ortak bir kitap da yazarlar.
AKINTIYA KÜREK ÇEKMEK
Küçük insan diktatörlüğü tarafından ezilmek istenmelerinde Susan Sontag ile Orhan Pamuk'un hiç kusuru yok mudur? Gayet tabii ki vardır. Onlar sıradan insanları ateşleyen duyguları hiçe sayarak, fikir bildirmişlerdir ve bu yüzden de afaroz edilmeye çalışılmışlardır. Bu noktada 'düşünce insanlarının, aydınların doğru davranış biçimi ne olmalıdır' diye bir düşünmemiz gerekecek. Düşünelim ki; gelecek için kendimize daha sağlam bir yol haritası çizebilelim ve bir daha sıradan insanlara teslim olmayalım. Orhan Pamuk bu toplumda kolay kabul edilmesi zor olan konuları yine kabul edilmesi zor olan bir üslupla söylemiştir. Bunlara tepki olmuştur, hatta şiddetli tepki gelmiştir. Hatta ben bile dayanamayıp onu ciddi bir biçimde eleştiren bir yazı yazmıştım. Ben bir düşünürün sadece farklı olmak veya kendini farklılaştırmak için akıntıya kürek çekmeye çalışmasına karşıyım. Çünkü bir insan böyle davranarak aydın olamaz, olsa olsa marjinal, entelektüel hippi olur. Gerçek düşünürü o noktada ayrıştıran şey; sıradan insan diktatörlüğünün düşündüklerine aykırı lafı, duyarlılıkları da göz önüne alıp formüle etmek ve de öğretici olmaya çalışmaktır. Orhan Pamuk bunu yapmadı, tersine bazı lafları gözümüze soktu. Ve beklenebilecek tepki geldiğinde de buna pek hazırlıklı olmadığı ortaya çıktı. Düşünen insanların, kaba insanların tepkisi karşısında cesur olmaları gerektiği yolunda bir beklentim yok ama en azından her laflarının arkasında duracak kadar cesur olmalarını istiyorum. Orhan Pamuk'un siyasi tavırları hep iniş çıkışlar göstermiştir ve bugün kendisine gelen tepkilere de bu nedenle yol açmıştır.
SUSTURMAYA ÇALIŞMAYALIM
Böyle diye ne yapacağız peki, her insan zaman zaman sıradan insan gibi davranabilir. Ben de Orhan'ı eleştiren yazı yazdığımda öyle davrandım ancak sonra Wilhelm Reich'i hatırlayıp sıradan insan saflarına düştüğünü fark etmenin insanı büyük insan