17 Tem 2024 08:01 Son Güncelleme: 17 Tem 2024 08:03

Flash belleklerden çıktı: Gülen KKTC’ye gelecekti! Mehmet Dişli’yi kimler korudu?

Sözcü gazetesi yazarları Aytunç Erkin ve Saygı Öztürk, kaleme aldıkları 15 Temmuz FETÖ’cü darbe girişimine ilişkin yazılarında 15 Temmuz’a giden süreçte yaşanan bazı olayları ve sonrasında ortaya çıkanları yazdı.

Sözcü gazetesi yazarları Aytunç Erkin ve Saygı Öztürk bugünkü köşelerinde 15 Temmuz FETÖ’cü darbe girişimine ilişkin yazı kaleme aldı.

Saygı Öztürk ‘Darbe soruşturmalarının sonucu ve görüşülmeyen rapor’ başlıklı yazısında, “Darbe girişiminden sonra TBMM’de ‘Araştırma Komisyonu’ kuruldu. Görüldü ki girişim sulandırıldı. AKP tarafından CHP’yi suçlayan ek rapor yazıldı. CHP karşılık verdi. Sonuçta bu raporun TBMM’de görüşülmesi, milletin gerçekleri öğrenme hakkı da engellenmiş oldu” ifadelerini kullandı.

Saygı Öztürk’ün yazısı şöyle:

“O günü hiç unutmayacağım. TBMM sosyal tesislerinde eski milletvekili ile birlikte yemekteydik. Bir ara uçaklar, helikopterler Ankara semalarında uçmaya başladı. Garip bir durum vardı. İlk akla gelen askerlerin tatbikat yaptığıydı. Ama Ankara’yı, devleti bilenler hiçbir dönemde temmuz ayında tatbikat yapılmayacağını da bilir. Hele cuma, tatbikat günü hiç değildir.

Bazıları geniş kapsamlı sınır ötesi harekatın başladığını belirtiyor, kimi de IŞİD’in Anıtkabir’i uçakla bombalayacağı, ona karşı tedbir alındığını söylüyordu. Uçaklar, helikopterler uçunca, yavaş yavaş sosyal tesis boşalmaya başladı. Kötü şeyler olduğu anlaşılıyordu. İstanbul’da boğaz köprüsünün bir tarafının askerler tarafından tutulduğu bilgisi geldi.

HİÇ AÇIKLANMADI

O sıcak, belirsiz saatlerde herkes evine giderken, benim gittiğim yer ise genelkurmay karargahı önüydü. Ne olup bittiğini yerinde görmek ve olayı yaşamak gerekiyordu. Tanklar ortaya çıkmıştı. “Yurtta Sulh Konseyi” adı altında bildiriler de okunuyordu. O konseyin üyelerinin kimler olduğu hep “sır” olarak kaldı. Darbe girişiminden iki gün önce ABD’den darbe girişimi flash bellekleriyle Türkiye’ye gelen, Akıncı Hava Üssü yakınında yakalanan Adil Öksüz’ün serbest bırakılması gibi, o flash bellekler de hiçbir zaman ele geçmedi.

15 Temmuz 2016 gecesinde yaşananlarla ilgili dönemin Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın, kuvvet komutanlarının ifadelerinde çok ilginç bilgiler vardı. Ama bazı olaylar hâlâ çözülmüş, anlaşılmış değil.

15 Temmuz 2016 hain darbe girişiminin yaşandığı dakikalarda gazetemizin Genel Yayın Yönetmeni Metin Yılmaz, telefonda bana, “Seçilmiş hükümetimizin yanındayız. Darbeyi kim yaparsa yapsın karşısındayız” dedi. Demokrasiden yana olduğumuzu, neyin ne olduğu belli olmadığı saatlerde de ortaya koymuştuk. Bilgisayar ışıkları altında yazılarımızı, haberlerimizi yazmıştık.

GÜLEN İÇİN “MEHDİ” KARARI

Darbe girişiminden önce yargıda öyle kararlar veriliyordu ki bunun bir hakim tarafından verilmiş olacağına inanamıyorsunuz. Doğan kitaptan çıkan “Kod Adı Mürted” kitabımda, generallerin o gece neler yaşadıklarını kendi açıklamalarıyla yazdım. Fetullah Gülen’in “Mehdi” olduğuna (Kıyametten önce ortaya çıkacak lider, beklenen kurtarıcı) bir hakimin nasıl karar verdiğine ilişkin belgeler de bulunuyor.

“Hayalet İmam” kitabında, darbe planlarını ABD’den Ankara’ya getiren Adil Öksüz’ün inanılmaz hikayesi var. 99 kişi adliyeye götürülüyor, bunlardan 98’i tutuklanıyor, bir tek Adil Öksüz serbest bırakılıyor. O günden beri de aranıyor.

DARBE GİRİŞİMİNİN SONUCU

251 vatan evladının şehit edildiği o gece için hemen her askerin anlatacağı olay vardır. Darbe girişimi davalarında suçlananlar hep sessiz kaldı, gerçek durumu açıklamadığı konusunda genel bir kanı var. Peki bu davaların sonucuna bakalım: 289 fiili darbe davasının tamamı karara bağlandı. Bu davalarda şu kararlar verildi:

- Bin 634 kişi hakkında ağırlaştırılmış müebbet,

- Bin 366 kişi hakkında müebbet,

-Bin 891 kişi hakkında süreli hapis cezası olmak üzere toplamda 4.891 kişi hakkında mahkumiyet kararı verildi.

Aynı zamanda bu davalarda; 2 bin 870 beraat, 964 ceza verilmesine yer olmadığı kararı çıktı.

FETÖ’DEN 705 BİN KİŞİYE SORUŞTURMA

Genel olarak FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile ilgili yürütülen soruşturma kapsamında bugüne kadar 705 bin 172 kişi hakkında adli işlem yapıldı. Bunlardan 61 bin 796’sı hakkında soruşturma yapıldı. 23 bin 52’si hakkında ise yargılamalar ilk derece mahkemeleri nezdinde devam ediyor. Sonuçlanan kararlar ise şöyle:

-125 bin 456 kişi hakkında mahkumiyet,

- 33 bin 215 kişi hakkında ise diğer karar türleri verildi.

- 357 bin 205 kişi hakkında takipsizlik,

-Yargılama sonucunda ise 104 bin 448 kişi hakkında beraat kararı verildi.

Halen ceza infaz kurumlarında 877 tutuklu, 2 bin 9 hükümözlü, 10 bin 365 hükümlü olmak üzere toplam 13 bin 251 tutuklu ve hükümlü bulunuyor.

YARGIDA FETÖ TEMİZLİĞİ

2016 yılında adli ve idari yargıda 16 bin 176 hakim ve savcı görev yapıyordu. Darbe girişiminin yaşandığı gece Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) tarafından yapılan inceleme ve soruşturmalar sonucunda FETÖ ile irtibat veya iltisakı saptanan 4 bin 6 kişi meslekten çıkarıldı.

Hep şu konuşuluyor, HSYK nasıl oluyor da aynı gece FETÖ’cü hakim ve savcıları belirledi? Bunu o gecede önemli rol alan bir yargı mensubuna sordum. Şunları söyledi:

“HSYK seçimleri yargıdaki Fetullahçıların belirlenmesinde mihenk taşıydı. Kimin Fetullahçı olduğu ortaya çıkmıştı. Açık kaynaklarda, adalet.org sitesinde hakimlerin, savcıların yazdıkları var. Bir kısmının verdiği kararlar, ByLock kayıtları Devletin elindeydi. Yüzde 90’ı zaten gözükmüştü. Açıkçası bakanlık hepsini biliyordu. Darbe girişiminde kimlerin ne yapacağı belliydi.

FETULLAH GÜLEN KKTC’YE GELECEKTİ

Amaç Türkiye’de kaos ortamı yaratmak, dış güçlerin ülkemize girmesini sağlamaktı. Fetullah Gülen’de ABD’den, KKTC’ye gelecekti. Kullanılmayan bir havaalanı 15 Temmuz öncesi temizlendi, uçuşa hazır hale getirildi. Gülen’in gelişine hazır edildi. İlk listede yanlış yok. Çatı davasında da yazılmıştı, açığa çıkan Fetullahçının uyutulup dışarıda bırakılması taktiğini. Bugün de yargının içinde FETÖ’cüler var.”

FETÖ ELEBAŞLARININ İADE TALEPLERİ

Fetullah Gülen hakkında bugüne kadar 7 iade talebi ABD makamlarına gönderildi. Bu taleplerle 15 Temmuz darbe teşebbüsü başta olmak üzere FETÖ elebaşının 27 suçtan ülkemize iadesi istendi. Ancak ABD yargısı, suç unsuru olmadığı gerekçesiyle iadeye yanaşmadı.

Yurt dışında bulunun FETÖ üyelerinin ülkemize iadeleri konusunda Adalet Bakanlığı tüm girişimleri eksiksiz bir şekilde sürdürüyor. Bu kapsamda FETÖ mensupları hakkında 115 ülkeye bin 774 iade talebinde bulunuldu. İadesi talep edilen bin 637 kişi. Bu talepler üzerine 132 kişi, çeşitli ülkeler tarafından sınır dışı edilerek veya iade talebi kabul edilerek ülkemize teslim edildi.

Darbe girişiminden sonra TBMM’de “Araştırma Komisyonu” kuruldu. Görüldü ki girişim sulandırıldı. AKP tarafından CHP’yi suçlayan ek rapor yazıldı. CHP karşılık verdi. Sonuçta bu raporun TBMM’de görüşülmesi, milletin gerçekleri öğrenme hakkı da engellenmiş oldu.”

MEHMET DİŞLİ’Yİ KİMLER KORUDU

Gazeteci Aytunç Erkin ise köşesinde Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun 2020 yılında verdiği bir röportajdaki sözlerini hatırlatarak kaleme aldığı ‘Mehmet Dişli’yi kimler korudu’ başlıklı yazısında yaşanan süreci anlattı.

Aytunç Erkin’in yazısı şöyle:

“2015 YAŞ’ına (Yüksek Askeri Şura) giderken MİT Müsteşarı titiz bir çalışma ile liste sundu. Bunların tasfiyesini iki kademeli olarak yapalım dedik. O dönem Sayın Hulusi Akar ve Sayın Cumhurbaşkanımızla bir araya gelerek bunların iki kademeli tasfiyesini öne aldık. Bir grubu şimdi, diğer grubu sonra... Mesela Mehmet Dişli’nin kesinlikle emekliye sevk edilmesi konusunda ben de MİT Müsteşarı da çok ısrarcı olduk. Bunu MİT’ten gelen bir rapor üzerine söyledim. Ve son geceye kadar da Dişli’nin emekliye sevki söz konusuydu. Son gece kanaat değişti. Ama bu kanaat benim sebebimle değişmedi. Bu devlet şeyi ile... Girmek istemem detayına...”

Bu cümle, 2014 ile 2016 arasında Başbakanlık görevini yürüten Ahmet Davutoğlu’na ait. Davutoğlu, 22 Mayıs 2020’de Akit Tv’de, darbe girişiminin kritik isimlerinden Mehmet Dişli’nin 2015’te nasıl tuğgenerallikten tümgeneralliğe yükseltildiğini anlattı. Ancak... Detaya girmeyeceğini söyledi. 23 Mayıs 2020’de bu köşeden sormuştum: “Darbeci Dişli’nin emekli olmasını kim/ler engelledi.” Şimdi bu soru yeniden gündeme geldi.

Neden mi? Önceki akşam Habertürk’te bir canlı yayına katılan AKP Kayseri Milletvekili (dönemin Genelkurmay Bakanı, ardından Milli Savunma Bakanı) Hulusi Akar, 16 Temmuz 2016 sabahı Akıncı Üssü’nden Çankaya Köşkü’ne yani Başbakanlık binasına helikopterle iniş yaptı ve o helikopterde darbeci Mehmet Dişli de vardı. Darbenin bir numarası olduğu iddia edilen Akın Öztürk’ü helikoptere almadığını söyleyen Akar, Dişli’nin de darbecilerin olası bir saldırısına karşı havada aracılık yapacağını söylediği için yanında gelmesini kabul ettiğini ifade etti. Bu arada bir cümle daha kurdu Hulusi Akar: “(FETÖ’cü subaylar için) İstihbarat birimlerine tekrar tekrar sorduk. ‘Herhangi bir kayıt yoktur’ diye cevap geliyordu.”

Oysa Ahmet Davutoğlu 2020’de ne dedi: “2015 YAŞ’ına (Yüksek Askeri Şura) giderken MİT Müsteşarı titiz bir çalışma ile liste sundu. Bunların tasfiyesini iki kademeli olarak yapalım dedik. O dönem Sayın Hulusi Akar ve Sayın Cumhurbaşkanımızla bir araya gelerek bunların iki kademeli tasfiyesini öne aldık. Bir grubu şimdi, diğer grubu sonra... Mesela Mehmet Dişli’nin kesinlikle emekliye sevk edilmesi konusunda ben de MİT Müsteşarı da çok ısrarcı olduk.” Ancak Dişli korundu ve emekli edilmedi. MİT’in raporuna rağmen hem de...

ÖZGÜR ÖZEL: MİT RAPORU AÇIKLANMALI

O dönem CHP Grup Başkanvekili görevinde bulunan Özgür Özel, Davutoğlu’nun gündeme getirdiği MİT Raporu’nun kamuoyuna açıklanmasını talep ederken, dönemin genelkurmay başkanı olan Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar tarafından yanıtlanması için verdiği soru önergesinde “2015 Ağustos Şurası’ndan önce MİT tarafından FETÖ ile ilişkilendirilen general/amirallerin” kimliğini sordu. MİT tarafından hazırlanan rapora rağmen FETÖ ile “irtibatı ve iltisakı” bulunan üst düzey subayların 2015 YAŞ’ında tasfiye edilmemesinin “izaha muhtaç” olduğunu kaydeden Özel, 38 darbeci subayın o Şura’da terfi ettirildiği iddiasına yer verdi: “Aynı Şura’da Akın Öztürk, Hava Kuvvetleri Komutanlığı görevinden rapor doğrultusunda alınmış ancak YAŞ üyesi sıfatıyla üniformasını taşımaya darbe girişimine kadar göz yumulmuştur. Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu tarafından açıklanan ifadeler çerçevesinde varlığını bildiğimiz bu rapor, kamuoyuna açıklanmalıdır. İlgili raporun, TBMM’de kurulan Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu’na ve girişimi soruşturan mahkemelere sunulmamış olmasını kabul edilemez buluyoruz. Kaldı ki, 2015 Yüksek Askeri Şurası’nda daha sonra sadece Mehmet Dişli ve Akın Öztürk değil, 15 Temmuz darbe girişimine katılacağı ortaya çıkacak general/amiral ve albayların dosyaları görüşülmüştür. Darbe girişimine 1 yıl kala ve dönemin Başbakanı’nın bahsettiği MİT raporuna rağmen 38 darbeci general/amiral ve albayın 2015 Şurası’nda neden terfi ettirildiği, bu terfilere kimin onay ve izin verdiği sorularının açıklığa kavuşması gerektiği ortadadır.”

Dişli’nin hakkındaki MİT raporuna rağmen neden karargahta görevlendirildiği sorusunu da yönelten Özel, “O kararları onaylayan Erdoğan başta olmak üzere, Şura’nın katılımcıları MİT raporuna rağmen FETÖ iltisakı bulunan askerlerin tasfiyesinin nasıl engellendiğine yönelik Şura’da yaşananları kamuoyuna açıklamalıdır. Bu en başta 251 şehidimize karşı sorumluluğun gereğidir” açıklaması yaptı.

Biraz daha geriye gidelim.

Kara Harp Okulu’ndaki Binbaşı

2020’de “Dayının Casusları/Kırmızı Kedi Yayınevi” kitabımda yazmıştım. Özetlemekte fayda var.

“Genelkurmay’ın Watergate”i... Kumpas kurulan ilk komutan. Tümgeneral Reha Taşkesen’in hikayesi... 17 Ağustos 2005’te Kara Harp Okulu Komutanı olarak atanır... Görevi, Hulusi Akar’dan alır. Okuldaki görevine başladığında kendisine gelen ilk bilgi şaşırtıcıdır:

“Kara Harp Okulu’nda Fetullahçı yapılanma var. Cemaatten olmayan öğrencilere baskı yapılıyor.” Harekat Eğitim Şube Müdürü Binbaşı Mehmet Dişli’dir! Odasını ziyaret eden üç albay kendisine şu bilgiyi verir: “Mehmet Dişli, Fetullahçı yapılanmanın içindeki önemli bir isim, dikkat edin.” Hemen araştırmaya başlar ve Dişli’nin cemaatçi olduğunu tespit eder. Bu bilgiyi komutanlarla paylaşır. Sonuç alamaz. Tümgeneral Reha Taşkesen bir plan yapar... Ara ara Binbaşı Mehmet Dişli’yi odasına çağırmaya ve okulla ilgili sorular sormaya başlar. Rahatsız etmek ister Dişli’yi... Gerçekten rahatsız da olur! Bir gün Kurmay Başkanı gelir ve “Mehmet Dişli’nin kursu çıktı, Amerika’ya gidiyor” bilgisini verir! O zaman anlar. Cemaat, Dişli’yi korumak için kendisinden kaçırır! Hulusi Akar’la ‘rahat’ çalışan Dişli, Reha Paşa’dan rahatsız olmuş ve Kara Harp Komutanlığı’ndan ayrılmıştır...

Sonra... Taşkesen’in başına çorap örülmeye başlar! O zaman adı cemaat olan ‘örgüt’ komutanı dinlemeye başlar. Sonrasında istifa etmek zorunda kalır. Reha Taşkesen’i istifaya götüren süreç çok ayrıntılı. Ancak... Karanlıkta kalan sorular şöyle: 2005’te Reha Taşkesen’i kim dinledi? Binbaşı Mehmet Dişli’nin Fetullahçı olduğunu rapor eden Reha Taşkesen’i kim istifaya zorladı? Dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ne yaptı? Hulusi Akar, 15 yıl önce Mehmet Dişli’nin Fetullahçı olduğunu bilmiyor muydu?”