Financial Times'tan 1 Kasım analizi: Kaosa sürüklenmenin endişe verici işaretleri
İngiliz Financial Times gazetesi bugün Türkiye'ye ilişkin tam sayfa bir analize yer verdi.
David Gardner imzalı analizde, Türkiye'nin sandık başına gideceği 1 Kasım seçimleri, başkanlık sistemi tartışmaları, PKK ile güvenlik güçleri arasındaki çatışmalar ve Suriye sınırındaki gelişmeler irdeleniyor.
Seçim öncesi anket sonuçlarının, AKP'nin anayasa değişikliği için yeterli çoğunluğu kazanamadığı 7 Haziran'dan çok farklı olmadığını belirten Gardner, "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın buna yanıtı ülkeyi yönetilemez hale getirme riski taşıyor. Türkiye, kaosa sürüklenmenin endişe verici işaretlerini gösteriyor" diyor.
Financial Times gazetesindeki 'İktidarı ele geçirmenin yüksek bedeli' başlıklı analizde yer alan ifadelerin bir kısmı şöyle:
"Kürt sorununun yeniden başlaması, ülkenin Erdoğan'ın hırslarıyla kutuplaştığı, ekonomisinin durgunlaştığı, değer kaybeden para biriminin dış şoklara dayanıksız olduğu ve bölgenin yangın yerine döndüğü bir döneme denk geliyor. IŞİD'in cihatçıları yalnızca Türkiye'nın güney sınırlarına yüklenmiyor, sınırları içinde de saldırılar düzenlemeye başlıyor."
"Uzmanlar, Kasım ayında G20 zirvesine ev sahipliği yapacak NATO üyesi ve AB üyesi adayı Türkiye'nin tek bir adamın hırslarına esir düşme riski taşıdığını söylüyorlar."
Gardner, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın anayasa değişikliği ve başkanlık sistemi tartışmalarına ilişkin "Türkiye'de yönetim sisteminin fiilen değiştiği ve AKP'nin 400 milletvekiline sahip olmasıyla bu durumun anayasal olarak kesinleştirilmesi gerektiği" yönündeki sözlerini hatırlatıyor.
Cumhurbaşkanı'nın destekçilerinin CHP ile koalisyon kurma çabalarının sonuçsuz kalmasıyla erken seçimden başka seçenek kalmadığı görüşünde olduklarını belirten yazar, görüşmelere katılan tarafların "hiç şans tanınmadığını" söylediklerini aktarıyor ve "Erdoğan'ın gölgesinde kaldıklarını" yazıyor.
Kobani etkisi
Analiz şöyle devam ediyor:
"Son iki yılda otoriterliğine karşı geniş çaplı protestolar, zorlayıcı politikalar ve yakın çevresine kadar ulaşan yolsuzluk soruşturmalarıyla karşı karşıya kalan Cumhurbaşkanı'nın sıkı sıkıya iktidarda kalması lazım, yoksa mahkemeye çıkarılma riski var."
"Ankara'da eski bir resmi yetkili, 'Bu onun için varlık meselesi. Bu ülkede hala hesap verme zorunluluğu var, o da bunu biliyor' diyor."
Gardner, PKK ile çatışmaların yeniden başlamasıyla ilgili olarak da, muhaliflerin 'Erdoğan'ın milliyetçi oyları kazanma ve güneydoğu illerindeki katılım oranını düşürme amacı güttüğü' görüşünde olduğunu yazıyor.
Gerilimin, Erdoğan'ın "Kobani düştü düşecek" sözleriyle başladığını ifade eden yazar, "Kobani kurtuldu fakat çok geçmeden Türkiye'nin güney doğusunda şiddetli ayaklanmalar başladı" diye devam ediyor.
Analizin Suriye sınırındaki gelişmelerle ilgili kısmı da şöyle:
"Türk hava kuvvetleri, Suriye'nin kuzeybatısında IŞİD'i hedef alıyor fakat IŞİD'in PYD'yi Fırat Nehri'nde tuttuğu doğusunu hedef almıyor. Bir hükümet yetkilisi, Türkiye'nin ABD öncülüğündeki koalisyona tam katılım için anlaşmaya varması ve güneyindeki üssü koalisyon savaş uçaklarına açmasıyla bu durumun değişmek üzere olduğunu söylüyor."
Seçimden beklentiler
"Yetkili, 'Üç, dört ay içinde gerçek sonuçlarını göreceğiz. Türk sınırlarını IŞİD'den arındırılmış bölge oluşturmak için IŞİD'den temizlemeyi amaçlıyoruz' diyor. Fakat bu bölge, kuzeybatıyla sınırlı kalabilir. Bu da Ankara'nın, doğuda Kürtlere karşı hala IŞİD'i faydalı gördüğü algısı yaratabilir."
"Bu politika, PYD milislerini ve Irak Kürdistan'ındaki Peşmerge'yi IŞİD'e karşı güvenilir güçler olarak gören ABD ve NATO müttefikleriyle Türkiye'nin arasını açabilir. Bazıları, Kürt hareketini kökten dinciliğe saplanmış bölgede yükselen laik bir güç olarak da görüyor. Bir NATO büyükelçisi, Ankara'nın 'gerçek ulusal güvenlik endişeleri ile paronoya karışımından yola çıktığını' söylüyor ve 'Kürtlerin ilerlemesini yalnızca Amerikalıların durdurabileceğini düşünüyorlar. O zaman istediklerini bir kısmını onlara verelim' diyor."
"Ankara'daki bir güvenlik uzmanı da 'Erdoğan'ın sorunu ne IŞİD, ne de PKK. Onun sorunu, kariyer planlarının Haziran seçimlerinde çökmüş olması' diyor."
Gardner, Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturduğu Haziran ayından bu yana hukukun üstünlüğü ilkesi ve temel ifade özgürlüğü ile gösteri yapma hakları pahasına yetkilerini genişletmeye devam ettiğini ve çok sayıda hakaret davası açtığını yazıyor.
Anayasa Mahkemesi'nin sosyal medya yasaklarına ilişkin kararları geri çevirdiğini hatırlatan yazar, AKP'nin ise bunun üzerine 'trollerini ve dijital ordusunu devreye soktuğunu' belirtiyor.
"Önde gelen bir uzman, 'Erdoğan'ın iktidar sarhoşluğu nedeniyle bu ülkeyi sivil yönetim altında demokratikleştirme fırsatını kaçırdık' diyor."
Financial Times'daki analiz şu satırlarla son buluyor:
"Gelecek için bir soru var. Türkiye, yönetilir olup olamayacağı sorusuyla karşı karşıya. Seçimler yapılırsa, seçmenler Haziran ayında ülke için verdikleri kararı tekrarlayacak gibi görünüyor. Tabi Güneydoğu'da devlet kuşatması ve PKK baskısı Kürt oylarının geçerliliğini sorgulanır hale getirmez ise."
"Her iki olasılık da Erdoğan'a seçimleri iptal etmek için bir bahane verebilir. Temmuz ayında hükümetin baskısıyla gazetesinden kovulan Kadri Gürsel, 'bunun bedelinin ağır olacağını' söylüyor ve 'Seçimleri iptal etmek meşruiyetin büyük ölçüde yitirilmesine neden olur' diyor."