FilmLoverss 2019’un en iyi filmlerini seçti - Sayfa 15

6. Ve Sonra Dans Ettik – And Then We Danced

Levan Akin, Ve Sonra Dans Ettik’te ana kahramanı Merab’ı son derece muhafazakâr bir çevrede çıkarıyor önce karşımıza. Folklor topluluğunun içindeki erkekler, hocaları, ulusal topluluğun başındaki usta dansçılar, eskiler… Tamamı muhafazakâr bir yapının parçaları konumundalar ve dansın da ulusal onuru, gururu temsil ettiği inancına sahip, milliyetçi görüşün hâkimiyeti altındalar. Bu noktada film, Merab ve Irakli arasındaki ilişkiyi böylesi bir ortamda sessiz sedasız filizlenen bir aşk olarak betimlerken, dramatik yapıda da matematiğin fazlasıyla doğru kurulduğu bir nevi imkânsız aşk hikâyesine doğru evrimleştiriyor. Bir noktadan sonra ciğerleri söndüren bir vaziyete doğru giden Merab-Irakli aşkıyla olsun, ister istemez politik bir zemine oturan muhafazakârlık ve milliyetçilik eleştirisiyle olsun şekerli şuruplu dans filmlerinden ayrılıyor.

1520
FilmLoverss 2019’un en iyi filmlerini seçti - Sayfa 16

5. Acı ve Zafer – Dolor y gloria

Yönetmenlerin kişisel hikâyelerinden yola çıkarak çektikleri sayısız başyapıt var sinema tarihinde. Acı ve Zafer, bu minvaldeki yapımlar arasında dahi özel bir konuma oturacak kadar özgün ve dürüst bir film. İçerdiği karamsar olmayan burukluk ve hüzün de kökenini bu dürüstlükten ve cesurca kendiyle yüzleşmekten alıyor. Kendisini ve zamanın üzerindeki etkilerini aynayalayan bir karakteri, eserlerinde yarattığı renklerin, tutku dolu dokunuşların, hayatın müziğinin hüküm sürdüğü, kurallarını kendi koyduğu dünyasına yerleştiren Almodóvar, sinemanın yani en iyi yaptığı şeyin yardımıyla iyileşiyor, geçmişin acılarıyla yüzleşiyor ve zaferi de yine burada buluyor. Ve bu sefer belki de sadece sinema perdesinde, sinemayı Almodóvar sevenlerin elde edebileceği bir zafer.

1620
FilmLoverss 2019’un en iyi filmlerini seçti - Sayfa 17

4. The Irishman

The Irishman, yüzeyde bir mafya hikâyesi üzerinden, düzenbazlığın ve sahtekârlığın kol kola yürüdüğü bir sistemin nasıl meşru ve yasal yollarla sürdürülebileceğini, yasaya takıldığı zaman da bunun o kadar da mühim bir değişiklik yaratmadığını gösterirken, yüzeyin altında derin katmanlar hâlinde savaş, sınıf bilinci, aile, hukuk sistemi ve sosyal statülere dair vurucu bir anlatı sunuyor. Daha önce birçok Scorsese eserinde tanıklık ettiğimiz gibi şimdi de The Irishman’de gördüğümüz karmaşık ve suça ya da şiddete yatkın karakterlerin nereden beslendiğini yargıdan ve güzellemeden bağımsız, sinematik bir unsur hâline getirebilmesi, Scorsese’nin ustalıkla yaptığı şeylerden yalnızca biri. Yönetmenin siyahlardan ve kadınlardan uzak İtalyan Amerikalı sineması artık günümüz sinema tartışmalarında eksik ve sorunlu olarak değerlendirilebilecek olsa da bu dünyadan bir Martin Scorsese’nin geçiyor olmasına şahit olduğumuz için kendimizi hâlâ şanslı sayabiliriz.


1720
FilmLoverss 2019’un en iyi filmlerini seçti - Sayfa 18

3. Marriage Story

Samimiyet, Marriage Story’nin bu kadar başarılı bir anlatı sunmasındaki en kilit unsur belki de. Zira Baumbach, karakterlerine yönelttiği samimiyetin aynısını seyircilere de sunuyor. Benzerlerini defalarca izlediğimiz türden bir evlilik dramasının bu kadar güçlü bir anlatı sunabilmesi de bu “hırssız” üsluptan kaynağını alıyor. Anlatı kendi içinde büyük kırılmalara ihtiyaç duymadığı gibi karakterlerin karşılaştıkları engeller de doğrudan hayatın bir parçası olarak karşımıza çıkıyor. Böylelikle Charlie ya da Nicole’ün yaşadıklarına kader ortaklığı noktasından temas edemeyen seyirci dahi onlarla kolaylıkla empati kurabiliyor.

1820