11 Ağu 2016 09:57
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 21:27
FETÖ'nün eski futbol imamından flaş itiraf! Hangi futbolcu Pensilvanya'ya 500 bin dolar götürdü?
Gülen'in eski futbol imamı Said Alpsoy, "Türkiye 2002'de dünya üçüncüsü olunca takıma dağıtılan primlerden para toplandı, Arif Erdem bu parayı Gülen'e götürdü." dedi.
Fetullah Gülen Cemaati'nin eski Futbol İmamı olduğu öne sürülen Said Alpsoy, Türk Milli Takımı'nın dünya üçüncüsü olduğu 2002 Dünya Kupası'nda toplanan primlerin Pensilvanya'ya götürüldüğünü söyledi. "Arif Erdem, 2002 Dünya Kupası'nda futbolculardan toplanan 500 bin doları Pensilvanya'ya götürdü" diyen Alpsoy, bu olaydan sonra Fetullah Gülen'in Arif Erdem'e methiyet düzdüğünü de söyledi.
Said Alpsoy'un Fotomaç gazetesine verdiği söyleşiden satırbaşları şöyle:
"Ben Paralel yapıdan ayrıldıktan sonra Pensilvanya'dan futbolculara talimat gelmiş: 'Onun yüzüne hakaret edin, onunla görüşmeyin. Sen çok kötü biriymişsin diye söyleyin, hatta bunu hep beraber topluca yapın diye...
Bunu bana Arif Erdem anlattı. Tabii ki böyle bir şey yapmadılar. Bu saydıklarımın hiçbiri kötü insanlar değildi. Bu yapının neler planladığını hiçbirimiz bilmiyorduk. Zaman geçtikçe ekonomik talepler artınca, jübile yapanların telefonları çalmaz olunca Gülencilerin de maskeleri düştü.
Bu futbolculardan kimileri zamanla koptu, yollarını ayırdı. Kimi ayırmadı, ayıramadı. Kim samimi kim değil, nasıl anlarsınız? 15 Temmuz'daki kalkışmaya değil, 17-25 Aralık'taki darbe girişimi olduğu zamanki tavırlarına, sosyal medya paylaşımlarına bakarsınız."
Amerika'ya Arif Erdem götürdü
"2002 Dünya Kupası'nda Türkiye'nin dünya üçüncüsü olduğu dönemde benim de yönlendirmemle milli takımdaki bu yapıya mensup futbolcular aralarında şampiyona primlerini topladılar. Emre Belözoğlu, Okan Buruk, Hakan Şükür, Hakan Ünsal, Arif Erdem'in aralarında topladıkları 250-500 bin dolar civarında idi sanırım, 14 sene oldu tam hatırlamıyorum.
Bu miktarı Arif Erdem, Pensilvanya'ya götürdü. Gülen önce almak istememiş ancak Arif parayı Cevdet Türkyolu'na vermişti. Gülen de daha sonra Arif'e methiyeler düzmüştü. Fatih Akyel'i de duyardım ama benden önceymiş. Sonrasında cemaatle bağı kopmuş sanırım. Benim dönemimde yoktu."
"Galatasaray'ın UEFA Kupası'nı kazanan kadrosundan bazı isimler cemaate bağlıydı: Arif Erdem, Hakan Ünsal, Hakan Şükür, Okan Buruk, Emre Belözoğlu. Bunlar hep el üstünde tutulurdu. Hepsi beni sayar severlerdi.
Genellikle sabah namazlarında bir araya gelir, daha sonra futbolcuların evlerinde gider, dini sohbetler yapardık. Emre'nin o zaman yaşı küçüktü ama adı çok öne çıkıyordu. O dönemde şöyle bir olay olmuştu. Fatih Terim birkaç kez Emre'yi Florya'da odasına çağırıp biraz da tehdit eder bir üslupla "Fetullahçılarla ilişkini kes! Bunlar senin kariyerini bitirir, geleceğini karartırlar. Ben takımımda böyle bir yapılanmaya asla ve katiyetle izin vermem" diyerek uyarmış.
Bunu bana yine futbolcular anlatmıştı. Emre de "Tamam hocam, peki falan" demiş."
Yemekte ayaküstü para topladılar
"İsmail Demiriz ile Uğur Tütüneker, bir işadamı ile konfeksiyon işine girmişti. Vatan Caddesi'ndeki işyeri daha sonra kebapçı oldu. Bu kebapçının Florya'da da bir şubesi açılmıştı. Bu kebapçıdaki yemekte şu an kaçak olan Ahmet Kara'nın yardımcısı olan Soner diye biri, 'Pamuk eller cebe' der gibi yapıyor ve ayaküstü bugünün parasıyla 40 bin TL topladı, ki bu miktar Cemaat için çerez parası gibi kalır."
Fenerbahçe'ye sızmayı hep çok istiyordu
"Futbolda şike döneminde FETÖ'nün içerisinde yoktum ama aklımda kalan şuydu: Cemaat'te Hacı Kemal Erimez adında önemli bir isim vardı. Zaman Gazetesi'nin ilk alındığı dönemde yani 1987'lerde maddi sıkıntılar yaşanırken her ay onun elinden gazeteye 10 milyon TL civarında sübvanse yapılırdı.
Bunu çok iyi biliyorum, çünkü kuryeliği birkaç kez ben yapmıştım. Hacı Kemal Erimez ölümünden sonra Cemaat tarafından aşağıdan gelenleri motive etmek için sistematik olarak efsaneleştirildi.
O yıllarda Cemaat onun Fenerbahçe yönetimine girmesini istemişti. Sonrasını bilmiyorum ama Gülen böyle büyük bir kulüpte olunmasını istiyordu. Tabii ki sonrasında ne olacak, türlü yollardan ekonomik çıkar sağlanacak.
O dönemin Fenerbahçe yönetimine birini soktular mı, bilmiyorum. Araştırılması gerekir."
Çıkar gözüyle bakılıyordu
"Ben 2004 yılında Pensilvanya'dan gelen kesin emirle futbolculardan koparıldım. Ve bir daha da hiçbiriyle görüşmedim. Ta ki 2009 yılında Emre beni arayana kadar. Emre biraz bana dert yandı. 'Abi sen ayrıldıktan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı, bir daha doğru düzgün İslami hizmet yapılamadı' dedi.
Kendilerine tamamen çıkar gözüyle bakıldığını fakat cemaatte olan tüm futbolcuların bu durumun farkında olduklarını söyledi. Hatta Arif Erdem'in onu arayıp "Abiler (yani FETÖ'cüler) jübile yaptıktan sonra bizi unuttular. Çünkü ne para verebiliriz ne de iş adamlarına/üst düzey bürokratlarına şov unsuru olarak işlerine yararız." dediğini anlatmıştı' dedi."
Dinlemeden korkuyordu
"Emre sonra bana 'Ama ne olursa ben dinime hizmet etmek istiyorum. Tanıdığım dine meyli olan futbolcuları sana getireyim, İslami sohbetler yapalım ama bu faaliyetimizden kimsenin haberi olmasın, özellikle Cemaat bunu duymasın, yoksa buna engel olurlar' dedi.
Açıkça onlardan çekiniyordu. Sonra birkaç kez buluştuk ama kimseyi getiremedi. En sonunda benimle irtibatını ikinci kez kesti. Ben kendisini arayıp 'Hayırdır ne oldu?' diye sordum. 'Şehir dışındayım falan' diye bahanelerle topu taca attı. Benim aklıma telefon dinlemelerle kendisini korkuttukları geldi. Emre şimdi demokrasi nöbetleri için meydanlara çıkıyor. İnşallah samimidir."
İftira atarken gözleri görmez
"Para için yapamayacakları bir şey yoktur. Bunlarda ne Allah korkusu, ne izan ne ahlak hiçbir şey kalmamış. Zerre kadar çıkarlarının olduğu bir yerde, namuslu bir kadına iffetini bile hiçe sayacak iftiralar atarlar.
Bu kadar kesin biliyorum. Çünkü ayrıldıktan sonra bile benim adıma bile sahte istihbarat raporları hazırlayıp 81 ile yaydılar. İftara atarken her şeyi göze alırlar."
Said Alpsoy'un Fotomaç gazetesine verdiği söyleşiden satırbaşları şöyle:
"Ben Paralel yapıdan ayrıldıktan sonra Pensilvanya'dan futbolculara talimat gelmiş: 'Onun yüzüne hakaret edin, onunla görüşmeyin. Sen çok kötü biriymişsin diye söyleyin, hatta bunu hep beraber topluca yapın diye...
Bunu bana Arif Erdem anlattı. Tabii ki böyle bir şey yapmadılar. Bu saydıklarımın hiçbiri kötü insanlar değildi. Bu yapının neler planladığını hiçbirimiz bilmiyorduk. Zaman geçtikçe ekonomik talepler artınca, jübile yapanların telefonları çalmaz olunca Gülencilerin de maskeleri düştü.
Bu futbolculardan kimileri zamanla koptu, yollarını ayırdı. Kimi ayırmadı, ayıramadı. Kim samimi kim değil, nasıl anlarsınız? 15 Temmuz'daki kalkışmaya değil, 17-25 Aralık'taki darbe girişimi olduğu zamanki tavırlarına, sosyal medya paylaşımlarına bakarsınız."
Amerika'ya Arif Erdem götürdü
"2002 Dünya Kupası'nda Türkiye'nin dünya üçüncüsü olduğu dönemde benim de yönlendirmemle milli takımdaki bu yapıya mensup futbolcular aralarında şampiyona primlerini topladılar. Emre Belözoğlu, Okan Buruk, Hakan Şükür, Hakan Ünsal, Arif Erdem'in aralarında topladıkları 250-500 bin dolar civarında idi sanırım, 14 sene oldu tam hatırlamıyorum.
Bu miktarı Arif Erdem, Pensilvanya'ya götürdü. Gülen önce almak istememiş ancak Arif parayı Cevdet Türkyolu'na vermişti. Gülen de daha sonra Arif'e methiyeler düzmüştü. Fatih Akyel'i de duyardım ama benden önceymiş. Sonrasında cemaatle bağı kopmuş sanırım. Benim dönemimde yoktu."
"Galatasaray'ın UEFA Kupası'nı kazanan kadrosundan bazı isimler cemaate bağlıydı: Arif Erdem, Hakan Ünsal, Hakan Şükür, Okan Buruk, Emre Belözoğlu. Bunlar hep el üstünde tutulurdu. Hepsi beni sayar severlerdi.
Genellikle sabah namazlarında bir araya gelir, daha sonra futbolcuların evlerinde gider, dini sohbetler yapardık. Emre'nin o zaman yaşı küçüktü ama adı çok öne çıkıyordu. O dönemde şöyle bir olay olmuştu. Fatih Terim birkaç kez Emre'yi Florya'da odasına çağırıp biraz da tehdit eder bir üslupla "Fetullahçılarla ilişkini kes! Bunlar senin kariyerini bitirir, geleceğini karartırlar. Ben takımımda böyle bir yapılanmaya asla ve katiyetle izin vermem" diyerek uyarmış.
Bunu bana yine futbolcular anlatmıştı. Emre de "Tamam hocam, peki falan" demiş."
Yemekte ayaküstü para topladılar
"İsmail Demiriz ile Uğur Tütüneker, bir işadamı ile konfeksiyon işine girmişti. Vatan Caddesi'ndeki işyeri daha sonra kebapçı oldu. Bu kebapçının Florya'da da bir şubesi açılmıştı. Bu kebapçıdaki yemekte şu an kaçak olan Ahmet Kara'nın yardımcısı olan Soner diye biri, 'Pamuk eller cebe' der gibi yapıyor ve ayaküstü bugünün parasıyla 40 bin TL topladı, ki bu miktar Cemaat için çerez parası gibi kalır."
Fenerbahçe'ye sızmayı hep çok istiyordu
"Futbolda şike döneminde FETÖ'nün içerisinde yoktum ama aklımda kalan şuydu: Cemaat'te Hacı Kemal Erimez adında önemli bir isim vardı. Zaman Gazetesi'nin ilk alındığı dönemde yani 1987'lerde maddi sıkıntılar yaşanırken her ay onun elinden gazeteye 10 milyon TL civarında sübvanse yapılırdı.
Bunu çok iyi biliyorum, çünkü kuryeliği birkaç kez ben yapmıştım. Hacı Kemal Erimez ölümünden sonra Cemaat tarafından aşağıdan gelenleri motive etmek için sistematik olarak efsaneleştirildi.
O yıllarda Cemaat onun Fenerbahçe yönetimine girmesini istemişti. Sonrasını bilmiyorum ama Gülen böyle büyük bir kulüpte olunmasını istiyordu. Tabii ki sonrasında ne olacak, türlü yollardan ekonomik çıkar sağlanacak.
O dönemin Fenerbahçe yönetimine birini soktular mı, bilmiyorum. Araştırılması gerekir."
Çıkar gözüyle bakılıyordu
"Ben 2004 yılında Pensilvanya'dan gelen kesin emirle futbolculardan koparıldım. Ve bir daha da hiçbiriyle görüşmedim. Ta ki 2009 yılında Emre beni arayana kadar. Emre biraz bana dert yandı. 'Abi sen ayrıldıktan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı, bir daha doğru düzgün İslami hizmet yapılamadı' dedi.
Kendilerine tamamen çıkar gözüyle bakıldığını fakat cemaatte olan tüm futbolcuların bu durumun farkında olduklarını söyledi. Hatta Arif Erdem'in onu arayıp "Abiler (yani FETÖ'cüler) jübile yaptıktan sonra bizi unuttular. Çünkü ne para verebiliriz ne de iş adamlarına/üst düzey bürokratlarına şov unsuru olarak işlerine yararız." dediğini anlatmıştı' dedi."
Dinlemeden korkuyordu
"Emre sonra bana 'Ama ne olursa ben dinime hizmet etmek istiyorum. Tanıdığım dine meyli olan futbolcuları sana getireyim, İslami sohbetler yapalım ama bu faaliyetimizden kimsenin haberi olmasın, özellikle Cemaat bunu duymasın, yoksa buna engel olurlar' dedi.
Açıkça onlardan çekiniyordu. Sonra birkaç kez buluştuk ama kimseyi getiremedi. En sonunda benimle irtibatını ikinci kez kesti. Ben kendisini arayıp 'Hayırdır ne oldu?' diye sordum. 'Şehir dışındayım falan' diye bahanelerle topu taca attı. Benim aklıma telefon dinlemelerle kendisini korkuttukları geldi. Emre şimdi demokrasi nöbetleri için meydanlara çıkıyor. İnşallah samimidir."
İftira atarken gözleri görmez
"Para için yapamayacakları bir şey yoktur. Bunlarda ne Allah korkusu, ne izan ne ahlak hiçbir şey kalmamış. Zerre kadar çıkarlarının olduğu bir yerde, namuslu bir kadına iffetini bile hiçe sayacak iftiralar atarlar.
Bu kadar kesin biliyorum. Çünkü ayrıldıktan sonra bile benim adıma bile sahte istihbarat raporları hazırlayıp 81 ile yaydılar. İftara atarken her şeyi göze alırlar."