14 Mayıs 2018 19:17 Son Güncelleme: 20 Kas 2018 00:59

FETÖ'nün Atatürk Havalimanı'nı işgal girişimi davası

- 95'i tutuklu 159 sanığın üçer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle yargılanmasına devam edildi- Tutuklu sanık Mehmet Özer, havalimanında pikap tarzı bir araçtayken, araçta bulunan ancak daha önce tanımadığı mavi tişörtlü bir şahsın G3 silahıyla, toplanan halka doğru ateş ettiğini...

İSTANBUL (AA) - Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminde Atatürk Havalimanı'na işgal girişiminde bulunulması ve burada çıkan olaylarda 2 kişinin şehit edilmesine ilişkin, 95'i tutuklu 159 sanığın yargılanmasına, sanık savunmalarıyla devam edildi.

İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri'deki Alibey Spor Salonu'nda yapılan duruşmada savunma yapan tutuklu sanıklardan Kubilay Naycı, olay tarihinde sözleşmeli er olarak Hava Harp Okulu’nda servis şoförlüğü yaptığını anlattı.

15 Temmuz’da 23.30 sıralarında içtimaya çağırıldığını söyleyen sanık Naycı, aldığı emir üzerine askerleri VİP bölgesine götürdüğünü ve şoför olduğu için eline hiç silah almadığını belirterek, "İçtimada tek duyduğum, havalimanında terör saldırısı olabileceğidir. Limanda aprona gelindi. Başçavuş Aslan Özkan, bize yolu kapatma emri verdi. Araçla yolu kapattık. Beklerken ne olup bittiğini anlamak için oradaki polislerin yanına gittim. O sırada silah sesleri duydum. Halk geldi, bize tepki gösteriyordu. Sonra kışlaya döneceğimiz söylendi. Hiçbir olaya karışmadan kışlaya döndüm." sözleriyle kendini savundu.

Tutuklu sanıklardan Mehmet Özer, terör eylemi olabileceği bahanesiyle havalimanına götürüldüklerini ve olay tarihinde Hava Harp Okulu’nda sözleşmeli er olarak görev yaptığını ifade etti. Okulda yapılan içtimadan sonra havalimanına gittiklerini kaydeden sanık Özer, bir süre sonra 2 arkadaşıyla beraber koğuşuna döndüğünü ve sabaha kadar orada saklandığını belirtti. Mahkeme başkanı Abdullah Özer’in sorusu üzerine, sanık Mehmet Özer, pikabın arkasından halka ateş eden ve önceden tanımadığı kişinin tutuklu sanıklardan Muhammed Ömer Saldamlı olduğunu vurgulayarak, sanığı teşhis etti.

Olay tarihinde Hava Harp Okulu’nda sözleşmeli er olarak görev yapan tutuklu sanık Mustafa Abdullahoğlu, savunmasında şunları anlattı:

"Yusuf Özdemir, içtima alanında bizleri toplayıp lojman bölgesine silahlı saldırı olacağını ve bu sebeple oraya gideceğimizi, bizim sadece iştirak edip bir faaliyete katılmayacağımızı söyledi. Araca bin emri verilince bindik. Araçta albay Barbaros Akça’nın telefonu çaldı. ‘Tankçı topçu’ diye kayıtlı birine, ‘Biz pasaport şubeye gidiyoruz, siz de oraya gelin’ dedi. Dış hatlara gittik. Barbaros Akça ve başçavuş Aslan Özkan araçtan inip koşarak sağ tarafa gittiler. Bir araç durdurulmuştu. Bombalı araç ihtimaline karşı aracın emniyetini almam istendi. Beklerken araçtan 2 sivil indi. ‘Siz burada ne yapıyorsunuz, iki otobüs geliyor, sizi linç edecekler' dedi. Sanırım 5 dakika geçmeden otobüsler geldi, içinden inenler üzerimize doğru bağırarak koşmaya başladı. Arkamızdan silah sesleri duydum. Karanlıktı, silahlı teröristler olabilir diye havaya bir el ateş ettim. Peşimizden koşmaya başladılar. Sonrasında bize darbe girişimi olduğunu söylediler. Bunun üzerine ben ve yanımdaki arkadaşlarım, silahlarımızın şarjörlerini çıkarıp yeleğimizin cebine koyduk. Birliğimize döndük. Barbaros Akça, burada ifade verdiğinde, harbiyeli öğrencileri kurtarmak için birliğe döndükten sonra yeniden çıktığını söyledi. Bizi niye kurtarmadı? Biz kendimiz döndük birliğe, linç edilebilirdik."

Tutuksuz sanıklardan, halen Hava Harp Okulu’nda er yemekhanesinde çalıştığını kaydeden sözleşmeli er Kemal Özkul ise "Havalimanına götürüldük. Komutanımız kurmay albay Yusuf Özdemir, pasaport kontrolü yapacağımızı söyledi. Havalimanı binasına girdiğimizde, polisler halkın tepkisiyle karşılaşacağımızı söylemelerine rağmen Yusuf albay bizi götürmeye devam ediyordu. Benim hayatta pasaportla işim olmadı. İçeride polisler bize 'Siz ersiniz, bunların emir verme yetkisi kalmadı. Silahınızı verin, sizi buradan sağ salim çıkaralım' dediler. Dediklerini yaptık. Bizi işçilerin giyinme odasına götürdüler. Üniformalarımızı çıkardık. Polislerin bize verdiği Türk bayraklı tişörtleri giydik. Sabaha kadar orada bekledik. Hiçbir şiddet eylemine katılmadım, 40 tane mermi verilmişti, 40’ını da teslim ettim." ifadelerini kullandı.

Duruşmaya, yarın sanık savunmalarının alınmasıyla devam edilecek.