"FETÖ taktiği kullandık" diyen İhsan Arslan geri adım attı: 'Helallik istiyorum'
“15 Temmuz kimyamızı bozdu, can havliyle FETÖ'nün yargıdaki taktiklerini kullandık” diyen AK Parti eski Diyarbakır milletvekili İhsan Arslan disipline sevk edilmişti.
“15 Temmuz kimyamızı bozdu, can havliyle FETÖ'nün yargıdaki taktiklerini kullandık” diyen eski AKP Diyarbakır Milletvekili İhsan Arslan’ın geçen haftaki açıklamaları tartışma yarattı.
Geçen haftaki AKP MYK toplantısının ardından 22 ve 23’üncü dönem Diyarbakır Milletvekili olan İhsan Arslan’ın Merkez Disiplin Kurulu'na sevkine oy birliğiyle karar verilmesi dikkat çekti.
AKP içinde tartışılan isim İhsan Arslan, Hürriyet gazetesinden Hande Fırat’a konuştu.
İhsan Arslan partisinin kendisiyle ilgili aldığı disiplin kuruluna sevk kararını “Kararı partimiz adına normal, kendi adıma üzücü buluyorum” sözleriyle değerlendirdi.
Mehmet İhsan Arslan’ın sorulara verdiği yanıtlar şöyle:
YOL ARKADAŞLARIMI İNCİTTİYSEM HELALLİK DİLİYORUM
AK Parti tarafından disiplin kuruluna sevk edilmenizi nasıl değerlendiriyorsunuz?
“Partimiz adına normal, kendi adıma üzücü buluyorum. Sözlerimin özellikle AK Parti muhalifleri tarafından bambaşka yerlere çekilmeye çalışıldığı bir ortamda, elbette düzeltme yapma ihtiyacı duyuyorum. O mülakata dair bir hususu burada paylaşmak durumundayım. BBC benim özel tercihim değildi. Onlara konuşmam, kitaplarımın yayına hazırlanmasına katkı sunan arkadaşın tavassutu ve ricası üzerine oldu. Röportajı yazıya döktüklerinde, benim onayımı alıp öyle yayımlayacaklardı. Ama öyle yapmadılar. Hal böyle olunca, okurlara sundukları o metinde, yanlış anlaşılmaya ya da benim kastetmediğim anlamlar yüklenmeye müsait ibareler de yer aldı. Nihai metin benim onayım alınarak oluşturulsaydı, bunlar yaşanmazdı. Ama olan oldu. Gereksiz bir tartışmaya sebebiyet vermiş olmak beni tabii ki üzdü. Cumhurbaşkanımız ve Genel Başkanımız Tayyip Bey’e ve partimize ne kadar değer verdiğimi bizim camiada tüm arkadaşlarımız gayet iyi bilirler. O sadece partimizin değil, davamızın da lideridir. Aramızda özel bir hukuk var. Ona ve ailesine daima saygı ve sevgi beslemişimdir. Bu husustaki hassasiyetim herkesin malumudur. İstemeyerek de olsa yol arkadaşlarımızı incittiysem kendilerinden helallik diliyorum.
“SİYASETTEKİ SON DURAĞIM AK PARTİ”
AK Parti’den ihraç edilebileceğinizi söyleyenler de var...
Bence herkes işini yapmalı. Hiç kimse kendini disiplin kurulunun yerine koymasın. Partimizdeki ilgili arkadaşlarla meseleyi kardeşçe konuştuk. Takdir arkadaşlarımızındır. Ben AK Parti’ye kuruluş günlerinden itibaren dava şuuruyla gönül vermiş bir insanım. Geçmişte olduğu gibi gelecekte de bu davanın bir neferi olmaya devam edeceğim. Benim siyaset serüvenim Milli Nizam’la başlamıştır. Bu fani hayatta siyasetteki son durağım ise AK Parti’dir.
“ARINÇ VE ÇİÇEK İLE ALINMIŞ BİR KARAR YOK”
Mülakatınız Bülent Arınç ve Cemil Çiçek’in açıklamalarıyla aynı zamana geldi. Hükümetin reform hazırlığından söz ettiği dönemde peş peşe gelen o açıklamalar, birlikte alınmış bir karar doğrultusunda mı yapıldı?
Elbette hayır. Benim mülakatımın ana konusu, geçtiğimiz günlerde yayımlanan iki kitabımla alakalıydı. Beni yakinen tanıyanlar, hangi konuda ne düşündüğümü ve kastımın ne olduğunu gayet iyi bilirler. Başta saygı duyduğum insanlar olmak üzere hiç kimsenin hukukunu ihlal etmek istemem. Ama dediğim gibi, yayımlanan o metinde, bambaşka yerlere çekilmeye müsait, başkalarının hukukunu incitme izlenimi doğuracak ibarelerin yer alması beni de üzmüştür.
‘AK PARTİ’NİN ELİNDE KÜRT KANI YOKTU’ BENİM İFADEM DEĞİL
Gelelim tartışma yaratan ifadelere... “AK Parti’nin elinde Kürt kanı yoktu” tarzında bir ifade sizce epey sorunlu değil mi?
O söz, muhabir arkadaşın sorusunda geçen bir ibare. Onun formüle ettiği bir ifade. Bana ait bir şey değil. Kitabımda da öyle bir cümle yok. Kitabımda ne anlattığım belli. Ben, AK Parti’nin siyasi arenaya çıktığında Kürtler konusunda geleneksel partilerden ve genel tavırdan çok farklı bir anlayış sergilediğini söylüyorum. AK Parti’nin Kürtlere İslam’ın kuşatıcılığıyla yaklaştığını, etnik ayrımcılık yapmadan herkesi kucakladığını anlatıyorum. AK Parti’nin insanlara yaklaşımında etnik ayrımcılığa prim vermemesinin bugün için de çok değerli olduğuna inanıyorum.
HİÇBİRİMİZİN TAYYİP BEY’E KÜSME HAKKI OLAMAZ
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yapılan reformlar neticesinde Kürt meselesinin ortadan kalktığını belirtiyor. Sizin kitabınızı okuyan ise bu sorununun tümüyle sona ermediği izlenimine kapılıyor. Tamamen zıt kutuplarda değil misiniz?
Öyle olduğumuzu düşünmüyorum. Bu konu, hadiseye hangi açılardan nasıl bakıldığıyla alakalı. Sayın Cumhurbaşkanımız kendi bakış açısından elbette haklıdır. Tayyip Bey, Kürt sorunu adıyla kalıplaşmış bir meselenin çözümü için samimi ve son derece cesur adımlar atmış bir liderdir. AK Parti iktidarı döneminde bölgenin inanılmaz derecede kalkındığını, refahın yükseldiğini hiç kimse inkâr edemez. Başkanımız Tayyip Bey’in o süreçteki başarıları ve söylemleri hepimizi duygulandırmıştır. Reformların ve atılımların zirvede olduğu dönemde, Tayyip Bey AK Parti grubunda konuşurken, bizim partimize mensup olmayan bölge vekillerinin bile ağladıklarını unutamam. Kitabımda da belirttiğim gibi, bu konularda hiçbirimizin Tayyip Bey’e küsme hakkı olamaz. O bir lider olarak hiç kimsenin yapamayacağı şeyleri yaptı. Öte yandan ben de tümüyle haksız sayılmam. Zira bölgenin kalkınması ve refah seviyesinin yükselmesi, kanaatimce sorunun tüm boyutlarıyla sona ermiş olduğu anlamına da gelmiyor. AK Parti olarak meselenin farklı boyutlarına da kafa yorarak, bölge insanının nabzını tutarak, bu ülke için büyük işler yapabileceğimizi, o bölgedeki oy oranımızı daha da yükseltebileceğimizi düşünüyorum. Bana sorarsanız, terör örgütünün varlığını sürdürebilmesi, HDP gerçeğinin ortada durması, bölge insanlarının sorunlarında halen çözüm bekleyen boyutlar olduğunun işaretidir.
ÖKÜZ ALTINDA BUZAĞI ARAMANIN ANLAMI YOK
Kastettiğiniz özerklik ve federasyon mudur?
Benim somut bir reçetem yok. Hukuk ve demokrasi dışında bir önerim olmaz. Kitabımda da “farz edelim ki federasyon, özerklik” demişim; zaman zaman dillendirilmiş önerilere sadece bir atıf yapmışım. Dolayısıyla öküz altında buzağı aramanın anlamı yok. Ben sorunun halen çözüm bekleyen boyutlarını hep birlikte konuşarak belirleyebileceğimizi; çözümü de istişare ve ortak akıl ile bulabileceğimizi söylüyorum. Bölgedeki mesele sadece terör sorunu olsa, bunu güç kullanarak pekâlâ halledebilirsiniz. AK Parti olarak bizim yaptığımız en doğru şeylerden birisi, Kürtler ile PKK gibi yapılanmaları birbirinden ayırmaya azami özen göstermek olmuştur. O bölgedeki vatandaşlarımıza daha çok kulak verelim. Kalkınma ve refah seviyesinin yükselmesine rağmen yaşanan bazı sıkıntıların çözümünü hassasiyetle ele alalım. Terör örgütüne hiçbir açıdan istismar alanı bırakmayalım.
AKP BÖLGEDE YENİ BİR HAVA OLUŞTURDU
O röportajınızın bir yerinde “devletin kendi dağlarını bombalamasından” bahsediyorsunuz...
Yayımlanan röportaj metnindeki o ibare beni de rahatsız etti. Yanlış anlaşılmaya müsait bir cümle. Madem sordunuz, kastımın ne olduğunu anlatayım. AK Parti’nin iktidara gelişinden önceki dönemlerde, bölge insanlarının sıkıntılarını sadece bir terör meselesinden ibaret gören zihniyetlerin, dağları ve ormanları bombalandığı zamanlar olmuştu. AK Parti’nin iktidara gelişiyle o hatalı politikalar son buldu. Bölgede yeni bir hava oluştu. Herkesi kucaklayan partimiz, bölge insanlarımızdan da teveccüh gördü. Türkiye olarak o eski yanlışlıklara düşmemeliyiz. Dediğim budur.
HUKUKU UYGULARKEN TİTİZ OLUNMALI
FETÖ ile mücadele süreciyle ilgili olarak yargıya yönelttiğiniz eleştiri çok ağır değil mi? “15 Temmuz kimyamızı bozdu, can havliyle FETÖ’nün yargıdaki taktiklerini kullandık” diyorsunuz.
Alıntıladığınız cümle, o haliyle maalesef yanlış anlaşılmaya son derece müsait görünüyor. İzninizle açıklayayım. FETÖ’nün yargıya ve güvenlik birimleri başta olmak üzere devletin kilit noktalarına sızarak bu ülkeye, bu millete nasıl zarar verdiğini; kurumlarımızı nasıl yıprattığını hepimiz biliyoruz. 15 Temmuz’da askeri darbe yapmaya kalkıştılar. Milletçe korkunç bir şok yaşadık. Bu karanlık yapılanmanın mensuplarına ve suçlulara karşı, hızla ve sert bir şekilde müdahalede bulunmak gerekiyordu. Ulusal güvenliğimizin ve devletin bekasının tehlikeye atılmasına elbette seyirci kalınamazdı. Yargı başta olmak üzere ilgili kurumlarımızın, FETÖ belasını defetmenin ardından yeniden teenni içinde hareket etmeyi esas almalarının önemli olduğu kanaatindeyim. FETÖ ile mücadele tabii ki devam edecek. Hukuku uygularken titiz olmak da bu mücadelenin bir parçasıdır. FETÖ, hukuka güveni yerle bir etmiştir. Yargı, her hatalı uygulamanın kredibiliteyi zedelediğinin bilincinde olmalıdır. Yargıya güven yeniden canlanmalıdır. Benim kastettiğim budur. Bugünlerde sözü edilmeye başlayan hukuk reformunu da bu ihtiyacın idrak edildiğinin işareti olarak yorumluyorum. Reform ajandasını ülkemiz için büyük bir imkân olarak görüyorum.
YENİ SİSTEM HALKIN İKTİDAR ÜZERİNDEKİ GÜCÜNÜ ARTTIRDI
Ve diğer başlık, yani Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi konusundaki yaklaşımınız... Parlamenter sisteme dönme ihtimalinden söz etmek, AK Parti ile ilkesel bir görüş ayrılığı anlamına gelmiyor mu?
Bence o anlama gelmiyor. İktidarımız döneminde gerçekleştirilen sistem değişikliğinin bir devrim olduğuna inanıyorum. Başkanlık sistemi, demokrasiyi zayıflatmaz. Nitekim bu yeni sistem halkın iktidar üzerindeki gücünü arttırdı. Başkan olacak kişinin yüzde 50+1 oy alması gerekiyor. İster parlamenter sistem olsun ister başkanlık sistemi olsun, uygulamanın teori kadar önemli olduğunu unutmamak lazım. Bizdeki yeni sistemin artıları ve eksileri de uygulamalar neticesinde ortaya çıkıyor. Bunu Sayın Cumhurbaşkanımız da söylüyor, ortaya çıkan eksiklerin giderileceğini belirtiyor. Kitabımda da ifade ettiğim üzere Tayyip Bey, son derece kabiliyetli, enerjik, karizmatik ve tecrübeli bir lider. Ancak, Allah elbette gecinden versin, Tayyip Bey’den sonra bu makamı onun kadar iyi kullanacak ikinci bir lider bulmanın hiç de kolay olmayacağına inanıyorum. Dolayısıyla benim soru işaretlerim Tayyip Bey’den sonraki döneme ilişkindir.
ARSLAN NE DEMİŞTİ
AKP’nin kurucularında olan eski AKP Diyarbakır Milletvekili Mehmet İhsan Arslan, BBC Türkçe’den Ece Göksedef'e çok çarpıcı açıklamalarda bulundu. Mehmet İhsan Arslan’ın oğlu Mücahit (Ali İhsan) Arslan da AKP’nin kurucuları arasında yer alıyor ve iki dönem AKP’de milletvekili yaptı.
Mehmet İhsan Arslan, “Eğer biz kendi içimizde bu sorunu çözemezsek dışarıdan büyük devletler müdahale ederler. PKK'nın ve örgütün bu manada bizim dönemimizde bazı yanlışlarımızdan dolayı çok fazla uluslararası boyut kazandığını, çok fazla büyük ülkelerin istihbarat ve siyasi kadrolarının bütününe girdiğini söylüyorum” diyerek AKP’yi eleştirdi.
Arslan, HDP’li belediyelere yapılan kayyum atamalarını da sert dille eleştirerek, “halkın oyunu yok sayarak kayyum atıyorsanız ben bunu doğru bulmuyorum. Tarih de bunu not edecek” dedi.
Özeleştirilerine devam eden Mehmet İhsan Arslan, “15 Temmuz kimyamızı bozdu bizim” dedi ve ekledi:
“Sonra FETÖ'nün vesayeti gündeme gelmeye başladı. Biz bunu fark ettiğimizde irkildik. Ondan sonra da tabii kıyamet koptu. O güne kadar hukuk içinde kalmaya azami dikkat gösteriyorken 15 Temmuz'dan sonra doğrusu panikledik ve olayın vahameti karşısında ancak yargıyı kullanarak başarılı olabileceğimiz kanaatine vardık.
Onların yargıyı kullanırken kullandığı bütün taktikleri, araçları, biz kullanmaya başladık, can havliyle.”