07 Mayıs 2013 16:41
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 15:09
FETHULLAH GÜLEN'İN SEVENİ KADAR SEVMEYENİ NEDEN VAR?
Şahin Alpay bugün köşesinde Time dergisinin "Dünyannın en etkili 100 ismi" listesinde saydığı Fethullah Gülen'i ve Gülen'in neden sevilip neden sevilmediğini yazdı.
Zaman gazetesi yazarı Şahin Alpay bugün köşesinde Time dergisinin "Dünyannın en etkili 100 ismi" listesinde saydığı Fethullah Gülen’i ve Gülen’in neden sevilip neden sevilmediğini yazdı.
İşte Şahin Alpay’ın o yazısından çarpıcı bir bölüm:
GÜLEN’İN SEVENİ KADAR SEVMEYENİ NEDEN VAR?
"Gülen’i dünyanın en etkili düşünürlerinden biri kılan nedir? Ve neden Türkiye’de "neredeyse seveni kadar sevmeyeni var"dır? Benim için bu soruların cevapları çok açık.
Türkiye’de ve dünyanın her yerinde İslam’ın köktenci, bağnaz yorumlarına, İslam’dan totaliter bir ideoloji üretme çabalarına itibar etmeyen milyonlarca Müslüman var. Bu milyonlar bir yandan inançlarının telkin ettiği manevi ve sosyal değerlere bağlı kalmak, öte yandan fikir, inanç ve girişim özgürlüğünün yerleştiği; farklı kimliklere ve inançlara saygı gösterildiği; eğitimin cehaletin yerini aldığı; bilimin din kadar saygı gördüğü; çalışıp kazanmanın teşvik ve takdir edildiği bir dünyada yaşamak istiyorlar.
GÖZDEN IRAK KÖŞESİNDEN VERDİĞİ MESAJ
Gülen’i "Pennsylvania’daki gözlerden uzak köşesinden" verdiği mesajlarla dünyanın en etkili düşünürlerinden biri haline getiren, birinci amil budur.
Başka bir amil, hiç şüphesiz, Gülen’in Türkiye’nin Sufi, halk İslamı geleneği içinden gelen bir düşünür olmasıdır. Bu gelenekte Said Nursi, Sufi İslamı modern çağa taşıyan isim ise, Fethullah Gülen de onu giderek özgürleşen ve küreselleşen günümüz dünyası ışığında yorumlayan kişidir. Nursi bir dini cemaatin lideri ise, Gülen inanç temelli bir sivil toplum hareketinin, "Hizmet hareketi"nin esin kaynağıdır.
Hizmet hareketi bugün, Gülen’in telkin ettiği değerler doğrultusunda, 140 ülkeye yayılan ve hepsinde verdikleri eğitimin kalitesiyle toplumların saygısını kazanan okullar aracılığıyla Türkiye’nin dünyayla "barış köprüleri" kurmasını sağlamakla kalmıyor. Türkiye’de modern bir ekonominin kurulmasına katkıda bulunduğu gibi, temsil ettiği değerlerle özgürlükçü ve çoğulcu demokrasinin yerleşmesine de destek veriyor.
HİYERARŞİK YAPI DEĞİL GÖNÜLLÜLÜK
Hizmet hareketinin başarılarının ardındaki sır, Gülen’in Pennsylvania’dan verdiği talimatlar, merkeziyetçi ve hiyerarşik yapısı değil; tam aksine, ademi-merkeziyetçilik ve gönüllülük ilkelerine dayanıyor olması.
Evet, bugün Türkiye’nin idarecileri, yargı mensupları ve polisleri arasında hizmet hareketinin okullarından mezun olan, Gülen’in telkinlerine saygı duyan kimseler mutlaka vardır. Bu kimselerin talimatla davrandıklarını varsaymak, Gülen’in etkisini buna bağlamak ise bir komplo teorisinden başka bir şey değildir.
Evet Gülen’in onu yurdundan uzakta yaşamaya mecbur eden "sevmeyenleri" var. Bunlar, esas olarak, İslam’ı modernleşmenin baş düşmanı olarak gören, vicdanlara hapsedilmesi, toplum hayatından tümüyle dışlanması gerektiğine inanan, çeşitli renkleriyle otoriter laiklk yanlıları. Kemalizm’in hâlâ güçlü olduğu muhakkak."
İşte Şahin Alpay’ın o yazısından çarpıcı bir bölüm:
GÜLEN’İN SEVENİ KADAR SEVMEYENİ NEDEN VAR?
"Gülen’i dünyanın en etkili düşünürlerinden biri kılan nedir? Ve neden Türkiye’de "neredeyse seveni kadar sevmeyeni var"dır? Benim için bu soruların cevapları çok açık.
Türkiye’de ve dünyanın her yerinde İslam’ın köktenci, bağnaz yorumlarına, İslam’dan totaliter bir ideoloji üretme çabalarına itibar etmeyen milyonlarca Müslüman var. Bu milyonlar bir yandan inançlarının telkin ettiği manevi ve sosyal değerlere bağlı kalmak, öte yandan fikir, inanç ve girişim özgürlüğünün yerleştiği; farklı kimliklere ve inançlara saygı gösterildiği; eğitimin cehaletin yerini aldığı; bilimin din kadar saygı gördüğü; çalışıp kazanmanın teşvik ve takdir edildiği bir dünyada yaşamak istiyorlar.
GÖZDEN IRAK KÖŞESİNDEN VERDİĞİ MESAJ
Gülen’i "Pennsylvania’daki gözlerden uzak köşesinden" verdiği mesajlarla dünyanın en etkili düşünürlerinden biri haline getiren, birinci amil budur.
Başka bir amil, hiç şüphesiz, Gülen’in Türkiye’nin Sufi, halk İslamı geleneği içinden gelen bir düşünür olmasıdır. Bu gelenekte Said Nursi, Sufi İslamı modern çağa taşıyan isim ise, Fethullah Gülen de onu giderek özgürleşen ve küreselleşen günümüz dünyası ışığında yorumlayan kişidir. Nursi bir dini cemaatin lideri ise, Gülen inanç temelli bir sivil toplum hareketinin, "Hizmet hareketi"nin esin kaynağıdır.
Hizmet hareketi bugün, Gülen’in telkin ettiği değerler doğrultusunda, 140 ülkeye yayılan ve hepsinde verdikleri eğitimin kalitesiyle toplumların saygısını kazanan okullar aracılığıyla Türkiye’nin dünyayla "barış köprüleri" kurmasını sağlamakla kalmıyor. Türkiye’de modern bir ekonominin kurulmasına katkıda bulunduğu gibi, temsil ettiği değerlerle özgürlükçü ve çoğulcu demokrasinin yerleşmesine de destek veriyor.
HİYERARŞİK YAPI DEĞİL GÖNÜLLÜLÜK
Hizmet hareketinin başarılarının ardındaki sır, Gülen’in Pennsylvania’dan verdiği talimatlar, merkeziyetçi ve hiyerarşik yapısı değil; tam aksine, ademi-merkeziyetçilik ve gönüllülük ilkelerine dayanıyor olması.
Evet, bugün Türkiye’nin idarecileri, yargı mensupları ve polisleri arasında hizmet hareketinin okullarından mezun olan, Gülen’in telkinlerine saygı duyan kimseler mutlaka vardır. Bu kimselerin talimatla davrandıklarını varsaymak, Gülen’in etkisini buna bağlamak ise bir komplo teorisinden başka bir şey değildir.
Evet Gülen’in onu yurdundan uzakta yaşamaya mecbur eden "sevmeyenleri" var. Bunlar, esas olarak, İslam’ı modernleşmenin baş düşmanı olarak gören, vicdanlara hapsedilmesi, toplum hayatından tümüyle dışlanması gerektiğine inanan, çeşitli renkleriyle otoriter laiklk yanlıları. Kemalizm’in hâlâ güçlü olduğu muhakkak."