27 Kas 2013 09:46 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 15:46

Fethullah Gülen'in en büyük statejik hatası ne?

Vatan yazarı Ruşen Çakır, hükümet ile cemaat arasında patlak veren krizin başlangıcını açıkladı..

Gülen cemaatiyle hükümet arasındaki ittifakın bozulmasının miladının 7 Şubat 2012 günü patlak veren MİT krizi olduğunu ifade eden Çakır, yine yaptığı analizle dikkat çekti..

İşte o analizin bir kısmı;

Mavi Marmara olayında su yüzüne vuran tutum farklarının önemini kabul etmekle birlikte Gülen cemaatiyle hükümet arasındaki ittifakın bozulmasının miladının 7 Şubat 2012 günü patlak veren MİT krizi olduğu kanısındayım. Bunu, şu ana kadar Fethullah Gülen’in yaptığı en büyük stratejik hata olarak görüyorum. Yine de, olaydan kısa süre sonraki bir değerlendirmemde hükümet ile cemaatin bu krizin kronikleşmesinin önünü birlikte almalarının imkânsız olmadığını ileri sürmüş ve şöyle yazmıştım: “Bu da ancak, devlet içindeki Gülen camiasına mensup etkili isimlerin artık devrin değiştiğini kabul etmeleri, ülkenin normalleşmesini engellemekten vazgeçmeleriyle olacağa benzer. Sanıyorum Fethullah Gülen, hareketini kademeli bir şekilde bu çizgiye çekecek ve bu stratejik hatayı telafi edecektir.”

Kavganın riskleri

Gülen’in ne yapıp edip bu stratejik hatayı telafi edeceğini düşünmemin birkaç nedeni vardı:

1) 27 Nisan 2007 e-muhtırasıyla şekillenen ittifak, özellikle askeri vesayetin etkisizleştirilmesi anlamında son derece başarılı olmuştu, sürmesi her iki tarafın da hayrınaydı.

2) Her ne kadar birbirlerine hep mesafeli durmuş iki farklı gelenek söz konusu olsa da başarılı ittifak döneminde AKP ile cemaat arasında belli ölçülerde karşılıklı güven mekanizmaları kurulmuş olmalıydı.

3) Hükümetle iyi ilişkiler içinde olmak cemaatin önünün ülkede ve yurt dışında daha da açılmasını sağlamıştı. Öyle ki 2007-12 arasındaki dönemi Gülen hareketinin “altın çağı” olarak tanımlayabiliriz.

4) Hükümetle kavga hâli, cemaatin devlet içindeki kadrolarının durumlarını olumsuz açıdan etkileyebilirdi.

5) En vahimi, son yıllarda ortaya çıkan, hem cemaati (Gülen’i), hem AKP’yi (Erdoğan’ı) eşit ölçüde seven kesimleri kaybetme riski söz konusuydu.

Nitekim MİT krizinden sonraki ilk aylarda yaşananlardan (daha doğrusu yaşanmayanlardan) hareketle kriz çözülüyor diye düşünmeye başlamıştık ki çok geçmeden Türkiye’nin en önde gelen iki güç odağının arasının kapanmadığını, tam tersine daha da açıldığını gördük. Dershane krizinin şu şiddetine bakınca, mesafenin açılması yerine bir kopuştan söz edeceğimiz günlerin yakın olduğu söylenebilir.

Ekrem Dumanlı’nın pazartesi günü Zaman Gazetesi’nde yayınlanan “Başbakan’a Açık Mektup”u, Gülen’in Pennsylvania’daki yardımcılarından Osman Şimşek’in editörü olduğu herkul.org sitesindeki yazıları ve hükümet yanlısı bazı yayın organları ve yazarların bunlara tepkileri işin ciddiyetini göstermeye yeterli olabilir. Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın dün düzenlediği dershanelerle ilgili basın toplantısına cemaat çizgisindeki yayın organlarının temsilcilerinin alınmamaları (basın özgürlüğü açısından üzücü ve kaygı verici bir uygulama) ise ‘kopuş’un ilk somut örneği olarak kabul edilebilir.

Yazının devamını okumak için tıklayın