Ferdi Tayfur yeni romanını anlattı: Sen unutsan, dünya unutmaz, Atatürk'süz olmaz!
Sanatçı Ferdi Tayfur, yazım aşaması 3 yıl süren, milli mücadele ve Atatürk vurgusu içeren romanı 'Paraşütteki Çocuk'u anlattı.
Atatürk'ün "Başbakan olabilirsin, bakan olabilirsin, reisicumhur
bile olabilirsin ama sanatçı olamazsın" sözünden bir sanatçı olarak
çok etkilendiğini belirten Ferdi Tayfur, Rize'de kaldırılan Atatürk
Heykeli hakkında "Atatürk de öyle bir intiba bırakmış ki sen
unutursun ama dünya unutmaz, kınar hem de. 'Bir adamın heykelini
bile sığdıramadılar' derler. Atatürk’süz olmaz" diye konuştu.
Ferdi Tayfur'un Hürriyet'ten Savaş Özbey'e verdiği söyleşi
şöyle:
72 yaşındasınız. Nasıl bir hayat yaşadınız? Şükrediyor
musunuz?
- Her zaman şükrederim. Bazıları en ufak bir rahatsızlık yaşayınca
isyan eder Tanrı’ya. Bende isyan yok. Olacak olur, onun önüne
geçemezsin. İyiyim ben, iyiyim. Asla ummayacağım güzel şeyler geldi
başıma. Mutlu oldum ben bu hayatta.
Neden iyilikler sizi buldu?
- Huyum güzel. Büyüklük taslamadım... Açık konuşmak lazımsa bu
kadarını ben de beklemiyordum. Bir de çok çalıştım ben, çok. Bir
şarkılık ünlüler vardır. Bir şarkıyla gelir, bir şarkıyla gider.
Mesela rahmetli Berkant... Şarkısının adı da ‘Bir Şarkısın
Sen’...
İyi yakalamışsınız...
- Albüm, sinema, çok eser verdim ben. Hep amatör ruhla. Kilyos
yolunda çöl sahneleri çektiğimiz bir kumsal vardı. Albümler,
filmler rekorlar kırıyor... İnanır mısın, aküleri taşırdım. E bir
de o zamanlar yakışıklı gençtim tabii. Demek millet açmış, yeni
sese, yeni bir jöne o zamanlar.
Ben de onu soracaktım. Sadece huy değil. Nasıl bir şey
hayata ‘güzel’ doğmak?
- Bir adamda bir şey varsa, mutlaka bir şey vardır. Yani adam
peeeeh, bir acayip! Ama bakıyorsun, hiçbir şey yok. Demek bir şey
var onda. Göremediğine göre mutlaka bir şey var. Demem o ki farkına
varılıyorsun güzel doğunca...
"Sinemaya girebilmek için şarkıcı oldum"
Nasıl döşendi şöhret yolunun taşları?
- Sinemayı çok istiyordum. Sinemaydı benim asıl hayat amacım. Ama
tanıdık yok, bildik yok, torpil lazım. Nereden bulacağım, fakir
çocuğusun... Zeki Müren’in filmini gördüm: ‘Beklenen Şarkı’. Baktım
hem şarkı söylüyor hem sinemada oynuyor. Haa demek ben de
yapabilirim bu işi... Sesimin de güzel olduğunu söylediler. Öyle
girdim sinemaya. Şarkılarımla, bestelerimle.
Demek müzikten sonra sinema değil, sinema için müzik...
Sinemanın dört yapraklı yoncası var. Arabeskte de var mı sizce o
dörtleme?
- Doğru bu... Bak dört: Orhan (Gencebay) Abi, Müslüm Gürses,
İbrahim Tatlıses ve Ferdi Tayfur... Bu kadar! Çünkü çıkmıyor,
arkadan yenisi gelmiyor.
Hiç rekabet hissettiğiniz oldu mu?
- Ona zamanım yoktu. Yani rakip seçmeye, rekabet etmeye. Bir de
dikkat ettiysen bu dört kişi de ayrı ayrı şeylerdi. Sesler farklı,
tavırlar farklı... Birbirimize benzemezdik.
"Aşkı yaşamak güzel ama..."
Sinemanın en güzel kadınlarından biriyle, Necla Nazır’la yıllarca
aşk yaşadınız. Ne bırakıyor insanda aşk?
- Antalya’da ‘Batan Güneş’i çekiyorduk. Necla Nazır falan bütün
ekip, akşam lokantadayız. Omzuma bir el dokundu, döndüm. Bıyıklı
bir adam... “Sakın âşık olma” dedi.
Niye?
- Anlamadım, “Tabii tabii” falan dedim, geçiştirdim. Oradan
kalktık, Dalya Oteli vardı. Oraya gittik. Gece kulübündeyiz, Necla
Hanım falan dans ediyorlar. Bir adam geldi, elinde viski bardağı...
Yanıma çöktü, “Sakın âşık olma” dedi. Aynı gece, iki farklı mekân,
hiç tanımadığım insanlar. Şaşılacak bir şey değil mi? Hiç unutmam
ben bunu.
Yani?
- Aşkı yaşamak güzel ama sonuçlarına da katlanmak gerek.
Karakterini elinden alır. İnsanın kendini mutsuz edecek şeyi,
mutsuz edecek kişiyi sevmesidir aşk. Bir insanı neden seversin?
Neden?
- Tanımadığın için. Leyla ile Mecnun hiç bir araya gelmediler ki...
Tanıdıktan sonra başlıyorsun uzaklaşmaya. Bütün mesele bu: Âşık
kalmak istiyorsan, tanımayacaksın.
"Dostum yok"
Çok dostunuz var mı?
- Dostum yok. Arkadaş kolay da dost zor. Ama ben dostsam onlar
dosttur. Her şeyi kendinde bulacaksın.
Ölümden korkar mısınız?
- Korksan da değişmiyor, korkmasan da. Dünya kimlere kalmamış, bana
mı kalacak? İki kapılı bir han... Biri girer, biri çıkar.
Çok sır götürecek misiniz kendinizle?
- Götürmeyip ne yapacaksın? İnsanların sırlarını açıklasan ne olur?
Bir anlıktır o. Sonra dünyanın en kötü insanı olursun.
Zengin misiniz?
- Değilim.
O kadar film, şarkı, satış, gişe rekoru... Olmanız gerekmez
miydi?
- Önemli değil. Gerekli de değil, iyi de değil. Başkasına muhtaç
değilsen, zenginsin. Muhtaç olursan eğer, bütün foyan çıkar ortaya.
Anladın mı şimdi zenginliği?
Pişmanlıklarınız var mı?
- Büyük pişmanlıklarım yok. Yaptığım iyiliklerden pişman oldum
zaman zaman. “İyilik yap, kötülük bul” derler ya, çok önemli bu.
İnsanın tabiatında var... Bunu akılda tuttuğun zaman iyi yoldasın.
Aklında tutmazsan mahvolursun.
İnsan tabiatı böyle diye iyilikten mi
vazgeçeceğiz?
- Hayır. Ama tedbirli olacaksın. Çünkü karşındaki, insan. Anında
düşünen. Anında karar veren. Anında dönen...
"Konsere çıkmadan boğazı yağlamak gerek"
Şeker problemi falan atlattınız, şimdi nasıl
sağlığınız?
- İyiyim çok şükür. Gördüğün gibi.
Maşallah. Hiç sigara kullandınız mı?
- İçtim. Şarkıcılığa başlayınca kestim. Kesmedim de kıstım. En son
altı tane içiyordum. Ama yıllardır kullanmıyorum.
İçki?
- İçki de içerdim zamanında. Çok içmezdim. Konsere çıkmadan
atardım. Boğazı yağlamak gerekiyor. Şarap içerdim. Beyaz şarap.
Şarap mı? Ben size rakı yakıştırırdım halbuki... Yenilerden
kimi beğeniyorsunuz?
- Saysan saysan bizim Adanalı oğlanı sayarsın.
Kıvanç Tatlıtuğ mu? Beğeniyor musunuz?
- İyi iyi. Ama dikkat etmesi lazım. Senaryo seçimi yapması lazım.
Bir tip vardır sana gider, bir oyun vardır, yakışmaz. Genç adam
çünkü. Zaman geçiyor.
Tanışıyor musunuz?
- Daha tanışmadık.
"Her insanın ‘gezip-görme’ hakkı vardır"
“Dünya, üzerinde yaşayan bütün canlıların anavatanıdır”diye
yazmışsınız. İnsanların ‘gezip görme’ hakkından bahsediyorsunuz...
Yepyeni bir kavram. Biraz açar mısınız; çünkü şimdi bir de Trump
meselesi var.
- Özgürlüğe dair bir şey o söylediğim. İnsanlığın ve bütün
canlıların anavatanı dünya. Sınırlar, pasaportlar, vizeler... Nedir
bunlar ya! Her insanın her yerine gitme hakkı vardır. Her şeyi çöpe
atabilirsiniz ama dünyayı atamazsınız. Aptal işi olur bu. Kardeşim
şunu bil: Evrende iki şey kalıcıdır: Biri dünyanın kendisi, diğeri
de aptallık. Okulda
7 yaşında aptal bir arkadaşın mı vardı? Şimdi git bak, hâlâ
aptaldır.
Kalıcı o, değişmez.
"Yaşar Abi’den etkilenirim. Yaşar Kemal’den"
Yazarlık nasıl başladı?
- Beş-altı tane film çektim, yönetmenliğim de var. Senaryo yazmayı
seviyordum. Haşır neşirdim zaten bu işlerle.
Yazar olarak etkilendiğiniz insanlar var mı?
- Zülfü Livaneli var, iyi kalemdir, beğeniyorum. Bir de Yaşar Abi.
Yaşar Kemal.
Ne kadar sürdü kitabı yazmanız?
- Üç sene.
Ne zamanlar yazıyorsunuz? İlham sabah mı gelir, akşam
yatmadan evvel mi?
- Aklıma geldikçe. Evde de yazarım ama en çok Marmaris’te, yazlıkta
yazıyorum. İnsanın içinden gelen bazı şeyler vardır. Susuzluk gibi,
aşk gibi. Benim de içimden yazmak geliyor işte.
Bunu yayımladınız. Var mı başka proje?
- Var, üstünde çalışıyorum. O da roman. Aslında bugüne kadar bütün
biriktirdiklerim... Adı da şöyle olacak: ‘Ve bitti..!’
"Çok merak ediyorum... Evet çıktığı zaman ne olacak?"
‘Hadi Gel Köyümüze Geri Dönelim’in klibinde ilk kez bir travestiyi
oynattınız. Şimdi yapılamaz. Huysuz Virjin’i bile seyredemiyoruz
televizyonda. Acaba siz mi çok cesurdunuz, Türkiye mi geri
gitti?
- Kimsenin düşünemediği şeyi yaptım. Hatta Allah rahmet eylesin o
kızı öldürdüler. Çekinmişti. “Benim kafamdaki travestiye
benzemiyorsun” dedim ona. Onun da hoşuna gitti, oynadı. Bir
fikirdi, bir anlatımdı. Kimseye de batmadı. O zamanlar daha bir
demokrasi vardı. Demokrasi vardı.
Hayatınız boyunca siyaset topuna hiç girmediniz. Neden?
Siyasi fikriniz yok muydu?
- Siyaset başka bir olay. Ben hukuka inanırım, adalete, paylaşmaya,
özgürlüğe, ifade özgürlüğüne inanırım. Bunlar bir ülkenin en büyük
dokunulmazlarıdır. İnşallah bunlar bir katakulliye gelmez. Çünkü
hukuk olmayan memleket, memleket değildir. Dağ başıdır orası.
Kitap yazarken Türkiye’den ne kadar besleniyorsunuz? Mesela
‘tek adam hegemonyası’ndan bahsediyorsunuz kitapta...
- İnsan manzaraları olarak... İnsanların yaşamış oldukları hayat.
Bu topraklarda yaşıyoruz. Bu cumhuriyetin insanlarıyız. Tek
adamlığın ne olduğunu bilmiyorum açıkçası ama tek adam iyi değil.
Yani tek adamlığın iyi bir şey olduğunu sanmıyorum. Bir şey de
söyleyemem o hususta...
Bir başkanlık tartışması var gündemde.
- Bunun ne olduğunu hâlâ bilmiyoruz biz. Halk da bilmiyor.
Siz biliyor musunuz? Ben çok merak ediyorum mesela... Evet çıktığı
zaman ne olacak?
Kitabınızda bir Türkiye-Çin karşılaştırması yapılıyor ve
karakteriniz ‘Ceren’ utanıyor. Bu kadar verimli topraklarda böyle
fakir kalmaktan dolayı başını öne eğiyor. Ne demek istiyorsunuz
orada?
- Biz tarımda kendi kendine yetebilen yedi ülkeden biriydik. Şimdi
samanı bile ithal ediyorlar, dışarıdan alıyorlar. Bu iyi bir şey
değil. Yani bu kadar toprağı, arazisi olan bir ülkede... Mahsuller
dallarında çürüyor. Pazarda alan da ağlıyor, satan da. Bir
ağlamayan kim var biliyor musun? Haldeki toptancı.
"Gözümü cumhuriyetle açtım"
Çok kuvvetli bir Milli Mücadele ve Atatürk vurgusu da
var...
- “Başbakan olabilirsin, bakan olabilirsin, reisicumhur bile
olabilirsin ama sanatçı olamazsın” diyor. Askerde, Ankara’da bando
bölüğündeydim ben. Atatürk’ün bu lafı yazıyordu duvarda. Gider
gelir o lafı okurdum. Çok sözü var ama sanatçı olarak en
etkilendiğim sözü budur. Teşvik ediyor insanı. Atatürk’süz
olmaz.
Biz kıymetini bilemiyor muyuz yeterince?
- Bilen biliyor. Bu kabullenmeyenler, rengini belli etmek için
kullanıyor. “Bu bizdendir” deniyor. Niye? Atatürk’e sövdüğü için.
Bunlar geçici şeyler.
Öyle mi düşünüyorsunuz, geçecek mi sizce?
- Mecburen geçecek. Türkiye’yi kurtarmış. Darmadağın olmuş bir
ülke... Giren çıkan Fransızlar, İtalyanlar, İngilizler,
Yunanlılar... Parçalanıp gidiyoruz, bugünkü Irak gibi. Bir adam
çıkıyor, “Arkadaşlar ya istiklal ya ölüm” diyor. Yani ya öleceğiz
ya da bu ülkeyi kurtaracağız.
"Öyle bir intiba bırakmış ki... "
Hiç ümitsizliğe kapıldığınız oluyor mu?
- Ben kapılmıyorum. Atatürk de öyle bir intiba bırakmış ki sen
unutursun ama dünya unutmaz. Düşünebiliyor musun? Mao, kültür
devrimini yapmış adam... “Ben Çin’in Atatürk’üyüm” diyor. Sen
unutabilirsin ama dünya unutmaz, kınar hem de. “Vay be” derler,
“Bir adamı sığdıramadılar...” “Bir adamın heykelini bile
sığdıramadılar” derler.
Ama öyle olmuyor.
- Ne gerek var ki bütün bunlara? O bir şey istemiyor ki.
İdeallerini yazmış, çizmiş, Nutuk’lar bırakmış. ”Yaparsanız böyle
olur, yapmazsanız siz bilirsiniz” demiş, gitmiş adam. Allah rahmet
eylesin. Kim, ne derse desin. Ben Atatürk’ün kötü bir şey yaptığına
inanmıyorum. Bırakmış olduğu cumhuriyete inanıyorum. Gözümü öyle
açtım çünkü.