Bu heyecan önce transferle, sonra maçların başlamasıyla sürer mi? Açıkçası bu konuda mesafeli ve dikkatli olmak istiyorum. Pereira döneminde topa ayak uzatmaya üşenen futbolcular, İsmail Kartal döneminde “dokuz canlı canavar”a dönmüşlerdi. Jorge Jesus dönemi nasıl olur acaba? İsmail Kartal’ın teknik direktörlük becerisinin yanında, takımı ayağa kaldıran “halden anlayan abi” tavrı, Portekizli hocayla da devam eder mi acaba?
Jesus’un taraftarlara heyecan veren, belki de kombinelerin bir günde bitmesini sağlayan sadece adı değil, oyun mantalitesi de oldu; Daha hızlı... Daha çabuk... Daha tempolu... Daha dikine... En kestirmeden, en kısa sürede rakip kaleye...
Bir yerde okudum, “Jesus santrfor istemiyor” diye... Sordum soruşturdum, hoca, “kenarlardan top mu geliyor ki, santrforlar gol atsın” demiş. Berisha, Serdar Dursun ve Valencia’nın yeterli olacağını düşünüyor. Kiradan dönen Samatta‘ya da en azından hazırlık döneminde şans tanıyabilir.
Bruma, Galatasaray’dan sonra nereye gittiyse dikiş tutturamadı. Gittiği her yerde hocalarla geçinemediği söylendi. Bu konu Jesus’a hatırlatıldığında, “Her kuşun eti yenmez” misali, “Bana yapamaz” demiş.