05 Ağu 2010 13:25 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:31

FENERBAHÇE DEVLER LİGİ'NDEN ELENDİ, SPOR YAZARLARI KİMİ SUÇLADI?

Fenerbahçe'nin Şampiyonlar Ligi'nden elenmesinin ardından sarı lacivertli takıma eleştiri yağmuru vardı!

Fenerbahçe’nin Young Boys’a Kadıköy’de yenilerek Şampiyonlar Ligi’nden elenmesinin ardından ulusal basında sarı lacivertli takıma eleştiri yağmuru vardı!

ERMAN TOROĞLU (HÜRRİYET): LA FONTAİNE’DEN MASALLAR

F.BAHÇE yöneticileri de, teknik direktörleri de La Fontaine’den masallar anlatıyorlar... Aziz Yıldırım, Türk futbolunun yayınları, İkinci Ligi, Basketbol Ligi’ni idare etmeye kalkıyor ama Fenerbahçe Futbol Takımı’nı idare edemiyor. Maç başladığı gibi bitse yani, 0-0 Fenerbahçe turu geçecek. Ama onu bile beceremiyorlar, neden...

İşte bütün hikaye bu “neden”de başlıyor ve bu “neden”de bitiyor...

Teknik-taktik. Onlardan alt satırlarda bahsedelim ama önce çok net biçimde gördüğüm bir olayı sizle paylaşmak istiyorum. Son yıllarda Fenerbahçe takımının sahadaki patronu Alex’ti. Geçen sene bu görüntü değişmeye başladı. Her ne kadar Aziz Yıldırım, Alex’i çok beğense ve desteklese de, Emre-Ali Yıldırım ilişkileri akşam ev muhabbetleri bu yıl görüntüyü değiştirmeye başladı. Daum’un gitmesinde etkili olan Emre, şu anda Alex’in yerine Fenerbahçe’de kaptan konumunda. Her şeyde o etkili. Yani her şeye maydonoz. Bu şunu gösteriyor, Alex out, Emre in. Bunun sıkıntıları haliyle takıma yansıyacak. Aykut’un Fenerbahçe Teknik Direktörü olmasında etkisi olan Emre’nin de çok liderlik olarak sahneye çıktığını net olarak görüyorum.

Yani takımda şu anda iki tane horoz var. Birisi eski horoz Alex, diğeri yeni horoz Emre. Görünen o ki Alex’e yol gözüktü. Peki Fenerbahçe seyircisi Emre’ye tahammül edecek mi? Daha doğrusu Emre’yi kabul edecek mi? O, onların sorunu.

Taraftara yazık

Ama Fenerbahçe taraftarına helal olsun. Takımda bunlar olurken, onlar kombine biletlerini alıyorlar. Fenerium’dan alışverişlerini yapıyorlar. Takımın peşinden otobüsle, uçakla, yürüyerek gidiyorlar. Yani herşeylerini Fenerbahçe’ye feda ediyorlar. Fenerbahçe seyircisi cefakar ve vefakar. Onlar kadar uçakla, otobüsle, yürüyerek koşan taraftar az bulunur. Bir tek onlara yazık oluyor... Diğer başrol artistleri oynuyorlar...

Bu maçın tekniği-taktiği olmaz. Akıllı defans yapsan, gol yemesen tur atlayacaksın. Peki o zaman ne yapacaktın? Mesela, rakibin en tehlikeli adamı dün akşam golü atan oyuncu. Diyeceksin ki defanstan birine; “Kardeşim bu adam tuvalete gitse, peşinden gideceksin. Ufağını da yapsa büyüğünü de yapsa sonuna kadar bekleyeceksin. Orada bile boş bırakmayacaksın. Çünkü her an herşeyi yapabilir.” Ama o adam turun golünü atıyor.

Futbolun kuralları vardır. Ama herkes oyun kurallarına takılır. İşte bu tuvalet de futbolun oyun kurallarından birisidir. Young Boys, çok koşan, yardımlaşan, çabuk oynayan ama acemi bir takım. Fenerbahçe, buna elendi. Neden? Young Boys’a karşı Fenerbahçe, İhtiyar Boys gibi oynuyor. Çok ağır. Fenerbahçe oyuna çıkana kadar, rakip kalesinin önüne 7-8 kişiyle duvarını örüyor. Stoch, ikinci sarı karttan atıldı. Bu Aykut’un, sezon başından beri disiplin zaafiyetinin eseridir. İsviçre takımı kura çekti. Çünkü ilk maçta, maçın kahramanı Volkan ve direklerdi. Dün akşam ki maçın kahramanı yine Volkan’dı. İki maçta da maçın kahramanı Fenerbahçe kalecisi Volkan ise, o zaman biz de yazıyı fazla uzatmayalım. Burada bir tek cümle ile yazıyı bitirmek lazım.

Fenerbahçe seyircisine yazık oluyor. Kimseye değil.

MEHMET DEMİRKOL (MİLLİYET) : EN KÖTÜ FENERBAHÇE

Maç öncesi beklentim, daha doğrusu öngörüm, Fenerbahçe’nin oyunu önde kabul edip, kazanmak için topa sürekli sahip olup, rakibi baskı altında tutmaya çalışacağıydı. Dolayısıyla savunması önde olacak, pozisyonlar bulacak, ama kalesinde tehlikeler de görecekti. Fenerbahçe savunma hattında oynayan oyuncular da benzer bir beklenti içindeydiler herhalde. İlk 5 dakikalık tam takım baskının ardından rakibin etkili çıktığını görüp, takımın geri kalanından koptular, geriye çekildiler. Dolayısıyla ilerideki beşliyle, arkadaki beşli tamamen birbirinden koptu, Young Boys için orta sahada basit oynayarak kolaylıkla geçebilecekleri derin bir boşluk
doğdu.
Haklarını vermek lazım. Büyük bir soğukkanlılıkla bunu yaptılar. Hava sıcaktı, nem yüksekti, ancak sanki bu iklimde yaşayan onlar gibiydi, çok rahattılar. Fenerbahçe ilk yarı boyunca bunun sıkıntısını çekti.
İkinci yarı başlarken Aykut Kocaman’ın, Selçuk hamlesi bu orta boşluğunu doldurmaya yönelikti. Ancak Stoch’un erken kırmızı kartı, işleri rayından çıkardı. Zira Alex, Selçuk için dışarıdaydı. Fenerbahçe’nin ciddi bir yaratıcılık ve kendine güven problemi ortaya çıktı. Bu eksikliği bir bütün olarak, birbirine yakın oynayarak, savunmalarını öne çıkararak kapatabilirlerdi. Ama Gökhan Gönül dışında bu mentalitede savunma oyuncusu bulamadılar.
Çok yorgunlardı, moral olarak çok düşük seviyelerde ve neredeyse bir Üçüncü Lig takımı performansı sergilediler. Fenerbahçe’nin son 5 yılda Kadıköy’de oynadığı en kötü futbolun bu olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Bunun oyuncu kalitesiyle forvet ya da savunmadaki eksiklikle alakası yok. Kondisyon, taktik ve kendine güven açısından yerlerde sürünen bu performansın, açıklamasını bulmakta zorluk çekiyorum.

SELİM SOYDAN (VATAN) : TURŞUSUNU KURUN

BU sözüm yönetime.. 16 Mayıs’tan beri tam 80 gündür bir golcü alamadılar.. Sonuçta da Marsilyalı Niang’ı getirecekler herhalde.. Niang öyle bilinmeyen bir topçu değil ki, haziran ayında niye transfer edilmedi, Young Boys maçına niye yetiştirilmedi? Anlamanın imkanı yok.. Hadi büyük transfer yapacak kudretiniz yok, bari şu Young Boys’daki Bienvenu gibi bir adamı bulun.. Şimdi alın Niang’ı, turşusunu kurun.. İş işten geçti artık.. Bu takımın Şampiyonlar Ligi’ne kalamamasının maliyeti UEFA’dan gelecek 12 milyon Euro+bozuk morallerin iyice yerlebir olması.. Topu kimseye atmasınlar, bu yıkımın suçlusu tek: Yönetim..

Kötü futbolun 3 nedeni var

F.BAHÇE’NİN kötü oynamasının 3 temel nedeni var. 1. Takım atağa kalkarken çok top kaptırıyor.. Yani bırakın kontrayı, atağa bile çıkamıyor.. Çünkü Bekir ve Bilica topla çıkmayı bilmiyor.. İlhan’ın ayakları daha yumuşak ama büyük takım tecrübesi olmadığı için henüz titrekliği üstünden atamadı.. Yani gerideki hat, top kullanma özürlü.. 2. F.Bahçe hızlı hücum edemiyor.. Çünkü orta alan sadece Emre’ye kalm›fl durumda.. Cristian bir hayalet.. Alex henüz yok.. Santos yorgun, Bekir yeteneksiz oldu€u için bindirme yapamıyor.. Birbirlerini 3 gündür tanıyan Gökhan, Stoch ve Dia’nın da ortak bir futbol dilleri olmadığı için 6 adamla alanı kapatan Young Boys’un ekmeğine yağ sürüldü.. 3. Herşeyden önemlisi F.Bahçe’nin temposu düşük.. Emre dışında çabuk düşünüp çabuk oynayan, verdiği topu kovalayıp alan hiç kimse yok.. Defansçılar öndeki 3’lü bloku seyrediyor.. Hücumcular ise elleri belinde geriye bakıyor.. Aradaki mesafe 60 metre olunca F.Bahçe takımdan başka herşeye benziyor.. Bu 3 eksiklik giderilebilir mi? Tabii ki giderilir.. Ama Fransızlar’ın sevdiği bir özdeyişini hatırlatmak istiyorum: Başarmanın yüzde 5’i ne yapacağını düşünmek ise yüzde 95’i yapmaktır.. Aykut’un artık çözüm üretmesi lazım.. Hem de hemen! Yarın bile çok geç olabilir..

Kırmızı kart

SON 3 maçta 3 kırmızı gördü F.Bahçe.. Selçuk (G.Saray), Kazım (ilk Y.Boys) ve Stoch.. 3’ü de % 100 doğru kararlar.. Stoch’un ilk sarısı tabanla dalmaktan.. Aslında direkt kırmızı bile olabilirdi.. Hakem tolerans gösterdi.. 53. dakikada ise kendini yere atıp 2. sarıyı gördü.. Yani kırmızı karta kaşındı resmen.. Anladık 23 yaşında bir çocuk ve kendisini kanıtlamak istiyor.. Ama bu kadar kontrolsüz oynamak da bir F.Bahçe futbolcusuna yakışmıyor..

UĞUR MELEKE (MİLLİYET): İSTEK SORUNU

Fenerbahçe üç yılda üçüncü değişik hocasıyla sezona başlıyor, Young Boys’sa aynı dönemi tek Petkoviç’le geçiriyor. Geçen yıl (Daum benzeri bir kaderle) son maçta şampiyonluğu veren Petkoviç’e bu kulübün neden sabrettiği ortada. Eldeki imkânlar ölçüsünde tam bir proje takımı yapmış, kendine özgü hızlı pas oyunu oynatıyor. Dudar-Affolter-Jemal’in üçlü savunma oynama alışkanlıkları var, ama zaman zaman Sutter’in katılımıyla gayet güzel dörtlü blok savunma da yapıyorlar. Belli ki derslerine çok iyi çalışmışlar, belli ki bu setleri ezberleyene kadar denemişler.
Ama (bir buçuk Güiza ederindeki) Young Boys çapında bir takımın, (dersine istediği kadar iyi çalışsın, istediği kadar harika bir gün geçirsin) Kadıköy’den galibiyetle ve turla çıkmanın hayalini çok fazla kurduğunu sanmıyorum. Bu gece de dünyada herkes Young Boys’un nasıl kazandığının değil, Fenerbahçe’nin nasıl kaybettiğinin cevabını arayacak. Benim bulabildiğim yanıtsa şu:
Dakika sanırım 23’tü. Costanzo’nun sol taraftan vurduğu yumuşak şut Volkan’ın ellerinde erimişti. Milli kaleci ayağa kalktı, sola doğru yürüdü, topu verecek kimseyi bulamadı. Sonra sağa yöneldi, bir-iki kez meşin yuvarlağı elinden çıkarmaya niyetlendiyse de topu tam olarak almak isteyen bir arkadaşını bulamadı. Bu arada 10-15 saniye geçti, Volkan artık endirekt vuruş korkusuyla taç çizgisi kenarında sıkışık olan Bilica’ya topu atmak zorunda kaldı. Bilica da yan çizgiye paralel hedefsiz bir vuruş yaptı mecburen...
Aslında maç boyunca birçok kez böyle anlar yaşandı, 11’e 11’ken bile Fenerbahçe defalarca geriden çıkışta başarısız oldu. Ama maçı tekrar görme şansınız varsa özellikle o pozisyonu izlemenizi öneririm. Çünkü (İlhan-Giray ikilisinin top yapamayanı) İlhan uzaklaşıyor, tedirgin Bekir uzaklaşıyor. Cristian zaten el yakan bu topları almayı hiçbir zaman istemiyor, Alex’se oralara hiç girmiyor. Beni en çok şaşırtansa Emre, çünkü o da (dün gece top Volkan’ın elinde olduğu birçok pozisyonda olduğu gibi) konçlarını düzeltiyor.
İki sözcükle özetlemek gerekirse, bir istek sorunu vardı Fenerbahçe’nin dün gece... Nedenini bilmek güç, ispatı da mümkün değil, ama gözüken çıplak gerçek bu.

ÖMER ÜRÜNDÜL (SABAH): STOCH HER ŞEYİ ALT ÜST ETTİ

İlk maçta izledik. Young Boys sınırlı bir kadrosu olan vasat bir takım. Ama fizik kondisyonları yüksek, tüm futbolcuları koşan en önemlisi de basit futbolu iyi uygulayan bir ekip. Ayrıca da sprinter, kuvvetli, sırtı karşı kaleye dönük oynamasını bilen iyi bir santrfora sahipler. Fenerbahçe’nin bugünkü durumu da belli. İlk maçtaki skor tamamen tesadüf olsa da bilinen bir gerçek. Bu durumda Aykut Kocaman’ın mutlaka değişik bir kadro düşünmesi gerekirdi. Ama o yine Gökhan Ünal ile Alex’i bir arada sahaya sürdü. Alex’in ayakta duracak hali yok. Üstelik Gökhan gibi bir santrforun yapısı Alex’i biraz rahatlatacak gibi değil. Bu durumda top rakibe geçtiği zaman iki kişi eksik oynuyorsun. Top sendeyken ise bu iki kişiden hiçbir katkı gelmiyor. Üstelik bunlara bir de Cristian’ın formsuzluğu, Emre’nin tam hazır olmayışı ve Dia’nın arkadaşlarını tanımayışı eklenince çok olumsuz saha içi görüntüsüne sahne olan bir ilk yarı yaşandı. Young Boys rakibinin üzerine istediği gibi çok adamla gelip tehlikeler yarattı.

RIDVAN DİLMEN (SABAH): KÜLTÜR OLUŞMALI

Aykut Hoca çok şanssız başladı sezona. Bunaltıcı sıcaklarda 14 günde üç maç... Bunları da uzun süre 10 kişi oynuyor. Dün gece ilk maçtaki 2-2’lik skorun psikolojisi takımı kontrollü oynamaya itti. Ama bu abartılı bir kontroldü. Young Boys, direkt öne doğru ve bol pas yaparak geldi ve Fenerbahçe’yi yordu. Devre biterken yenen gol üzerine Fenerbahçe ikinci yarıya radikal ama doğru iki değişiklik ile başladı. Bunun karşılığını alacakken Stoch’un gereksiz gördüğü ikinci sarı kart ile takım 10 kişi kaldı. Eksik oynamak takımı daha da yordu. Young Boys iki maçta da daha iyi oynadı. İsviçre temsilcisi, Fenerbahçe’nin fizik olarak iki gömlek ilerisinde. Çünkü oyuncuların profesyonellik anlayışı farklı. Fenerbahçe’nin sorunu orada. Andre Santos idmanlara göbekli geliyor. Bu adam 1.5 ay Brezilya’da ne yapıyor, Şampiyonlar Ligi’ne nasıl hazırlanıyor? Ertuğrul Sağlam, tatile çıkmadan oyunculara birer polar saat veriyor. "Gidin, gezin, eğlenin. Ama son günlerde şu idmanları yapın" diyor. Aykut Hoca, bunun nedenlerini benden iyi biliyor. Maç içindeki oyuncu değişikliklerinin ötesinde hamleler yapması gerek.

DENİZ GÖKÇE (AKŞAM): AFYONLU FUTBOLCULAR YENİLDİ

Fenerbahçe dün kendi sahasına çıkarken 2-2’lik beraberliğin verdiği bir avantaja sahipti. Ancak ilk maçta atılan şut sayısında rakibine 38’e 4, kornerlerde 7’ye 1, gol pozisyonunda 11’e 3 ve top hakimiyetinde %54’e %46 yenilen Fenerbahçe’nin bir şeyler yapması lazımdı...

Fenerbahçe ilk 45 dakikada rakip oyun sahasına yerleşti ama sadece 5 dakika için. Bundan sonra oyunun hakimiyeti Young Boys takımına geçti. Sistemleri gayet basit; ilk maçta olduğu gibi her iki kanattan süratli oyuncularıyla hücuma geçiyorlar ve orta yapmaya çalışıyorlardı. Bu şekilde 23, 29 ve 32. dakikalarda üç tane gol pozisyonu buldular. Her üç pozisyonda da Volkan son derece başarılı olarak ilk maçtaki gibi oyunun kahramanı oluyordu. Diğer taraftan Fenerbahçe’nin sol beki Santos’un kanat tutamadığı, Alex ve Emre’nin son derece pasif oynadıkları, geçen maçta pivot santrfor olarak iki golün asistine katkı yapan Gökhan’ın çok yalnız kaldığı ve Dia’nın da iki üç defa koştuktan sonra oyundan düştüğü görüldü...

40. dakikada ise acı gerçek gündeme geldi. İlhan’ın yetişemediği topa, Bienvenu sol kanattan sarktı ve ağır kalan Fenerbahçe savunmasından faydalanıp takımını 1-0 galibiyete getirdi.

Maçın ilk devresinde afyonlu gibi oynayan Fenerbahçe de Aykut Kocaman, ikinci devreye Alex’in yerine Selçuk’u ve Bekir’in yerine Gökhan Gönül’ü alarak başladı. Bu iki değişiklik doğru değişiklikti. Nitekim Fenerbahçe rakibin üzerine yüklendi. Young Boys ise avantajını korumak için tamamen geriye çekildi ve sekiz kişilik savunma yapmaya başladı. Fenerbahçe canlanmış ve oyunu kontrol altına almıştı ama bir felaket gerçekleşti. 53. dakika Stoch ikinci sarıdan kırmızı gördü ve Fenerbahçe’yi on kişi bıraktı.
Fenerbahçe 60. dakikada Emre ile, 82 de Gökhan’ın yerine giren Semih’in kafasıyla, 90’da yine Semih’le rakip kaleciyi geçemedi ve tura veda etti.

Fenerbahçe de ayakta kalan oyuncular Gökhan Gönül ve Volkandı. iki bek Santos ve Bekir, hızlı kanatlar karşısında perişan oldular. İlhan ise Fenerbahçe’nin yediği golde ve genelde son derece yavaştı. Sonunda Şampiyonlar ligi paraları çöpe gitti.

Fenerbahçe’nin 2-2’lik skoru olan, avantajlı olduğu bir maçta neden afyonlu gibi oynamasını kamuoyuna açıklanmalı.

HAKKI YALÇIN (TAKVİM): RAMSES KILIKLI YALAN ADAMLAR

Dün berbat bir Fenerbahçe vardı sahada. Korkularına kilitlenmiş, ruhsuz bir takım.
Utanç dolu geceden, rezil bir sonuç çıktı. Bu sonuç, Aykut Kocaman’ı gazlayanların, Fenerbahçe’ye ödettiği pahalı bir bedeldir. Geçen hafta İsviçre’de fena halde dayak yiyen yaralı çocukların, bu kez başka havayla maça başlayacağını düşünmüştüm.
Yine bütün sırlarını ortaya döken bir takım buldum sahada.
Üstlerinde Fenerbahçe forması bulunan, Ramses kılıklı adamlar.
Pozisyon üreten, futbol adına iyi şeyler yapmaya çalışan ve golü atan Young Boys’tu.
Savunurken akıllı.
Saldırırken cesur. İlk maçta, Fenerbahçe’nin sol kanadını "eşek sudan gelinceye kadar döven" Degen, bu maçta da, aynı role soyunmuştu da.
Aykut Kocaman, Fenerbahçe teknik direktörlüğüne soyunmanın, en çaresiz resmini asıyordu kulübeye.
Zaten, Aykut Kocaman’ın teknik direktörlüğünü ele veren delillerle doluydu gece.
Sahadaki aciz yayılım gibi.
Dia’nın dışarı alınması gibi. Dia için parantez açıyorum.
Fenerbahçe’nin dün gece ayakta kalan tek adamıydı ama kendisine eşlik eden kimse yoktu.
İkinci yarıda oyuna giren Gökhan Gönül de, forma ruhunun ve çabukluğun temsilcisiydi. Ama diğerlerinin nesini anlatalım?
İltihaplı ayaklarını mı?
Cristian kırmızı kart görse, takımına daha çok yararı olurdu gerçeğini mi?
Alex’in çürümüş ruhunu mu?
Gökhan Ünal’ın rakip takımı keyiflendiren posasını mı?
Koşmadan yorulan Santos’u mu?
Şu Bekir’e bakın, İlhan’a, Bilica’ya...
Lütfen bir daha bakın.
Bank Asya’da bile bunları bir arada oynatan bir takım bulamazsınız. Gecenin sonunda, Fenerbahçe tarihi bir utanca imzasını attı.
Sonuç olarak...
Eski Fenerbahçe’yi getirin Yenisini alın.
Biri peşin, 12 taksit!
Yanında da Aykut Kocaman...
Ve yağcıları...