02 Mayıs 2012 16:45 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:36

FENERBAHÇE AÇIKLADI! CAS DAVASI NEDEN GERİ ÇEKİLDİ?

Fenerbahçe yönetim kurulu tam kadro basın açıklaması yaptı.

TFF’nin şike iddialarına yönelik soruşturma sonrası aldığı kararlar futbol dünyasında sert tartışmalara yol açmıştı. Fenerbahçe yönetimi tam kadro şu sıralarda bir basın toplantısı düzenliyor.

Fenerbahçe başkanvekili Nihat Özdemir’in yaptığı açıklamada ezeli rakipleri Galatasaray ve Trabzonspor’a ağır göndermelerde bulunurken eski TFF yönetimini de topa tuttu. Cas davasını neden geri çektiklerine de açıklık getiren Özdemir bu karar da Aziz Yıldırım’ın bir görüşü olmadığını söyledi.

"Değerli basın mensupları, Hepinizin bildiği gibi Türk futbolu olağanüstü bir dönemden geçmektedir.

3 Temmuz süreci olarak tanımladığımız ama başlangıcı daha öncelere dayanan bu süreç, Türk Futbolunun bütün dinamiklerini alt üst etmiş, camiaları karşı karşıya getirmiş, taraftarları birbirine düşürmüş, futbolumuzu içinden çıkılması zor bir girdabın ortasında bırakmıştır.

"HERKES BİRBİRİNİ SUÇLADI"
Şöyle bir geriye dönüp bakarsak;

Sözde "Temiz Futbol" prensibi ile başlatılan bu operasyon, bu sezonki maçlarda futbol tarihimizin en istenmeyen tribün olaylarını beraberinde getirdi. Kulüpler suçlandı, kişiler suçlandı.

İnsanlar hiç hak etmedikleri muamelelere tabii tutuldular. İnanılmaz travmalar yaşandı, ailelerinden, çocuklarından uzak kaldılar. Taraftarlar buldukları her ortamda, sokakta, maçta, sosyal medyada birbirlerine hakaret ettiler. Herkes birbirini suçladı, küfürler, kötü sözler, iftiralar havada uçuştu.

"ÇOCUKLAR BİLE BİRBİRİNE ŞİKECİ DİYOR"
Bu temiz futbol süreci, daha ilk dokuz ayında birbirinden nefret eden, birbirini hiç dinlemeyen, karşılıklı saygısını, sevgisini kaybetmiş bir futbol kültürü yarattı. Tabii ki daha önceki yıllarda da bu konuda çok ciddi sorunlar yaşanmaktaydı. Ama bu malum süreçle birlikte her şey çok daha keskinleşti, karşı tarafa yapılan saldırılar bel altına indi, empati yani kendini karşısındakinin yerine koyma tutumu zaten azdı, tümden yok oldu. Durum o derece kötü bir noktaya geldi ki; en acısı okullarda küçücük çocuklarımız birbirlerine "sen şikecisin, senin takımın şikeci" demeye başladı. Gelecek nesiller için sporda şiddetin, nefretin tohumları hiç arzu etmediğimiz bir şekilde bugünden atılmış oldu. Bundan sonra da ne yapacağız, nasıl toparlayacağımızı bilemiyoruz

Değerli basın mensupları;

Şimdi gelinen noktada sizlerin aracılığıyla spor kamuoyunun sağduyu sahibi kesimlerine soruyorum:

Değer miydi?

Bunca yaşananlara, yaşatılanlara, düşmanlıklara, hakaretlere, nefrete, ülkemizi küçük düşürecek hamlelere gerek var mıydı? Tüm bunlara değer miydi?

Lütfen yanlış anlaşılmasın:

Temiz Futbol için hepimiz ne gerekiyorsa yapmaya, üzerimize düşen katkıyı sağlamaya hazırız. Ama yolu-yöntemi bu mu olmalıydı? Futbolu temizleyelim derken, futbolun içinde telafisi güç kutuplaşmalara neden oldu...

Şimdi 3 Temmuz’dan bu yana yaşadıklarımızı gelin hep beraber bir kez daha hatırlayalım..

*6 Temmuz günü tarihimizde bir ilk yaşandı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü, resmi internet sitesinden bir bülten yayınlayarak "19 maçta şike ve teşvik yapıldığının delillendirildiğini ve tespit edildiğini" kamuoyuna duyurdu.

*Sürecin başından itibaren sistematik bir şekilde Fenerbahçe odaklı olarak dosyanın gizliliği ihlal edildi.

*Tüm hukuki girişimlere rağmen bu kadar hassas bir konuda haftalarca yayın yasağı getirilmedi. Getirildiğinde de zaten olan olmuştu, iş işten geçmişti.

*Savcılık makamı da bize göre son derece zorlama hukuki yorumlarla, olmayan bir örgüt ve çete suçlaması yaparak dosyayı özel yetkili mahkemelerin önüne getirdi. Konu çok daha farklı boyutlara taşındı.

TFF Etik Kurulu hazırladığı ilk raporunda, nasıl bir tasnife tabii tutulduğu bilinmeden kendisiyle paylaşılan ve 21 Temmuz itibarıyla yollanan kısıtlı belgeler üzerinden bir sonuca ulaşmaya çalışmıştır. Hiçbir savunma almadan bir rapor yazarak bir kanaat oluşturmuştur. Dönemin TFF yönetimi de bu eksik rapor üzerinden medyayı ve kamuoyunu yönlendirmiştir. Bununla beraber bu eksik rapor üzerinden UEFA’ya sadece Fenerbahçe odaklı bilgilendirme yapılmıştır. Bize göre ülke futbolunun uluslararası platformda zor durumda kalmasına ve içinde bulunduğu karmaşık ortamın daha da derinleşmesine, bu eksik raporu baz alıp hukuk cinayeti işleyenler neden olmuştur.

Tüm bunlar yaşanırken medyanın belirli bir kesimi ve bilhassa Özel Yetkili Mahkeme’lerdeki davalara ilişkin ağız birliği etmişçesine konuşup hareket eden, mutlaka ama mutlaka şüphelileri suçlayan ekip yine sahneye çıktı. Onlar da her zamanki tavırlarını, bıkmadan, usanmadan, hak hukuk tanımadan sürdürdüler. Durumdan vazife çıkaran diğerleri de bu olayı bilinçli-bilinçsiz işlemeye başladılar. Tarihte eşi benzeri olmayan, bundan sonra da olması mümkün gözükmeyen bir karalama ve iftira kampanyası başladı ve bugünlere kadar türlü şekillerde de devam etti.

Tüm bunlara rağmen şu sorular maalesef yanıtsız kaldı:

"Bir takım takipler, tespitler yapıldıysa neden suçüstü yapılmadı?"

"Operasyon neden liglerin tescil edilmesinden haftalar sonra yapıldı?"

"6 Temmuz açıklamasında 19 olan maç sayısı, iddianamede nasıl ve ne şekilde azaldı?"

"Lehteki deliller neden iddianamede yer almadı?"

"Toplumun geniş kesimlerini ilgilendiren, bu kadar hassas bir konuda neden bir an önce yayın yasağı uygulanmadı?"

"Emenike’nin para sayma görüntüleri nerede?"

"Gizlilik ihlalinin önüne neden geçilemedi?"

"Fenerbahçe’nin çete ile örgüt ile ne alakası olabilir?

Bu sorular yeterince medyada, kamuoyunda irdelenmedi, tatmin edici yanıtlar verilmedi.

Peki bu tek taraflı kampanyanın ana hedefi olan Fenerbahçe Spor Kulübü ne yaptı? Yani biz ne yaptık?

-Yapılan onca haksızlığa-hukuksuzluğa rağmen, Türk Adaletine güvendik, kamuoyuna evrensel hukuk kurallarını hatırlattık.

- Zaman zaman, yapılan saldırılara toplu bir cevap niteliğinde basın açıklamaları yaptık. Sürece ilişkin bilgilendirmelerde bulunduk.

-Hep az ama öz konuşmaya gayret ettik.

-Bunu yaparken camiamızdan gelen yoğun eleştirileri de göze aldık ama devam eden hukuki sürece saygı göstererek, gerekmedikçe konuşmadık...

Fakat en önemlisi, buraya özellikle dikkat çekmek istiyorum; bizler hiçbir resmi açıklamamızda, konuşmamızda başkalarına saldırmadık, kimseyi hedef göstermedik. Hep haktan, hukuktan, adaletten bahsettik, ortamı germeye çalışmadık, germeye çalışanlara da engel olmaya çabaladık.

Bugün geldiğimiz noktada artık atıp tutanların, hunharca asıp kesenlerin nefeslerinin kesileceği ana geldik. Çünkü sıra artık ilgili kurumlara geldi.

Nitekim TFF’nin yetkili organları tüm dosya üzerinden ve savunmaları da alarak çalışmalarını tamamlamak üzereler.

Tekrar ifade ediyoruz ki; bizler temiziz ve sonuna kadar suçsuzluğumuza inanıyoruz. Adil bir yargılamanın bunu er ya da geç ortaya çıkaracağından da bugüne dek en ufak bir şüphemiz olmadı, olmayacak. Kamuoyuyla paylaşılan ve basına yansıyan bilgilere göre, Etik Kurulu’nun raporu bizim ilk günden itibaren savunduğumuz hususları büyük ölçüde teyit eder nitelikte.

Burada şunu da belirtmekte fayda görüyoruz: Eğer şike suçu, daha açık konuşmak gerekirse maç skorunu bağlama suçu sahadaki oyuncular tarafından yerine getirilmediyse, saha dışında da bir sorun yoktur... Ama tabii bunun kararını yine yetkili merciiler verecektir. Biz yine saygıyla yetkili kurumlar tarafından verilecek kararı bekliyoruz.

"GEÇEN SENEKİ MAÇLARIMIZI ŞİKE YAPARAK, KARŞI TAKIMIN OYNAMAMASI SONUCU ALMADIK"

Bu noktada da bir kez daha ve önemle hatırlatmak ve hatta tekrarlamak istiyoruz ki; 58. Maddenin değişmesi ile ilgili de ilk günden bu yana kulübümüzün tavrı aynıdır, bir değişiklik yoktur.

Biz ilk günden itibaren suçsuz olduğumuzu, o yüzden her hangi bir madde değişikliğini istemediğimizi söyledik. Sadece maddenin mevcut haliyle suç ve ceza dengesi açısından dünya standartlarına aykırı olduğu görüşüne iştirak ettik. Ama kesinlikle özel bir düzenleme istemedik. Böyle bir şeye de ihtiyacımız yok çünkü tekrar söylüyorum; biz masumuz. Biz geçen seneki maçlarımızı şike yaparak, karşı takımın oynamaması sonucu almadık, sahada mücadele ederek; alın terimizle aldık.

Bununla birlikte Çıkar Amaçlı Suç örgütü Kurmak ve Yönetmek suçlamasıyla karşı karşıya kalan Başkan ve yönetici arkadaşlarımız, halen bu suçlardan tutuklu olarak yargılanmaktadırlar. Haksız ve ekonomik çıkar amaçlı suç örgütü iddiası, Ağır Ceza Mahkemesine sunulan ve resen Mahkeme tarafından alınan resmi raporlarla tamamen ortadan kalkmış ve ispatlanmamış bir iddia olarak tarihteki yerini almıştır. Zira söz konusu raporda Fenerbahçe’mizin tüm kayıtlarının ve hesaplarının hukuka uygun olduğu, yönetici arkadaşlarımızın tasarruflarının tamamının belgelere dayandığı açıkça ortaya konmuştur. Bunun anlamı açıktır. Fenerbahçe tertemizdir ve adı hiçbir gayrı-ahlaki iddiayla yan yana konulamaz. Bu itibarla Kulübümüzün tertemiz olduğunu söyleyenlerin yaptıkları şey bizlere lütuf yada ayrıcalık tanımak değil, belgeli gerçekleri ortaya koymaktır. Bunun kamuoyu tarafından böyle bilinmesi hukuki bir zorunluluktur.

Şimdi ise sıra artık sevgili Başkan ve yönetici arkadaşlarımızın özgürlüklerine kavuşmasına gelmiştir. Onlar ki duruşları ve sabırlarıyla Fenerbahçe değerlerine değer katmışlardır. Onları silahlı suç örgütü üyeliğine dahil etmek isteyenler, bugün bir kişi dışında bu silahlı suç örgütü üyelerinin tamamının tahliye edildiğini neden görmezden gelmektedir. Şike gerekçesiyle tutuklanan bu kişiler hakkında, yetkisini Anayasadan alan kurul raporlarında şike adının geçmemesi tesadüf müdür? Kişiye özel yasalardan kimler yararlanmıştır? Yargılanan, tahliye olan ve hatta peşinen suçlu ilan edilirken şu anda futbol hayatlarına dahi devam edenlere tanınan haklar neden Sayın Başkanımız ve Yöneticilerimizden esirgenmektedir? Bu zulmün nedeni nedir? Dolandırıcılık ve adam öldürmekten tutuklu meczup ve her dosyanın kadrolu gizli tanıklarının yalan ve trajikomik hatalar içeren beyanları ile Türk sporuna hayatlarını adamış bu insanların tutuklu kılınması meşru mudur ?

En önemlisi adil midir? Tüm bunları tarih yazacaktır.Umudumuz ve inancımız Başkan ve arkadaşlarımızın en kısa sürede aramıza katılıp Fenerbahçe için verdikleri mücadeleye kaldıkları yerden devam etmeleridir.

Değerli basın mensupları,

Şimdi TFF’nin aldığı son kararların ardından yine malum çevreler ve basındaki uzantılarının yaygara yapmaya başladıklarını görüyoruz. Kimse kusura bakmasın tane tane söyleyeceğim;

Bunlar;

Fenerbahçe ile spor sahalarında başa çıkamayacaklarını anlayanların beyhude çırpınışlarıdır. Savunma hakkına, masumiyet karinesine zerre kadar saygısı olamayanların son hezeyanlarıdır. Hergün kupa isteyerek kupa alabileceklerini sananların rüyalarıdır. Adalet bekçiliği yapmaya çalışanların hukuka adalete zerre kadar saygı göstermediklerinin en net işaretidir. Hep söyledik bir kez daha söylüyoruz. Fenerbahçe camiası bu yapılanları asla ama asla unutmayacaktır. Taraftarımız rahat olsun, zaman ve hukuki süreç bizi haklı çıkaracaktır.

"AYKUT KOCAMAN VE EKİBİNE TEŞEKKÜRLER"
Burada yeri gelmişken tüm çabalarımız, alın terimiz lekelenmeye çalışılırken Teknik Direktörümüz, gol kralımız, kaptanımız ama her şeyden önce camiamızın evladı Aykut Kocaman’a ve onun nezdinde tüm futbolcu kardeşlerimize, Fenerbahçe camiası adına yürek dolusu teşekkür ediyorum. Amatör branşlarda bizlere kupalar getiren şampiyonlular yaşatan Fenerbahçe formasını helal terleri ve emekleri ile terleten tüm sporcularımıza da sizlerin huzurunda bizlere yaşattıkları başarılar ve gururlar için teşekkür etmek istiyoruz. Fenerbahçe yönetim kurulu olarak onları tüm kalbimizle alkışlıyoruz.

Ancak elbette ki bu süreçte hem bizlere hem de sporcularımıza bu gücü veren taraftarlarımız ve onların desteği olmuştur. Taraftarımızın gösterdiği müthiş direniş ve kenetlenme bu süreç boyunca hepimizi ayakta tutmuştur. Onlar da kulüplerine, takımlarına olan inançları ve destekleriyle şimdiden tarihe geçmişlerdir. Hepsine yönetim kurulumuz adına teşekkürlerimizi iletiyorum.

Bugün Fenerbahçe Spor Kulübü’nün taraftarı ile kenetlenerek elde ettiği bu başarılar tesadüf değildir. Tüm bu başarılar saygıdeğer başkanımız Sayın Aziz Yıldırım’ın vizyonu ve yönetim kurulumuzun çalışmaları neticesinde gerçekleşmiştir. Kalıcı sportif başarıların, ancak güçlü ve sağlam ekonomik bir yapı ile olabileceğini gören başkanımız önderliğinde, bugün Fenerbahçe Spor Kulübü sponsorluk gelirlerinde, kombine bilet satışı gelirlerinde, taraftar mağazaları Fenerium’un satış rakamlarında, GSM hizmeti veren Fenercell’in rakiplerine göre abone sayısı ve gelir rakamlarında, açık ara öndedir.

Fenerbahçe Spor Kulübü, yaşanan tüm olumsuzluklara ve üzerine atılmaya çalışılan lekelere karşın piyasa değeri olarak neredeyse 3 büyük rakibin toplamı kadar bir değere sahiptir.

Bu ekonomik gücün getirdiği yatırımlar neticesinde Fenerbahçe Spor Kulübü son 5 yılda tüm şubelerde büyük başarılara imza atmıştır. 100. Yılında dünyada en çok madalya ve kupa kazanan spor kulübü olarak Guinness Rekorlar Kitabı’na girmiştir.

Fenerbahçe Profesyonel Futbol, Fenerbahçe Ülker Erkek Basketbol, Fenerbahçe Bayan Basketbol, Fenerbahçe Universal Bayan Voleybol ve Fenerbahçe Grundig Erkek Voleybol A Takımlarımız, son 5 yılda; Dünya, Avrupa, Balkan, Türkiye Ligi, Türkiye Kupası, Süper Kupa ve Cumhurbaşkanlığı kupaları şampiyonlukları olmak üzere toplam 32 kupa kazandı.

Fenerbahçe’nin tüm branşlardaki tüm takımları(Altyapı takımları da dahil), son 5 yılda, Dünya, Avrupa, Balkan, Türkiye Ligi, Türkiye Kupası, Süper Kupa, Cumhurbaşkanlığı Kupası, Türkiye Şampiyonları olmak üzere toplam 297 kupa kazandı.

Ayrıca amatör branşlardaki sporcularımız ferdi şampiyonalarda ve milli takım forması altında yurt, Avrupa ve Dünya çapında sayısız başarı, madalya ve derece elde etti.

Bununla birlikte son olimpiyatlarda da olduğu gibi, bu yaz düzenlenecek olimpiyatlarda ülkemizi en çok Fenerbahçe Spor Kulübü’nün sporcuları temsil edecek ve bizlere ulusal başarılar kazandıracaklardır.

Şüphesiz ki bunlar geceden sabaha olan işler değildir. Bunlar, Aziz Yıldırım gibi bir spor adamının çalışma arkadaşları ile birlikte adeta hayatını Fenerbahçe Spor Kulübü’ne ve Türk sporuna adaması sonucu ortaya çıkmıştır. Ancak bugün Başkanımızın Türk sporuna yaptığı hizmetlere karşın bizlere reva görülen muamele ve içinde bulunduğumuz durum, vicdanları yaralamaktadır.

Tekrar ediyorum; Başkanımız Aziz Yıldırım ve yöneticilerimiz tutuksuz yargılanmayı hak etmektedirler. Gerekli mercilerin bir an önce bu yönde karar almalarını talep ediyor ve Türk adaletine olan sonsuz inancımızla bu kararı bekliyoruz.

Ve son olarak CAS davasına ilişkin de bir değerlendirme yapmak ve sözlerime son vermek istiyorum.

Bilindiği üzere, Fenerbahçe Spor Kulübü olarak, UEFA’ya ve TFF’ye karşı, Şampiyonlar Ligi’nden 2011/2012 sezonunda men edilmemiz nedeniyle, Uluslar arası Spor Tahkim Mahkemesi CAS’ta, 1 Eylül 2011 tarihinde bir dava açmıştık.

Konusu ülkemizde yürütülmekte olan şike soruşturmasının dışında, kulübümüzün savunma hakkı gözetilmeden cezalandırılmasına ilişkin olan bu davamız sürecinde, kapalı kapılar arkasında kalmış bir takım gerçeklere, bilgi, belge ve savunma beyanlarına ulaşmıştık. Ancak geldiğimiz noktada, hem ülkemizin menfaatleri ışığında, hem de uzun süredir Türk futbolunu işgal eden ve artık tıkanma noktasına gelmiş bu sorunun çözümüne katkı sağlamak adına, Fenerbahçe Spor Kulübü olarak söz konusu davamızı geçtiğimiz hafta itibarıyla geri çektik. Ne var ki, Fenerbahçe olarak sergilediğimiz bu olgunluğun dahi farklı noktalara nasıl çekilmeye çalışıldığını, şike soruşturması sürecinin başından beri kara propaganda yapmaktan başka bir görevi olmayan mihraklar tarafından nasıl yanlış anlatılmaya çalışıldığını esefle takip ediyoruz.

TFF’nin Pazartesi günü açıklamış olduğu kararlar ışığında, artık bağımsız hukuk kurullarına intikal etmiş bu konuda, işletilecek yargı süreçlerini etkilemeye yönelik her türlü girişimden kaçındık, kaçınacağız ve bu konuda diğer kulüplerin de gerekli hassasiyeti gözetmelerini bekliyoruz.

Süreci en başından bu yana yöneticilerimiz ve hukuk ekibimiz muhataplarımızla, kulübümüzün ve ülkemizin menfaatlerini sonuna kadar gözeterek yürüttüğümüzden kimsenin şüphesi olmasın.

Bu kararın hem ülkemiz hem de kulübümüz adına hayırlı olacağına eminiz" diyerek sözlerini tamamladı.