Fehmi Koru'nun yeni adresi belli oldu! Artık nerede yazacak? (Medyaradar/Özel)
12 Ocak 2016 tarihinde Habertürk ile yollarını ayıran Fehmi Koru'nun köşe yazılarını kaleme alacağı yeni adresi belli oldu.
Ünlü köşe yazarı Fehmi Koru, 12 Ocak 2016 tarihinde Habertürk ile
yollarını ayırmasının ardından başlayan "yazı orucu"nu bugün
bozdu.
Yazılarını "Fehmi Koru Günlüğü" isimli blogunda kaleme almaya
başlayan Koru, yazılarına döndüğünü ise twitter hesabından "Yaz yaz
diyordunuz bugün ilk yazımı yazdım: ‘İslâm’ diye diye, İslâm elden
gidiyor..." diyerek duyurdu.
Gazeteciliğe Zaman gazetesinde başlayan Koru, ardından Turkish
Daily News, Yeni Şafak ve Star gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı.
2014 yılında Star Gazetesi'nden ayrılan Koru, Habertürk gazetesine
11 Temmuz 2014 tarihinde transfer olmuş, 12 Ocak 2016 tarihinde ise
yollar ayrılmıştı.
İşte Koru'nun http://fkoru.blogspot.com.tr/'de kaleme aldığı ilk yazısı"Yaz, yaz" diyordunuz, bugün ilk yazımı yazdım: 'İslâm diye diye, İslâm elden gidiyor': https://t.co/8eqnaAqHbL
— Fehmi Koru (@fkoru) 9 Haziran 2016
‘İslâm’ diye diye, İslâm elden gidiyor...
Fehmi Koru
Türkiye’de hemen her alanda dinin merkezi belirleyici olduğu bir dönemden geçiyoruz, ancak etrafımızda gelişen olaylar bugüne kadar hiç görülmemiş yeni bir olumsuzluğu gündeme dayıyor: İslâm Dünyası dışındaki coğrafyada İslâm-karşıtlığı zirve yaptığı gibi, İslâm Dünyası’nın yerli unsurları arasında İslâm’dan toplu uzaklaşmalar görülüyor...
Bir süredir yazı hayatından uzak kalmam gelişen olaylara biraz daha serinkanlı ve günlük hayhuydan uzak bir genişlikte bakmamı sağladı. Yazısız geçen sürenin bir bölümünü seyahatlerle değerlendirmem ise, daha önce pek farkına varamadığım global trendlerle beni tanıştırdı.
Şunu söyleyebilirim: Fark ettiklerim ve hissettiklerimden hiç memnun değilim.
Dünyamız ABD’nin ekonomik, askeri ve siyasi gücünü temsil eden hedeflere karşı girişilen 11 Eylül (2001) uğursuz eylemlerinden sonra yeni bir sürece girdi. Bu sürecin kendini hemen belli eden özelliği, tartışma gündeminin en ortasına ‘İslâm’ konusunun oturmasıdır. İslâm, din ve inanç sistemi olarak, daha önce hiç konu edilmediği kadar insanların dikkatini çekiyor.
Her yerde.
Müslümanların çoğunluğu teşkil ettiği ülkelerde de, azınlıkta bulundukları ülkelerde de... Hayatlarında tek bir Müslüman ile tanışmamış kişiler bile İslâm konusunda fikir ifade edebilecek halde bugün...
İfade edilen fikirler olumlu olsa, başarılar üzerine otursa sevinebilirdik; ancak başarılı başlayan gelişmeler bile, bir süre sonra, maalesef rahatsız edici bir mâhiyet kazanıyor...
Türkiye bir istisna teşkil edebilirdi; ülkemiz de giderek İslâm Dünyası’ndaki olumsuzluklardan --maalesef-- etkileniyor, bazen de farkına varmadan yayılan olumsuz imajı pekiştirici katkılarda bulunuyor.
Kaygılarım gerçek oluyor
11 Eylül uğursuz olayları ertesinde kaleme aldığım sonradan kitaplaşan (11 Eylül: O Kader Sabahı’, Timaş Yayınları, 2002) yazılarımda, bir alt motif olarak işlediğim ‘kaygılar’, aradan geçen 15 yılda elle tutulur bir hale dönüşmüş bulunuyor. İslâm Dünyası ‘terör’ ve fanatizm üreten, kendi kendini yönetemeyen, insanlarının rahat ve huzuru İslâm’ın etkisinden uzak ülkelerde aradığı bir coğrafya görüntüsü veriyor.
Son birkaç gün içerisinde, biri ABD’nin (Washington Post), diğeri İngiltere’nin (Guardian) önemli gazetesinde çıkan haber-değerlendirmeler, içinde bulunduğumuz halde pek farkında olamadığımız gelişmelerin vahim yöne doğru olduğuna ışık tutucu.
Washington Post’un (WP), bir Alman kasabasında yaşananlardan hareketle, Avrupa’da hâkim çizgi haline dönüşen bir eğilimi haber veren yazısı (‘Avrupa sağı İslâm karşıtlığına hız veriyor’, 7 Haziran 2016) ile, Guardian’ın ondan bir gün önce çıkan değerlendirmesi (‘Avrupa’nın dört bir tarafındaki kiliseler Müslüman mültecilerin kitleler halinde Hıristiyanlığı kabul ettiğini bildiriyor’) sürecin en vahim yan etkisini gözler önüne seriyor.
ABD’de başkanlık yarışına ilk başladığında herkesin fantezi gözüyle baktığı Donald Trump’ın ‘Müslüman karşıtı’ söyleminin, zaman içerisinde, ülke tabanında destek bulabilmesi dikkat çekiciydi.
Daha vahimi ise, yüz yıllar boyu dine dayalı hoşgörüsüzlüğün ceremesini çekmiş Avrupa’nın demokratik ülkelerinin, Almanya’nın, Fransa’nın, Avusturya’nın, Danimarka’nın, Hollanda’nın ‘İslâm-karşıtlığı’ zemininde buluşan akımların etkisi altında düşmeleridir.
Fransa’da Le Pen’in partisinin son seçimlerde gösterdiği başarıyı doğuran şartlar, Almanya’da da ‘Almanya için Alternatif’ partisini (AfD) her 6 seçmenden 1’inin oyunu alır duruma getirdi. AfD Almanya’da uzun yıllardır yaşayan Müslüman vatandaşların cami ihtiyacını karşılama amaçlı çabalarına karşı çıktığı gibi, okullara ve üniversitelere başörtüsü yasağı getirilmesini de talep ediyor.
WP, iki Alman üniversitesinin, mescitlerini, ‘lâiklik’ bahanesiyle kapatma kararı aldığını kayda geçirmekte.
Londra’da belediye başkanlığı seçimini İşçi Partisi’nin Müslüman adayı Sadiq Khan kazandı; hepimiz “Ne hoşgörülü halk” dedik İngilizler için... Oysa, bir Müslüman politikacıyı aday gösterdiği için İngiliz İşçi Partisi ve lideri ile aday Sadiq Khan’a karşı diğer partilerin yürüttüğü kampanyanın dili bayağı yaralayıcıydı. WP, “Başbakan David Cameron bile Khan’ı aşırılar arasına yamamaya çalıştı” demekte.
Polonya’da, Danimarka’da, Hollanda’da yükselen İslâm ve Müslüman karşıtı havanın yol açtığı yeni sıkıntılar da büyük.
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ