FEHMİ KORU,DOĞAN GRUBU İÇİN NEDEN "DEMEK BUNU DA YAPACAKLARDI" DEDİ?...KORU'YU ŞAŞIRTAN OLAY NE?..
Neredeyse haberimiz olmayacaktı; bereket ülkemizin en büyük medya grubunun amiral gemisinin kaptanı tersten çakmaya kalktı da öğrendik:
Demek bunu da yapacaklardı...
Neredeyse haberimiz olmayacaktı; bereket ülkemizin en büyük medya grubunun amiral gemisinin kaptanı tersten çakmaya kalktı da öğrendik: Cep telefonu servis sağlayıcısı Turkcell, eriştiği lider konumuna, Aydın Doğan'ın sahibi olduğu gazetelere ve televizyon kanallarına beş kuruşluk reklâm vermediği halde gelmiş... Sabah'ta, Yeni Şafak'ta, Star'da, Zaman'da, Akşam'da çıkan reklâmlar Turkcell'in serpilmesi ve alanının en büyüğü haline gelmesi için yeterli olmuş...
İşi bilenlerin aktardığına göre, Turkcell'in 100 milyon dolarlık reklâm bütçesi varmış; medyada reklâmın yüzde 50'sinden fazlasına Doğan Grubu hükmediyor; Turkcell'den üç yıllık reklâm kayıplarını varın siz hesap edin.
Şimdi kriz yüzünden reklâm bütçelerinin kısıtlanma zamanı ve bundan en ciddi darbeyi Doğan Grubu yiyor doğal olarak; 'fırsat bu fırsat' deyip Turkcell'i yeniden reklâm vermeye zorlamayı düşünüyorlarsa hiç yadırgamam...
Ancak bunun yolu, bel altından vurmak, 'şantaj' yöntemine başvurmak mıdır? Hem de yayın yönetmeninin sütununda?
Medyada 'reklâm alabilmek için şantaj' iyi bilinen bir yöntem... 1999 yılında bir gazete ve grubun televizyonu SÜTAŞ'a çamur atan yayınlar yaptı. 2004 yılında da, İş Bankası, bir gazete sahibinin "Bize reklâm vermezseniz aleyhte haberlerimizle iflâhınızı sökeriz" notunu genel müdür sekreterine bıraktığını açıkladı. İkisi de davalık oldu bu şantajların...
Sonucu bir başka açıdan özetleyeyim: SÜTAŞ ve İş Bankası ile ilgili şantaj haber yapanlar bugün artık gazete ve televizyon sahibi değiller; bu tür uygulamalar uğur getirmiyor sizin anlayacağınız...
Üç yıldır gruplarına beş kuruşluk reklâm vermeyen Turkcell ile ilgili aleyhte yayınlara Vatan başladı her zamanki gibi, arkasını pop sosyologun başında bulunduğu Hürriyet getiriyor... İddia şu: Atatürk'ün hayatıyla ilgili bir belgesele 'destekçi' (sponsor) olmaya söz veren Turkcell sonradan vazgeçmiş. Pop sosyolog, bunu 'devlet mahallesi baskısı' ile açıklıyor. "Yüksek sesle soralım" diye yazdı önceki gün, "Türkiye Avrupa Birliği'ne doğru mu gidiyor, yoksa bölgede Saddam'ın bıraktığı 'müstesna' boşluğu doldurmaya mı?"
Meğer Türkiye, reklâm vermeyenler için aleyhte yayın yapılan 'şantajcı gazetecilik' anlayışının merkez medyada hortladığı bir Türkiye olmaya doğru gidiyormuş...
Turkcell'in açıklamasını okuyunca gerçeğin Hürriyet yönetmeninin yansıttığının tam tersi olduğunu anlıyorsunuz: Atatürkçü çevrelerin tepkisini almaktan çekindiği için 'Mustafa' belgeselini desteklemekten vazgeçmiş Turkcell...
Belgeselin yapımcısı Can Dündar, dün, Turkcell'in açıklamasını doğrulayan bir yazı yazdı. Okuyalım: "Filmde verdiğimiz bazı bilgilerin onları (Turkcell yönetimini, TK) yadırgattığını fark ettim._Film, Atatürk'ün imza attığı büyük devrimi belgelemekle birlikte özel hayatına da giriyor, sofrasından, yalnızlığından dem vuruyor, dinin toplumsal hayattan tasfiye edilmesi gereğine ilişkin radikal görüşlerine yer veriyordu."
Nitekim, CHP lideri Deniz Baykal belgeseli yerden yere vurdu: "YALNIZ ADAM _* Atatürk'ün sofrası, içki içilen, coşku bulunmayan, sanki başarısız olmuş, bıkmış, umutsuz, yalnız ve yaşlı bir adamın sofrası olarak lanse ediliyor. Atatürk günde bir büyük rakı içen, kadınlara zaafı olan birisi olarak gösterilmiş. Zaafları olabilir. Ancak, Atatürk gibi bir adamın sofrası bu res