Fehmi Koru'dan Fatih Altaylı'ya imalı 'Gül' yanıtı: Yoksa dünya savaşını da mı ben pompalıyorum?
Fehmi Koru bugünkü yazısında Fatih Altaylı'nın hakkındaki iddialarına yanıt verdi.
Geçtiğimiz günlerde Habertürk'teki köşesinde 2019 seçimlerinde
cumhurbaşkanlığı adaylığı için sürekli Abdullah Gül'ün isminin
geçmesinin altında Fehmi Koru'nun olduğunu yazan Fatih Altaylı'ya
yanıt bugün geldi.
"Demek ki yazılarımda ‘Abdullah Gül’ potansiyel cumhurbaşkanı adayı
olarak anılmasa hiç kimse bu ihtimali konuşmayacak, öyle mi?" diyen
Koru, "Acaba içinde bulunduğumuz bölgeyi kıyamet günü
manzaralarıyla tanıştırma istidadı taşıyan son gelişmeyi de ben
pompalamış olabilir miyim? Dünya savaşını?Savaş.. sıcak mı olur,
yoksa soğuk mu? Bugün kendime “Savaşı ben mi pompalıyorum?”
sorusunu sordum." dedi.
İŞTE FEHMİ KORU'NUN YAZISI
Acaba içinde bulunduğumuz bölgeyi kıyamet günü manzaralarıyla
tanıştırma istidadı taşıyan son gelişmeyi de ben pompalamış
olabilir miyim?
Dünya savaşını?
Savaş.. sıcak mı olur, yoksa soğuk mu?
Bugün kendime “Savaşı ben mi pompalıyorum?” sorusunu
sordum.
Sordum, çünkü daha Donald Trump’ın başkan seçilmesi ihtimali
belirdiği ilk günden beri böyle bir ihtimalin varlığından söz edip
duruyorum. Saldıracak yer aradığı izlenimini veriyor Trump; eh
başına geçtiği ülkenin ‘hır’ çıkarma gibi bir âdeti, bunu
yapabilecek konvansiyel ve nükleer silahları da var…
Artık Kuzey Kore mi olur, Çin mi, yoksa Suriye veya İran mı; bir
gün bunlardan biri veya ikisine füzeler gönderdiğinde ABD, geçmişte
bunları yazdım, en son olarak da Birinci Dünya
Savaşı benzetmesinde bulundum diye “Fehmi Koru’nun
pompalaması bu” diyen çıkar mı?
Daha önceki gün, Avusturya-Macaristan Veliahtı’nın suikasta
uğraması ile birinci savaşın (1914) çıkması arasında 37 gün geçmesi
gerektiğini, günümüzde, teknolojik açıdan, sebep ile sonuç arasında
bu kadar çok güne ihtiyaç olmadığını kayda geçirmiştim.
Sedat Ergin bugün Trump’ın son açıklamalarını
değerlendirdiği yazısına şu paragrafı daeklemiş:
“İçinde bulunduğumuz koşulları Birinci Dünya Savaşı’nın
başlamasının hemen öncesindeki döneme benzeten pek çok yorumcu var.
Bu savaş bir suikastla tetiklenmiş ve çatışmalar kısa zamanda
Avrupa kıtasından Kuzey Afrika’ya, oradan Ortadoğu’ya, Kafkasya’ya
kadar pek çok cepheye yayılan bir ‘cihan harbi’ne dönüşmüştü.”
Hayır, bu pompalama işinden söz
eden Hürriyet yazarı Ergin değil.
Dün bu konuyu dile getiren, Habertürk’ün artık siyasi konulara
da girebilen yazarı; ben yazısından bu sabah haberdar oldum.
Şöyle diyor:
“HÂLÂ ve her şeye rağmen Abdullah Gül’ün
adaylığı konuşuluyor ortalıkta.
Zannederim bunu pompalayan Fehmi Koru.
Çünkü mesele gündemden düştüğü
anda Fehmi Koru gaza
hafiften dokunuyor.
Koru ile Gül’ün
yakınlığını bilenler de olaya atlıyor.”
Demek ki yazılarımda ‘Abdullah Gül’ potansiyel
cumhurbaşkanı adayı olarak anılmasa hiç kimse bu ihtimali
konuşmayacak, öyle mi?
Abdullah Gül aday olsa…
Yapılan bütün kamuoyu araştırmalarını görme imkanına sahip değilim;
bazısı elimde, bazısını ise medyaya yansıdıkça görebiliyorum. Ancak
bildiğim şu: Araştırmalarda, neredeyse hepsinde, deneklere
yöneltilen sorular arasında “Abdullah Gül aday
olsa…” diye başlayan bir soru mutlaka bulunuyor.
Böyle bir ihtimal herkesin zihninde yer ediyor çünkü.
Yalnız oy vereceklerin zihninde yok bu ihtimal, halktan oy
isteyeceklerin de bu ihtimali hesaplarına kattıkları belli.
Aday olur mu olmaz mı, o tabii 11. Cumhurbaşkanı Gül’ün
kendisinin bileceği bir şey.
Mısır’ın değil, ABD ve Fransa’nın liginde
Türkiye
Ben cumhurbaşkanlığı seçiminin, sistem değişikliğiyle birlikte
düşünülmesi gereken olağanüstü ciddi bir iş ve ülkemize yaraşır bir
yarışla gerçekleşmesinin de doğru olduğuna inanıyorum.
Mısır’da tek bir ciddi adayın karşısına çıkamadığı Abdülfettah
el-Sisi halkın yüzde 60’ının katılmadığı seçimde oyların yüzde
97’sini aldı. Bir milyon seçmen, oylarını aday olmamış bir futbolcu
için kullandılar.
Ne büyük bir ayıp bu bir ülke için…
Oysa, ABD’de gördük, Donald Trump – Hillary Clinton
çekişmesini bütün dünya izledi.
Samimi arzum, her partinin böyle bir tablonun ülkemizde de
yaşanmasını sağlayacak bir titizliği göstermesidir.
Adaylardan biri belli: MHP ile AK Parti’nin
oluşturduğu ‘Cumhur İttifakı’ tarafından
desteklenen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan… Siyaset aritmetiği,
karşısına kim çıkarsa çıksın, Erdoğan’ın seçimden başarıyla
çıkacağına işaret ediyor. Oyların parti adayları arasında
bölünebileceği ilk turda olmasa bile ikinci turda yüzde 50’yi
bulmakta zorlanmayacağı ve yeniden cumhurbaşkanı seçileceği
belirgin Erdoğan’ın…
Vaktiyle “Kardeşim”sıfatıyla o makama uygun gördüğünü
açıkladığı Gül karşısına aday olarak
çıksa, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bundan rahatsızlık duyacağını
sanmam.
İki AK Partili’nin yarışı bütün dünyada ilgiyle izleneceği gibi
ülkemize takdir de kazandırır.
Olabilir mi bu?
Arzumu yazılarıma dökmekle birlikte, ‘pompalama’ fiilini
kullanan yazar gibi, ben de bundan tam emin değilim.
Emin olmadığım için de, neredeyse her yazımda, “O olmasa bir
başka güçlü aday” deyip duruyorum.
Türkiye’yi Mısır’ın içinde yer aldığı ülkeler arasında değil, ABD
ve Fransa liginde bir ülke saydığım için…
Benimle aynı düşünceye sahip olanların da aynı hassasiyeti
taşımalarını beklerim.
Soğuk veya sıcak yeni bir dünya savaşına doğru yol alınırken
başımızda bileğinin hakkıyla sandıktan çıkmış bir yönetici olması
ülkenin hayrınadır.